Kürt Halk Önderi Öcalan ile 24 saat

Dosya Haberleri —

Ressam Eleni Vasilopulou

Ressam Eleni Vasilopulou

  • 15 Şubat Komplosu'ndan hemen önce Yunanistan'da bulunan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın 24 saat geçirdiği evin sahibi ressam Eleni Vasilopulou, o günü gazetemize anlattı...

VEDAT YELER

Kürt halk önderi Abdullah Öcalan, 15 Şubat Komplosu’nun arifesi olarak tanımlayabileceğimiz 29 Ocak 1999’da 24 saatini Yunanistanlı yazar Voula Damianakou ve ressam olan kızı Eleni Vasilopulou’nun evinde geçirir. Öcalan’ın bu misafirliği; yazar Voula ve ressam kızı Eleni’nin Kürt halkı ve mücadelesi ile ebedi bir dostluğun kapısını aralar. Bir kış akşamı kapılarının çalmasıyla ilk defa Öcalan ile tanıştıklarını, daha önce sadece medyada ve bazı anlatımlardan isim olarak Öcalan ve Kürtleri bildiklerini anlatan ressam Eleni Vasilopulou’nun ilk sözü, “Öcalan eve ilk girdiğinde şu köşeye oturdu” oluyor.

Öcalan'a borçlu olduğumu hissettim

2. Dünya Savaş’ında Yunanistan’da Nazi Almanyası’nın işgaline karşı direnişin ve savaşın bir parçası olan popüler Yunan yazar Voula, bir demecinde Öcalan’ı misafir etmesini kendi geçmişiyle kıyaslayarak şöyle bir yorum yapıyor: "Alman işgali sırasında, insanların bana kapıyı açtığı günlerimi hiç unutmadım, bu yüzden Öcalan’a borçlu olduğumu hissettim ve onu içeri aldım."

Tarihi mekânın tarihi evi

15 Şubat Komplosu’ndan sonra hem uluslararası birçok gazete de hem de özellikle Yunanistan basınında yer edinen bu ev, dönemin Yunanistan hükümetinin komplodaki çaresizliğine de işaret etmektedir aslında. Bu ev, Yunanistan’ın küçük bir kasabası/belediyesi olan Marathon’da bulunuyor. Kasaba, MÖ. 490 yılında Atinalılar ile Persliler arasında yaşanan Maraton Savaşı ile bilinir. Sırtını dağlara, önünü denize dayamış küçük bir ovanın mekân olduğu Maraton Savaşı aynı zaman da yapılan Maraton olimpiyatları ve yarışlarının da kökenini oluşturuyor. Yunanlar savaşı kazanınca Atina'ya zafer haberini vermek üzere bir ulak göndermişler ve bu ulak Atina'ya kadar hiç durmadan koşmuş, zafer müjdesini verdiği anda da düşüp ölmüş. Yunanistanlılar 1986’dan beri Atina Maraton Olimpiyatları kapsamında her yıl bu ovadan ulağın öldüğü noktaya kadar koşuyor.

Gazeteler saldırdı

Ve Eleni’nin ifadesiyle Öcalan tutuklandıktan sonra hükümet yanlısı gazeteler Persleri kastederek, “Onun dedeleri bizle savaştı ve bizim ona kapı açmamamız gerekiyordu” gibi başlıklar ve yazılarla kendilerine saldırdı.

15’ê Tebaxê…

2016 yılında yaşama veda eden yazar Voula’nın kızı ressam Eleni ile 24 saatin ayrıntılarını ve Kürt mücadelesini bu evde konuştuk. Tarihi bir yerde bulunan ve tarihi bir olaya mekan olan bu evin içi de tarihten kopmuş bir parça gibi insanı kendi tarihine sürüklüyor. Duvarlarda asılı onlarca çizim, portre, üst üste yığılmış yüzlerce eski gazete ve kitapların salonda yer edindiği hacim, yanan şömine… Her biri ayrı bir noktadan bir şeyleri çağrıştırıyor. Ama bir Kürt için en dikkat çekici nokta komutan Agit’in dillere destan duruşunu içinde barındıran kare olur galiba. ‘15’ê Tebaxê…’ sözünü üzerine nakşeden bu resim direk şömine üzerinde asılı aynanın iç kenarında yer edinmiş…

Hükümet adına Kürt meselesini üstlenmişti

Yabancı olmadığımız bir isim olan dönemin Yunanistan Deniz Kuvvetleri Komutanı Antonis Naksakis de o dönemde bu bölgeye yakın bir yerde yaşamaktadır. Öcalan’ı o eve götüren Naksakis ile Voula ve Eleni’nin tanışıklığı PASOK hükümeti dönemine dayanıyor ve Eleni, ailecek tanıştıklarını, bir aile dostluklarının olduğunu ifade ediyor.

O dönem Öcalan hakkında birçok şeyin Naksakis ile geçen sohbetlerinden öğrendiklerini belirten Eleni, “Hükümet değiştikten sonra Theodoros Pangalos Dışişleri Bakanı oldu. Naksakis ve Pangalos arkadaşlardı. Pangalos, Naksakis’in Kürt meselesi üzerinde düşünmesini istemiş. Naksakis, hükümet adına Kürt meselesini üstlenmişti. Öcalan buraya gelince başına biraz nelerin geleceği belli oldu. Başbakan Kostas Simitis’in davranışları olacakları biraz yansıtıyordu. Ama Naksakis onu hiç dinlemiyordu” diyor.

Öcalan’ın buraya gelmesi lazım

O gece Öcalan’ın evlerine nasıl geldiğini anlatmaya başlayan ressam Eleni, “Ocak ayıydı. Saat 8’e yakındı. Dışarısı karanlıktı ve soğuk bir kış günüydü. Annem biraz boğazının ağrıdığını söyledi. Ben de sıcak bir şeyler yapmak için mutfağa geçtim. Mutfağa geçtiğim sırada annemin, ‘Kimsin, kimsin’ diye bağırma sesini duydum. Karanlık olduğu için pencereden dışarıyı göremiyordu. Bahçeden ayak sesleri geliyordu ve annem biraz korkmuştu. Ben de sesi duyunca direk kapıya geçtim. O anda, ‘Eleni aç kapıyı’ diye cam tarafından bir ses duydum ve sesten Naksakis olduğunu anladım. Kapıyı açtım. Stresli ve tedirgindi. Bize bir şey diyeceğini anladık. Naksakis, direk konuya girdi ve ‘Voula, Öcalan’ın buraya gelmesi lazım. Başka gidecek yer bulamadık’ dedi. Annem, ‘Ne zaman?’ diye sordu. Naksakis, ‘Şimdi’ dedi. Annem, Nerede Öcalan’ dedi ve Naksakis, ‘Dışarıda, arabada. Öcalan’ı buraya kabul etmeniz gerekir. Yabancı istihbarat güçleri takip ediyor. Durum kötü’ dedi. Annemin rengi attı. Annem o ara biraz daha düşündü ve Naksakis’e, ‘Öcalan’ı hemen içeriye getir’ dedi" diye belirtiyor.

Öcalan hiç korkmuyordu

Öcalan'ı gördüğü anı anlatan Eleni, "Daha sonra uzun boylu, iyi giyinmiş ve kendinden emin bir yürüyüşü olan bir adam arabadan indi ve geldi. Duruşunda hiçbir korku falan yoktu. İki tane de büyük valizi vardı. Ayrıca Rozerin ve iki kişi daha vardı yanında. İçeri girdiklerinde annem, evin biraz dağınık olduğunu söyledi. Rozerin sadece bir gece kalacaklarını ifade etti. Biz şaşkındık evde yiyecek, içecek bir şey yoktu pek. (Öcalan’ın oturduğu yeri direk işaret ediyor ve şu köşede oturdu diyor) Yemek olarak biraz makarna ve bir de yumurta vardı. Ayakkabılarını çıkartılar" diyor.

Bize misafir olacağı aklımdan geçmezdi

Eleni sözlerine şöyle devam ediyor: "Aç olduklarını düşündüm ve mutfağa geçip tencereye su koydum. Ama hala çok şaşkınım, heyecanlıydım ve makarnayı soğuk suya koydum öyle bıraktım. (Gülümsüyor) Aklımızın ucundan bile geçmezdi, Öcalan’ın bize misafir olacağı. Meseleyi basından takip ediyorduk tabi. İtalya’ya falan gittiğini… Naksakis çıktı daha sonra onlarla gelen iki Kürt de eve geldi. Öcalan, onlardan birini tanıyordu ama diğerini bilmiyordu.

Daha sonra annem makarnayı soğuk suya koyduğumu gördü. Güldü biraz. O gece makarna ve omlet yaptık. Elimizde yemek olarak verebileceğimiz onlar vardı. Daha sonra nasıl uyuyacağımızı ayarladık. Bizde yatak falan da yoktu. İçerde sadece bir kanepe vardı ve Öcalan’a orayı hazırladık. Hepimiz burada uyuduk. (Tek tek kimlerin nerede yattığını gösteriyor) O gece fazla diyalogumuz olmadı. Onlar kendi aralarında uzunca konuştular.”

Öcalan için ölürüm

Sözleri ile gecenin birçok ayrıntısını hafızasına kazımış gibi anlatıyor Eleni, Öcalan evlerinden gittikten sonra annesi ile aralarında geçen bir diyalogdan annesinin şu sözlerini dile getiriyor: “Öcalan uluslararası istihbarat örgütlerinin takibinde ve onu bu evden alma ihtimallerini düşündüm. O yüzden o gece tedirgin oldum. Öcalan’ı bu evden alacaklarına ölmeyi tercih ederdim. Böyle bir insanın evimden alınmasını kabullenemem.”

Tedbirliydik

Anlatımlarının içerisine bazen annesinin geçmişte bir gerilla olduğunu vurgulayan Eleni illegal yaşama dair birçok şeyi annesinden öğrendiğini belirtircesine o geceye dair aldığı tedbirler kapsamında kapıyı pencereyi kapattığını, eve gelmeye çalışan bir arkadaşını “Annem grip” bahanesiyle geri döndürdüğünü de izah ediyor.

Ertesi Gün

“Ertesi sabah yemek ve kahvaltı için markete çıktım. Saat 11 gibiydi ben geri geldim ve Öcalan odasındaydı. Kapıyı çaldık. Kahvaltıya çağırdık ama önce banyo yaptı” ifadeleriyle ile diğer güne dair ayrıntıları anlatmaya başlayan Eleni, Öcalan’ın banyodan sonra o gece giyindiği eşofmanları orada unuttuğunu vurguluyor. 

Öcalan güvenmişti

Naksakis’in ertesi gün saat 12-13 gibi geldiğini ve her şey iyiye gidecek diye telkinde bulunduğunu söyleyen Eleni, kendi yorumları ile durumu şöyle özetliyor: “Meseleyi tam olarak bilmiyorduk. Ama Naksakis'in bize dediğine göre Pangalos’u görmüş, konuşmuş ve bize, iyi haberleri olduğunu söyledi. Bize, Öcalan ile ilişkilerinin iyi olduğunu ve Öcalan’a iltica verme durumlarının olduklarını belirtti. Benim düşüncem, Öcalan’ı almak için Naksakis’i bu şekilde kandırmışlar. Ayrıca Naksakis, Öcalan ve Dışişleri Bakanı Pangalos ile Atina’da bir otelde görüşüp detaylı konuşmaları gerektiğini belirtti. Gördüğümüz kadarıyla Öcalan onlara inanıyordu-güveniyordu. Akşam saat 8’de gelip Öcalan’ı alacaklarını söylediler. Öyle kararlaştırmışlar. Daha sonra Naksakis gitti. Biz öğlen yemeğini yedik. Annem ve Öcalan arasında çeşitli konular üzerine uzun bir konuşma oldu. (Annesinin ve Öcalan’ın oturduğu yeri tarif ederek) Rozerin tercümanlık yapıyordu.

Öcalan, ‘Simitis neden Türklerden korkuyor. Biz varız, bizimle savaş halindeler. Sizinle uğraşacak güçleri yok. Çünkü bütün güçlerini bize yönlendirdiler’ dedi ve birçok farklı konuda konuştular. Hatırladığım, aklımda kalan yer burası…”

Yazar Voula Damianako, Öcalan ile arasında geçen konuşmaları kısaca şöyle aktarıyor: “Her şeyi konuştuk, özellikle antik Yunan uygarlığı ve Shakespeare’i hakkında çok şey üzerine konuştuk.”

Ayrılmasına yakın saatler

Eleni, “Saat 6 gibi Türkçe BBC kanalını dinliyorduk. Biz ne dediklerini anlamıyorduk. Ama BBC haberlerinden sonra Öcalan’da bir tedirginlik hissettim. Bir ara elini kafasına koydu, düşünceli ve biraz üzüntülüydü. Haberler bittikten sonra ‘Ne oldu’ diye sorduk. Öcalan, ‘Beni arıyorlar ve hepsi peşimde. Ben onların elindeyim. Nereye gidersem gideyim avuçlarına düşmüşüm’ gibi bir yorum yaptı” diyor.

Yunanistan istihbaratı

İkinci gün akşama doğru istihbarat ekiplerinin evin etrafında dolaşmaya başladığını ve Naksakis’in bundan habersiz olduğunu belirten Eleni, “İlk gece buralar sakindi ve dışarıda herhangi bir anormallik yoktu. Ama ikinci gün akşama doğru dışarısı hareketliydi. Saat 8 gibi Naksakis ve eşi geldi. Daha sonra Naksakis bir telefon görüşmesi yaptı ve dışarıdakilerin kimin adamları olduğunu teyit etmeye çalıştı. Naksakis’in konuşmalarından anladığımız; dışarıdakiler Yunanistan istihbaratının adamlarıydı. Naksakis de dışarıdakilerin kendilerinden olduğunu anlayınca rahatladı. (Gülümsüyor) Naksakis’in eşi, dizlerinin titrediğini ifade ederek, korkup korkmadığımı sordu. Yani bütün dünyanın istihbaratının peşinden olduğu bir adamı bize getirmişler ve üstüne korkup-korkmadığımı soruyor” yorumunda bulunuyor.

Öcalan evden ayrıldı

Daha sonra Naksakis’in evine iki araç olarak geçtiklerini ve kendisinin de yardımcı olmak için onlarla oraya gittiğini izah eden Eleni, gidiş ve eve dönüşte istihbarat tarafından takip edildiğini ve Öcalan’ın toplamda 24 saat evlerinde kaldığını sözlerine ekliyor. Eleni: "Ondan sonra Öcalan ile bir diyalogumuz ve ilişkimiz olmadı. Ama Kürtlerle ilişkimiz bu süreçten sonra oluşmaya ve gelişmeye başladı. Annem bu süreçten sonra ‘Öcalan Evimde’ adlı bir kitap ile çeşitli yazılar yazdı. Daha sonra iki kitap daha yazdı. Biri de biz 10 kişinin Öcalan’a yardımdan yargılandığımız dava üzerine. Kaçak birine yardım etmekten 2003’te bize dava açıldı. Ayrıca Öcalan’a da Yunanistan’a kaçak girmekten dava açtılar. Naksakis’de bu dava da yargılandı. Fakat dava sonucunda hepimiz beraat ettik" diyor.

 

Yazılan kitaplar yalanlarla dolu

Öcalan’a yönelik gerçekleşen 15 Şubat Komplosu’na dair değerlendirmelerde bulunan Eleni Vasilopulou, Simitis hükümeti döneminde böyle bir şeyin olmasının en kötü sonucu ortaya koyduğunu ve o dönemde rol alan devlet görevlilerinin yazdıkları kitapların genellikle kendilerini kurtarmak için yazıldığını ve hepsinin yalanlarla dolu olduğunu vurguladı.

Eleni: Misal, Naksakis kendi kitabında durumu abartarak anlatmış. Kitapta kendisinin her şeyi hazırladığını tam organize olduklarını anlatıyor. Ben Öcalan’ın teslim edildiğini- tutuklandığını ilk televizyonda gördüm. O zaman çıldırdım ve bağırmaya başladım. O zaman Naksakis de bazı gazetecileri evine çağırdı ve bir basın açıklaması yaptı. Kendisine pay çıkarmaya ve kendisini kurtarmaya çalışıyordu. Gazetecilere, Öcalan’ı ben getirdim diye bir aktarım yapmıştı. TV’de, organizasyonu kendisinin yaptığını ve bizim evin de bu organizasyonun bir parçası olduğunu söylüyordu. Gazeteciler, ‘Bir ev ayarladın. Ama normalde ikinci bir evin de yedekte bulunması gerekiyor. Böyle bir eviniz de var mıydı?’ diye sormuşlar. Naksakis, ikinci evin de olduğunu belirtti. Annem Naksakis’i arayıp niye yalan söylediğini vb. sordu…

Özgürlük mücadelesine yaklaşım

Kürt halkı üzerindeki tarihsel ve güncel baskıları yakından takip eden Eleni Vasilopulou, Kürt Özgürlük mücadelesini ve Abdullah Öcalan’ın özgürlüğüne dair de çeşitli değerlendirmelerde bulundu.

“Kürt Özgürlük mücadelesi güçlü ve haklı bir mücadeledir. Her şeyden önce tarihsel bir halk, kendi diliyle, kültürüyle ve öz yapısıyla yaşamalı. Bu halkın kendi dilinde konuşması ve yazması bile yasaklı. Bu halkın toprağı bin senedir Türkler tarafından işgal edilmiş ve esir alınmış. Biz de 400 sene onların himayesinde, egemenliklerinin altında kaldık. Bu yüzden bunun ne olduğunu çok iyi biliyor ve anlıyoruz. Kürt halkının kaderinde trajedi var ve ciddi bir trajedi yaşanıyor. Ve verdikleri mücadele de özellikle Kobanê’deki kadınların savaşın kaderini değiştirme rolleri bizim de bir dönem verdiğimiz mücadeleye benziyor. Kürtlerin verdikleri özgürlük mücadelesi sadece bir halkı kapsamıyor, bütün halkları kapsıyor. Bu yüzden başarıya ulaşabilmek için bütün halkların birlikte hareket etmesi gerekiyor. Öcalan uzun bir süredir tecrit altında ne ailesi ne de avukatlarıyla görüştürülüyor. Yani halkların özgürlüğü için bu kabul edilecek bir durum değildir.

Ek olarak Erdoğan ve hükümeti her taraftan Kürtlere yapılan zulmü daha fazla arttırıyor. Bir yandan HDP’ye yönelik süren tutuklama ve baskı operasyonları, bir yandan Rojava’ya yönelik işgal harekâtları, bir yandan gerillaya yönelik kimyasal silahlarla saldırıyorlar ve kendilerini böyle kurtaracaklarını sanıyorlar. Ama yanılıyorlar. Erdoğan, bunları kendi halkının çıkarı için değil, kendi kişisel çıkarları için yapıyor. Yani Erdoğan için Türk halkı önemli değil. Halk daha fazla fakirleşiyor, yoksullaşıyor.

Öcalan’ın vermiş olduğu mücadele ciddi ve güçlü bir mücadele. Bunu halka kabul ettirdi. Bu inancı diğer halkları da etkiledi. Bu yüzdendir ki diğer halklar bugün Kürt halkının yanında. Bu mücadelenin başarıya ulaşacağına inancım tam.”

 

Bu kitap her dile çevrilmeli

Annesinin o döneme dair yazmış olduğu kitabı, “Bizi ve Öcalan’ı eleştirenlere karşı bir cevap” sözüyle özetleyen Eleni, kitabın çevrilmesi gerektiğinin altını çizerek, neden çevrilmediğine dair de bir sitemde bulunuyor. Öcalan’a yönelik Yunanistan özgülünde gerçekleşen suçun esas noktasının Simitis ve hükümeti olduğuna tekrar vurgu yapan Eleni, “Kitap, Simitis hükümetinin yapmış olduğu iki yüzlülüğü eleştiriyor. O süreci politik olarak değerlendiriyor. Hükümete yakın gazetelerin hakkımızda yazdıkları yalan haberleri, yazıları eleştiriyor. Annem, Simitris’i sevmiyordu” sözleri ile sohbeti noktalıyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.