Mesele sadece İmamoğlu mu?

Fehim IŞIK yazdı —

  • Hedefte olan kesim ise yine ağırlıkla Kürtlerdir ve Kürt din âlimlerinin kurduğu DİAYDER üzerinden yaşama geçirilmek istenen yeni oyunun altında, yenilen Türk devlet aklının bu ince hesapları vardır.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) dönük bir operasyondan söz ediliyor. Süleyman Soylu’nun tetiğe basmasıyla başlayan tartışmalar sonrasında, neredeyse herkes İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na dönük bir operasyon düzenlendiği konusunda hemfikir.

Peki, hakikat sadece bu mu?

Gerçekten sadece Ekrem İmamoğlu’na mı bir operasyon yapılıyor? Yoksa devletin kurucu aklı üzerinden yok sayılan ötekiler de mi, bir kez daha hedef tahtasına konuldular? Bunu anlamak için önce yakın tarihten günümüze kadar kısa bir tur atmak gerekir.

İttihat ve Terakki aklı daha TC’nin kuruluşu öncesinde Müslüman olmayan halkları yok etme yönünde adımlar atmaya başlamıştı. Ermeniler, Süryaniler ve Rumlar başta olmak üzere Müslüman olmayan halklara dönük 1913-1918 yılları arasında yaşama geçirilen katliamlar, bu aklın ürünüdür.

Osmanlı’nın yıkılacağını gören bu akıl, bağımsızlığını ilan eden halklardan arta kalan Osmanlı bakiyesini elde tutmak için 1919’dan itibaren yeni bir harekât başlattı.

Mustafa Kemal’in başını çektiği bu güç, türlü entrikalarla Kürtleri ve diğer Müslüman halkların bir kısmını yanına çekti.

Osmanlı’nın dağılması sonrasında yeni Meclis’in Ankara’da açılmasıyla ilk aşamasını tamamlayan bu akıl sonrasında, adım adım iç tasfiyeye yöneldi. 1922’den itibaren ise yeni devletin ideolojisini görünür kılmaya başladı. Nihayetinde 1924 Anayasası ile birlikte yeni devletin kodları net çizgilerle oluşturuldu.

Tekçilik esası üzerinden yapılandırılan bu devlette herkes Türk, Müslüman ve Hanefi olmak zorundaydı. Bunun dışında kalanlara yaşam hakkı tanınmayacaktı.

Kürtler yeni rejime direndi. 1924’ten itibaren defalarca ayaklandı. Ancak büyük katliamlarla karşı karşıya kaldılar.

Önceki katliamlardan arta kalan Müslüman olmayan halklar da yeni Türk devletinin hedefindeydi. Bu halklar, Lozan’la birlikte sözüm ona TC’nin katliamlarına göz yuman Batı’nın koruma kalkanı altındaydılar. Ancak onlar da dört bir yandan kıskaca alınmışlardı. Lozan’la kendilerine tanınan hakları kullanamıyor, yeni tekçi Türk devletinde yaşamanın tek yolu olan biat dışındaki tüm seçeneklerden yoksun bırakılıyorlardı.

Müslüman olmayan bu halklar varlık vergisi uygulamalarıyla, 6-7 Eylül 1955’te düzenlenen saldırılarla hem büyük bir yoksullukla karı karşıya bırakıldılar hem de bir kez daha göçe zorlandılar. Kalanlar ise sessiz sedasız köşelerine çekilmek zorunda kaldılar.

Bu saldırılara direnen, defalarca yere düşmelerine rağmen her seferinde yeniden ayağa kalkan Kürt halkı, tüm barbar uygulamalara, acımasız katliamlara rağmen yenilmedi. Her seferinde küllerinden yeniden doğdu.

Bu direniş, farklı halkları ve inançları da etkiledi. Ermeniler, Lazlar, Çerkezler, Süryaniler, Rumlar, Êzîdîler, Aleviler ve diğerleri de tekçi ve asimilasyoncu rejime karşı seslerini yükselttiler ve "Biz de varız" demeye başladılar.

Türk devlet aklının önce 30 Ekim 2014’te MGK’de ‘Çöktürme Planı’nı karar altına alması, 7 Haziran 2015 seçimlerinin hemen ardından ise AKP-MHP rejimi marifetiyle Kürtlere karşı savaş konseptini yeniden devreye sokması, hiç kuşkusuz Kürt özgürlük mücadelesinin ortaya çıkardığı bu büyük uyanışın sonucudur.

Son bir yılda yaşanan gelişmeler de gösterdi ki Türk devlet aklının yüz yıldır sürdürdüğü soykırım siyaseti bir kez daha yenildi.

Sadece 2015’ten bu yana onbinlerce insanın yaşamına mal olan onurlu direniş, Kürt halkının ve hak talebinde bulunan diğer halklar ile inanç gruplarının yenilmeyeceğini, en önemlisi de haklılığını, dosta da düşmana da bir kez daha ispat etti.

Şimdi gelelim İBB’ye dönük operasyonun kime yapıldığını en sade biçimiyle irdelemeye.

Soykırımla yok edilmek istenilen halk yenilmeyince, devlet aklının farklı nüanslarında yer alan bir kesim yeniden yüzünü bu halka dönmek zorunda kaldı.

İBB’de Kürt halkının ve diğer azınlık halklar ile inanç gruplarının hoşuna gidecek kısmi bazı adımlar atılmasının altında bu yaklaşımlar var. Bu nedenle İSMEK’lerde bir iki özel kurs açtılar. Şafi Kürtlerin, Alevilerin, Müslüman olmayan diğer halkların cenaze hizmetlerini yürütecek birkaç din görevlisini belediyenin yan kuruluşu olan bazı şirketlerde işe aldılar.

Süleyman Soylu’nun başını çektiği son saldırı, kırıntı bile denemeyecek bu kısmi adımları hazmedememenin göstergesidir. Bu son saldırı üzerinden yaratılacak korku iklimiyle bu adımların süreklileşmesinin de önüne geçmek istiyorlar.

Hedefte olan kesim ise yine ağırlıkla Kürtlerdir ve Kürt din âlimlerinin kurduğu DİAYDER üzerinden yaşama geçirilmek istenen yeni oyunun altında, yenilen Türk devlet aklının bu ince hesapları vardır.

Şimdilik cepheyi genişletmek istemedikleri için belki işe alınan Aleviler veya diğer milliyet ve inançlara yönelmiyorlar, onları gündem etmiyorlar. Ama hiç kuşku yok bu süreçten istedikleri sonucu alır, karlı çıkarlarsa onlara da yönelmekten imtina etmeyecekler. Ayrıca bu son saldırı ile CHP’yi de devam eden soykırımcı çizgi içinde tutmak istiyorlar. Peki, durum bu ise bir kez daha soralım: Gerçekten mesele sadece İmamoğlu mu?

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.