Mültecilerin can pazarı

Elif SONZAMANCI yazdı —

  • Mülteciler akın akın ölümü göze alarak yollara düşerken, topraklarında güvenle yaşamak isteyen Avrupa ülkeleri savaş konseptinde mutabık. Almanya’da koalisyonda bulunan SPD ve Yeşiller ise bu ayıbı meşrulaştırmak için kolları sıvamış durumda.  

Yunanistan açıklarında korkunç bir tekne faciası yaşandı. Bu teknede yazın gelmesi ile birlikte ’hadi gezmeye çıkalım, Avrupa’yı bir keşfedelim’ diyen insanlar yoktu. Ülkelerini terketmek zorunda kalan, başlarına ne geleceğinden habersiz, umut arayışı ile yollara koyulan mültecilerdi.

İtalya’ya gitmek için Libya kıyılarından denize açılan içi mülteci dolu bir tekne Çarşamba günü Yunanistan'ın Poloponez Yarımadası açıklarında battı. Teknede çocuklarla birlikte 750 kişinin olabileceği düşünülüyor ve teknede bulunanların büyük bir çoğunluğu da gençmiş. Son olarak 79 kişinin yaşamını yitirdiği belirtiliyordu.

Teknede Afganistan, Pakistan, Suriye, Mısır ve Filistinli mültecilerin olduğu düşünülüyor.

DW Türkçe’nin geçtiği habere göre Girit Adası açıklarında Avrupa'ya geçmek isteyen 81 mültecinin de kurtarıldığı, Pazar günü de 90 mültecinin denizden kurtarıldığı bilgisi paylaşıldı.

Artık maalesef bu durum sıradanlaşmış haberler gibi karşımıza çıkıyor. İnsanların sularda can pazarı normalleşmiş olgular olarak hayatımızda yerini alıyor. Bu durum insan hakları açısından derin bir yara.

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği, Mayıs ayında toplam mülteci ve iç göçe maruz kalan, zorla yerinden edinilen insan sayısının 110 milyona dayandığını açıkladı.

Geçen yılın sonunda bu rakam 108,4 milyon olarak belirtilmişti.

Böyle bir acı gerçek yaşanırken AB de mülteciler ile ilgili yeni düzenlemelerin hayata geçirilmesi için kolları sıvamış durumda. Tabiri caizse nihayet muradına eriyor.

 8 Haziran'da Lüksemburg’da bir araya gelen Avrupa Birliği ülkeleri İçişleri Bakanları, iltica sürecinin ilk kez başvuru sahibinin AB'ye girmeden, birliğin sınırlarında yürütülmesinin yolunu açıyor. Dolayısıyla zaten katı olan tutumunu daha da katılaştırıyor.

 Güvenli (!) ülkelerden gelen mültecileriler için hızlandırılmış olarak devam edecek prosedürler sonuçlanıncaya kadar mülteciler cezaevleri gibi hazırlanmış alanlarda tutulacak. Hızlıca geldikleri yerlere gönderilecek. Böylelikle Avrupa düzensiz göçün önüne geçmiş olacak.

Almanya İçişleri Bakanı Nancy Faeser, bu kararları tarihi kararlar olarak nitelendirdi. İnsan hakları örgütleri durumdan kaygı duyduklarını açıkladı. Zira savaşlara destek veren, silahlanmayı olabildiğince artıran, ordularını modernize ederek olası savaşlara hazırlanan bu ülkeler, sorunun kaynağına inmek yerine, sorumluluktan kaçarak nihayi hedeflerine kısa yoldan ulaşmayı planlıyorlar; mültecilerden arındırılmış bir ülke.

Mülteci oranının en yüksek olduğu ülkeler arasında yer alan Almanya geçtiğimiz günlerde ilk Ulusal Güvenlik Strateji belgesini açıkladı.

Strateji belgesinin önemli bir konusu da zorunlu göçlerdi. Basına yansıyan bilgilere göre belgede göç konusunda dünya çapında partnerlerle işbirliği konusuna önem atfediliyor, düzensiz göçün de önüne geçmek hedefleniyor. Düzenlenmiş bir göçün ise Almanya’yı zenginleştireceği belirtiliyor.

Burada Avrupa ülkelerinin Türkiye ile yaptıkları mülteci anlaşmasını hatırlatmak gerekir. Avrupa’nın bu konuda önemli bir partner ülkesi olarak gördüğü Türkiye, dolayısıyla Erdoğan mülteci kozunu yıllardır öne sürüyor. Ayrıca güvenli bir ülke statüsünde görülen Türkiye’de oysaki yıllardır yeni cezaevleri inşa ediliyor, kriz almış başını gidiyor, tüm bunların yanında savaş politikalarına her geçen yıl hız veriliyor.

Mülteciler akın akın ölümü göze alarak yollara düşerken, topraklarında güvenle yaşamak isteyen Avrupa ülkeleri savaş konseptinde mutabık. Almanya’da koalisyonda bulunan SPD ve Yeşiller ise bu ayıbı meşrulaştırmak için kolları sıvamış durumda.  

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.