Nafaka kadınların ekonomik hakkıdır

Nevra AKDEMİR yazdı —

  • Nafaka bir ekonomik hak kadınlar için. Nedenini sadece hanelerin içine bakarak göremeyiz. Zira Pandemi döneminde kadınların ev içinde daha çok çalıştığını, daha fazla işsiz kaldığını ve erkeklere oranla daha fazla yoksullaştığını sıklıkla okuduk, yazdık, tartıştık, gördük.

Küresel toplumsal cinsiyet karşıtı cephe, dünyanın her yerinde ve özellikle de otoriter yönetimlerin iktidara geldiği ülkelerde hem oy kaynağı olan yoksulları daha da yoksullaştırıcı bir sınıf düşmanı politika izliyor hem de kadın haklarına ve LGBTİ+’ların varlığına savaş açmış durumda.

Neoliberalizmin bakım yükümlülüğünü içererek kadınların sosyal hayata katılımına imkan veren kamusal hakları ve hizmetleri tırpanlaması, söz konusu hizmetlerin piyasalaşması toplumdaki gelir uçurumunu derinleştirirken, kadınların hem ekonomik hem de zaman anlamında yoksullaşmasını beraberinde getiriyor. Böylelikle devletin yerine getirmediği her hizmet, kadınların daha fazla vaktini bakım ve ev içi hizmetlere ayırması anlamına geliyor. Sermayedar için, güvencesiz koşullarda çalışmayı kabul eden, kolayca işten çıkarılabilir veya haklarını arayamayacağı varsayılan bir işçilik formuna zemin hazırlıyor. Ayrıca daha reel olarak düşürdükleri ücretleri ev içinde daha fazla çalışarak yani marketten alınabilecek ürünleri kendi yaparak örneğin, telafi edebilen ve daha pek çok karmaşık formda sömürü olanaklarını genişletebiliyor sermayedar kadınların ev içi karşılığı ödenmeyen emeğine dayanarak. Kapitalistlerin çalıştırdıkları işçileri daha fazla sömürebilmesinin yolu, doğrudan çalıştırmadıkları kadınların emeği üzerindeki dolayımlı kurulan tahakkümden geçiyor.

Nafaka bir ekonomik hak kadınlar için. Nedenini sadece hanelerin içine bakarak göremeyiz. Zira Pandemi döneminde kadınların ev içinde daha çok çalıştığını, daha fazla işsiz kaldığını ve erkeklere oranla daha fazla yoksullaştığını sıklıkla okuduk, yazdık, tartıştık, gördük.

Pandemi sadece olan eşitsizlikleri pekiştirdi elbette. Zira Bir araştırmaya göre hiç evlenmemiş kadınların istihdamı yüzde 82 iken, evli olanların istihdamı yüzde 64, çocuk sahibi olanların ise yüzde 48. Kadınların üstlerindeki bakım yükümlülüğünün yarattığı baskı, daha fazla çocuk doğurmalarına yönelik politikalar ve kürtaj karşıtı yasaklamaları da düşündüğümüzde koskoca bir sistemi görmemize olanak veriyor.

Çalışmanın kadınlar için maliyeti var. Bu maliyet bazen çalışmanın karşılığı olan ücretin üzerinde olabiliyor kadınlar için. 'Kadınlar çalışmayı tercih etmiyor' ifadelerini rahatça kullanan liberal erkek ekonomistler ve politikacıların gözünde görünmez olan bu maliyetleri sıralayalım: ilk olarak, kadının evden çıkması için bakım sorumluluğunu devretmeleri gerekiyor.

Özellikle toplumsal yeniden üretimin bir ülkede nasıl örgütlendiğine bağlı olarak ya bakıcıya ya da kreşe ihtiyaç duyuyoruz burada; eğer bakımı devredebileceği bir akrabalık bağı olan bir başka kadına yakın oturmuyorsa. İkincisi, kadınların çalışmasının zaman açısından bir maliyeti var. Bitmek tükenmek bilmediği halde görünmeyen ev işlerini tek başına yüklenerek, günlük mesaisi kadar iş yüklenen kadın için ekonomik bir zorunluluk yoksa çalışmak, gündelik şiddet biçimine dönüşebilir. Hem özgürleştiricidir çalışmak ancak aynı zamanda işyeri dediğimiz yerler çoğu zaman bir şiddet mekanıdır özelikle kadın için. Dahası kadınların yüzde 82,9’u evlilik içinde şiddete uğruyor. 

Nafaka tüm bu koşullar olmasa bile, hayatımız "mükemmel ve musmutlu" olsa bile bir ekonomik haktır. Aile kurumu ve evlilik bir tür anlaşmadır. Bu anlaşmanın gereği olarak, evlilik içinde alınan tüm mülklerde ortaklık esası vardır. Mülklerin somut olarak değeri olduğu için ortaklık kolayca görünebilir. Ancak somut olmayan mülklerden, yani değerden bahsettiğimizde karşımıza emek çıkar yeniden.

Ev içinde bakım ve gündelik hayatın üretimine harcanan emek ve bu işlerin sorumluluğu, eşit olmadığı sürece, geleneksel aile denilen yapının içinden çıkmak mümkün değildir. Sadece bu durum bile gündelik hayatın ataerkinin içine gömülü ilişkileri içinde doğallaştırılan kadın düşmanlığı ve kadın üzerindeki tahakkümü işaret eder bize. Nafakadan mağdur olduğunu iddia edenlerin durduğu yer toplumsal cinsiyet karşıtı cepheden başka bir yer değil.

Nasıl ki kıdem tazminatı hakkı işçi sınıfı mücadelesinin hala yıkılmayan kalesi ise nafaka da kadın mücadelesinin sonucunda kazanılmış bir haktır. Kadının emeği ve bedenin üzerindeki baskının görünür hale gelmesidir. Kadınlar nafaka hakkını, evlilikleri boyunca kaybettiklerini telafi edebilmek ve yeniden hayata başlayabilmek için talep ediyor. Evlilik nedeniyle çalışma hayatından uzak kalan, şiddet gören, daha da yoksullaşan kadın için nafaka hakkının gaspı, şiddet karşısında sus ve erk-e itaat et demekten başka anlama gelmiyor. Her tür baskı ve zorbalığa rağmen, kadınlar itaat etmedi etmeyecek, sesini yükseltmeye devam edecek!

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.