Newroz halklar kongresi olmalıdır

Dosya Haberleri —

Murat Karayılan

Murat Karayılan

  • "Düşman depremden dolayı eylemsizlik kararımızdan istifade etmek istedi. Saldırılarını durdurmadı. Halkımız ve kamuoyu bilmeli; biz bu insani duygularla bu tutumumuzu devam ettiriyoruz ama AKP-MHP devleti bu durumu dikkate almıyor ve bozmaya çalışıyor. O kadar insan o enkazların altında kaldı, insanları kurtaracaklarına bize saldırdılar.
  • Depremden zarar görmüş olan insanlara bu Newroz’da daha fazla sahip çıkmalıyız ama Newroz’u da daha güçlü kutlamalıyız. AKP ve DAİŞ faşizmine karşı savaşanlar ve özgürlük-demokrasi yanlısı olan herkes Newroz’a çok daha güçlü katılmalı ve adeta Ortadoğu’da halkların bir kongresi olarak geliştirilmeli."

PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a yönelik tecridi, 6 Şubat'ta Maraş merkezli gerçekleşen depremleri, Amedspor'a ırkçı saldırıyı, Newroz haftasını, İYİ Parti Başkanı Meral Akşener'in 6'lı Masa’da yaptığı çıkışın arka planını Sterk TV'ye değerlendirdi.

Kurdistan, Türkiye ve Suriye’de büyük bir deprem oldu. On binlerce insan hayatını kaybetti. Devlet neden on binlerce insanI enkaz altında bıraktı?

Öncelikle bu depremde yaşamını yitiren herkesi anıyor, Allah’tan rahmet diliyorum; yaralılara şifa temenni ediyorum. Yaşamını yitirenlerin ailelerine sabır ve başsağlığı diliyorum. Tüm Kürt, Türk ve Arap halklarının başı sağ olsun. Deprem büyük bir felaketti. Halkımız bundan büyük zarar gördü. Halklarımızın acısını her anlamda paylaşıyoruz. Kuşkusuz tedbirlerin olmaması bu acının daha da büyümesine yol açmıştır. Deprem hattında yer alan tüm ülkeler binalarının ve tüm yapılarının temellerini ona göre hazırlıyorlar. Bunun için de o ülkelerde bu kadar kayıp yaşanmıyor. Bu, sadece Japonya gibi gelişmiş ülkeler için geçerli değildir; mesela Şili de deprem hattında yer alıyor, ekonomisi de büyük ihtimalle Türkiye’den çok daha zayıftır, fakat temelini sağlam oluşturduğu için, aynı düzeyde daha az can kaybı yaşanıyor. Ama Türkiye’de öyle olmuyor? Özellikle son 21 yılda hırsız bir rejim iktidarda. İhalelerle, müteahhitlerle, imar aflarıyla kasasını doldurdu. Bunun adını da ‘İmar Barışı’ koyuyor. Ne barışı! Bu nedenle o kadar insanımız enkazların altında kaldı ve kimse sahip çıkmadı. İnsanlarımız günlerce enkaz altında kalan yakınlarının acılar içinde çağrılarını dinlendirdiler ve yaşamlarını yitirene kadar izlemek zorunda kaldılar. Bu gerçekten çok acı verici. Bunu anlıyoruz ve halkımızın acısını hissediyoruz. Buradaki tek eksiklik, AKP-MHP rejiminin alt yapı oluşturmaması ve sahip çıkmaması değildir. Kürt halkıdır; Alevi toplumudur; yine Araplardır diyerek ayrımcılık yapıyorlar.

Geçmişte Türk devletinin Şark Islahat Planı’yla Kurdistan’ı boşaltma, Kürtleri eritme, değerlerini ortadan kaldırma ve Kürt halkını bir soykırımdan geçirme politikası vardı. Önceden mesela Maraş Katliamı’nı da bu çerçevede kullandılar ama şimdi bakıyoruz bu depremi de kullanıyorlar. Kimsenin bir daha geri dönmemesi için göçü teşvik ediyorlar. Fırat’ın batısını Kürtlerden temizlemek istiyorlar. Halkımız bunu bilmeli ve kimse yerini bırakmamalı. Şimdiye kadar gitmiş olanlar ise geri dönmeli. Amed’den, Urfa’dan insanlarımız kendi şehirleri de etkilenmiş olmasına rağmen Pazarcık’a, Elbistan’a, Adıyaman’a, yardıma koştular. Kürt kadınları Serhat’tan Botan’dan yaptıkları yemekleri Malatya’ya, Adıyaman’a ulaştırdılar. Bu bir toplumsallaşma ve uluslaşma ruhudur; çok anlamlı bir dayanışmadır. Tabi bu dayanışmanın daha da büyütülmesi gerekiyor. Bizler devletleri beklememeliyiz. Ulus-devlet zihniyeti toplumlara sahip çıkmıyor; yalnızca iktidarına bakıyor ve kendi çıkarlarını gözetiyor.

KCK insani ve vicdani açıdan değerlendirdiğini belirtip eylemsizlik kararı aldı. Türk ordusu pratikte bunu dikkate alıyor mu? Siz bu eylemsizliği ne zamana kadar sürdürmeyi düşünüyorsunuz?

Kuşkusuz hareketimizin almış olduğu karar yerinde bir karardır. İnsani ve sosyal bir yaklaşımdır. Karargahımız da bunu onayladı ve gereğini yaptı. Fakat Türk devleti, AKP-MHP hükümeti buna denk bir yaklaşım göstermedi. Saldırılarına devam ettiler. Ancak buna rağmen şimdiye kadar da güçlerimiz bu karara göre hareket ediyorlar. Şu an devam eden savaşta AKP-MHP devleti kendisini teknik ile koruyor ve yine teknik ile de saldırıyor. Fakat kış mevsimi olunca düşmanın bu tekniği etkisini önemli oranda yitiriyor. Dolayısıyla bu durum gerilla açısından çeşitli imkanlar yaratıyor. Doğrusu, tüm savaş alanlarının özellikle de Medya Savunma Alanları kış atılım planları vardı. Girê Cudî, Girê Hakkari ve Girê Amediyê’de bu çerçevede kimi eylemsellikler de gelişti ve bunlar daha da devam edecekti. 2022 yılında çok tarihi bir direniş gerçekleşti. Bu direniş başarılıydı; düşmanın amaçlarına ulaşmasına izin vermedi. Ama gerilla kışın geliştirmeyi planladığı bu hamle ile bu direnişi zaferle taçlandırmak istiyordu. Fakat deprem yaşandıktan sonra, halklarımızın içinde bulunduğu durumdan dolayı KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı tarafından eylemleri durdurma kararı alınınca, buna karşı karargahımız da kışa dönük hazırlamış olduğu planlarını durdurmak zorunda kaldı. Özcesi kış mevsiminde bizim açımızdan imkanlar daha fazladır. Eskiden savaş daha çok yazın yaşanırdı, kışın ise dururdu. Fakat şimdi biz bu durumu gördük ve göz önünde bulundurduk. Ancak tam kışın ortasında deprem yaşandı, hareketimizin eylemleri durdurma kararı gelişti ve gerilla da mecburen eylemlerini durdurdu.

Türk devleti sizin bu yaklaşımınızı nasıl kullandı?

Düşman bundan istifade etmek istedi. Mesela Besta’ya saldırdı, arkadaşlarımızı şehit etti. Yine Medya Savunma Alanları’na dönük aralıksız bir biçimde saldırılarını devam ettirdi. Aynı şekilde diğer parçalara dönük saldırılarını da durdurmadı. Halkımız ve kamuoyu bilmeli; biz bu insani duygularla bu tutumumuzu devam ettiriyoruz ama AKP-MHP devleti bu durumu dikkate almıyor ve bozmaya çalışıyor. Sürekli bir biçimde savaşı geliştirmek istiyor. O kadar insan o enkazların altında kaldı. Onların yardımına gidip çıkaracağına saldırılarına devam ettiler. Hulusi Akar, “Askerlerimizi Irak’tan, Suriye’den çekmemizi mi istiyorsunuz” demedi mi? Zaten deprem ile bu savaş birbirine çok bağlıdır. Türkiye’nin bütün parasını pulunu savaşa harcıyorlar; alt yapı adına hiçbir masraf yapmıyorlar. Bundan dolayı böyle büyük bir katliam oldu. Yüz binlerce insan yaşamını yitirdi. Ama bunlar hala utanmıyorlar ve bu kadar cenazenin üzerinde savaş yürütüyorlar. Kamuoyu bunu bilmeli ve tabii arkadaşlarımız da bunu yanlış anlamamalı. Bize dönük bir saldırı geliştiği zaman tabii ki asker olarak kendimizi savunacağız, gerekli yanıtı vereceğiz. Bunlar fırsatçıdır, ikiyüzlüdür ve komplocudur. Gerillada bir gevşemenin olduğunu görürlerse derhal saldırırlar. Bunun için de güçlerimiz her yerde dikkatli olmalı, tedbirlerinde zayıflık yaşamamalı.

Türkiye deprem felaketinin hemen ardından seçim sürecine girdi. Bu çerçevede AKP-MHP iktidarının saldırılarının artacağını düşünüyor musunuz?

Bunlar seçim sürecinde Türkiye’de milliyetçi ve şoven duyguları şahlandırmak istiyorlar. Kürt karşıtlığını güçlendirmeye çalışıyorlar. AKP-MHP devletinin saldırılarını çok daha arttırması ihtimali vardır. Bu tür girişimleri beklemeliyiz. Bizler tek taraflı olarak bu tutumu geliştirdik. Fakat karşımızdaki düşmanda insani duyguların olmadığını ve fırsatları kullanmak istediğini de bilelim. Onlar iktidarlarını sürdürmek istiyorlar ve bunun için de seçim sürecinde Türk devletinin Medya Savunma Alanları, Güney Kurdistan ve hatta Rojava’ya dönük saldırılarını çok daha arttırabilirler.

Türkiye artık seçim sürecinde. Meral Akşener 6’lı Masa’dan kalktı, sonra tekrar geri döndü. Türkiye 14 Mayıs’ta yapılacak seçim sürecine nasıl giriyor?

14 Mayıs’ta gerçekleşecek olan seçimler, Türkiye’de yaşayan tüm halklar için olduğu gibi Kürt halkı açısından da önemli bir seçimdir. Çünkü seçilecek olan yalnızca cumhurbaşkanı değildir; esas olarak sistem seçilecektir. Devletin derin güçleri savaşı tek elden yürütebilmek ve koordinasyonunu güçlendirebilmek için mevcut sistemi getirdiler. Ancak bu sistem çok otoriterdir ve demokratik değildir. Bu, Türkiye toplumunu çok zayıflatmış durumda. Tabi bir taraf bu sistemi devam ettirmek istiyor. Fakat halk bu sistemin değişmesini istiyor. Aslında 14 Mayıs’ta sistem seçilmiş olacak. Ancak mevcut iktidar acaba seçimle bu iktidarını bırakmayı ne kadar kabul edecek? Bu da kuşkuludur. Açık ki bunlar çok fazla yalan dolana başvuracaklar. Bu çerçevede önümüzdeki seçimler Türkiye açısından çok stratejik ve önemlidir. Bu dönemde çeşitli karanlık olayların tertipleneceği ve yaşanacağı şimdiden görülmektedir. Bu çerçevede belirttiğiniz türden kimi olaylar da oldu. Mesela devletin içindeki kimi kanatlar İyi Parti yoluyla operasyon yapmak ve Altılı Masa’yı dağıtmak istedi. Akşener aslında böyle bir çıkış yaptı. Ama kimsenin beklemediği bu çıkış ardından masa dağılmadı. Kısacası bu yaşananların bir operasyon olarak planlandığı net görüldü. Tabi başarılı olmadığı için geri adım attılar.

Tam böyle bir süreçte Bursa’da Amedsporlu futbolculara dönük faşist bir saldırı gerçekleştirildi. Seçim sürecinde de bu tür saldırıların gelişmesi olası mı?

Burada, Kürtler olarak şunu bilmemiz lazım: Amedspor siyasi bir olgu değildir. Ancak Kürt’tür. Belki camia içerisinde yer alan herkes Kürt olmayabilir ama takım Amed’i temsil etmektedir. Kadim bir ismi vardır. Dolayısıyla oradaki oyunculara yönelik yapılan bu saldırı tüm Kürtlere yapılmış bir saldırıdır. İster solcu, ister sağcı, kim olursa olsun bu saldırı Kürt halkına ve Kürt değerlerine karşı yapılmış bir saldırıdır. Amed nedir? Amed, Kürtlerin tarihidir. Nuna saldırıyorlar. Bu saldırıların esas örgütleyicisi olan Bahçeli çıktı ve utanmadan ‘Amed diye bir şey yoktur’ diyerek bir de Bursaspor’u kutladı. Bu normal bir şey değildir. Dolayısıyla Kürtler olarak o değerli oyuncular şahsında yapılan bu saldırının hepimize karşı olduğunu bilmeliyiz. Bursa’da Kürtlere büyük bir hakaret yapıldı. Bu bir zulümdür. Hiçbir onurlu ve şerefli Kürt’ün bunu unutmaması gerekir.

Newroz arifesindeyiz. Bu Newroz’a dair beklentileriniz nelerdir?

Her şeyden önce bu Newroz Önder Apo’nun çıkışının 50. yılıdır. Yani Önder Apo tam 50 yıl önce, 1973 Newrozu’nda Ankara Çubuk Barajı’nda ilk toplantıyı yaptı ve yola çıktı. Bu yola çıkış kendisiyle birlikte Kurdistan ve Türkiye’de çok tarihi gelişmeler yarattı. Bu 50 yılda gerçekten çok büyük direnişler yaşandı. İnsani, halk, demokratikleşme, kadın özgürlüğü ve toplumsal özgürlük açısından büyük direnişler gerçekleşti. Önder Apo sonrasında da her Newroz’u öyle karşıladı; Newroz’u bir direniş günü, direnişin, birliğin ve mücadelenin yükseltildiği bir gün haline getirdi. Sonrasında zaten Mazlum Doğan yoldaş da bir Newroz günü o tarihi eylemini geliştirdi. Yani Newroz her geçen gün Kurdistan’da yeni bir anlam kazandı. Aslında esas anlamı açığa çıkmış oldu. Newroz’un Kürt toplumu açısından ulaştığı anlam, bu mücadele ile biraz daha yerini buldu ve bugün Kurdistan’da Newrozlar çok büyük ulusal bir ruhla karşılanıyor. Bu anlamda öncelikle Önder Apo’nun Newrozu’nu kutluyorum ve bu Newroz vesilesiyle selamlarımı gönderiyorum.

Newroz, bizim için, yine halkımız için ve de bu kültüre inanan halklar için önemli bir anlam taşıyor. Sadece bir kutlama günü değildir. İşte deprem oldu; birçok insanımız yaşamını yitirdi. Şu an Kurdistan’da yas vardır. Bunun için demokratik Kürt kurumları, depremde yaşamını yitirenlere ve mağdur olan insanlarımıza sahip çıkan bir şekilde karşılama karar aldılar. Bu makul bir şeydir. Depremden zarar görmüş olanlara bu Newroz’da daha fazla sahip çıkmalıyız ama Newroz’u da daha güçlü kutlamalıyız. Ben buradan Kurdistan’da ve yurtdışında yaşayan herkesi ve Kürtlerin dostları ile demokratları 2023 Newrozu’na daha fazla katılmaya çağırıyorum. Niye? Birincisi, depremden dolayı sahip çıkmak gerekiyor. İkincisi, bizler halk ve demokratik güçler olarak kendimizi çok daha fazla güç ve irade haline getirmeliyiz.

Diğer önemli bir şey ise önümüzdeki süreç çok önemli dönemdir. Dönem bizim için birçok açıdan önemlidir. Bunlardan birisi Türkiye’nin seçim dönemine girmesidir. Bu seçimler kuşkusuz Kurdistan halkı açısından da önemlidir. Kürt halkı zaten bu seçimlerde iradesini beyan etmektedir ve bu seçimde sonucu da Kürt halkı belirleyecektir. Bu çok anlamlı ve önemli bir şeydir. İkincisi, mücadelemiz esasen 2023 yılında önemli ve tarihi bir döneme girdi. Çünkü sömürgeci-soykırımcı devlet son 8 yıldır Kurdistan’da özgürlük hareketini tasfiye etmek, Kürt halkının kazanımlarını tamamıyla ortadan kaldırmak ve Kurdistan’da soykırım siyasetini hakim kılmak için bize karşı kapsamlı bir savaş yürütmektedir. Çağın bütün silahlarıyla, kimyasal silahlar, taktik nükleer bombalar, uçaklar ve her türden silahla bir savaş yürütüyor ve onlar bu yılda, yani Lozan’ın 100. yılında Kürt halkına karşı zafer ilan etmek istiyorlardı. Onların bütün projeleri bu değil miydi ki sürekli ‘2023, 2023’ diyorlardı. Onlar cumhuriyetin 100. yılı ve aynı zamanda Lozan’ın 100. yılı diyorlar. ‘Biz bu 100. yılda Kürtlerin tüm kazanımlarını ortadan kaldıracağız ve zaferimizi ilan edeceğiz’ diyorlardı. Ancak bunu başaramadılar. Önder Apo’nun İmralı’da çok anlamlı bir şekilde yürüttüğü duruşu, gerillanın özellikle bu son 3 yılda Heftanîn’de, Metîna’da, Zap ve Avaşîn’de yürüttüğü tarihi zirvesel direnişi, yine Kürt siyasetçileri ile Türkiyeli demokratik-sol siyasetçilerin tüm faşist saldırılara karşı gösterdikleri duruşu, halkımızın sokaklarda ve zindanların gösterdiği direnişi onların amaçlarına ulaşmasını engelledi. Belki en büyük saldırı İmralı’ya dönüktü; yine gerillaya yönelikti ve hem İmralı hem de gerilla bir irade gösterdi ama demokratik güçler, Kürt halkı ve tüm yurtseverler de bu iradenin etrafında toplandılar. Yani bir irade gösterildi ve soykırımcı-sömürgeci plan başarılı olmadı.

Doğru; bedel ödedik ve bu kolay olmadı. Bu tarihi direnişte çok büyük kahramanları şehit verdik. Bu değerli insanların, Sara ve Rûken arkadaşlarda da görüldüğü gibi fedai ruhla bu tarihi direnişe öncülük yapan arkadaşların kanı temelinde halkımız bugün bir sonuca ulaştı ve iradesini korudu. Bunun için bakın; seçimde de Kürt halkı iradedir; Ortadoğu’daki siyaset sahnesinde de Kürt halkı iradedir ve dimdik ayaktadır. Yenilen ve krize girerek tamamıyla yenilme aşamasına giren ise soykırım siyasetinin sahipleridir, düşmandır. Kürt halkı soykırım zincirini kopartmıştır. Bir tek yol vardır; o da çözüm yoludur. O da İmralı kapılarının açılması ve Önder Apo’nun muhatap alınmasıdır. Tek yol budur, başka yol yoktur. Halkımız Newroz’da çok daha fazla iradesini ortaya koymalı. Newroz bizim için bir semboldür, bu Newroz’da güçlü bir mesaj vermeli. Adeta Ortadoğu’da halkların bir kongresi olarak geliştirilmeli. Newroz bu şekilde karşılanmalı. HABER MERKEZİ

***

Önder Apo’nun özgür olma vakti gelmiştir

Önder Apo’ya dönük olarak dünyada eşi benzeri olmayan bir sistem yürütülüyor. Bu derin bir psikolojik işkence sistemidir. Amacı Kürt halkını soykırımdan geçirmek ve Kurdistan’da soykırım siyasetini yürütmektir. Bunun için Önder Apo’ya dönük böylesi benzer bir örneği olmayan tecrit ve işkence uygulanıyor. Onlar Önder Apo’nun sesinin duyulmasını istemiyorlar. Bu biçimde hareketi yok etme ve soykırım siyasetinin hayata geçirilmesi suretiyle İmralı sistemini örgütlüyor ve uyguluyorlar. Fakat Önder Apo’nun yürüttüğü çalışma ve yöntemler, yine göstermiş olduğu anlamlı duruş, tüm zindan duvarlarını aşmıştır. Bugün Önder Apo’nun fikir ve düşüncelerinin etkisi yalnızca Kurdistan’ın dört parçasıyla sınırlı kalmıyor, Ortadoğu’ya ve tüm dünyaya yayılıyor. Önder Apo’nun geliştirdiği düşünce, çizgi ve yeni oluşturduğu paradigma bugün dünya çapında birçok kesim tarafından tartışılmakta ve çoğunlukla kabul görmektedir. Bu fikri duyan ve içeriğini anlayan herkes sahip çıkıyor. En son gördüğümüz üzere Güney Afrika’da bir konferans gerçekleşti. Mandela’nın yoldaşları hazırdı ve “Kurdistan’ın Mandelası Abdullah Öcalan yoldaştır ve onun özgürlüğüne sahip çıkacağız” dediler. Bu çerçevede kararlar aldılar. Özellikle Önder Apo’nun geliştirdiği Demokratik Modernite Paradigması kapitalist moderniteye karşı bir seçenek olarak şu an gündemdedir. En önemlisi de Önder Apo’nun ‘Jin-Jiyan-Azadî’ sloganı ile geliştirdiği özgür kadın çizgisi, hem Kürt kadınında büyük bir güçlenme sağladı ve iradeleşmeyi geliştirdi -ki esasen bir devrim geliştirdi diyebiliriz-; hem de Önder Apo’nun belirttiği ve gittikçe dünyaya yayılan bu değerlendirmeleri şimdiye kadar hiçbir önder, bilge ve devrimci yapmamıştır. Kadın konusunda birçok şeyi ilk defa Önder Apo dile getirmiştir. Yani Kurdistan Özgürlük Mücadelesi’nde kadın özgürlüğünü esas bir temel haline getirmiştir. ‘Kadın özgürleşmeden toplum özgürleşmez’ demiştir. Önder Apo’nun görüş ve fikirleri yeni bir dalgadır ve bu bugün tüm dünyaya yayılmaktadır. Bu temelde Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü mücadelesini artık daha güçlü yürütmeliyiz. Önder Apo’nun özgür olma vakti gelmiştir. Biz yalnızca tecride karşı değil, Önder Apo’nun özgürlüğü için de mücadele yürütmeliyiz ve başlatacağımız hamleler bu temelde gelişmek durumundadır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.