‘No Pasaran’ zamanı

Sara AKTAŞ yazdı —

  • Dünyadaki tüm ezilenlere “Dizlerimiz üzerinde yaşamaktansa ayakta ölmeyi yeğleriz” diye seslenen Dolores’i Madrid barikatlarında yaptığı devrim konuşmaları, direniş çağrısı ve hala özgürlük arayışçılarına ilham kaynağı olan ‘No Pasaran’ sloganı ile hatırlıyoruz.

 İspanya iç savaşında faşizme karşı geliştirilen direniş cephesinden devrimci bir sinerji yaratarak günümüze dek gelen ‘No Pasaran’ yani ‘Geçit Yok’ sloganına son olarak Rojava Devrimi sırasında tanık olmuştuk. Hitler, Mussolini, Salazar, Bakossa ve tarihin çöp sepetine atılmış tüm diktatörlere ve diktatörlüklere karşı herkesin sloganı olan ‘No Pasaran’ artık Kobanê olmuştu. Peki ne olmuştu da bu slogan bir kez daha dünyanın dört bir yanından devrimcilerin bir araya gelerek enternasyonal bir dayanışma yarattıkları Kobanê direniş üssünde yankılanmıştı?

Öncelikle Rojava’daki direniş sadece Rojava ve bölge halklarının üzerine salınan DAİŞ çetelerine karşı değildi; direniş halk düşmanı, demokrasi ve özgürlük düşmanı tüm bölge güçlerine ve faşist Türk devletine karşı verilmişti. Dolayısıyla, emperyalizmin, bölge gerici güçlerinin ve Erdoğan gibi diktatörlerin destekleyip, güç ve silah yığdıkları DAİŞ’e karşı tarihsel bir hesaplaşmaya dönüşmüştü. Böylelikle Rojava Devrimi tüm devrimci güçlerin faşizme karşı direnme noktası ve kazanılmış bir halk mevzisi olma gibi bir anlam ifade etmekteydi. Nitekim farklı ideolojilere, dinlere, kimliklere ve farklı deri rengine sahip olan ama özgürlük ve adalete sevdalı komünistler, sosyalistler, anarşistler, kadınlar, gençler Rojava devrim sürecine katılmak için koşulsuz bir akış içine girmişlerdi. Özgürlük direnişçileri ‘No Pasaran’ sloganı eşliğinde Kobanê’de direnmiş ve tarihe direnmenin yeni bir biçimini not düşmüşlerdi. Nihayetinde kadınların öncülüğünde bu direniş; “No Passaran” sloganının yaratıcısı olan Dolores’ten Lucia Sanchez’e, Olympe de Gouges’den Simonê de Beauvair’e ve onlardan Arîn Mirkan’a kadar taşınan mirasla ataerkil gericilik ve faşizme karşı bir kadın devrimine dönüştü.

Kuşkusuz Rojava Devrimi sadece Kürtlerin ve kadınlarının devrimi olduğu için değil, klasik Ortadoğu rejimlerine ve kapitalist moderniteye alternatif olabilecek, kadın eksenli bir sistem ve yaşam politikası öngördüğü için günümüze dek uluslararası saldırılar ve ablukalara maruz kalmıştır. Zira Rojava Devrimi cinsiyet eşitlikçi, komünal, halkçı ve doğrudan demokrasiye dayalı bir ideolojik repertuara dayanmaktaydı. Demokratik ve konfederal bir örgütlenmeyi toplumun bütün kılcallarına yaymaya çalışan Rojava Devrimi aynı zamanda Ortadoğu ve Türkiye’ye özgü klasik ulus-devlet paradigmasını ve faşizan uygulamaları parçalama damarını barındırmaktaydı. Bu yönüyle Rojava Devrimi konfederal sistemi ile özneleşen halklar ve kadınlardan oluşan bir modeli devrimler tarihine eklemiştir. Merkez üssü Kobanê olan devrimin milliyetçi, militarist ve cinsiyetçi tüm ideoloji ve politikalara karşı alternatif ve panzehir olan karekteri günümüze kadar gelen saldırıların temel nedeni olmuştur.

Dolayısıyla geçen hafta AKP-MHP faşizminin HDP’ye yönelik son 25 Eylül siyasi soykırım saldırısının gerekçesi olarak sunularak bir kez daha gündemimize gelen Rojava ve Kobanê direnişi kuşkusuz tüm bu nitelikleri ve kapsamıyla en başta faşist AKP rejimi ve Erdoğanın büyük korkusudur. KCK’nin son dönemde başlattığı Türkiye ve bölgede büyük bir sahiplenme ile karşılanan özgürlük hamlesi ardından bu operasyonların sürmesi de dikkate değerdir. Bu bakımdan Kobanê direnişini korku sendromu biçiminde yaşayan Erdoğan diktatörlüğünün hiç bir sınır ve ahlak tanımayan saldırganlığına karşı Kobanê direniş hattını en fazla güçlendirmek zorunda olduğumuz bir dönemden geçiyoruz.

Günümüz tüm dünya halklarının benimsediği ve nerede faşist, gerici, halk düşmanı bir savaş cephesi varsa ona karşı birleşen halk güçlerinin haykırdıkları bir slogan olan ‘No Pasaran’ zamanı! Ve, No Pasaran bugün Kürdistan’dır. Bir dönem Kobanê ne ise bu gün Kürdistanın geneli odur. Bugün Kürdistan’da olmak, Kürt halkıyla birlikte mücadele etmek, faşist Türk devletine karşı durmak da Kobanê direnişindeki kadar değerlidir. Zira bugün özgürlük sesinin yankılanarak tüm dünya devrimcilerine selam verdiği mücadele alanıdır Kürdistan. Bir yandan emperyalist güçler, bir yandan İran, bir yandan Irak ve KDP yönetimi, bir yandan Türkiye faşizminin kuşatması var. Ve aylardır dişe diş bir mücadele sürüyor. Dün İspanya’da, İtalya’da, Fransa’da, Almanya’da, Küba’da, Kolombiya’da süren mücadelenin devamıdır Kürdistan’da sürmekte olan. İşte bu nedenle zaman bir kez daha ‘No Pasaran!’, bir kez daha faşizme, halk düşmanlarına geçit yok diye haykırmanın zamanı!

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.