Öfke ve onur

Meral ÇİÇEK yazdı —

  • Emine Şenyaşar çağımızın Nemrutlarına karşı bir duruştur. Bu duruş yayıldığı oranda zalimin saltanatı çökecek, adaletsizlik sona erecektir. “Böyle bir yaşamı kabul etmeyeceğim” sözleri bu anlamda aslında bir direniş şiarıdır. 

Adı gibi yaşamak diye bir deyim var. Taşınan adın anlamı ile uyumlu, onun hakkını vererek yaşayanlar için kullanılır. Hatta bazen şaşırırız, bir isim bu kadar mı isabetli olur diye. Bazen ise tersi olur.

Emine Şenyaşar on yıllar önce evlendiğinde, hayatının bir gün bütün şenliğini yitireceğini bilebilir miydi? Şenin yerini yas alacağını. Öfke alacağını. Katledilen eşi ve iki evladının yası, olmayan adaletin öfkesi. Buralar İbrahim’in diyarı diye bilinirdi, fakat zaman geriye dönmüş gibi. Zalim Nemrut’un saltanatına.

Emine Şenyaşar bugün itibariyle 17 gündür eylemde. Tek bir talebi var: Adalet. Şöyle diyor: “Nerede bu adalet? Çocuklarımı katledenlerin tutuklanmasını istiyorum. Onlar tutuklanmadığı sürece ölsem de buradan kalkmayacağım. İsterlerse beni tutuklasınlar. Böyle bir yaşamı kabul etmeyeceğim.”

Son 17 günde, yani Emine Şenyaşar ve AKP’li vekil İbrahim Halil Yıldız’ın çevresinin saldırısında yaralı kurtulan oğlu Ferit Şenyaşar’ın Urfa Adliyesi önünde başlattığı oturma eylemi boyunca hem basın hem sosyal medyada çok şey yazılıp çizildi. Ancak kanımca eksik kalan veya eksik ele alınan bir nokta var.

Faşist devlet tarafından adı gibi şen yaşamasına izin verilmeyen Emine Şenyaşar, acılı bir anne, bir eş, bir Kürt kadını. Evlatlarının ve eşinin yasını tutuyor. Onlar bir kazada hayatlarını kaybetmedi. AKP tarafından katledildiler. Fakat katiller AKP’li, katledilenler ise HDP’li olunca 150 yıl hapis istemiyle tutuklanıp yargılanan, saldırıda yaralanan oğul Fadıl Şenyaşar oldu. Katiller ise dışarıda.

Emine Şenyaşar’ın öfkesi buna. Onuruyla yaşayan Kürt’e her türlü zulmü reva gören, her insanın doğuştan sahip olduğu hak ve özgürlükleri Kürt’ten esirgeyen, en makul Kürt olarak kendinden çıkmış olanı, yani varlığını yitirmiş olanı kabullenen Nemrut’un saltanatınadır.

Emine Şenyaşar, yüz yıldır Kürt’ü zulümle sınayan bu saltanata teslim olmamanın adıdır.  “Böyle bir yaşamı kabul etmeyeceğim” derken kastettiği, çete devletin bütün çirkefliklerine rağmen diz çökmemektir. Kendi olmak, varlığını savunmak, hakkını yedirmemekte ısrardır. Her şeyden önce bir Kürt olarak onurlu yaşamdan vazgeçmemektir. Emine Şenyaşar’ın direnişinin simgelediği hakikat budur. 17 gündür devletin Adliye binasının önünde onur savaşımını veriyor. Onurunu savunuyor. Gözleri yaşlıyken de öfkeyle bakarken de O direniyor.

O yüzden kimse üzülmesin O’na. Sakın kimse acımasın. Kimse teselli etmesin. Acınacak durumda değil. Emine Şenyaşar. Tersine, önünde eğilesi bir duruş içindedir.

O sessiz sedasız yas tutmayı değil, evlatlarının ve eşinin hakkını savunmak için mücadele yolunu seçmiş bir kadın, bir anadır. Faşizmin ona layık gördüğü yaşamı kabul etmeyip, yüksek sesle itiraz edip direniyor. Onuruyla direniyor.

Devletin her türlü baskılarına, gözaltı ve cezalarına rağmen ısrarla, inatla direnişini sürdürüyor. Acıyla, ama bir de öfkeyle. Haksızlığa, adaletsizliğe, zulme olan öfkesiyle onursuzluğa karşı bir direniş abidesi gibi duruyor karşımızda.

Emine Şenyaşar çağımızın Nemrutlarına karşı bir duruştur. Bu duruş yayıldığı oranda zalimin saltanatı çökecek, adaletsizlik sona erecektir. “Böyle bir yaşamı kabul etmeyeceğim” sözleri bu anlamda aslında bir direniş şiarıdır.

Benim gözümde Emine Şenyaşar bir direnişçidir. Acılıdır, evet. Ama bir de öfkelidir. Her şeyden önce onurludur. Hepimizin ihtiyaç duyduğu da aslında bu onurlu duruştur.

Acımayın Emine Şenyaşar’a. Örnek alın.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.