Önder Apo’nun doğum yıldönümü

Forum Haberleri —

.

.

  • Önder Apo’nun varlığı, doğuşu yalnız Kürt halkının değil, özgürlük, eşitlik ve adalet isteyen Arapların, Farsların, bütün Ortadoğu toplumlarının bir kazanımıdır. Önder Apo’nun Ortadoğu kimliği öndedir, ama aynı zamanda bir dünyalıdır.

ZEKİ AKIL

Önder Apo’nun 72. doğum yıldönümünü kutluyoruz. Önder Apo 4 Nisan 1949’da Urfa’da yoksul bir Kürt ailesinde doğdu. Onunu Ortadoğu’da bölünmüş, parçalanmış, kangrene dönüşmüş Kürdistan sorununu açığa çıkaracağını, bölgeyi bu kadar etkileyeceğini kimse bilemezdi. İnsanlar doğduğu toplumun yaşamı ve çelişkileriyle oluşurlar. Önder Apo da varlığı kabul edilmeyen, Türk devletinin yok etmek istediği Kürt halkının yüz yüze kaldığı ağır sorunlar ve çelişkileriyle yüzleşti. O dönem binlerce Kürt genci Türkiye metropollerine gidip üniversite okuyorlardı. Genelde okullarını bitirip bir diplomayla beraber iyi bir maaş almaya, sistemin içinde yaşamaya razı oluyorlardı. Genel eğilim buydu. Önder Apo da böyle yapabilirdi. Kimse onu tanımıyordu, kimsenin bir beklentisi yoktu. İyi bir memuriyet elde ederse ailesi ve çevresinde de takdir kazanacaktı.

Önder Apo Kürt inkarıyla ve ağır çelişkisiyle karşılaştığında herkesten farklı davrandı. Var olan herhangi bir örgüte katılmadı, ki o dönem Türkiye devrimci hareketinde büyük bir hareketlilik ve dinamizm vardı. O kendine ayrı bir yol seçti. Büyük bir merakla, istekle araştırdı, inceledi, düşünce gücünü geliştirdi. Sonuçta Kürdistan’ın sömürge statüsünün aşılması gerektiğine karar verdi. Ancak ne bir örgütü ne bir tecrübesi ne de bir desteği vardı. Adeta bir mucize gibi iğneyle kuyu kazarcasına kendinden başlayarak örgütlenmeye, gelecek büyük mücadeleye hazırlandı.

Önder Apo’nun zihni olarak aydınlanması, yapılanması ve örgütlenmesi Kürdistan’ı tarihten silmek isteyen devletinin başkentinde, Ankara’da oluşturuldu. İlk Apocu grubun örgütlendiği yer de Ankara’dır. Bu grup büyük bir başarıyla Kürdistan’a taşırıldı. Bu kadrolar büyük bir tutku ve iddialle adeta yüreklerini avuçlarına alarak havariler gibi bu çalışmayı yürüttüler. 27 Kasım 1978’e gelindiğinde Önder Apo’nun hazırlıklarıyla ilk kongrelerini yaptılar ve PKK’yi kurdular. Günümüze kadar bu mücadele amansız biçimde, nefes nefese on binlerce kahramanın şehadetiyle sürüyor.

Türk devleti bin yılın deneyimine dayanıyordu. Son derece milliyetçi ve militarist bir karaktere sahipti. Ermenileri, Rumları, Asurileri ve Yahudileri Anadolu ve Mezopotamya’dan temizleme gibi bir soykırımcı geleneğe sahipti. 1920’lerden beri de aralıksız Kürt halkını katletme, göçertme ve asimilasyona tutma politikasını icra ediyordu. Tek devlet, tek millet zihniyeti kaskatı oluşturulmuş, onun dışında başka bir düşünce yeryüzünde yokmuş gibi yapılandırılmıştı. Türklük ve devleti için bu topraklardaki bütün halklar ve kültürler tereddütsüz kurban ediliyordu. Türkiye’nin sınırları içinde kalan Kürtler dışındaki Lazlar, Çerkezler, Araplar vd Türkleştirme kıskacındaydı. Dini açıdan da herkesin Sünnileştirilmesi bu projenin bir parçasıydı. Hıristiyan uygarlığının bütün kalıntıları ortadan kaldırılıyordu, Alevileri Sünnileştirme politikası yürürlükteydi. Türk devleti içerde bu politikalarını uygulamak ve başarıya ulaştırmak için dışardan destek almalıydı. Bunun için de NATO’ya girdi. Devrimci hareketleri, demokrasi güçleri ve iç muhalefeti emperyalist sistemin desteğiyle daha etkili biçimde tasfiye edebilirdi.

NATO’nun desteği olmadan Kürt halkını ve içindeki devrimci dinamiği uzun süreli etkisizleştiremezdi. Çünkü yönettiği halklara vereceği bir şey yoktu. Güçlü bir ekonomiye de sahip değildi. Ortadoğu tarihsel kültürü ve mirası açısından zengin bir bölgeydi. Orta Asya’dan gelmiş, kılıç zoruyla Anadolu’da tutunmuş Türkçülük atına binmiş bir güç uzun ömürlü olamazdı. Bu açıdan özellikle ABD ve NATO’yla kol kola girdi.

Belirttiğimiz bu gerçeklerden ötürü Önder Apo’nun önderlik ettiği Kürdistan özgürlük mücadelesi yalnız Türkiye’ye karşı değil NATO ve emperyalist sistemle de karşı karşıyaydı. Nitekim daha 1980’lerde ABD ve Almanya başta olmak üzere Türkiye’nin yardımına koştular ve PKK’yi terör örgütleri listesine aldılar. Bütün bunlar yetmeyince, Önder Apo ve PKK’yi durduramayınca bu defa direkt ABD ve NATO devreye girdi. Önder Apo’yu bir komployla, hukuk dışı bir operasyonla alıp Türkiye’ye teslim ettiler. Önder Apo’nun felsefesi, özgürlükçü karakteri emperyalist güçlerce kabul edilmedi. Türkiye de varını, yoğunu ortaya koyarak Kürtlere düşmanlıkta ısrar etti. Bugün dünyada Kürt halkına karşı düşmanlığın başını çekmektedir. Önder Apo hem Türk devletinin imhaya dayalı politikalarına hem de emperyalist güçlerin Ortadoğu’yu içinden çıkılmaz kanlı savaşlara boğmasına hep karşı durdu.

Kendisini bir Ortadoğulu olarak tanımladı. Emperyalist kültürün, müdahaleciliğin karşısında bir Ortadoğu savunucusu olarak durdu. 20 yıl boyunca Suriye’de kaldı. Bu süre içerisinde Ortadoğu’yu daha iyi tanıdı. Özellikle Arap halkıyla dostluk ve birlikte yaşama kültürünü esas aldı. Milliyetçilikten, mezhepçilikten, dinperestlikten uzak durdu. Peygamberler geleneğine, neolitik kültürün mirasına ve kadının toplumu koruma özelliğine hep sahip çıktı. Özgürlük sosyolojisini geliştirdi. Kadın özgürlüğünü, demokratik ulus ve yaşanılır bir doğayı esas aldı. Bu açıdan Önder Apo’nun varlığı, doğuşu yalnız Kürt halkının değil, özgürlük, eşitlik ve adalet isteyen Arapların, Farsların, bütün Ortadoğu toplumlarının bir kazanımıdır. Önder Apo bir Ortadoğuludur. Bu açıdan Ortadoğu kimliği öndedir. Ama aynı zamanda bir dünyalıdır. Bütün halkların, ezilenlerin özgürlük arayışlarının felsefesini ve teorisini yapabilmiş evrensel ölçekte bir kimliğe sahiptir.

Önder Apo’nun doğum yıldönümü Kürtler, Ortadoğulular ve dünya toplumları için kutlu olsun, diyoruz. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.