Özgürlük için çalışmaya devam

Ali Haydar Elyakut

Ali Haydar Elyakut

  • 17 yaşındayken Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nde (DGM) müebbet hapse çarptırılıp 32 yıllık tutsaklığın ardından 25 Eylül’de tahliye edilen Ali Haydar Elyakut, "Toplumumuzun geleceği ve özgürlüğü için çalışmaya devam edeceğiz" dedi.

MIHEME PORGEBOL / ESKİŞEHİR

32 yıllık tutsaklığın ardından tahliye olan Ali Haydar Elyakut, Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı çerçevesinde şekillenen sürecin zindanlarda büyük bir heyecan yarattığını ifade ederek “Kürtlerin bu topraklarda kendi varlığıyla, hakikatiyle yaşamak istemi, hiçbir zaman ortadan kaldırılamaz ve bunu sağlayacak her yöntem de denenmelidir” dedi.

Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı kamuoyuyla paylaşıldığında Karabük T Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan 32 yıllık tutsak Ali Haydar Elyakut, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın emeğiyle yürüyen sürecin Türkiye zindanlarda nasıl karşılık bulduğunu gazetemize anlattı. Uzun bir süre boyunca yoğun bir tecrit altında yaşadıklarını hatırlatan Elyakut, “Muhalif basın cezaevine alınmıyor, muhalif televizyonları izleyemiyorduk. Var olan TV kanalları ve gazetelerde çıkan haberlerin satır aralarını okuyarak, üzerine tartışıp konuşup sonuçlara varmaya çalışıyorduk. Aslında bir süredir böylesi bir çağrının yapılabileceğine dair beklentiler vardı. Dolayısıyla 27 Şubat’ta açıklama yapıldığında, bu çağrının arka planını bilmesek de bizim için çok büyük sürpriz olmadı. Özgürlük Hareketi ve Önderliğin, ilk günden beri barış çizgisinde, bu sorunun demokratik yollarla çözülmesi konusunda ısrarlı bir duruşu vardı” dedi.

Süreç, sonuca ulaşacaktır

Aslında ‘Barış ve Demokratik Toplum’un halk ve hareket olarak Kürtlerin bir talebi olduğunu ve dolayısıyla bu çağrı yapıldığında çok büyük bir şaşkınlık yaşamadıklarını belirten Elyakut, şöyle devam etti: "Bütün arkadaşların ve halkımızın en başından beri Önderliğe büyük bir güveni var. Yani bu çağrı yapılmışsa o çağrıyı yaşamsallaştırmak için kendini konumlandırmayı temel görev olarak gördük ve görüyoruz. Bundan da büyük heyecan duyduk açıkçası. Ortadoğu ateş topuna dönmüş, Kürdistan ve Türkiye’de yaşanan sıkıntıları herkes biliyor. Açıklamayı, bütün bu sorunları çözebilecek büyük bir hamle olarak değerlendirdik, çünkü Önderlik daha önce de birçok hamlede bulundu. Yaptığı hamleler, süreçlere verdiği karşılıklar her zaman başarılı olmuş ve kendini kanıtlamış bir tarzdaydı. Bu yüzden çağrı yapıldığında kaygılanmaktan ziyade anlamaya çalıştık ve şu anda da Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nın başarıya ulaşacağına, mutlaka bir sonuç alacağına inanıyorum. Süreç akamete uğrayabilir, provokasyonlar olabilir, istemediğimiz gelişmeler yaşanabilir ama nihai anlamda sonuç alacaktır. Bu güven bizde her zaman vardı ve halen var.”

 

 

İnanca dayalı temelsiz güven değil

Rêber Apo'nun önderliğine güven duyan herkesin bu çağrıyı sahiplenip anlamaya çalışması gerektiğine dikkat çeken Elyakut, şunları söyledi: “Bizim tarihimiz canlı bir tarihtir. Yaşanan tecrübeler bizde güven yaratıyor. Sadece inanca dayalı temelsiz bir güven değil, kendini kanıtlamış önderliksel bir tarzın sonucudur. Önderliksel tarz çalışma biçimiyle, olayları ele alış üslubuyla, ideolojik ve politik yorumlarıyla, barış ve demokratik toplum modeline ön ayak olan paradigmasal çizgiyle zaten bu güveni yaratıyordu. Dolayısıyla bu bir ruh, tutum ve bakış açısıdır ve her zaman karşılığını buluyor. Biz de bu güven temelinde çağrıyı sahiplenip anlamaya çalıştık. Bizim yapacağımız budur ama sadece anlayıp soyut bir bağlamdan ‘güveniyoruz’ demek yeterli değil. Pratik olarak da bunun gereğini yapmak her yurttaşın, her Kürt’ün birincil görevidir diye düşünüyorum. Barış çağrısı tarihi önemdedir. Kürtler olarak barışı, demokratik bir toplumda yaşamayı istiyoruz. İmralı'da da bunun öncülüğünü yapan ideolojik ve siyasi perspektif oluşturuldu. Dolayısıyla biz de toplum olarak örgütlenip buna sahip çıkmalıyız. Barıştan, demokrasiden, demokratik toplumdan en fazla kazancı olacak ve kendini bu anlamda en çok geliştirebilecek olanlar Kürtlerdir. Toplum olarak örgütlenip bu çağrının etrafında kümelenmemiz ve buna göre harekete geçmemiz gerekiyor.”

Devletin tutumunda değişiklik

Süreçle birlikte cezaevi idarelerinin faşizan tutumunda kısmi değişiklikler fark edildiğini söyleyen 32 yıllık tutsak, şu şekilde devam etti: “Cezaevlerinde, son yıllarda çok büyük bir tecrit altındaydık ve dışarıyla interaktif bir ilişkimiz olamadı. Hakikaten bilgiye aç bir konumdaydık. Biraz daha geriden alırsak, cezaevi politikalarının son yıllarda tamamen değiştiğini görebiliriz. Devlet ve hükümet cezaevlerini tecrit alanlarına çevirdi. Dışarıyla bütün bağlarımızı kesti. Cezaevlerine karşı bir hamle başlattı. İnfaz engellemeler de bununla ilgili. Kendi hukuklarına göre bile bir insanın yatacağı süre belli olmasına rağmen hukuk ayaklar altına alındı. 2020'den bu yana arkadaşlarımız infazları dolmasına rağmen tahliye edilmediler ve bu keyfilik bir silah olarak kullanıldı. Tahliyeler bile özel savaş tutumuna dönüştürülmüştü. Esasen bunlar bizim açımızdan çok sorun değil. Sonuçta bizim bir cezaevi tarihimiz var. Bu tarih içerisinde bir direniş geleneğimiz ve tutumumuz var. Dolayısıyla söz konusu keyfiyet sonuç alıcı bir tutum değildi devlet açısından. İşte bu süreçle birlikte cezaevi idarelerinin tutumunun değişmeye başladığını görüyorduk; sanırım artık devletin tutumu değişmeye başladı. Yavaş yavaş tahliyeler de başladı. Sonuç itibariyle bizim genel tutumumuz gelişmeleri anlamaya çalışmak temelindeydi.”

 

 

Demokratik topluma hazırlandık

Siyasette örgütlenme ve ilerleme sağlandığında bunun kültürel alandan ekonomik alana kadar her yerde yansımaları olacağına işaret eden Elyakut, şöyle konuştu: “Demokrasi ve siyasi mücadele, sadece dışarıda yürütülen bir mücadele değil. Cezaevleri mücadelenin en önemli ayaklarından biridir. Kürt Özgürlük Hareketi’ni ve Kürt halkının özgürlüğünü savunmanın, Kürtlerin kültürel varlıklarını savunmanın, Kürt hakikatini savunmanın sonucu elbette cezaevi olabiliyor. Şu anda bile binlerce Kürt siyasetçi, devrimci, mücadeleci gençler ve bu halkın en onurlu evlatları cezaevlerindedir. Dolayısıyla cezaevleri özgürlük, demokrasi ve barış mücadelesinin en önemli ayaklarından biridir. Bizler cezaevinde kendimizi ideolojik ve düşünsel olarak demokratik topluma uygun bir şekilde eğitmeye ve hazırlamaya çalışıyorduk. Bana sorarsanız cezaevi ile dışarının en önemli farkı, dışarının daha geniş bir alana sahip olmasıdır. Önderliğin de açıklamalarında belirttiği gibi, çalışılması gereken en önemli husus siyaseti geliştirmek ve demokratik siyaseti toplumun her tarafına hakim kılmaktır. Siyasette örgütlenme ve ilerleme sağlandığında bunun kültürel alandan ekonomik alana kadar her yerde yansımaları olur. Bu süreçte siyasetin örgütlendirilmesi, toplumun siyaseten geliştirilmesi ve bu doğrultuda harekete geçilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu hepimizin görevidir. Buna uygun yaşamamız ve çalışmamız gerekiyor. Umudum da beklentim de bu yöndedir.”

Özgürlükten vazgeçilmez

PKK’nin Öcalan'ın yaptığı "Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı" kapsamında 11 Temmuz’da silah bırakma töreni sonrası kamuoyuna aktarılan bildirinin hem devlet hem de toplum içerisinde yaşanan bütün sıkıntı ve tıkanmışlıkları aşacak bir formülasyon olduğuna dikkat çeken Elyakut, şunları ekledi: ''Devletin hala o formülasyonu tam anlayamadığını ve bu formülasyonun toplumda da henüz tam karşılık bulduğunu sanmıyorum. Çünkü özerkliğin de federasyonun da döneminin aşıldığı söylendiğinde sanki kendi özgürlüğümüzden de vazgeçiyormuşuz gibi anti-propagandalar yapılıyor. Fakat özgürlükten hiçbir zaman ve koşulda vazgeçilmez, vazgeçilemez. Evet biçimler, kabuklar değiştirilebilir ama öz değişmez. Kürtlerin bu topraklarda kendi varlığıyla, hakikatiyle yaşamak istemi hiçbir zaman ortadan kaldırılamaz ve bu yaşamı sağlayacak her yöntem denenmelidir; deneniyor da. Buna karşı insanların -bir süredir Amed’deyim, toplumu gözlemliyorum- umudu, toplumun beklentisi de oldukça büyük. Biz de devrimciler olarak 'bir lokma, bir hırka' felsefesiyle bu toplumun hizmetçileriyiz. Özgür yaşamın, Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nın hayata geçmesi için en ufak bir çıkar dürtüsüne ve bir beklentiye girmeden kendi toplumumuzun geleceği ve özgürlüğü için çalışmaya devam edeceğiz. Bizim yapacağımız şey budur ve barış da bizim temel çalışma motivasyonumuzdur."

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.