Özgürlük zamanı

Forum Haberleri —

  • Sömürgeci faşist rejime karşı durmak Apocu yaşamda buluşmaktır. Lanet ve kutsallık, senin tercihin artık, geleceğin senin elerinde, buna seyirci mi kalacaksın?

RUGEŞ AZAD

Çağlar boyu yeryüzünü sarsan karanlıklar arasında sürekli insanlık bir müjde, umut ile yarınlara koşar. Öyle zamanlar olur ki umutlar tükenir ve yeryüzü lanetlenir o zaman karanlık hüküm sürer. Geçmiş çağlarda karanlıklara ışık tutan ışık arayışçıları olurdu. Bütün kirlenmişliğine ve lanete karşın insanda umudu yeşertirdi. Öyle anlar olmuş ki kavimler onur ve haysiyetlerini, özgürlüklerini kayıp etikleri için tanrılar tarafından yeryüzünden silinmişler.

Lut kavminin başına gelenler gibi: “Toplumsal olarak yasak olan sapkınlık, tecavüz ve fuhuşun hakim olduğu Lut Kavmi. Tanrılar tarafından lanetlenir. Tanrı Lut Peygambere iki melek göndererek durumu Lut’a aktarır. Lut ve inanaların kenti gizlice terk etmesini söyler. Ancak Lut kavmini kurtarmak ister, onları uyarır. Sapkınlık öyle bir düzeye gelmiştir ki kente gelen erkek ve kadınlar taciz edilir, kentliler çirkinliklerde boğulmuştur. Lut’un evine gelen melekleri duyan Sodom kentlileri Lut’un evini kuşatırlar ve Lut’un misafirlerini isterler. Lut misafirlerimi veremem, kızlarımı alın, ama misafirlerimi almayın dese de, evini saranlar illa da misafirleri isterler. Nihayetinde Lut kavmini kurtaramayacağını anlar ve ailesini yanına alarak gizlice kenti terk ederler. Tanrı kenti terk ettikleri zaman kim ki arkasını döner kente bakar ise tuzdan buzdan bir kayaya döner. Lut ve ailesi kenti ter ederken Lut’un eşi arkasına dönüp bakıyor. Yıkılan kentin şatafatlı hayatına duyduğu ilgiden kentin yıkılmasına üzülüyor. Bu durum onu tuzdan buzdan bir kayaya dönüştürüyor.” Kutsalığını yitirmek lanetlerin en büyüğüdür.

Bugün Lut kavmini aşan bir kirlenmeyle insanlık karşı karşıya. Kapitalizmin iğdiş ettiği toplumlar tüm kutsalıklarını yitirmişler, hergün yaşanan ölümler binlerce defa Lut kavmin başına gelenlerden daha büyüktür. Yer yüzünde doğal ortamların yok oluşu, insan toplumunda ortaya çıkan salgın hastalıklar ve kapitalizmin çıkar savaşları, kadın katliamları sadece toplumları değil, tüm dünyadaki canlıların yaşamını tehdit ediyor. Bu durum Ortadoğu ve Kürdistan özgününde binlerce kat daha vazla yaşanıyor.

Ortadoğu toplumları kapitalizmin tüm saldırılarına karşı manevi kültüre dayanarak direniyor, ayakta kalmaya çalışıyor. Ancak kirlenme o kadar büyük ve çürüme o kadar derindir ki ayakta kalmak, varlığını fiziki olarak korumak yetmemektedir. Varoluş amacını kendi toplumsal kökleri ile buluşarak yeniden yaşamın kutsalıklarına kavuşması gerekir. Bunun yoluda çürüyen ve kutsalığını yitiren toplumların çağın müjdecisiyle buluşmasıdır. Kutsal olan yaşamın anlam bulmasıdır.

Özellikle tarihin en kadim halkı ve ilk kutsallıkların merkezi olan Kürdistan’ı baştan başa kendi kutsallıklarıyla yeniden buluşturarak özgür kılmalıyız. Uygarlıklara analık eden bu kutsal topraklar tarihin en büyük lanetiyle karşı karşıyadır. Sömürgeci faşist diktatörlük yeryüzüne inen leviathan olarak tüm insalığın başına beladır. Bugün bu sömürgeci faşist diktatörlüğün yaratığı ortamda nasıl yaşıyacağımıza karar verme zamanı gelmiştir. Lut kavmi gibi tüm ahlaki ve politik değerlerimizden vazgececeğiz ve bir bataklığa dönen faşizm ortamında yaşamaya devam edceğiz. Bu da her gün tecavüz, her gün soykırım, her gün ölüm demek oluyor. Bu yaşama kapılıp kendisini yaşatanlar, ihanetçi işbirlikçi kesimlerde Lut’un eşi gibi artık kurtuluşları yoktur, helak olacaklar. Bu lanetli yaşama karşı durmayan ve her gün yaşanan bu zulüm cenderesinde izleyici olanlarda bilmelidir ki tüm insani-toplumsal kutsalıkların emr ettiği ahlaki yaşama sırtlarını dönük, zulüme sesiz kaldıkları için lanetlenmekten kurtulamazlar. Tüm kutsal kitaplar ‘zulme seyirci kalmak, ortak olmak demektir’ der. O zaman ne adına olursa olsun bu zulme sesiz kalmak ona ortak olmak, lanetlenmek demektir.

Şimdi lanetli yaşamdan kurtulma zamanıdır. Özgür insan Önder Apo etrafında oluşan özgür yaşam, bağrında tüm kutsalıkları taşımaktadır. Yaşamın hakikatine ermek için kendimizi günah çukurundan kurtarmak ve üzerimize bir karabasan gibi çöken lanetten atmak için sömürgeci faşist zorbalık düzenine ve işbirlikçilerine dur deme zamanıdır. Bunda karar kılacak olan bizleriz. Eğer yaşam kutsalık kodlarını yitirirse o zaman anlam yitimine uğrarız. Yaşamın büyük anlam ve amacını ahlaki politik toplumda bulan ve yaşamın kutsal kodlarını kendi yaşamında buluşturan Önder Apo etrafında kendimizi bulma zamanıdır. Helak olmanın eşiğinde olan Kürdistan ve Ortadoğu halkları kendi köklerinden yaşamın kutsalıklarını yeniden diriltmek için Hallacı Mansur gibi hakikate koşmalı, Hz. Muhammet gibi cehalet düzenine karşı kılıç kuşanmalı, yani uyandırılmalı tüm kutsalıklar ve çürümeye dur deme zamanıdır.

İhanete bulanmış kendi zamanının en bahtsız ve uğursuz kavminin bir üyesi mi olacaksın? Sömürgeci faşist diktatörlükle bir arada yaşayacağını zannederek, büyük gaflete ortak mı olacaksın? Ahlakın ve haysiyetin nasıl el verecek, sana postal yalatanlarla yürümeye. Yok eğer bunu kabul etmeyeceksen o zaman Önder Apo etrafında dirilen Tanrıça Kültürünün kutsalığında arınarak, 5000 yıllık kirden ve lanetten kurtulmanın zamanı gelmiştir. Şimdi bu çağrı etrafında yeniden bir yaşam örülüyor hem de her günü büyük bedellerle yaratılıyor. Çağın en kutsal yaşamı Kürdistan dağlarında Ana Tanrıça kültürüyle yeniden küllerinden, Anka kuşu gibi yaratılıyor. Senin yerin de, bu dağların dorukları, kutsal mekanlarıdır. Sömürgeci faşist rejime karşı durmak Apocu yaşamda buluşmaktır. Lanet ve kutsallık, senin tercihin artık, geleceğin senin elerinde, buna seyirci mi kalacaksın? Sen de duy duyulmak istenen kutsal sesi…;

Ey seslerin en kutsalı
Yeryüzü kabuğunu çatlatan
Yaşam tohumu…
Umuda ışık 
Toprağa yağmur
Bedene nefes
Ve topluma can oldun
Ey son kutsal çağrı…..
Halkların güneşi
Sende buluşma zamanı…

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.