Özgürlüklerin Gordion Düğümü olarak İmralı sistemi

Forum Haberleri —

  • 1999’dan bu yana Türkiye’nin kriterleri, Sayın Abdullah Öcalan üzerinden güncellenmiştir. Dolayısıyla İmralı Hapishanesi demokrasi ve özgürlüklerin Gordion Düğümü haline gelmiştir. Bu mekanda yalnızca Kürt halkının iradesi tutsak edilmekle kalınmamış, bir bütün Türkiye bir düğümle bu hapishaneye bağlanmıştır. 

HASAN HAYRİ ATEŞ

Tüm dünyanın karşı karşıya olduğu salgının geride bırakılmasında henüz kayda değer bir mesafe alınmış değildir. Virüs kimseyi ayırmasa da, kapitalist modernitenin eşitsizlik üzerine kurulu doğası, toplum kesimlerini eşitsizlikler oranında etkilemeye devam ediyor. Dolayısıyla en dezavantajlı ve zayıf konumda olanlar, en çok etkilenmeye ve bedel ödemeye açık kesimler oldu, oluyor.

En önemlisi de, salgın karşısında yaşanan kapanmışlık içinde, ağır baskı ve çıplak zor altında, çifte kapanmışlığı yaşayan hapishanelerin durumudur. Kendilerini korumanın her türden imkanlarından yoksun ve riskler karşısında güvencesiz olan bu mekanlar, salgınla birlikte, iktidarın keyfiyete dayalı politikalarının daha fütursuz yürütülmesine sahne oldu. Başta baskı ve işkence olmak üzere, yoğun hak ihlallerinin rutinleştiği, kamuoyuna sıkça yansımaktadır. Uzun yıllara dayalı ölümcül rahatsızlıkları olanların, salı verilmeyerek hapishanelerden cenazelerinin çıkartılması, sıradanlaşan bir iktidar pratiğine dönüştü.

En son 19 Ekim 2020’de Kırıkkale F Tipi Cezaevi’nde bulunan tutuklu Serkan Tumay’ın, gardiyanlar tarafından darp edilerek öldürülmesi ise yaşanan vahşetin hangi boyutta seyrettiğinin göstergesidir. Aslında hapishanelerde sergilenen pratiklere bakıldığında iktidarın, kendi ‘cezaevi‘ hakikatine uygun davrandığını belirtmek gerekiyor. Faşizan iktidar zihniyeti, öncelikle kendine göre bir suç-ceza ve cezaevi hakikati üretmekte, buna göre de uygulamalarda bulunmaktadır.

Ancak politik meselelerde söz konusu olan suç ve ceza değildir. İktidar karşısında konumlanan muhalif kesimlerin tutsak alınması ve hapsedilerek azap çektirilmesidir. Dönemin simgeleri haline gelen Selahattin Demirtaş, İdris Baluken, Leyla Güven, Osman Kavala, Can Dündar ve Ahmet Altan’ın yaşadıkları üzerinden bakıldığında, hukuksal açıdan bir yargılamadan bahsetmenin mümkün olmadığı açıktır. Nitekim AYM’nin zaman zaman verdiği hak ihlali kararları yanında esas olarak, AİHM’in Selahattin Demirtaş kararı, bir yargılamanın değil, rehinelik halinin teyididir. Bu kararda da görüldüğü üzere, Türkiye’de rejim muhalifleri bakımından hukuksal yargılama süreci kapanmıştır. Hangi görüşten olursa olsunlar, iktidara muhalefet eden tüm kesimler hepten hukuksal güvencelerden yoksundur. Onun içindir ki, herkesin her an hapishanelere kapatılacağı bir dönemin kapıları sonuna kadar açılmıştır.

Öte yandan politik tutsaklar, suç işlemiş ve bundan ötürü cezalarını çekmesi gereken kesimler değildir. Rejime muhalefet etmiş, böylelikle esir alınarak, dört duvar arasına kapatılmışlardır. Tutsakların durumu, karşılıklı savaşan ya da mücadele eden güçlerin, güç dengesi ile bir sonuca ulaştırılır. Ulusal, sınıfsal ya da sosyal mücadeleler tarihine baktığımızda gördüğümüz budur.

***

Türkiye’de 1925’te yürürlüğe konulan Takrir-i Sükun uygulamalarıyla birlikte hak ve özgürlükler sorunu Kürtler üzerinden ele alınmıştır. Bilindiği üzere bu uygulamalar Şeyh Said isyanı bahane edilerek Kürtlere karşı hayata geçirilmiş, ancak sonuçta bir bütün Türkiye toplumunun bedenine, baskıcı ve faşizan rejimin çelikten bir zırhı olarak geçirilmiştir. Tek parti uygulaması altında yukarıdan çıplak zorla dayatılan mutlak itaat ve suskunluk dönemdir bu. Daha sonra ne zaman hak ve özgürlükler sorunu gündeme gelmişse, Kürt halkına getirisi ve götürüsüne bakılmıştır. Böylelikle ülkenin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler dahil, Kürtler lehine sonuçlar doğuracak en küçük bir hak kırıntısından dahi imtina edilmiştir.

1999’dan bu yana ise Türkiye’nin kriterleri, Sayın Abdullah Öcalan üzerinden güncellenmiştir. Demokratik hak ve özgürlükler bağlamında yapılacak her türden düzenlemenin sonuçları, Sayın Öcalan’a göre karara bağlanmaktadır. Diğer yandan geçerli yasa ve yönetmeliklerin de askıya alınarak, idarenin tasarrufuna bağlı keyfiliğin hukuksal norm haline getirildiği yerdir, İmralı Hapishanesi. Dolayısıyla bu mekan demokrasi ve özgürlüklerin Gordion Düğümü haline gelmiştir.

Bilindiği üzere rivayete göre Gordion Düğümü, Frigya Kralı Gordios tarafından oluşturulmuştur. Gordios, kral ilan edildikten sonra, binerek şehre geldiği kağnı arabasını kızılcık dallarından bir düğümle, Sabazios tapınağına bağlar. Rivayet o ki Bu düğümü çözecek kişi, Asya'nın hakimi olacaktır. Düğüm çözülmeden de ileriye doğru yol almak mümkün olmayacaktır.

Bu rivayet ışığında bakıldığında günümüzün Sabazios Tapınağı’nın, İmralı Hapishanesi olduğunu söyleyebiliriz. Yalnızca Kürt halkının iradesi tutsak edilmekle kalınmamış, bir bütün Türkiye bir düğümle bu hapishaneye bağlanmıştır. Dolayısıyla toplumun tüm kesimleri lehine demokratik hak ve özgürlüklerin sınırı, bu düğümün sınırları ile belirlenir hale gelmiştir. Bununla da kalınmayarak, burada hayata geçirilen mutlak tecrit ve hukuksuzluk hali, bu gün bir yönetme biçimi olarak tüm ülkeyi içine almıştır.

Sayın Öcalan’a önyargılarıyla sakatlanmış kimi kesimler gerçekliği kabullenmekten kaçınsa da İmralı Hapishanesi, Türkiye’de demokrasinin ve demokratik hak ve özgürlüklerin kalitesini belirleyen bir mihenk taşıdır aynı zamanda. Hukukun ve geçerli yasaların askıya alınması gibi, mutlak tecride nasıl İmralı üzerinden meşruiyet üretilmeye çalışılıyorsa, her türden saldırganlıkta gene Öcalan karşıtlığı üzerinden haklılaştırılıyor.

O halde bu durumdan kurtulmanın yegane yolu, İmralı’daki Gordion Düğümünü çözmekten geçiyor. Bu anlamda hapishanelerde devam eden açlık grevleri, sorunu gündemleştirme bakımından büyük öneme sahiptir. Ancak sorunun çözümünde daha stratejik yaklaşımların geliştirilmesi zorunludur.

Rejimin baskıcı faşizan uygulamalarına karşı, ayrımsız tüm demokratik muhalif güçlerin sorunu ciddiyetle gündemine alması zorunludur. Dolayısıyla İmralı Hapishanesi sorunu sadece güncel değil, esas olarak stratejik bir sorundur. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.