Psikolojik zorbalık olarak mobbing

Forum Haberleri —

.

.

  • Türkiye'de Ermeniler, Çingeneler, Kürtler başta olmak üzere öteki muamelesi gören halklar; bu halklardan kadınlar ve çocuklar mobbing gibi insanlık dışı zorbalıktan en ağır şekilde nasibini almaktadır. 

Elif Akgül ATEŞ

Mobbing ilk kez 80'li yıllarda uluslararası düzeyde  bir şiddet türü olarak tanımlandı; nedenleri, sonuçları ve buna karşı geliştirilecek savunma yöntemleri üzerinde duruldu.

Ardından yasal anlamda önlemler geliştirildi. Ancak yapılan tanımlama ile daha çok işyerlerinde yaşanan mobbing gündemleştirildi. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği, etnik, inançsal ve sınıfsal boyutu üzerinde pek durulmadı.

Mobbing, bilinçli olarak seçilen hedef kişi ya da kişilere yönelik sistematik olarak uzun süreli uygulanan psikolojik taciz ve zorbalık olarak tanımlanır. Özellikle iktidar ve hiyerarşinin hakim olduğu, etik dışı davranış ve tutumların normal karşılandığı, temel insani değerlerin tüketildiği  ortamlarda yaşam bulur.

Günümüzde kapitalist üretim ilişkilerinin şekillendirdiği işyerlerinde ve politik ortamlarda, bireyler üzerinde yaygın olarak uygulanan bu sinsi, sistematik psikolojik tacizin çoğu zaman somut olarak ispatlanması güçtür.

.

Mobbing, insani açıdan bakıldığında gayri ahlaki bir etkileşim sürecidir. Yalanlarla perdelenen gerçekliğin çarpıtılmasından beslenir. Uygulama dozuna göre fiziki şiddetten daha ağır psikolojik sonuçlar doğurabilir. Bu yönüyle insana yapılabilecek en ağır psikolojik işkence türüdür.

Yöntem olarak, hedef kişi psikolojik bir kuşatma altına alınır; aleyhinde gizliden yürütülen karalama kampanyası ile dışlamanın zemini hazırlanarak, ötekileştirilir. Kişinin kaale alınmayarak yokmuş gibi davranılması, yaptığı her çalışmanın değersizleştirilmesi, bilgiye ulaşmasının engellenmesi uygulamaları ile pasifize edilmesi sonucu psikolojik baskı doruğa ulaştırılır.

Hedef kişinin ruhsal bütünlüğüne, manevi ve moral değerlerine yönelik sistematik bir şekilde uygulanan bu psikolojik taciz, kurban pes edinceye kadar sürdürülür. Sürekli kendini üreten bu metodla kişinin içinde bulunduğu toplulukla bütünleşmesi engellenerek, paylaşım, dayanışma temel insani olgulardan mahrum bırakılarak saf dışı edilmesi hedeflenir. Böylece kurbanın etki ve etkileşim alanları daraltılır, yaşamdan kopartılarak ağır bir travmaya sürüklenir.

Yapılan araştırmalar, mobbing uygulayıcılarının özellikle işyerlerinde ve politik alanlarda, kurbanlarını yeteneklerinden dolayı kendine rakip olarak gördükleri için bu yönteme baş vurduklarını göstermektedir.

Mobbing ve toplumsal cinsiyet eşitsizliği

.

Mobbing cinsiyetçi zihniyetin kadını köleleştirerek, kimliksizleştirme politikalarından bağımsız düşünülemez. Tarih boyunca erkek egemenlikli iktidarcı sistemlerin cinsiyetçi ideolojiyi üreten tüm kurumları, birbirine paralel varlıklarını sürdürürken, kadın adı tarihten silindi. Erkeğe ad verildi.

Erkek egemenlikli ataerkil sistem, kadının varlığını yeryüzünden silme felsefesini oluştururken, mitoloji, din üzerinden alt yapısını oluşturarak toplumlara doğal ve değişmez olarak benimsetildi; hukuksal olarak değişmezliğini pekiştirdi. Ataerkil aile ilişkileri içinde, toplumsal yaşamın tüm alanlarında kadına yönelik işlenen psikolojik şiddetin ve zorbalığın en etkili mekanizması olan kadına yönelik mobbing, fiziksel şiddete paralel işletildi.

.

Binlerce yıldır dört bir yandan kuşatmaya alınan kadın eve hapsedilerek, eğitim, bilim, sanata ulaşması engellenerek siyasal alandan silindi. Böylece erkeğin kadın üzerindeki hegemonyası süreklileştirildi. Kadın direnç göstermeyecek şekilde güçsüzleştirildi, kimliksizleştirildi, emeği sömürülerek köleleştirildi. Böylece yaşamın dışını atılan kadının  hemcinsleriyle bağlantısı kesildi, deneyim paylaşımları engellendi.

Bugün bu cinsiyetçi ideoloji erkek egemenlikli kapitalist sistemin kuşatması altında, yeryüzündeki tüm toplumların  kültürlerinde köklü bir şekilde dal budak salarak sürdürülüyor. Bu iç içe geçmiş kuşatılmışlık sarmalında kadın katmerli ezilmişlik ilişkileriyle dışlanıyor; aşağılanıyor, varlığı yok sayılıyor, ezilenin ezileni konumuna sürüklenmeye devam ediyor.

Kadın bedenine, kimliğine, ruhsal bütünlüğüne yönelik işlenen bu psikolojik taciz, fiziki şiddete paralel sürdürülmektedir. Feminizm literatüründe 'cam –tavan' olarak tanımlanan bu psikolojik şiddet yöntemi ile kadın tüm yaşam alanlarında nesne haline getirildi. Kadını hiçleştirerek emeğini sömürdü, bundan beslenerek yarattığı değerleri kendine mal etti.

.

Farklı kimliklere yönelik mobbing

Politika, ekonomi, sosyoloji, hukuk gibi alanlarda sıkça kullanılan ayrımcılık terimi genellikle "etnik ayrımcılık", "cinsiyete dayanan ayrımcılık" gibi tamlama halinde kullanılır. Ayrımcılık için kullanılan bu tamlamalar, mobbingi için de geçerlidir. Dolayısıyla mobbing ile ayrımcılık arasında sıkı bir ilişki vardır. Ayrımcılığın nedenleri çoğu zaman mobbingin de nedeni olarak açığa çıkmaktadır. Başka bir deyişle, ayrımcılığa maruz kalan biri, aslında aynı zamanda mobbinge da maruz kalmaktadır.

Bu yanıyla mobbing, despot iktidarların, ötekileştirdiği farklı etnik, dinsel, sınıfsal, cinsiyet kimlikleri yıldırmak, varlıklarını ortadan kaldırmak için uyguladığı zorbalık olarak yaşam bulur.

Açıktan sürdürülen fiziki imha savaşının bir diğer boyutu ise, üstü örtük sinsi yöntemlerle öteki olarak ilan ettiklerinin dilini, kültürünü, kimliğini yıkıma uğratmanın psikolojik boyutudur. Öz güveni sarsma ve değersizleştirme pratikleriyle ezdikleri kesimler, varlık gerekçesi olan  kimliklerinden, kültürlerinden, dillerinden, inançlarından kaçışa zorlanır. Bu kaçışlar sonucunda kendilerine sunulan 'güvenli' sığınak ise, hakim kimlik, kültür ve inanç içinde erimek olur.

Dolayısıyla despot güçlerin inkar ve asimilasyonunu kapsayan mobbing uygulaması, dünyanın her yerinde ezilenlerin en can yakıcı sorunudur. Türkiye'de Ermeniler, Çingeneler, Kürtler başta olmak üzere öteki muamelesi gören halklar; bu halklardan kadınlar ve çocuklar mobbing gibi insanlık dışı zorbalıktan en ağır şekilde nasibini almaktadır. Gene inanç bağlamında Êzîdîler ve Aleviler en yoğun şekilde mobbinge uğrayan toplumsal kesimler olmaktadır.

.

Türk- İslam senteziyle vücut bulan cinsiyetçi, dinci, ırkçı ögelerden beslenen Türk devletinin resmi ideolojisinin, öteki görülen kesimlere yönelik sistematik olarak yürütülen bu politikalar, toplumda da önemli oranda karşılık üretmiştir. Böylelikle ötekiler gündelik yaşamda; sokakta, mahallede, okulda, çalışma yaşamında da sürekli mobbinge maruz kalmaktadırlar.

Sonuç olarak günümüzde öteki görülen kadınlar, diğer kadınlarla ortak yaşadıkları cinsel ve sınıfsal kimliklerinden dolayı uğradığı ayrımcılık ve mobbingin yanında, ulusal kimliklerinden dolayı da ayrıca zorbalığa uğramaktadırlar.  

Bu 8 Mart'ın kadınların tek yürek ve ruhla yükselttikleri  etnik, cinsel, sınıfsal, inançsal kimlik mücadelesinin erkek egemenlikli sistemin tüm zorbalığını mahkum edeceği inancıyla...

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.