Rojava’ya gelmek şart olmuştu

Dosya Haberleri —

Rojava enternasyonalistleri

Rojava enternasyonalistleri

Rojava’daki enternasyonalist YPJ savaşçısı Roza Schneider (Heval Dilan) gazetemize konuştu.

  • Türk devletinin Efrîn’de işlediği savaş suçlarının haberleri gelmeye devam ediyordu. YPJ savaşçısı Barîn Kobanê şehit düştüğünde kararım netleşti. Cansız bedeni DAİŞ’liler tarafından paramparça edildi. Bu benim için kadın düşmanlığının son noktasıydı. Bunun için Rojava’ya gelmek şart olmuştu. 
  • Rojava, özgürlüğünü arayan herkese, dünyaya bir umut kaynağıdır. Özellikle de kadınlar için. Rojava Devrimi tüm insanlara yol gösteren bir projedir. İster sol, ister feminist... Kapitalizmin insanlığa, yaşama karşı olan düşmanlığını bilince çıkaran herkes için Rojava, yaşamsal bir alternatiftir. 
  • Rojava sadece Kuzey ve Doğu Suriye’den oluşan bir bölge değildir. Brezilya’dan, Avrupa’dan, Latin Amerika’dan insanlar buraya geldiler. Şehit düşen onlarca enternasyonalist yoldaş bunun en güçlü kanıtıdır. Elbette Rojava’yı tek başımıza savunamayız. Sokağa çıkılmalı bu dayanışmaya ihtiyacımız var.

BARIŞ BALSEÇER

2011 yılında başlayan Suriye iç savaşının üzerinden 11 yıl geçti. Suriye halklarının büyük bedeller verdiği bu iç savaşın tek ve en önemli kazanımı ise 19 Temmuz 2012 yılında Rojava Devrimi oldu. Büyük bedellerle örülen devrim, Kürt halkı başta olmak üzere bölge halklarına eşitlikçi, özgürlükçü, kadın özgürlüğü öncelikli ve demokratik bir zeminde birlikte yaşam imkanı sundu ve Rojava Devrimi 10. yılına giriyor. Kapitalist sistemin emek sömürüsüyle, ekolojik talan ve yıkımla, kadına yönelik şiddet, katliamlarla, savaşlarla dünyayı yaşanmaz kıldığı bir çağda özgürlük arayan dünya devrimcilerinin de yüzünü döndüğü en önemli bölgelerden birisi Rojava oldu. Türk devleti ve desteklediği çetelerin işgal saldırılarında onlarca enternasyonalist devrimci devrimi savunmak için Rojava’ya gitti, şehit düştü. Onuncu yılında devrimi, devrimin kazanımlarını, devrimin önemini ve neden savunulması gerektiğini 4 yıl önce Rojava’daki devrim saflarına katılan Enternasyonalist devrimci Roza Schneider (Heval Dilan) ile konuştuk.

Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Kürt mücadelesiyle ne zaman tanıştınız? Devrime katılım kararını ne zaman verdiniz? 

İsmim Dilan. Yaklaşık 4 yıl önce, Almanya’dan devrime katıldım. Daha önce anti-faşist ve feminist mücadelelerde yer alıyordum. Kürdistan Özgürlük Mücadelesi ile ilk tanışmam da Kobanê eylemleri zamanıdır. DAİŞ’in Kobanê’ye saldırdığı ve tüm gözlerin o tarafa çevrildiği zamanlardı. İnsanlar büyük bir mücadele veriyorlardı. Ve zafer kazandılar. Benim hayatımda da bir dönüm noktası oldu. 

O savaş bana İspanya İç Savaşı’nı, 2. Dünya Savaşı’nda Alman faşizmine karşı Partizan grupların, Vietnam’da işgalcilere karşı mücadele yürüten kadınları hatırlatmıştı. Hepsi burayla bağ kurmamı sağlayan örneklerdir. 

YPJ’nin fotoğrafları dünya genelinde paylaşılıyordu. YPJ ilgimi çekti. Çok okudum ve araştırdım. “Bu kadınlar orada ne için savaşıyorlar?” sorusuna cevaplar aradım. Rojava ve Kürdistan’da kadın mücadelesi üzerine araştırmalarımda sorumun cevabını buldum. Kadınların mücadelesindeki ideolojik derinliği farkettim ve bu beni çok etkiledi. Ataerkil ve kapitalizm analizlerine hayran kaldım. Özgürlüğün ele alındığı farklı perspektifleri ve devrimde yer almanın yöntemlerini, mücadeleye bağlılık, düzen ve örgütlülüğü Alman Sol Hareketi’nden tanımadım, öğrenmedim. Bunları Kürt Kadın Mücadelesi’nden öğrendim. Bu bana güç verdi. 

Efrîn’e yönelik işgal saldırılarında Legerin Çiya (Alina Sanchez ) ve Hêlîn Qaraçox (Anna Campbell) şehit düştüler. Bu iki yoldaşın yaşamlarını okudum, derinden etkilendim. Kendime dedim ki, “bu dünyada halen Rojava rüyasının gerçekleşmesi ve korunması için her şeyini feda etmeye hazır insanlar var.” Devrime katılmamın ilk adımlarını bunlar üzerine inşa ettim.

İkinci nokta ise askeri, ekonomik, diplomatik düzeyde Almanya’nın savaştaki suç ortaklığıydı. Efrîn’deki savaşı, Rojava’ya saldırıları fotoğraflardan, videolardan izlerken orayla gitgide daha derin bir bağ kurduğumu hissediyordum. Orada olmamak giderek iç hesaplaşmaya ve huzursuzluğa yol açtı. Anti-faşist mücadelede olmak Rojava’ya gelmeyi bir göreve dönüştürdü. Almanya’nın tarihinden haberdar olan biri olarak, faşizmin tehlikelerinin farkındaydım. Bunu ne olursa olsun engellememiz gerektiğini biliyordum. Türk devletinin Efrîn’de işlediği savaş suçlarının haberleri gelmeye devam ediyordu. Bütün bunlar beni net bir karar almaya götürdü. YPJ savaşçısı Barîn Kobanê şehit düştüğünde gelme kararım netleşti. Efrîn’de şehit düşmüştü. Cansız bedeni DAİŞ’liler tarafından paramparça edildi. Göğüslerini kestiler. Bu benim için kadın düşmanlığının son noktasıydı. Bu saldırı sistemin kadın devrimine karşı olan en barbar aşamasıydı. Bunun için Rojava’ya gelmek şart olmuştu. Ve sonunda geldim.

Heval Dilan

Enternasyonalistlerin devrimi sahiplenilmesinin nedeni nedir? Rojava Devrimi’nde enternasyonallerin varlığı neden önemli?

Devrimin başlama anından, hatta fikrin oluşumunun ilk zamanlarından beri dünya genelinde bir tartışma ve buluşma gerçekleşti. Dünyanın her yerinden özgürlük arayan insanlar buraya geldi. Kapitalizme, ataerkilliğe karşı eleştirel bir bakış açısını öğrendiler. Kendi yaşadıkları ülkelerde böyle derin ve açık görmemişlerdi. Buraya gelen insanların ortak noktası “özgürlük arayışıdır.” Bu devrim, hepimizi özgürlüğe götürüyor. Rojava sadece Kuzey-Doğu Suriye’den oluşan bir bölge değildir. Brezilya’dan, Avrupa’dan, Latin Amerika’dan insanlar buraya geldiler. Bu devrimi kendi devrimleri olarak gördüler, anladılar. Bugün aramızdaki çok sayıda enternasyonal yoldaş, şehit düşen onlarca enternasyonalist yoldaş bunun en güçlü örneğidir. İnsanlarımız bu yolda büyük bir değer inşa ettiler. Enternasyonalist şehitlerimiz Rojava Devrimi'ni savunmak için yaşamlarını feda ederek bir miras bıraktı. Bu yoldaşlarımızın kendilerini misafir olarak değil, toplumun bir parçası olarak gördüklerini gösteriyor. Bu mücadeleyi kendi mücadeleleri olarak gördüler. 

Çok sayıda kadın arkadaşın buraya gelmesi ise beni en çok etkileyen şeydi. Çünkü burada ataerkil sistemden kurtulmanın kesin yöntemlerini buluyorlar. Burada liberalizmin kadınları nasıl hedef aldığını, kadınlara nasıl saldırdığını; kapitalizmin kadınlara dönük katliam politikasını anlıyorlar. Mücadele eden kadınlardan güç alıyorlar. Yöntemler buluyorlar. Sevgilerini buraya bağlayıp, mücadeleyi kendi ülkelerine taşıyorlar. 

Enternasyonalistlerin buraya gelmeleriyle, devrim fikri geniş bir alana yayılıyor. Kadın ve erkek enternasyonalist yoldaşlar devrimin sivil birimlerinde, özsavunmasında, eğitim çalışmalarında, gençlikte, meclislerde yer alıyorlar. Buralardan bilgi ve birikim kazanıp, ülkelerine taşıyorlar. Bu bilgi ve kazanım ile insanları motive ediyorlar. Umut veriyorlar. Yani devrimin ilk gününde beri katkılarını sunmaları çok önemli. Bu bizlere Rojava Devrimi’nin sadece Ortadoğu için değil dünyanın her yerinde taşınacak, yaşatılacak bir devrim olduğunu gösteriyor. 

Devrim alanlarındasın. Avrupa’yı, kapitalizm ve liberalizmi bilen - yaşayan biri olarak Rojava Devrimi bu sisteme karşı nasıl bir alternatif sunuyor?

Bunu anlayabilmek için önce dünya düzenine bakmamız gerekiyor. Kapitalist sistem aslında çıkarlara göre hareket eden, hasta bir sistemdir. Kapitalizmin yoksulluk, iklim krizi, tecavüz, savaş, emperyalizmi hatta savaşı yaratan bir sistem olduğunu unutmamak gerekiyor. Bunların tümü, sistemin mantığına göre işliyor. Bu kötülükler tesadüfen oluşan hatalar değiller. Dünyanın kuruluş şeklinin sistematik sonuçlarıdır. Ekonomik çıkarların yaşamın önünde tutulması, bir bilince göre işliyor. Mental anlamda her şey “subje” ve “obje” olarak sınıflanıyor. İktidar ve ezilen olarak iki kısma ayırıyor insanı. Kapitalizmde “yöneten ve yönetilen” iki kesim söz konusu. Bu, üstten alta hiyerarşik bir düşünce biçimidir. Bunu en iyi ulus devletin şekillenmesinde görüyoruz. Çünkü orada insanlar üstten yönetiliyor. Sistem varlığını şiddetle koruyor. Şu an dünyadaki gelişmelere baktığımızda bunun nasıl işlevsel hale getirildiğini görüyoruz. Avrupa’ya geçmek isterken sınırlarda boğulan, ölen mülteciler sorununa baktığımızda bunun kasti cinayet olduğunu görebiliyoruz. Bu cinayetler Avrupa tarafından biliniyor ve isteniyor. Emek sömürüsü, ağır çalışma koşulları, bilinçli yaratılan ve uygulanan bir yöntemdir. Kadın kapitalizmde bir meta olarak ele alınıyor. Emeği sömürülüyor, cinsel şiddete uğruyor, katlediliyorlar. Bütün bu kötülükler, şiddet üzerinden yaratılıyor.

Rojava Devrimi bu sistemin karşıtı ve bu mantığa karşı duran bir güçtür. İnsanı, yaşamı esas alan bir projedir. Devletsiz, ahlaki ve kendisini yöneten bir toplum yaratma, çıkarlara göre değil, yaşama göre hareket eden bir projedir. Sosyalisttir. Yerelden katılımlarla uygulanan ve örgütlenen, komün ve meclislerin var ettiği bir projedir. Doğanın ön planda olduğu, demokratik ve ekolojik dengenin korunduğu, insanların ihtiyaçlarının esas alındığı bir projedir.

Rojava Devrimi’nin diğerlerinden farkı nedir, neden korumalı ve savunmalıyız?

Rojava Devrimi diğer devrimler gibi değil. Başta reel sosyalizm olmak üzere, tarihteki diğer devrimlere ve sosyalist projelere baktığımızda hiçbir devrimin insanlara özgürlüğe götürdüğünü göremiyoruz. Yani istenilene ulaşılamamıştır. Özellikle çok bürokratik olan reel sosyalizm, demokratik olmayan, ulus  devlet mantığına uyan, gerçek bir kadın özgürlüğünü esas almayan ve her şeyin kağıt üzerinde olduğu bir sistemdi. Elbette bunu aşmak için girişimlerde bulunulmuştur, bu doğrudur. Belli kazanımlar da yaratmıştır. Ama sonuç olarak özgür bir toplum yaratılamadı. Rojava burada bir fark yaratıyor. Rojava Devrimi bu devrim tarihini inceleyerek dersler çıkarıyor. Yapılan hataları belirleyerek, o hataları tekrar etmemeye çalışıyor. Rojava’daki devrim Kürdistan Özgürlük Devrimi'nin lideri Abdullah Öcalan’ın analizlerini baz alıyor. Özgündür, farklıdır. 1999’dan beri tutulduğu tecrit altında, insanlık dışı koşullarda yeni bir paradigma yarattı. Bu paradigmanın özü, devletle asla özgürleşilemeyeceğidir. Bu paradigmanın en değerli belirlemesi ise ataerkil sistem yok edilmeden özgür toplumun yaratılamayacağıdır. 

Rojava Devrimi bu analizler üzerine kuruldu. Şimdi Rojava’da pratik yaşamda bu hayata geçirildi. Yani her an fonksiyonel ve kapitalizme alternatif bir proje yaşam buluyor. Özellikle Sovyet sonrası “bu en son sistemdir” denildi. Ve dediler ki “Alternatif tek bir sistem yaşamıyor, işlemiyor.”

Rojava Devrimi bunun doğru olmadığını, bunun büyük bir yalan olduğunu belgeliyor. Rojava Devrimi diyor ki, “Sosyalizm, eğer biz onu farklı yorumlar, düşünür ve yeniden inşa eder, toplumu farklı şekillendirebilirsek gerçekleşecek bir yaşamdır.” Rojava, özgürlüğünü arayan herkese, dünyaya bir umut kaynağıdır. Özellikle de kadınlar için... Rojava Devrimi sadece Kürtler ve Araplar için inşa edilen bir proje değildir. Rojava Devrimi tüm insanlara yol gösteren bir projedir. İster sol, ister feminist... Kapitalizmin insanlığa, yaşama karşı olan düşmanlığını bilince çıkaran herkes için Rojava, yaşamsal bir alternatiftir. Rojava’nın gücü mutlaka korunmalıdır. 

Erdoğan’ın saldırı tehditlerini nasıl ele alıyorsunuz? 

Biz bu tehditleri çok ciddiye alıyoruz. Erdoğan’ın bu savaşa ihtiyacı olduğunu biliyoruz. Erdoğan otokrat ve Rojava’nın tüm değerlerine karşı bir faşisttir. Kendi ulus devletin sınırında yerel demokratik, çok etnikli ve barışçıl bir Rojava’nın varlığı onun için dayanılmazdır. Erdoğan ülkesindeki vahim gidişattan bakışları başka yere çevirmek istiyor. Güney Kürdistan’daki saldırılarda başarılı olamadı. Çünkü orada gerillanın direnişi ile karşılaştı. Bundan dolayı elinde saldıracağı tek yer olarak Rojava kaldı. Bizim için soru bu saldırının gerçekleşip, gerçekleşmeyeceği değil. Ne zaman gerçekleşeceğidir. Fakat bizler, halklar bu saldırıya hazırız. Ve her şeyimizi devrim ve bu halk için feda edeceğiz.

Rojava’ya dönük bir saldırı durumunda özellikle Avrupa ve dünyada neler yapılmalı?

“Savaş başlarsa ben ne yapabilirim?” diyen herkesin düşünmesi gerekiyor. Bu konuda uluslararası dayanışmaya çok büyük bir rol düşüyor. Rojava’yı tek başına elbette savunamayız. Bunun için kapitalizmin merkezlerinde çok güçlü sokaklara çıkılmalı, protesto eylemleri ile batılı güçlerin kirli yüzleri teşhir edilmelidir. Bu dayanışmaya ihtiyacımız var. Bunun için iki enternasyonal kampanya devam ediyor. Birincisi Women Defend Rojava diğeri ise Rise Up For Rojava. Tüm insanları bu iki kampanya çerçevesinde eylemlerimize, devrim savunmasına katılmaları çağrısını yapıyoruz. Özellikle de Almanya’da yaşayan herkesin eylemlere katılımı çok önemli. Eğer Rojava’ya saldırı olursa Türkiye’ye diplomatik ve ekonomik ilişkiler alanında Almanya rol oynayacaktır. Sistemin alaycı tutumu ve argümanları, bu konuda sözde “feminist” bir dış siyasetin yürütüldüğü iddiası teşhir edilmelidir. Burada kadınlar için savaşan kadınlar katlediliyor. 

En önemli çağrımız ise devrimin teori ve hedeflerinin okunması ve anlaşılmasıdır. Eğer devrimci mücadelemiz olmazsa, eğer hedefimiz devrim değilse; sadece insanlık dışı ve katil bir sistemi reformla değiştirebileceğimize inanıyorsak sadece kendimizi kandırmış oluruz. Uzun vadeli savaşları ve faşizmi yok etmek istiyorsak, insanları ve insanlığı yok eden bu barbar sistemi durdurmak zorundayız. Bundan dolayı Rojava önemli bir perspektif bize sunuyor. Rojava Devrimi’nin hedefleri ve yöntemlerini okumalı, anlamalıyız. Çeşitli birliklere bu umudu taşımalıyız. Faşizm ve kapitalizm yaşamın son sistemleri değildir. Bunun alternatifi Rojava’dadır demeliyiz. Dünyanın birçok yerinde Rojavalar inşa etmeliyiz. Bu buradaki halkların, toplumların size çağrısıdır. Rojava’dan ders çıkarın ve kendi ülkelerinize taşıyın.

***

Kadın devrimi topluma kazandırıyor 

Devrimin kazanımları size göre nelerdir?

Rojava Devrimi 10 yaşında. Ambargolar, kısıtlamalar, DAİŞ ve Türk devletinin saldırıları, işgal altında olan bölgelerdeki vahşet, yaşanan iklim krizi ve buna bağlı olarak susuzluk gibi sorunların altında korunan bir devrim. Kazanımlar çok sayıda zorluk ve saldırı altında korunuyor. Burada her şey çok hızlı bir tempoda gerçekleşiyor. Tüm bu zorluklar altında kadın devrimi üzerinden kadınların özgürlüklerine kavuşmaları çok değerli. Birçok kadınla devrim öncesi ve sonrası üzerine sohbetler ettim. Bu sohbetlerde devrim öncesinde kadınların evde, erkeğin arkasında hatta emrinde olduğunu öğrendim. Devrimle kadınların hareket eden en dinamik, yöneten güce dönüşmesi bu devrimin en büyük kazanımıdır. Burada kadının içerisinde olmadığı tek bir karar bile verilemiyor. Yasalar buna göre düzenleniyor ve bu dünyada ilktir. Bunlar kadın yasaları ve kadın özgürlüğünü merkeze alıyor. Örneğin reşit olmayan kızların evlendirilmeleri, aile içerisindeki hak ve eşitlik, kadın eğitimi ve kadın karar gücü olması...

Bu ve benzeri kazanımlara burada şahitlik ettim ve yaşadım. Bu özgürlüklerin yanında Jineoloji en önemli kazanım. Kadın bilimi devrim içerisinde inşa edilen, temelinde bilimsel analizle şekillenmeyi sağlayan bir bilim dalı. Bu devrim için vazgeçilmez bir güçtür. Jineoloji, genel bilim içerisinde yer alan pozitivist ve ataerkil düşünce şekillerini eleştiriyor. Bunlara alternatif ve bunları aşan bir bilim teknolojisini de gösteriyor. Sayesinde bir çok araştırmalar ve bilimsel çalışmalar mümkün oldu. Bunlar dünya genelindeki kazanımlardır. 

Kadınların yarattığı ve inşa ettiği diğer devrim kazanımları arasında eşitlik şekillenmelerine de bakmak gerekiyor. Rojava’da eşitlik ulus devlet ve devletteki gibi ele alınmıyor. Yani ceza ve cezaevi baskısı altında yürütülmüyor. Bu konuda Adalet Komisyonları var. Bu komisyonlarda kadınlar öncü roldeler. Yani burada sorunlar farklı çözülüyor. İnsanlar ortak yaşam alanlarında beraber yaşayabiliyorlar. Kendi sorunlarını kendileri çözebiliyorlar. Yukarıdan emreden, eğiten, cezalandıran ve onların nasıl yaşamaları gerektiğini şart koşan bir devlete gerek yok.

Üçüncü temel nokta ise Eğitim Merkezleri’dir. Bu merkezlerde Kürtçe eğitim görmek mümkün. On yıl önce Kürtçe eğitim hayal bile edilemiyordu. Bu çok çok önemli bir kazanımdır. Kürtçe tarihte çok kez yasaklanan bir dildi çünkü. Kürtçe dilinde öğrenim veren üniversitelerin olması büyük bir kazanımdır. Diğer bir önemli nokta ise 10 yaşında bir devrim içerisinde dünyaya gelen çocuklardır. Bu çocuklar eşit yaşamla şekilleniyorlar. Kadın özgürlüğünün vazgeçilmez bir temel olmasından dolayı, çocuklarımızın bakış açısı da buna göre şekillenecektir. Bu çocuklar bizim geleceğimiz, bu en büyük değerimizdir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.