Rusya’nın da Jeffrey’i var

Ferda ÇETİN yazdı —

  • 5 Ekim günü gazetecilerle sohbet eden Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, “Amerikalılar, Suriye’nin kuzeyinde yarı devlet işlevlerine sahip olacak bir Kürt özerkliği kurmaya çalışıyorlar Türkleri de itiraz etmeyecek şekilde ikna etmeye çalıştıklarını biliyoruz. Bu durumda mesele sadece Suriye’yle ilgili değil, Kürt sorunu ile ilgilidir, Kürt sorunu bugünleri arattıracak kadar ciddi bir patlak verebilir” diyordu.

ABD Başkanı Trump ve Suriye Temsilcisi James Jeffrey de bir çok kez buna benzer açıklamalar yapmış, Türkiye’nin Suriye ve Rojava’yı işgalini normalleştiren söylemlerde bulunmuşlardı.

ABD ve Rusya’yı ortaklaştıran Kürt karşıtı bu tutumun sebebi ne?

Mevcut durum, etrafı kötülüklerle sarılmış ve tek başına, büyük bir konsorsiyumla mücadele eden Kürt halkının gerçekliğidir. Fakat bu tablo, Kürt halkının zayıf ve güçsüzlüğünü değil; aksine, Ortadoğu’yu yeniden düzenlemek isteyen uluslararası güçlere karşı mücadele eden Kürt Özgürlük Hareketi’nin ne kadar güçlü ve etkili olduğunun göstergesidir.

Küresel güçlerin Ortadoğu politikalarında ağırlıklarının artması ile PKK’nin de Kürdistan’ın dört parçasında ve Ortadoğu’da ağırlığının artması aynı zaman dilimine denk gelmiş, bu çakışma kaçınılmaz bir biçimde iki sistemi karşı karşıya getirmiştir. PKK’nin örgütlülüğü ve mücadelesi olmasaydı eğer, bu büyük karşılaşma da olmayacaktı.

Ortadoğu’daki savaşta küresel güçler, bölgesel-statükocu güçler ve yerel-demokrasi güçleri birbirlerinden farklı mücadele stratejileri ile bu savaşta yer almaktadır. Amaçları ve hedefleri farklı olsa da küresel ve bölgesel-statükocu güçler aynı sistemin ortağı ve paydaşlarıdır.

ABD ve Rusya’nın, Ortadoğu’daki güçlerle keskin bir karşıtlaşmamaya özen göstermeleri, bu stratejik ortaklıkla ilgilidir. Uzun vadeli ve istikrarlı bir güçler dengesi kuramamaları ise, PKK gibi devlet-hükümet dışı “yerel” dinamiklerin gücü ve mücadelesiyle ilgilidir. 

ABD, kendi çıkarları bakımından Ortadoğu’daki statükonun parçalanmasını istemektedir. Bu istem, Ortadoğu’daki baskıcı yönetimlerin egemenliği altındaki toplumların istemi ile örtüşmekte, ABD bugün bu “örtüşmeyi” kendisi için fırsata çevirmek istemektedir. ABD, Ortadoğu’da, güya ezilen toplumların ve sosyal sınıfların değişim arzu ve taleplerine hitap ederek kendisine meşruiyet alanı sağlamaya çalışmaktadır. Bunu yaparken, statükodan kaynaklanan çıkarlarını tehlikeye atmamak için, statükocu güçlerle ilişkilerine de azami özen gösteriyor.

Rusya ise, Batı ile kendisi arasında bir nevi “ön cephe” işlevi gören Ortadoğu statükosunun parçalanmasını istememektedir. Rusya’nın korkusu, bu statükonun parçalanarak ABD ve Avrupa’nın etkisine girmesidir. Bu statüko parçalanır ve Ortadoğu esas olarak ABD ve Avrupa eksenli küresel güçler tarafından dizayn edilirse, Rusya her bakımdan savunmasız kalacaktır.

Rusya Dışişleri Bakanı  Sergey Lavrov’un, “Amerikalılar, Suriye’nin kuzeyinde yarı devlet işlevlerine sahip olacak bir Kürt özerkliği kurmaya çalışıyorlar. Kürt sorunu bugünleri arattıracak kadar ciddi bir patlak verebilir” feryadı, statükonun bozulmasından duyduğu korkunun ifadesidir.

Bölgede etkili olmak isteyen güçler bir taraftan birbirleriyle çatışırken, diğer yandan  işbirliği yapmaktadır. Güçler arasında ittifaklar ve karşı ittifaklar iç içe yürümektedir. Erdoğan ve AKP hükümeti, bu hassas dengenin yarattığı boşluğu fırsata çevirmek istemekte; bu amaçla “Yeni Osmanlıcılık” denemeleri yapmaktadır.

ADB-Rusya, Rusya-Türkiye, ABD-Türkiye, İran-Türkiye ilişkileri de böylesine karmaşık ve kırılgan bir denge üzerinde yürümektedir. Bu nedenle hiç bir güç ihtiyatı elden bırakmamakta, tekrar çalabileceğini hesaplıyarak hiç bir kapıyı dönmemek üzere kapatmamaktadır. Ancak bu ilişki, her an kırılmaya ve yıkılmaya mahkum bir ilişkidir.

Bu karmaşık ve anlaşılması güç ilişkiler yumağında Kürt halkı ne yapmalı nasıl yapmalı?

Yanıtı Rojava’daki aydınlar ve hukukçular Hawar Haber Ajansı’na vermiş; “Rusya ve ABD, Suriye krizinde önemli rol oynuyor. Efrîn’i Rusya, Serêkaniyê ve Girê Spî’yi de ABD sattı. Bu nedenle Suriye halkları tüm saldırılara boyun eğmeden birlik olmalı, sırtını bu güçlere yaslamamalıdır.”

Dolayısıyla KDP zihniyetiyle ve işbirlikçilik yapılarak ABD, Rusya veya Avrupa’ya dayanarak Ortadoğu’da güç olmak, özgürleşmek, statü sahibi olmak bu mücadelenin doğasına terstir.

Yegane yol kendi gücüne güvenerek mücadele etmektir!

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.