Sanat da sevgi de kadında cisimleşmiştir
Dosya Haberleri —

İştar
- Puduhepa‘nın hizmetkarı olduğu Hurri tanrıçası Şauşga/İştar dışa karşı tam bir savaşçı kimlik iken, Hurri edebi metinlerinde müzik ve aşk yönleriyle tavır sergiler. Hedammu adlı Hurri mitinde de yılan Hedammu’yu Müzik ve cinsellikle etkileyip denizden çıkarır. Ki mitsel çözümlemeye göre eylemin mekanı Amanos eteklerindeki kumsaldır. Sanat da sevgi de kadında cisimleşmiştir.
SOYDAN AKAY
a) Puduhepa bir çok mühür baskısında kendini “Kizzuwatna’nın kızı“ olarak tanıtsa da, bazı mühürlerde Lawazantiya İştar’ının/ Şauşga’nın Hizmetkârı“ olarak da tanıtır. Kendini bir “Hititli“ olarak çok sınırlı tanıtır. Daha çok yukarıda saydığımız üç kült merkezle (Kizzuvatna, Kummani, Lawazantiya) kendini tanımlar. Ancak Puduhepa‘nın Lawazantiya’da doğup büyüdüğü, buradaki İştar/Şauşga/ka tapınağında rahibelik yaptığını kaynaklar yeterince belirtmektedir. Lawazantiya adının etimolojisi onun yaşadığı kentin kimliğini daha da aydınlatıcı olmaktadır. Lawa, bildiğimiz kadarıyla Kürtçe‘de rica, minnet, dua, dilek, yakarış gibi anlamlara gelen dinsel bir kelimedir. Zantiya kelimesi ise ikili bir anlama sahiptir. Birinci anlamı Kürtçe'de bilim, bilgi, bilgelik anlamına gelen zan, zanin, zanist, zana kelimelerine göndermede bulunur. Tapınağın Antik Çağlar‘daki çoklu işlevi dikkate alınırsa buralar birer akademiyadır aynı zamanda. Bilim, bilgi merkezidir. Dil, kültür, ekonomi doğumun bilgisi, zanaatçılık, sanat vb. burada öğrenilir, topluma yaydırılır. Neolitik dönemdeki kült alanların/mekanların işlevi de bu temelde olmalıdır. Sümerler‘deki zigguratlar bu dönemden kalma anlayış esas alınarak inşa edilmiştir. Yine Sümerler‘deki İştar tapınak sistemleri de aynı geleneğin devamıdır. Zan/Zantiya kelimesinin ikinci anlamı da bu fikri besleyebilir. Kürtçe‘de Jin, ceni kelimesi Aryancanın öteki Lehçelerinde zan/zen olarak da kadın anlamına gelmektedir. Sözünü ettiğimiz Toros Amanoslar hattından batı Anadolu’ya kadar anacıl kültür oldukça yaygındır. Hititler’den önce Hattilerin anacıl bir topluluk oluşu, Mittanilerin kendilerine “anasoylu “ anlamında Maiteni demeleri, Hurricenin bir lehçesi olan Luvilerin tanrıçasının MA, MAYE, MAYA, MALİYA olması, çok sayıda Hurri prensesinin evlilik yoluyla diğer Krallıklara gitmesi ve son olarak Amazonlar denilen kadın savaşçıların varlıkları dikkate alındığında sadece Lawazantiya değil, çok sayıda yerleşkenin dişil formda olduğu söylenebilir. Daha da önemli bilgi şudur: Alman araştırmacı, Sümerolog Benno Landsberger, kaynaklarda Lawazantiya kentinin yöneticisinin bir kadın olduğundan söz edildiğini öne sürer.(5)
Tanrıçalar...
Kizzuwatna ülkesinin önemli din-kültür merkezi Lawazantiya’ya bu çerçeveden baktığımızda Puduhepa‘nın nasıl bir ortamda yetiştiği önem kazanacaktır. Bu önemi daha da arttıran babasının da aynı yerde bir tapınak görevlisi olmasıdır. Baba Pentipsarri de İştar tapınağında bir rahiptir. Kizzuwatna’da “Purapsi rahipleri“ denilen büyücü, Şaman erkekler sınıfı var. Büyük olasılıkla Purapsi Kürtçe'deki “porsipi“ yani ak saçlı, bilge kişilere denk gelmektedir. Kaynaklar Lawazantiya, Puduhepa, Pentipsarri isimlerinin öz be öz öz Hurrice oldukları konusunda hemfikirdir. Lawazantiya’nın bugünkü Maraş-Elbistan sınırları içinde gösterilmesi de kültürel açıdan tartışmaya yer bırakmamaktadır. Puduhepa ismi Hurrice olmakla birlikte Pu.du hecelerinin tam olarak ne anlama geldiği bilinmemektedir. Ancak Puduhepa‘nın bir tanrıça ismini taşıması önemlidir. İsimdeki “Hepa“ Hurri güneş tanrıçası Hepat’tan ileri gelmektedir. Tanrıça Hepat’ın kızı, gözü, gülüşü, eli-ayağı, ışığı vb. çok sayıda anlama gelebilir. Bunun da Hurri kültüründe bir gelenek olduğunu görmekteyiz. Mitanni saraylarında da çok sayıda prensesin “Hepat” adını taşıması çarpıcıdır. Paduhepa, Kiluhepa, Kemruşhepa, Taduhepa vb. Başka tanrıça isimlerini taşıyan Hurri kadınları da vardır.
Tanrı-tanrıça adları taşımak irdelenmesi gereken bir konudur. Ama burada Pudu-Hepa’nın Hepat’ı üzerinde durabiliriz. Hepat özellikle M.Ö 2 bin'de öne çıkan Hurri güneş tanrıçasıdır. Orta-Batı Toroslar, Amanoslar hattında Hepat’a rastlamaktayız. Bugün “Kuzey Suriye“ olarak adlandırılan Rojava‘dan Kuzey Kürdistan’ın buraya yakın yörelerinde tapınılan bir tanrıçadır. Şamuta, Kummani, Huma/Hama, Uda, Waşudawanda, Apaisna, Hattuşa, Şulupase, Katape, Alalah, Halap (Halep), Tarhuntaşşa, Lawazantiya kentlerinde tapınakları bulunmaktadır. “Halpa’dan gelen (6)“ anlamında tanrıça Hepat denilmesi onun kült merkezinin bugünkü Halfeti‘de (Halpatu) olduğunu gösterir. Eşi fırtına ve bereket tanrısı Teşup Urartular zamanındaki en etkili figür olarak Hurri ikonografisinde rol oynamaktadır.
Mezopotamya’daki tanrıçalar
Hepat Kürtçe'deki Xebat (Khebat) olarak da okunabilir. Bu durumda çalışkanlığı, çalışmayı simgeliyor olabilir. Güneş tanrıçası iki öküz tarafından çekilen arabası, onun sürekli doğayı, evreni ışıklarıyla aydınlatması çalışkanlığına yorulabilir. Bazı kaynaklarda Hebe, Hebat olarak geçer ve Grekçe de genç, gençlik anlamına geldiği belirtilir. Bu anlam ise bizi Gılgameş Destanı’ndaki güneş tanrıçasının hizmetkarı Siduri‘ye götürür. Siduri Hurrice “genç kadın” demektir. Neolitikten kalma tanrıça kültü gereği kadınlar kendilerini tanrıçaların hizmetkarı olarak görürler. Hitit İmparatorluğu’nun yıkılmasından sonra Kürdistan ağırlıklı gelişen Geç Hitit beyliklerinde tanrıça Hepat karşımıza Kubaba (Kibele) olarak çıkar. Frig tanrıçası Kibele’ye dönüştüğünde artık tanrıçanın hizmetkarları kadınlar değil erkek rahiplerdir. Diğer yandan Hepat’ın çocuklarından birinin (Şarruma) tanrıça İnanna’nın çocuklarından Şara ile aynı adı taşıması Mezopotamya’daki tanrıça dönüşümlerinin bir tezahürüdür.
Sanat kadında cisimleşmiştir
Hepat ismini taşıyan kraliçenin İştar/Şauşga tapınağının rahibesi olması katmanlı kadın kültürüne delalettir. İştar kültü Yukarı Mezopotamya’nın en eski tanrıça kültü olup Tell Xalaf yerleşkelerinden olan Ninova (Musul civarı), Nuzi (Kerkük tarafları) ve tüm dağlık bölgelerden Anadolu’ya, Arabistan‘a, kısacası tüm verimli Hilal’de en etkin rolü oynamaktadır. Simge olarak bilim, bilgi, tıp-şifa, büyü (din) gibi kültürel geleneği anlatır. Zaten onun Sümerlerle birlikte İnanna biçiminde uygarlık sistemiyle çatışması, sonradan da aşk ve savaş tanrıçası sıfatlarından sadece aşk, cinsellik kimliği ile öne çıkması en çok bilinen yanlarıdır. Ama Puduhepa‘nın hizmetkarı olduğu Hurri tanrıçası Şauşga/İştar dışa karşı tam bir savaşçı kimlik iken, Hurri edebi metinlerinde müzik ve aşk yönleriyle tavır sergiler. Hedammu adlı Hurri mitinde de yılan Hedammu’yu müzik ve cinsellikle etkileyip denizden çıkarır. Ki mitsel çözümlemeye göre eylemin mekanı Amanos eteklerindeki kumsaldır. Fakat aynı tanrıça bir başka Hurri destanı Ullikummi’de bir türlü dev yaratığı etkileyememektedir. Çünkü Ullikummi ruhsal manada kör ve sağırdır. Sanat da sevgi de kadında cisimleşmiştir.
Kizzuwatna ile ittifak
Yine de tanrıça Şauşga’nın/İştar’ın gerçek karakteri Hurri kadını Puduhepa‘da kendini gerçekleştirir. Puduhepa‘nın bilim, tıp, diplomasi alanlarındaki yönetici özellikleri hizmet ettiği tapınağın gücünü gösterir. Tam da burada yazımızın tarihsel boyutuna geçebiliriz tekrardan. Mısır ve Hitit imparatorluğu Mitannilerin Vassal konumuna düşmesiyle M.Ö 1274’te Kadeş’te (Suriye) karşı karşıya gelirler. Kadeş Savaşı’nda Hitit cephesinde iki komutan vardır. Bunlardan biri 3. Hattuşili, diğeri de kardeşi 2. Muvattali’dir. Muvattalli hem kral hem de komutandır. Biri Hititlerdeki “Aşağı Ülke“nin, diğeri de “Yukarı Ülke“nin sorumlusudurlar. Büyük olasılıkla Kizzuwatna ile ittifak içinde olan Hititli komutanlar savaşta kendilerine başarı getirsin diye Lawazantiya’daki Şauşga/İştar Tapınağı’na adak sunmuş olabilirler. Mısır’la Kadeş‘te giriştikleri savaşta galip gelmeseler de topraklarını belli oranda genişletmiş olarak dönerler. İki kardeş dönüşte ayrı yolları kullanarak Hitit ülkesine dönecektirler. Hattuşa merkezli Yukarı Ülke’nin (Pala, Kaşkaları da içine alan) sorumlusu olan Hattuşili Hakpis’e, Muvattali ise Tarhundaşşa merkezli (Konya-İkkuwaniya, Karaman, Kizzuwatna’ya bitişik) Aşağı Ülke’ye doğru yola koyulur. Ancak Muvatalli Amanosları aştıktan sonra büyük ihtimalle bir komplo ile öldürülür. Hattuşili ise Hakpis’e ulaşmak üzere öncelikli olarak Puduhepa‘nın memleketi Lawazantiya’ya uğrar. Burada Şauşga/İştar’a sunularda bulunup dua eder, şükranlarını sunar.
Evlilikler...
Hattuşili’nin Hurri kızı, tapınak rahibesi Puduhepa ile tanışması bu vesileyle olur. Kaynaklara göre kendisi 35-40 yaş aralığındayken Puduhepa 15 yaşındadır. Kimi araştırmacılar Hattuşili’yi Lawazantiya’ya çekenin tapınak mı yoksa Puduhepa mı olduğu sorusunu sorarlarken farkında olmadan işi magazinleştirirler. Kizzuwatna ülkesinin Hititler açısından manevi bir yer olduğunu, Hurri kültürünün, kadın kişiliğinin çağa damga vurduğunu, güçlü kültürle evlilik yolu ile bağ kurulmaya çalışıldığını vurgulamıştık. Dolayısıyla ilişki de aşk da olsa kültürel etkiyledir. Hattuşili’nin annesi de Hurri boylarından biri olan Kassitlerin kraliçelerindendir. “Özürler-Apologies“ adlı oto biyografik anlatısında Hattuşili geceleyin Lawazantiya’da konakladığını rüyasında kendisine görünen tanrıça İştar’ın Puduhepa ile evlenmesini istediğini öne sürer. Benzer rüya ve talep Puduhepa tarafından da dile getirilir. Dönemin diliyle söyleyecek olursak tanrıça onlara "karı-koca sevgisi" verir. Lawazantiya’da tanrıça Şauşga/İştar huzurunda evlenen çift Hattuşili’nin yöneticisi olduğu Hakpis’e geçerler. A. Ünal Puduhepa‘nın bir süreliğine “Hakpis kraliçesi“ olarak anıldığını belirtir. Kayseri-Develi yakınlarındaki Fraktin Kaya Anıtı da bu evliliklerinin anısına yaptırılmıştır.
Eşbaşkanlık sistemi!
Araştırmalar Hattuşili’nin önce kardeşi Muvatalli sonra da yeğeni Urhiteşup’la taht kavgasına girdiğini öne sürer. Urhiteşup’u devirerek Yukarı Ülke ile Aşağı Ülke’nin tamamında krallığını ilan ettiğinde yanında Puduhepa vardır. 15 yaşında Hitit kraliçesi olarak saraya yerleşen Puduhepa Hititlerde gelenek olan Tawananna (ana kraliçe) statüsünü pek de kabullenmişe benzemiyor. Çünkü Hitit saraylarında erkek kral (Tabarna/Labarna) yanında güçlü kadın kraliçeler geleneği olsa da Puduhepa dışında başka güçlü kadın figürlerine pek rastlamayız. Bunda Puduhepa‘nın saraya gelen ilk rahibe olması etkili olabilir. Kendisinden önce Hitit saraylarına gelen Hurri kadınlarından farkı da bu noktada olabilir. İster istemez bu konu Lawazantiya’nın entellektüel ve politik kimliğine dikkatimizi çeker. Dolayısıyla görünüşte bir “karı-koca” ilişkisi gibi sunulan Puduhepa-Hattuşili ilişkisinde Lawazantiya kentinin kadın yönetici kültürü belirleyici olmaktadır. Sonraki bölümlerde de göreceğimiz üzere yönetim pratiği günümüzdeki eşbaşkanlık (Hevserokati) sistemine de işaret etmektedir.
Kadın yöneticiler
Tarihte ve mitolojide karşımıza çıkan kral-kraliçe çiftlerinde süreç hep kadının aleyhine işlemiş, kadın, silik bir konuma düşmüş ya da eşi öldüğünde ön plana çıkmaktadır. Kleopatra, Semiramis, Tomris, Zenobia, Saba kraliçesi Belkıs, Gülnar Hatun, Hurrem (Horrem binti qade ) gibi çok sayıda tarihe damga vurmuş kadın yöneticiler bulunmaktadır. Bizans’ta Hitit- Hurri uygarlık esinlemesi olan August (imparator) ve Augusta (imparatoriçe) gibi iktidar kurumsallaşmaları mevcuttur. Galla Palacidia (M.S 388/89) ikinci eşi 3. Constantius’un eş-imparatoru olup kral öldükten sonra Roma krallığının Augusta’sı olarak ülkeyi yönetir (M.S 423-450 arası). Palacidia’nın kaderi biraz da Nefertiti Kleopatra’nınkiyle benzerdir. Palacidia henüz iki yaşındayken babası Hristiyanlığı Roma İmparatorluğu’nun resmi dini ilan eder. Vizigotlar Roma‘yı işgal edince önderleri Athaulf ile barış antlaşması yapmak üzere evlenir. Kleopatra’nın Mısır‘ı ve Doğu’yu savunmasında yaptığı taktiğe benziyor. Hükümdar olunca da kendi adına para bastırır, ünlü Theodosius yasalarının (Codet Theodosianu) çıkartılmasında rol oynar. Bir Ortodoks olmasına rağmen “sapkın“ denilen Aryanizm mezhebine sempati duyar, çok sayıda dini yapı ve ticari limanlar yaptırır. Bu yönleriyle hem Nefertiti hem de Puduhepa’dır. Bu gelenek Roma İmparatorluğu’ndan Osmanlı’ya geçer. Osmanlı imparatorluğu geleneksel Türkmen kadını kimliğini asimile ederek cariyelik ve “harem“ sistemini geliştirir. Tawaranno ve Augusta “valide sultan”a dönüştürülür. Aslında “harem“ geleneği de dönüşüm geçirmiş bir sistemdir. Kadın tapınakları zamanla uygarlık içinde özelleştirilir. Mesela Bizans’ta gynaikeia adlı bir kurum var. Burası kadınlara ayrılmış bir bölümdür. Ancak bu kurum Puduhepa‘nın içerisinde büyüdüğü entellektüel-ahlaki bir akademi anlamında bir işlevselliğe sahip olmayıp tamamiyle cariyelik amaçlıdır. Bu yapı Büyük Ayasofya kilisesinde de mevcut olup rahibelere ayrılmıştır. Dolayısıyla köken olarak çok eski bir kültürün, kadın kültürünün izlerini taşımaktadır. Puduhepa örneği incelenirken farkını anlayabilmemiz bu tarihsel gerçekliklere de bakmamızı gerekli kılar.
* * *
Eş alma!
Puduhepa siyasal, sosyal, hukuki, ekonomik vb. tüm alanlarda Hitit Dünyası’na ve dönemin dünya sistemine etkide bulunmuş bir kadındır. Bütün yaptığı işlerde kendi kimliğini özenle belirtir. Mühürlerde-imzalarda Kummanni, Kizzuwatna ve Lawazantiya’nın kızı olarak kendini adlandırır. Çağa damgasını vuran modernitenin bir ismi olarak yaptığı vurgular önemlidir. Burada bir üstünlük taslamıyor. Tam aksine, gittiği Hitit ülkesinin tanrı ve tanrıçalarına ibadet edip onlara saygı göstermektedir. Hititlerde bu temelde o da bir “Tavananno“ olarak saygı görür. Hattuşili’nin ölen eşinden kalma çocuklarını ve kendi çocuklarını birer prens ve prenses olarak eğitir. Kendindeki bilgi ve birikimi hem çocuklarına hem de topluma aktarır. Saray onun için bir akademidir. 3. Hattuşili’nin eşinden olma oğlu 4. Tuthaliya’yı (1237-1209) eğitip yönetime ortak eder. Firavun 2. Ramses‘e yazdığı bir mektupta “saraya geldiğimde (…) bulduğum prensesler benim ellerimde doğurdular ve ben onları (büyüttüm). Önceden doğmuş olarak bulduklarımı da (büyüttüm ) ve onları Ordu Komutanı yaptım” der (7). Kendi doğurdukları da bunlara dahildir. İlerleyen yıllarda öz kızlarından Kiluşhepa’yı İşuwa (Elazığ) memleketi beylerinden Alissaruma ile, öteki kızı Gassulawiya’yı Ammunu kralı Bentisina ile evlendirir. Gerçekleştirdiği en büyük siyasi evlilik ise Mısır kralı 2. Ramses ile evlendirdiği kızlarıdır. Muhibe Darga’ya göre bu kızlardan birinin adı Şauşganu’dur(8). Şauşganu’nun ismi Mısır geleneği gereği Manefrure ya da Maharnefrure (tam yazılımı: Maat Hor-Nefrure= Ra’nın Güzelliği Gerçektir) olarak değiştirilir. Belgelere göre Mısır kraliçesi ona mektup yazarak eşinin öldüğünü, oğullarından birini kendisine eş olarak gönderilmesini talep eder. Bütün bu evlilik ilişkilerinin sadece dostluk, barış, sadakat amaçlı mı yapıldığı hususu tartışmalıdır. Bu boyutlar göz ardı edilemese de prenseslerin gittikleri yerde kraliçe olmaları dikkat çekmektedir. Mısırlılar dışarıya hiçbir şekilde kız vermemektedir. Mısırlı eşler karşısında saraya giden prensesler ikinci konumdadır. Bu prensibi Mitannili Nefertiti aşar. Ancak Kuduhepa bu hususta bir strateji gütmüş gibidir. Kadınlar yoluyla öteki krallıklara adeta kültür ihraç etmektedir. Krallıkları kendine bağlama güdüsü ikinci planda gözükmektedir. Bu konuyu Hitit kralları gözetir. Yendiği krallığı sadakate zorlamak için kendi kızlarından birini verir ve karşıdan da bir eş alır. Yine de dışarıdan eş alma konusunda ağırlığı Hurri kadınlarına verirler. Bunda Hurri kültür ve geleneğinin çağa damgasını vurması etkili olmuş gibidir. Örneğin bu çağda yaşanan savaşlarda kadınların ganimet olarak alınması ya da yenilgiye uğrayanların eşleriyle evlenilmesi meselesine pek rastlamamaktayız. Bu gelenek Grek kahramanlık destanlarında sıkça karşımıza çıkar. Öldürdükleri rakibinin eşini, kızlarını ganimet olarak almak bir “kahramanlık“ olarak sunulur.
* Devam edecek...