Şara, anlaşmayı uygulamaktan kaçıyor
Dünya Haberleri —

Ebu Ömer El İdlibi
Kuzey Demokratik Güçleri Komutanı ve QSD Genel Komutanlığı Üyesi Ebu Ömer El İdlibi ile 10 Mart Anlaşması'nı, QSD’nin Suriye ordusuna entegrasyonunu ve HTŞ’nin geleceğini konuştuk
- 10 Mart Anlaşması hükümlerinin uygulanması için Şam'daki geçici hükümetin samimi bir irade göstermesi gerekir. Çünkü bu anlaşma, Şam’daki merkezi otoritenin daha güçlü olması için yapılmadı. Şam’ın ulusal sorumluluğunu yerine getirmesini bekliyoruz.
- Geçici hükümet, Süveyda ve Suriye’de yaşananlardan dikkatleri başka yönlere çekmek için QSD’ye saldırıyor. Bizim güçlerin saldırdığını iddia ediyor. Ancak aksine kendileri anlaşmanın uygulanmasını geciktirmek için bu yöntemlere başvuruyor.
- Sahadaki gerçekler Suriye halkı için onurlu ve adil bir gelecek inşa etmek için olumsuz. Şam, şu anda seçim hazırlığı yapıyor. Ancak seçimlerin yapılması için güvenlik ve istikrar ortamı yok. Seçimler, Şara’nın iktidarını garantiye almaya yönelik bir plan diyebiliriz.
FELEKXAN SERHAT
Heyet Tehrir El Şam’ın (HTŞ) Aralık 2024’te Beşar Esad rejimini devirmesiyle birlikte Suriye, yeni bir krizin içine sürüklendi. Demokrasi, özgürlük ve eşitlik vaatleriyle kendini cumhurbaşkanı olarak atayan HTŞ lideri Ahmed El Şara (Colani), sadece iktidarını sağlamlaştırmak ve Suriye’deki çoğulculuğu yok etmek için çalışıyor. Aleviler, Dürziler, Hristiyanların katledilmesi, Kürtlere yönelik saldırıların sürmesi tanık olduğumuz pratiklerinden.
Kuzey Demokratik Güçleri Komutanı Ebu Ömer El İdlibi, Şam’daki geçici hükümetin HTŞ içindeki radikal “din adamları” tarafından gizlice yönetildiğine dikkat çekerek, “HTŞ, Baas rejiminin ideolojisine göre hareket ediyor. Sahada olanlar ideolojik yapısını yansıtıyor” dedi.
Sorunları çözmekten kaçan HTŞ rejimi, aynı zamanda 10 Mart’ta Demokratik Suriye Güçleri (QSD) Genel Komutanı Mazlum Ebdî ve El Şara, arasında imzalan anlaşmayı yerine getirmemek için Türkiye'nin de baskısıyla Paris'teki toplantıdan kaçıyor, katılmıyor. El İdlibi, “Suriye hükümetinin ulusal sorumluluğunu yerine getirmesini bekliyoruz” vurgusunu yaptı.
Kuzey Demokratik Güçleri Komutanı ve QSD Genel Komutanlığı Üyesi Ebu Ömer El İdlibi, QSD’ye yönelik saldırıları ve Suriye ordusuna entegrasyonunu, 10 Mart Anlaşması'nı ve HTŞ’nin politikalarını gazetemize anlattı.
10 Mart’ta QSD ve Şam’daki geçici hükümet arasında mutabakat imzalandı. Beş ay geçmesine rağmen anlaşma maddeleri uygulanmaya konulmuyor ve süreç ağır ilerliyor. Anlaşma neden uygulanmıyor, kim engelliyor?
10 Mart Mutabakatı, yeni Suriye’nin temelini oluşturan önemli bir anlaşmadır. Anlaşma sadece askeri nitelikte değil. Zorlu kriz yıllarının ardından, tüm halkın geleceğini kapsayan bir anlaşmadır. Ancak anlaşma hükümlerinin uygulanması için Şam'daki geçici hükümetin samimi bir irade göstermesi gerekir. Çünkü anlaşma tüm Suriyeliler için yapıldı, Şam’daki merkezi otoritenin daha güçlü olması için değil.
Anlaşmanın pratiğe geçilmemesi tek partili bir devletin kurulmasına yol açacaktır. Bu nedenle, geçici hükümet, anlaşma hükümlerini uygulamak için şeffaf ve özenli bir şekilde çalışmalıdır. Bu da uygulamanın kolaylık ve güvenilirlikle gerçekleştirilmesini sağlayacak, mevcut engelleri ortadan kaldıracaktır.
Önümüzdeki günlerde Paris’te görüşme yapılması beklenirken, Şam geçici hükümetinin toplantıya katılmayacağı belirtiliyor…
Şam geçici hükümeti, Suriye’deki durumun karmaşıklığı, güvenlik, istikrarı sağlamak ve hızlı hareket etme ihtiyacının farkında olmalı. Biz ise başından beri, anlaşma şartlarını uygulamaya hazır olduğumuzu açıkça belirttik. Kısacası Suriye hükümetinin ulusal sorumluluğunu yerine getirmesini bekliyoruz.
Şam ordusu Aleviler, Dürziler ve Hristiyanlara yönelik katliamlar gerçekleştirdi. Geçici Cumhurbaşkanı Ahmed El Şara, katliamları ‘disiplinsiz grupların’ gerçekleştirdiğini açıkladı ve failleri yargılamak için şeffaf bir süreç yürütmüyor. ‘Disiplinsiz gruplar’ kimlerdir? Şara, bu grupları neden kontrol edemiyor?
Şam hükümetine bağlı askeri grupların Alevilere ve Dürzilere karşı gerçekleştiği ihlaller, askeri grupların Suriye Savunma Bakanlığı'na entegre edilmesi sürecinde atılan samimiyetsiz adımların sonucuydu. Bu süreç acele bir şekilde gerçekleştirildi. Çünkü gerçek ulusal aidiyeti bilinmeyen unsurlar da bu sürece dâhil edildi. Dolayısıyla aşırı radikal ve terörist ideolojiye sahip unsurlar bir araya geldi. Dünya, meydana gelen terörist suçlar aracılığıyla buna tanık oldu. Yani sorun, “ihlaller” ve “disiplinsiz gruplar” söylemlerinden daha büyük bir boyutta. Bu, aşırıcı ideolojiyle ilgilidir. Bu teröristler Suriye krizi sırasında da suç işliyorlardı. Bunlar hem yabancı cihatçılar hem de Suriyelilerdi. Bu nedenle geçici cumhurbaşkanı Ahmed El Şara’nın yasayı ihlal eden ve suç işleyenlerin hesap vereceği yönünde tekrar tekrar verdiği sözlere rağmen, mesele onun kontrolünden çıkmıştır. Son zamanlarda tanık olduklarımızdan hareketle şunu söyleyebilirim: 10 Mart Anlaşması halkımız ve ülkemiz için tek ve son umuttur.
Şam ordusu, geçtiğimiz hafta Dêr Hafir ve Minbic’de QSD noktalarına saldırdı. QSD, ateşkesten bu yana kendilerine yönelik 22 saldırının düzenlendiğini duyurdu. Ateşkes neden ihlal ediliyor, sahada neler yaşanıyor?
Geçici hükümet ve ülkenin kuzey kesinlerimde Türk devletiyle bağlantılı gruplar, Süveyda ve genel olarak Suriye’de olanlardan dikkatleri başka yönlere çekmek için girişimlerde bulunuyorlar. Şam, bizim güçlerin saldırdığını iddia ediyor. Aksine kendileri 10 Mart Anlaşması'nın uygulanmasını geciktirmek için bu tür araçlara başvuruyor.
QSD’ye yönelik provakatif saldırılar sürerken, Suriye ordusuna entegrasyon gündemin en sıcak konusu. Entegrasyon süreci nasıl olacak?
Öncelikle şunu belirtmemiz gerekiyor. Entegrasyon; geçici hükümet tarafından yanlış yorumlanan bir terimdir. Suriye Savunma Bakanlığı'nın aylar önce birleştirdiği askeri grupları yönetemediğine ve hesap soramadığına tanık olduk. Entegrasyon bu değildir. Gerçek ve doğru entegrasyon, ülkedeki ihtiyaçlar ve gereklilikler doğrultusunda çeşitli görev ve sorumluluklara sahip disiplinli ve profesyonel askeri oluşumlar içinde, ulusal hedefleri ve vizyonu olan gerçek bir Suriye ordusu oluşturmayı amaçlamaktadır. Yani sağlam bir askeri yapıdır.
QSD, bahsettiğiniz sağlam askeri yapının nadir örneklerinden. Farklı halklar örgütlenmesini oluşturarak QSD çatısı altında askeri faaliyet yürütüyor. Kuzey Demokratik Güçleri de bunlardan biri. Ancak Türk basını sık sık “Araplar QSD’yi istemiyor” iddialarını gündeme getiriyor. Bu iddialar için neler söylemek istersiniz?
QSD, tüm halkları ve inançları temsil eden bir ordudur. Bu da görevlerimizi başarıyla yerine getirmemizin, halkın desteğini ve dayanışmasını kazanmamızın nedenidir. Güçlerimiz, insanlık tarihinin en tehlikeli terör örgütü DAİŞ’i ortadan kaldırdı. Ayrıca tüm terör örgütleri ve hücreleriyle mücadele etti, ediyor. Fedakârlıkları ve emekleriyle, sadece Suriye’yi değil dünyayı da savundu. Tüm dünya bu gerçeği kabul ediyor. Öte yandan görevimiz sadece askeri değildir. Halkın güvenlik ve özgürlük içinde yaşadığı, Suriye'nin yeniden inşası ve ilerlemesi sürecine katkıda bulunan istikrarlı, güvenli ve demokratik bir toplum inşa etmek için ulusal, demokratik bir vizyona sahiptir. QSD; tüm halkların dâhil olduğu bir ulusal projedir. Suriye'yi tüm sosyal, ekonomik ve siyasi boyutlarıyla koruyan ve inşa eden bir projedir. Söz konusu iddialar yılladır başardıklarımız ve elde ettiğimiz kazanımlarımıza yönelik bir medya savaşıdır.
Suriye'nin geleceğini nasıl görüyorsunuz? HTŞ, halka onurlu ve adil bir gelecek vaat ediyor mu?
Şu anda, sahadaki gerçekler Suriye halkı için onurlu ve adil bir gelecek inşa etmek için olumsuz ve güvenilmez. Ne yazık ki, geçici cumhurbaşkanı Ahmed El-Şara ve hükümet yetkililerinin tüm vaatlerine rağmen, iktidar hala Suriye devletinin değil, Heyet Tehrir El Şam’ın ideolojisine göre hareket ediyor. Bu hükümet, HTŞ içinde aşırı radikal “din adamları” tarafından gizlice yönetilmektedir. Dolayısıyla 8 Aralık 2024’ten bu yana yeni yönetimin ortaya çıkardığı tek şey HTŞ’nin ideolojik yapısını yansıtıyor. Böyle devam ederse halk, bu trajik ve tehlikeli gerçekliğin esiri olmaya devam edecek.
HTŞ, tam da bu belirsizliğin içinde genel seçimlere gitmeye hazırlanıyor. Üstelik eksik seçmen listesi, halkların ve kadınların eşit temsiliyeti, seçimlerin yapılacağı güvenlik ortamı yokken…
Geçici hükümet, Baas rejiminin aynı politikalarını sürdürmeye devam ediyor. Şu anda seçimler için hazırlık yapılıyor. Fakat tüm halkları ve inançları temsil eden bir seçim süreci yok, bunun yanı sıra hem ülke içinde hem de dünyanın dört bir yanına göçertilmiş milyonlarca mülteci var. Bunların oy kullanma hakkı ne olacak belli değil. Seçimlerin yapılması için güvenlik ve istikrar ortamı yok. Dahası siyasi partiler yasaklı, siyasi partiler yasası çıkarılmamış ve “demokrasi” kavramı tanınmıyor bile. Şara veya hükümet yetkililerinin konuşmalarında bu kavramdan bahsetmesi dahi yasak. Dolayısıyla seçimler, Şara’nın iktidarını garantiye almaya yönelik bir plan diyebiliriz. Bu da halk arasındaki bölünmelerin ve gerilimin artmasını beraberinde getirir. Çözüme giden yol da böylece engellenir ve bunun sonuçları felaket olur. Baas rejimini deviren halkımız, kendilerinin ve çocuklarının geleceğini savunma gücüne sahip; yaşananlara uzun süre sessiz kalamaz. Bugünü ve geleceği inşa etmede son sözü ancak halk söyler.
* * *
Fidan Şam’a gitti, HTŞ görüşmeden çekildi
QSD ve Şam’daki geçici hükümet, 10 Mart Anlaşması'nın uygulanmasını görüşmek üzere önümüzdeki günlerde Paris’te Fransa ve ABD’nin arabuluculuğunda toplanacaktı. Ancak daha önce Temmuz ayında yapılması planlanan toplantıya “hazır olmadığını” ileri sürerek katılmayan HTŞ rejimi bu kez, Cuma günü Hesekê’de düzenlenen “Halkların Ortak Tutumu” konferansını gerekçe göstererek katılmama kararı aldı. Kararın, Türk Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Şam’da İngiltere Ulusal Güvenlik Danışmanı Jonathan Powell ve Ahmed El Şara ile görüşmesinin ardından alınması dikkat çekiyor. Farklı dinî ve etnik grupların temsilcilerinden yaklaşık 500 kişinin katılımıyla düzenlenen konferansı, “Suriye sorunlarını dış müdahaleyi teşvik etme ve yaptırımları yeniden uygulama girişimi” olarak nitelendirdi. Özerk Yönetim’i “anlaşmayı ihlal etmekle” suçladı.
PYD Eşbaşkanlık Konseyi Üyesi Salih Müslim, HTŞ’nin görüşmelerden çekilmesini, “Hesekê’de yapılan toplantı, Suriyelileri birleştirmeyi hedefleyen anlaşmanın özünü oluşturuyor. Hükümetin yanıtı, 10 Mart Anlaşması’ndaki sorumluluklarından kaçmaya çalışan anlamsız bir tepkidir” sözleriyle eleştirdi.
* * *
Tedbirimizi alacağız
QSD, son günlerde Dêrazor, Dêr Hafir, Tişrîn Barajı ve Til Temir bölgeleri ile Halep’in Şêxmeqsûd ve Eşrefiyê mahallelerinde yaşanan saldırılara dikkat çekti. Türk devletine bağlı çete gruplarının ve Şam ordusunun, 22’den fazla kez ağır silah ve kara saldırısı düzenlediğini bildirdi.
Şêxmeqsûd ve Eşrefiyê’ye yönelik saldırıların 1 Nisan’da imzalanan anlaşmaya aykırı olduğuna dikkat çeken QSD, Dêrazor’da 11’den fazla sivilin yaralandığı saldırının amacının ise Fırat Nehri’ni geçmek olduğunu belirtti.
Saldırılara rağmen soğuk kanlılıklarını koruduklarının altını çizen QSD, saldırıların devam etmesinin güveni zedelediğini, anlaşmayı başarısızlığa sürüklediğini ve savaş atmosferini yeniden canlandırdığını vurguladı. “Güvenli bir Suriye için diyaloğa açığız, halkımızın güvenliği ve haklarını korumak için her türlü önlemi almaya hazırız” diyen QSD, uluslararası kurumlara harekete geçme çağrısı yaptı.













