Sarım Havzası'nda 4. göç planı
Toplum/Yaşam Haberleri —
- “İlk göç ettirme 1903 yılında oldu. O tarihte havzada yaşayanlar komple göç ettirildi. İkinci göç ise Şeyh Said isyanı sonrasında yaşandı. 1990'lı yıllarda köylerin boşaltılması ile üçüncü göç politikası sürdü. Yeni baraj projesiyle insanlar dördüncü kez göç etmek zorunda kalacak.”
MUSTAFA DOĞAN/AMED
Erzurum 2. İdare Mahkemesi, Sarım Havzası’nda yapılmak istenen HES için verilen ‘ÇED Olumlu’ kararına karşı açılan iptal davasında keşif yapılmasına karar verdi. Avukat Ahmet İnan, “HES ile dördüncü kez bu bölge boşaltılmış olacak. Baraj yapılırsa tüm ekoloji değişecek ve tüm bölge sular altında kalacak” uyarısında bulundu.
Silvan Elektrik şirketi tarafından Dicle Havzası’nda, Bingöl’ün Genç İlçesi ve Amed'in Lice-Kulp İlçesi sınırlarındaki Sarım Havzası’nda Sarım Çayı ile yan kolları üzerinde Birsu adıyla Hidroelektrik Santrali (HES) kurulup işletilmesi planlanıyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının, tarihi, kültürel ve doğa harikasına sahip olan bölgede HES kurulmasına bir engel olmadığı yönünde Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporuna karşı bölgede yaşayan Mehmet Özdemir, Kamil Gündoğan, Mustafa Ozan ve Emin Turhallı adlı köylüler adına avukatlar Ahmet İnan ve Barış Yıldırım Erzurum 2. İdare Mahkemesi'ne olumlu ÇED kararının iptali ve yürütmenin durdurulması için dava açtı. Mahkeme, köylülerin itirazını değerlendirerek Sarım Havzası'nda yeniden keşif yapılması için hidrobiyoloji, ekoloji/biyoloji, peyzaj mimarlığı, jeoloji, jeofizik, orman, ziraat, maden mühendisliği, şehir planlama uzmanlık alanlarından birer, çevre mühendisliği uzmanlık alanından da iki kişiden olmak üzere 11 kişilik bilirkişi oluşturulmasına karar verdi.
Tarihi yerleşim bölgesi
Amed Barosu Çevre Kent Komisyonu Genel Sekreteri Avukat Ahmet İnan, dava süreci devam etmesine rağmen tahribatın devam ettiğini ve yürütmeyi durdurma kararı çıkmadan bunun engellenemeyeceğini söyledi. Sarım Havzası'nın muazzam habitatının yanı sıra tarihsel bir öneme de sahip olduğunu kaydeden İnan, "Burası çok eski bir yerleşim bölgesi. Ağırlıkta Osmanlı döneminde Ermeniler yaşıyordu. İlk göç ettirme 1903 yılında oldu. O tarihte bu havzada yaşayanlar komple göç ettirildi. İkinci göç ise Şeyh Said isyanı sonrasında yaşandı. 1990'lı yıllarda köylerin boşaltılması ile üçüncü kez göç ettirme politikası devam etti. Bu barajın yapılması halinde yöre insanı dördüncü kez göç etmek zorunda kalacak. Bu havzada yapılan arıcılık ile üretilen bal Avrupa'ya ihraç ediliyor. Hayvancılık yapılıyor. Baraj yapılması halinde geçim kaynakları yok olacak insanlar mecburen göç etmek zorunda kalacaklar" dedi.
Barolar ekoloji konusunda çok zayıf
Kurdistan'da ekoloji konusunda önemli bir boşluk olduğunu, baroların bu konuda çok zayıf kaldığını, devletin de kamusal ve hukuksal tepki görmeyince ihlallerin arttığını belirten Avukat Ahmet İnan, "Bugün Geliyê Godernê de, Cudi’de ağaç keserken bu boşluktan yararlanılıyor” dedi. Diyarbakır Barosu’nun insan hakları, işkenceyi önleme, kadın hakları vs konusunda öne çıksa da ekoloji konusunda zayıf olduğunun altını çizen İnan, “Bir boşluk var. Sarım Havzası'nda HES'in hayata geçirilmesi için ÇED kararı çıkması lazımdı. Olumlu karar çıkınca iptal davası açtık” diye belirtti. “Genç-Lice-Kulp üçgeninde müthiş bir doğaya sahip olan, telefonun bile çekmediği bakir bir alan. Şimdi burayı bitirmek istiyorlar” diyen İnan, orada yaşayan köylülerin “Gelip bu bakir alanda dinamit patlatarak santral kuracaklar. Yüksek gerilimli elektrik hatları çekecekler. Biz bunu istemiyoruz” diyerek tepki gösterdiklerini söyledi.
‘Hukukçu ağı’ oluşturulmalı
"Kurdistan'da çevre katliamlarına karşı tepki oluşturabilecek bir hukukçu ağı oluşturabilirsek bu muazzam olur" diyen İnan, bu ağın eksikliği hakkında şu örneği veriyor: "Örneğin Siirt Barosu ekoloji ile ilgili, çevre hukuku ile ilgili eğitim vermek istiyor. Ama ekoloji ve çevre konusunda eğitim verecek hukukçu yok. İzmir'den gelen bir grup bu konuda eğitim veriyor."
Ekoloji ve çevreye duyarlılık konusunda Kurdistan'da boşluk ve eksiklik bulunduğunun altını çizen İnan, "Örneğin işkenceyi önleme konusunda insan hak ihlalleri konusunda bölgedeki barolar hemen tepki vererek ortak açıklama yapıp bunu hukuki sürece taşıyabiliyorlar. Ancak çevre konusunda böyle bir tepki oluşmadığı için, bu tahribat ve yıkımlar yaygınlaşarak devam ediyor. Şimdi Sarım Havzası'na HES yapılırsa oradaki insanlar göç ettirilecek. Bu da barınma hakkının ihlalidir ve insan haklarıyla bağlantılı. Doğanın tahrip edilmesi hem insan haklarını hem de hayvan haklarını kapsıyor aynı zamanda" dedi.
Kuruma riskiyle karşı karşıya
Sarım Havzası'na Sarım Çayı ve kolları üzerine yapılacak baraj projesinin Nehir Tipi HES olduğunu, suyun yüzde 90'ının çekilerek tribünlerin döndürüleceğini, sadece “can suyu” denilen yüzde 10 suyun kalacağını belirten Avukat İnan, bu “can suyu”nun da en geç 5 yıl içinde kuruma riski ile karşı karşıya olduğunu sözlerine ekledi. Ender bir habitata sahip Sarım Havzası'nın tahrip edilmemesi ve HES'in iptal edilmesi için kamuoyu yaratılması gerektiğini kaydeden İnan şöyle konuştu: "Türkiye’deki tüm çevreye duyarlı STK’ları bu sürece dahil ettik. Ama gelip geçici gündem oldu. Devletin şöyle bir alışkanlığı vardır, oraya bir HES yaparsa, o havzaya, tüm çaylara arka arkaya yapar. Bugün dünyada su krizi var. Doğaya ihtiyaç varken niye böyle yapılıyor anlamış değilim. Siz güneş ülkesinde ısrarla Hidroelektrik Santrali yapıyorsunuz. Avrupa’nın su kaynakları bakımından en fakir ülkesi Türkiye’dir. Ama en çok Hidro Elektik Santrali de Türkiye’de yapılıyor. Güvenlik maksadı da var, bu bir gerçek. Su bir varlıktır, metalaştırılamaz.”
*****