Savaş tezkerelerine dair birkaç not

Sara AKTAŞ yazdı —

  • Tüm dış ve iç politikalarını ömrünü uzatmaya adayan faşist iktidarın, bu politikalarının esası, Kürt ulusunun varlığının ve ulusal demokratik haklarının reddi, inkarı üzerine kurulmuştur. Bu bakımdan; bu savaş çılgınlığına karşı özellikle CHP’nin son tezkerenin oylanmasında HDP ile birlikte hayır oyu vermiş olması olumlu bir adım olsa da, süregiden savaş politikalarından birinci derecede sorumluluğu olduğunu unutmamak gerekiyor.

Her türlü savaş çılgınlığının verimli toprağı haline getirilen Türkiye’de, son olarak Irak ve Suriye ile Lübnan olmak üzere iki yurt dışına asker gönderme tezkeresi daha TBMM’de onaylandı.

Kuşkusuz bu tezkereler ile bir kez daha savaş yetkisi alan AKP-MHP faşist iktidarı Kürdistan’ı ve Ortadoğu’yu yine kan gölüne çevirmenin hazırlıklarını yapmaktadır.

Meclisten 78. kez geçen bu tezkereler ilk olmadığı gibi, temellerini teklik üzerine atan Türk devletinin, varlığını savaş politikalarıyla sistematik olarak uzattığının da bir göstergesidir. Bu vesileyle Türkiyede tezkerelerin tarihine ilişkin kısa bir hatırlatma yapmakta yarar var.

Tezkereci meclis

Türkiye’de Meclis ilk kez, 1950 sonrası Kore'ye Türk askerinin gönderilmesi için dönemin hükümetine izin verdi.

Ardından, Kıbrıs'a asker gönderilmesi konusunda 16 Mart 1964, 17 Kasım 1967 ve 20 Temmuz 1974'te olmak üzere üç kez tezkere çıkardı.

Irak'ın Kuveyt'i işgaliyle başlayan "Körfez Krizi" sürecinde de meclisten 3 tezkere çıktı.

Türk devleti söz konusu savaş stratejisini, “Körfez Krizi” sonrasında dünyanın farklı coğrafyalarında sürdürdü.

8 Aralık 1992'de iki ayrı tezkereyle Somali ve Bosna Hersek'e, 20 Şubat 1997'de İsrail-Filistin çatışmalarının yaşandığı El Halil'e, 10 Nisan 1997 ve 23 Temmuz 1998'de Arnavutluk'a, 8 Ekim 1998'de Kosova'ya, 10 Ekim 2001'de Afganistan'a asker göndermek için meclisten izin aldı.

ABD'nin Irak'a yönelik operasyonuyla ilgili olarak 4 tezkere 2003'te TBMM'ye sunulurken, bunlardan Türk askerinin yabancı ülkelere gönderilmesi ve yabancı ülke askerlerinin Türkiye'ye gelmesini içeren tezkere kabul edilmedi.

Türk devleti; Kongo’ya 27 Haziran 2006'da asker gönderme tezkeresi çıkardı. Türk askerinin Lübnan'a BM Geçici Görev Gücü kapsamında gönderilmesine ilişkin ise 12 Başbakanlık, 3 Cumhurbaşkanlığı tezkeresi sunuldu.

İlk Lübnan tezkeresi, 5 Eylül 2006'da Meclis'ten geçti. Lübnan tezkeresi, 2006'dan bu yana 14 kez uzatıldı.

Türk ordusunun, Başur Kürdistanına sınır ötesi harekat ve müdahalede bulunması için Meclis'e 7 Başbakanlık tezkeresi gönderildi.

TBMM 17 Ekim 2007 tarihli tasarısıyla, TSK’nın Kürt halkına ve özgürlük savaşçılarına saldırması konusunda hükümete izin verdi. Bu yetki 2008, 2009, 2010, 2011, 2012 ve 2013'te 6 kez uzatıldı.

TBMM'ye, TSK’nın, Aden Körfezi, Somali karasuları ve Arap Denizi bölgelerinde görevlendirilmesi, Libya’ya asker gönderilmesi için onlarca tezkere sunuldu, kabul edildi ve süreleri uzatıldı.

TBMM'nin 4 Ekim 2012 tarihli kararıyla, hükümete Irak ve Suriye’ye asker gönderme yetkisi verildi. Meclis, bu konudaki tezkereyi, 4 Ekim 2013'te görüşerek süreyi yeniden uzattı. 2013'ten sonra Suriye ve Irak'a yönelik tezkereler birleştirilerek sunuldu.

Bu kapsamda 7 Irak ve Suriye tezkeresi Meclis'ten geçti. "Irak ve Suriye tezkeresi", 2014'ten bu yana 6 kez uzatıldı.

Bunlarla yetinmeyen Türk ordusu, BM kapsamında birçok ülke ve coğrafyadaki saldırganlığına Mali ve Orta Afrika Cumhuriyeti'ni de ekledi. Mali ve Orta Afrika'ya asker gönderilmesine ilişkin 6 tezkere Meclis'ten geçti.

Son 6 yılda Afganistan'a asker gönderilmesine ilişkin 4 tezkere Meclis'ten geçti. TBMM, 17 Kasım 2020 tarihli kararı ile TSK’ye, Azerbaycan'a gitme yetkisi verdi. Böylece Meclis'ten 76 yurt dışına asker gönderme tezkeresine izin çıktı.

Son olarak Irak ve Suriye ile Lübnan olmak üzere iki yurt dışına asker gönderme tezkeresinin süresinin uzatılmasına ilişkin tezkereleri de kabul eden Meclis, yurt dışına asker gönderilmesi için 78 kez izin vermiş oldu.

Savaş tezkerelerinin nedenleri ve anlamı

Türk İktidarı savaş politikalarıyla varlığını güvence altına almaya çalışırken hem kendi hukukunu, hem de uluslararası hukuku çiğnemekte tereddüt etmemektedir.

Bu kararların alınmasında hem Irak, İran, Suriye, Lübnan gibi bölgesel güçlerin sessizliği, hem de ABD, İsrail, Rusya, Çin gibi emperyalist güçlerin ve diğer Avrupa ülkelerinin dolaylı ya da direk icazetine güvenmektedir.

Kürt halkının inkar ve düşmanlığına ve ABD'nin bölgede hakimiyetini kurmasına endekslenmiş politikasıyla AKP iktidarı, emperyalist güçlerin bölgeye dair planlarının uygulayıcısı haline gelmiştir.

Tüm dış ve iç politikalarını ömrünü uzatmaya adayan faşist iktidarın, bu politikalarının esası, Kürt ulusunun varlığının ve ulusal demokratik haklarının reddi, inkarı üzerine kurulmuştur. Bu bakımdan; bu savaş çılgınlığına karşı özellikle CHP’nin son tezkerenin oylanmasında HDP ile birlikte hayır oyu vermiş olması olumlu bir adım olsa da, süregiden savaş politikalarından birinci derecede sorumluluğu olduğunu unutmamak gerekiyor.

Dolayısıyla bugünkü muhalefet dinamiklerinin geçmiş savaş tezkerelerinin halklara getirdiği kanlı sonuçları unutmadan yeni mücadele formatları üretmesi, Kürt halkının özgürlük ve faşizm karşıtı mücadelesi ile birlikte daha aktif bir rol üstlenmesi hayati önemdedir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.