Savaşımız herkese cesaret verdi

Dosya Haberleri —

Murat Karayılan

Murat Karayılan

  • “DAİŞ’e karşı direnişin örülmesinde, örgütlenmesinde Kurdistan Özgürlük Gerillası bir maya rolünü oynadı. Örneğin; DAİŞ Kerkük’ü çok almak istiyordu. Her saldırı yapıldığında, sayıları binlerce olan pêşmerge güçleri biraz çatışarak çekilmek durumunda kalıyordu ama orada mevzide bulunan birkaç takımlık gerilla gücü ise çekilmiyordu, çatışarak direnmeye devam ediyordu.”
  • “Kurdistan Özgürlük Gerillası’nın DAİŞ’in yükselişine karşı Önder Apo’nun perspektifleriyle gerçekleştirdiği müdahale, insanlığı büyük bir beladan kurtarmıştır. Bizim savaşımız herkese cesaret verdi ve bir öncü rol oynadı. DAİŞ’in yenilgi sürecinin başlatılmasında bunun çok belirgin bir yeri vardır. Bu, PKK’nin enternasyonalist bakış açısından hareketle tüm insanlık için yaptığı büyük bir hizmettir.”

İlk tohumlarını 27 Kasım 1978’de Fis köyünde atan PKK ve Kurdistan Özgürlük Gerillası özgürlüğe susamış halklar için umut oldu. Çok yakın zamanda Kurdistan gerillası Rojava'dan Şengal’e; Mexmûr'dan Kerkük’e; Botan’dan Zap’a kadar sömürgecilere ve işgalcilere karşı büyük bir direniş ile zafere elde etti. PKK Yürütme Komitesi Üyesi ve Halk Savunma Merkezi Karargah Komutanı Murat Karayılan ile PKK'nin 45. kuruluş yıldönümü vesilesiyle yaptığımız söyleşinin ikinci bölümünde, gerillanın DAİŞ karşısında kararlı direnişi ve Kurdistan’da özsavunma örgütlenmesinin nasıl yapılması gerektiğini konuştuk.

Toplumsal diriliş döneminin ardından daha sonraki yıllara gelecek olursak, Rojava, Şengal, Mexmûr, Kerkük gibi alanlarda başta DAİŞ olmak üzere her türden gericiliğe karşı yürütülen gerilla mücadelesi ve deneyiminin Kurdistan Özgürlük Gerillası açısından önemi ve sonuçları hakkında neler dersiniz?

DAİŞ selefi çizgisine dayanan, İslamiyet’i çarpıtarak tamamen farklı bir İslam çizgisini oluşturan bir yapıdır. Bu yapı aynı zamanda insanların kafasını keserek vahşet saçan bir örgüt imajını da kendisi için yarattı. Sanal medyayı oldukça etkili kullandı. Dehşet saçan, önüne geçilemez, el attığı her yeri fetheden bir örgüt imajı yarattı. İlk önce Suriye’de muhalif-İslami örgütlerin elindeki alanları aldı. Öyle ki hiçbir ordu ve hiçbir güç karşısında duramazmış gibi bir hava yarattı. 30 bini aşkın silahlı askeri gücün koruduğu Musul’a 800 kişiyle girdi ve 24 saat içerisinde şehri teslim aldı. Böyle bir yapı karşısında ancak kararlı, ideolojik derinliği olan ve askeri formasyonu bulunan bir güç durabilirdi. Dolayısıyla ancak Önder Apo’nun ideoloji ve felsefesi temelinde eğitilen ve fedai bir ruh kazanan, aynı zamanda belli bir düzeyde savaş tecrübesi ile uzmanlık düzeyi de bulunan Kurdistan Özgürlük Gerillası DAİŞ’i durdurabilirdi. Nitekim öyle de oldu.

DAİŞ, Şengal’e saldırdığında oradaki Irak ordu gücü de pêşmerge gücü de kaçıyorken gerilla bir an önce Şengal’e ulaşmayı hedefliyordu. Tam fedai tarzda, her şey göze alınarak gerçekleştirilen bu müdahale ile DAİŞ Şengal’de durduruldu. İlk etapta Şengal Dağı’na sığınan insanlarımızın ve dağın savunmaya alınması esas alındı. Bu DAİŞ’e karşı ilk çıkış ve ilk durdurma pratiğiydi. Onun için bir Amerikan heyeti dört helikopterle Şengal’e indirme yaptı; herhalde bu DAİŞ’i durduran gücü tanımak istediler. O zaman onları karşılayan değerli komutan Egîd Civyan yoldaşa gelen heyetin komutanı ‘siz kimsiniz’ diye soruyor. Egîd arkadaş ise kim olduklarını ve Önder Apo’yu anlatıyor, ‘Kurdistan savaşçıları’ olduklarını söylüyor. Bunun karşısında ABD’li komutan, “siz dolaylı PKK misiniz, yoksa doğrudan PKK misiniz?’ diye soruyor. Arkadaş da ‘doğrudan PKK’yiz’ diyor. Böylece müdahalenin PKK tarafından yapıldığını öğreniyorlar. 3-4 saat oralarda kalıp inceleme yaptıktan sonra tekrardan uçup gittiler ve bir daha dönmediler, herhangi bir destek de sunmadılar. ABD güçleriyle ilk karşılaşmamız böyle oldu. 

Aynı şey Mexmûr’da da oldu. Örneğin Mexmûr ile Musul arasında 22 kasaba düzeyinde yerleşim alanı vardı. Hiçbir yerde DAİŞ’e karşı tek bir mermi bile sıkılmadan hepsi teslim oldu. DAİŞ’e karşı o hatta ilk mermi Mexmûr Mülteci Kampı’nda sıkıldı ve DAİŞ’in ilerleyişi de orada durduruldu. 

Aynı şey Kerkük’te de oldu. Burada gerillanın katalizör rolünden söz etmek gerekiyor. DAİŞ’e karşı direnişin örülmesinde, örgütlenmesinde Kurdistan Özgürlük Gerillası bir maya rolünü oynadı. Örneğin; DAİŞ Kerkük’ü çok almak istiyordu; çünkü Kerkük’ün hem siyasi bir özelliği vardı hem de petrol yatakları vardı. Bunun için kapsamlı saldırılar yapıyordu. Her saldırı yapıldığında, sayıları binlerce olan pêşmerge güçleri biraz çatışarak o dehşetli saldırılar karşısında çekilmek durumunda kalıyordu ama orada mevzide bulunan birkaç takımlık gerilla gücü ise çekilmiyordu, çatışarak direnmeye devam ediyordu. Çekilen pêşmerge komutanları ve pêşmergeler geriye bakıp, gerillanın geri çekilmediğini, çatışmaya devam ettiğini görünce, ‘demek ki insan direnebiliyor, DAİŞ’i durdurabiliyor’ diye düşünerek birkaç saat sonra tekrar dönüyorlardı, çatışma pozisyonuna giriyorlardı. Gerilla hiçbir yerde DAİŞ karşısında geri çekilmemiştir. Kuşkusuz savaşlarda geri çekilme taktiği vardır ama gerilla DAİŞ’e karşı böyle bir taktik uygulamadı. Aynı şey Mexmûr’da da oluyordu. Kaç kez DAİŞ’in saldırısı karşısında aşağıdaki Mexmûr kasabasında bulunan pêşmerge güçleri orayı bırakıp Hewlêr’e doğru çekildiler ama 1-2 gün sonra PKK gerillalarının Mexmûr Kampı’nı koruduğu, Karaçox sırtlarını tuttukları ve cephede savaştıkları bilgisini duyunca tekrar kendilerini toparlayıp döndüler. Mexmûr’da da bu birkaç kez böyle tekrarlandı. Yani burada gerillanın DAİŞ’e karşı savaşı geliştirmede bir maya olduğu, cesaret verdiği ve toparlayıcı bir rol oynadığı açık ortadadır.

 

 

Peki Kobanê’de nasıl oldu?

DAİŞ’in Kobanê’ye saldırısı sürecinde, artık Kobanê için ‘düştü düşecek’ denildiği günlerde, gerçekten Kobanê düşme aşamasına gelmişti. Ama o zaman Önder Apo’nun seferberlik çağrısı vardı. Gerilla bunu kendisi için bir talimat olarak algıladı. Kobanê’ye kapsamlı bir müdahale olmaması halinde düşeceği de açık ortadaydı. Sanıyorum, 1 Ekim gününe denk gelen bir toplantıda “Kobanê’nin düşmesine müsaade edilecek mi, edilmeyecek mi; eğer edilmeyecekse birkaç takımın takviyesiyle olamaz; ilk etapta en az 400 kişilik bir gerilla gücünün müdahale etmesiyle düşüşü önlenebilir” denildi. Bu temelde Kobanê’nin düşmesinin önüne geçilmesi kararı alındı. Bunun için de kapsamlı bir müdahale ve planlama gündeme girdi. Özellikle DAİŞ’in o kapsamlı saldırısının normal savaşçı güçlerle durdurulamayacağı bilindiği için en tecrübeli gerillaların bulunduğu Botan, Amed, Garzan, Erzurum gibi alanlardan doğrudan Kobanê’ye gerilla takımları yönlendirildi. Bu temelde Kobanê’nin düşüşünün önüne geçilen uzun bir direniş süreci geliştirildi. Eğer böyle kapsamlı bir müdahale olmasaydı kuşkusuz düşerdi. Zaten düşmesine az kalmıştı. YPG-YPJ güçleri direniyorlardı fakat hem sayıları azalmıştı hem de DAİŞ’in o üç koldan tanklarla sürdürdüğü saldırı karşısında başarılı olmak öyle kolay bir şey değildi. YPG’nin tecrübesi ve yoğunluğunun o dönemde buna yetecek düzeyde olmadığı açıktı. Büyük bir fedakarlık vardı ama müthiş bir dengesizlik de vardı. O açıdan gerillanın oraya müdahalesi ve güçlü takviyeler yapılması temelinde oradaki direniş adım adım yükseltilerek DAİŞ’in işgal ettiği yerler tekrar karşı saldırılarla adım adım geri alındı. 

Basına da açıkça ifade edildi; “Kobanê’de ev ev çatışmalar sürecek, Kobanê bir Stalingrad olacak ve Kobanê düşmeyecek” denildi. Yine “Kobanê direnişi zafer kazanacak ve bu zafer DAİŞ’in yenilgisinin başlangıcı olacaktır. Bu DAİŞ’i bitirecektir” sözleri de o zaman ifade edildi. Sonradan bunların hepsinin gerçeğe dönüştüğü biliniyor. Aslında Kobanê’de DAİŞ’in hurafelerle güçlerini donattığı ideoloji ile PKK’nin ideolojisi çatıştı. Ve burada PKK’nin ideolojik iradeleşmesi zafer kazandı. Yaşanan şey buydu.

Kısacası, Kurdistan Özgürlük Gerillası’nın DAİŞ’in yükselişine karşı Önder Apo’nun perspektifleriyle gerçekleştirdiği bu müdahale, insanlığı büyük bir beladan kurtarmıştır. Doğru; çeşitli güçler DAİŞ’e karşı savaştı; sadece biz savaşmadık ama belirttiğimiz gibi bizim savaşımız herkese cesaret verdi, teşvik edici oldu ve öncü rol oynadı. Bu tarihi bir gerçekliktir. Bu, PKK’nin enternasyonalist bakış açısından hareketle tüm insanlık için yaptığı büyük bir hizmettir. 

Aynı zamanda bu, insanlık açısından büyük kazanımları sağladı. Kürt halkı ve hareketimiz için de önemli kazanım ve sonuçları açığa çıkardı. Fakat bu kolay olmadı. Çok değerli komutanlarımızı, militanlarımızı, fedailerimizi bu müdahalede şehit verdik. Başta Kobanê ve Şengal olmak üzere yüzlerce şehidimiz vardır bu mücadelede. Ama belirttiğimiz gibi hem insanlık adına, hem halkımız adına ve hem de hareketimiz için önemli kazanımları da oldu. 

 

 

Kurdistan Özgürlük Gerillası, çıkışında, kendisinden önceki deneyimlerden nasıl faydalandı? Tarihsel gelişim içerisinde ele alındığında Demokratik Modernite Gerillası’na gelinen süreçte ne gibi değişimler yaşandı? 

Çin Devrim pratiğinde uzun yıllara dayalı tecrübelerden hareketle devrimin büyük önderi Mao Zedung tarafından “Uzun Süreli Halk Savaşı Stratejisi” ve gerilla savaşının teorileştirilmesi gerçekleştirilmiştir. Bu temel stratejiye dayalı olarak daha sonra gelişen Kuzey Vietnam Savaşı, yine Küba, vb. birçok yerde büyük başarılar elde edilmesi, en sonda da 1970’lerde Güney Vietnam’da gerillanın ABD karşısında zafer kazanması, bütün dünyada ve özellikle de sol-sosyalist-devrimci güçlerde büyük bir heyecan yaratmıştı. Aynı heyecanın etkisi Türkiye ve Kurdistan devrimi üzerinde de güçlü bir biçimde yaşanmıştı. Bu temelde Kurdistan’da gelişen gerilla hareketi, daha çok Çin ve Vietnam devrimlerinde gelişen gerilla tarzından esinlenerek format kazanmıştır. 

Ancak Önder Apo genelde devrim bilimini dahiyane bir biçimde Kurdistan’a uyguladığı gibi, “Uzun Süreli Halk Savaşı Stratejisi” ve gerilla savaş tarzını da aynı yaratıcılıkla Kurdistan koşullarına uygulayan bir tarzı geliştirdi. Yani diğer ülkelerin tecrübelerini kalıp gibi ele alıp olduğu gibi uygulamaktan ziyade, Önder Apo’nun geliştirdiği yorum tarzının ülkenin somut koşullarına uygunluğu çerçevesinde Kurdistan’a özgü bir gerillanın gelişiminden söz etmek gerekiyor. Çünkü ülke koşulları farklıdır. Kurdistan koşullarına en çok benzeyen ülke Vietnam’dır. Vietnam’da devrimin öncü gücü olan Vietnam İşçi Partisi ile hiç ilişkisi olmayan yurtsever insanlar da gerillada komutan olabiliyor, hatta generalliğe kadar bile yükselebiliyorlardı. Biz bunun Kurdistan’da da geliştirilebileceğini düşünerek Kurdistan’da defalarca denememize rağmen bir türlü başarılı olamadık. Kurdistan toplum koşullarında Apocu kültürü almayan bir kişinin komutanlık yapamayacağı uzun uygulamalar ardından pratikte görüldü. Yani güven kaynağı partili olmadır. Kurdistan toplumunda salt yurtsever olmakla güçlü bir iradeyi açığa çıkarma fazla gelişmiyor, karşılığını bulmuyor. Böyle toplumsal psikolojinin ve şekillenmenin farklılığı vardır. 

Bütün farklılıklara rağmen 1984’den 2000 yılına kadar Kurdistan Özgürlük Gerillası daha çok Çin ve Vietnam modelini esas alıyordu. Her ne kadar Önderlik bizzat binlerce kadroyu eğiterek gerillanın ideolojik formasyonunu Kurdistan koşullarına göre uyarlayarak daha zorlu ve daha iradeli bir gerilla yetiştirmeyi öngörmüş olsa da yine de benzerlik de fazlaydı. Bu temelde Kurdistan gerillasının ideolojik-politik karakterini güçlendiren Önderliğin yoğun gelişen çabaları belli bir düzeyi yaratmış olsa da Kurdistan gerillası 2000’lere kadar klasik bir halk ordusu durumunu fazla aşamadı. Önderlik de Roma sürecindeyken bu konuyla ilgili kamuoyuna açık eleştiriler yapmıştı. Partileşmede ilerlemeyen, geriye çeken, çizgiyle oynayan grupçu yaklaşımlar Parti çizgisini sürekli muğlaklaştıran anlayışlar da saflarda vardı. Bunlar, eyaletçilik, grupçuluk olarak kendisini yansıtan anlayışlardı. Yine taktik ve askeri çizgi konusunda da yaşadığı yetersizlikler vardı; Önderlik bunun üzerinde de çok duruyor, bu yönlü eleştiriler geliştiriyor, yeterlilik için yoğun bir mücadele veriyordu. Yani o zamana kadar gerillanın belli bir düzeyi oluşmuşsa bu çabalar sonucu oluşmuştur ama bu belirttiğimiz yetersizlikler de vardı. Esasen o dönemde kendini tekrarın yaşanması ve o kendini tekrarın da Uluslararası Komplo’nun gelişmesine bir şekilde zemin olmuş olması durumu da bu yetersizliklerden kaynaklıdır. 

Ama diğer yandan güçlerimizde belli bir ideolojik kararlılık ve cesaret de vardı. Son tahlilde Önderlik çizgisine bağlılık güçlüydü. Saldırı ruhu, fedai duruşu çok güçlüydü. Yani Zîlanların çizgisi belli düzeyde vardı. Zaten komplo sürecinde de bu kendisini açığa çıkardı. Yüzlerce fedai eylem önerisi gelişti ve bunun sonucu olarak bilindiği gibi özel kuvvetler örgütlenmesi şekillendi. Bütün yetersiz yanları ile birlikte bu yönlü güçlü, Önderliğe bağlı, fedai bir duruş da vardı. Buna rağmen askeri uzmanlık ise fazla yoktu. Güçlerimizin arazi üzerinde manevra kabiliyeti ve tecrübesi vardı ama tekniğe hakimiyet, askeri uzmanlık, branşlaşma faaliyeti geliştirilmemişti. Bu konuda klasik bir gerilla ordusu gibi bir yapı söz konusuydu. Aynı biçimde taktik sorunların da olduğunu belirttik. Kısaca bu biçimiyle bir savaş düzeyini açığa çıkardı ama ileriye dönük bir atılımı geliştirme aşamasında kendini tekrarı da yaşadı. O dönem için durum kısaca böyle izah edilebilir.

 

 

*****

Her köyde, her mahallede özsavunma

Kürt halkı daha çok aşiret ve konfederasyon örgütlenmesine dayanarak özsavunmasını yapmıştır. Kurdistan’ın hemen her bölgesinde kendine özgü aşiret veya birkaç aşiretin bileşiminden oluşan konfederasyonlarca, örgütlü silahlı yapılar toplumsal varlık koruma altına almıştır. Bugün tabi o aşiret formu yoktur. Dolayısıyla bugün daha modern yöntemlerle bir özsavunmaya ihtiyaç vardır. Kurdistan Özgürlük Gerillası esasında bir özsavunma gücüdür fakat bir üst ve resmi savunma gücüdür. Dolayısıyla her yerde toplumun içinde değildir; her yere ulaşma imkanı yoktur. Bu nedenle toplum her yerde, her köyde, her mahallede, her şehirde mutlaka farklı bir özsavunma yapısına sahip olmalıdır. Esasen sivil ama koşullar gerektirdiğinde de yarı sivil yarı askeri bir biçimde savunma görevini yürütebilecek bir yapılanmaya ihtiyaç vardır. Bu gereklidir. 

Biz özsavunma çalışmaları için ‘stratejinin stratejisi’ dedik. Çünkü halkımızın varlığını sürdürmesi için özsavunma örgütlenmesi çok önemli bir yer tutmaktadır. Özellikle gelişen yüksek teknoloji, hedeflere güdümlü füzelerin yapılmış olması, hava gücünün devasa biçimde gelişme durumu karşısında görülmeyen orduların rolü daha fazla öne çıktı. Yani sivil savunma biçiminde, yeri yurdu belli olmayan, toplum içinde olan savunma güçlerinin rolü artmış bulunuyor. Neden? Çünkü resmi olan güçler her zaman o sözünü ettiğimiz teknikle hedeflenebilirler. Fakat toplum içinde olan, yeri yurdu bilinmeyen, her birinin normal görünüşte kendi evinde, işinde gücünde olduğu bir savunma yapısının rolü daha da arttı.

Bu açıdan halkımız da, özellikle genç kadınlar ve genç erkekler kendi işinde gücünde iken özsavunma görevinde rol oynayabileceklerini düşünmeli, herkes bu konuda sorumlu yaklaşımı esas almalı. Diyelim bir mahalleye karşı saldırılar oluyor; topluma saldırılar oluyor; uyuşturucu madde yaydırılıyor; özel savaş elemanları var; fuhuş yaydırılıyor; ajanlaştırma geliştiriliyor işte burada özsavunmaya ihtiyacı vardır. Mahalle ya da köyün halkı örgütlenerek sivil yöntemlerle özsavunmasını yapabilmelidir. Halkımız bunu mutlaka yapmalı. 

Adı üzerinde, sivil bir savunmadır. Bazen gerekli olduğunda yarı askeri yarı sivil olabilir ama çoğu zaman hiç de askeri olmayabilir. HABER MERKEZİ

 

Yarın: Önder Apo’nun ideolojik-felsefi çizgisi

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.