Şengal’in önderi, Êzîdîlerin dervişi

Dosya Haberleri —

Mam Zeki (İsmail Özden)

Mam Zeki (İsmail Özden)

Veli Roj, şehadetinin 7. yıl dönümünde Mam Zeki’yi anlattı

  • Êzîdî halkı genellikle yaşadığı topraklardan ayrıldığında bir daha dönmeyi düşünmez. Ancak Mam Zeki, geri dönmemeyi asla kabul etmedi. Mücadelesi, çocuklarının bir gün topraklarına dönmesi ve orada yeni bir yaşam kurması içindi. Tüm emeğini bu amaca adadı.
  • Yalnızca başkalarını değil, kendi ailesini de mücadeleye kattı. Oğlu, yeğenleri, kuzenleri, pek çok akrabası bu yola dahil oldu. O'nunla yoldaşlık yapan, mücadelesinden etkilenen çok sayıda Êzîdî genç saflara katıldı. Êzîdîler O’nun şahsında hem Önderliği hem de onurlu bir mücadeleyi gördü.
  • Mam Zeki, uzun yıllar Êzîdî halkının örgütlenme çalışmalarının koordinasyonunda yer aldı. Etki alanı Ermenistan’dan Güney Kürdistan’a, Avrupa’dan Rojava’ya kadar uzanıyordu. Dört yıl boyunca Şengal merkezli örgütlenme faaliyetlerini birlikte yürüttük. 
  • 2001–2018 yılları arasında, ara ara başka alanlara gitse de Mam Zeki’nin esas çalışma bölgesi Şengal ve çevresiydi. DAİŞ saldırdığında genç arkadaşlarla birlikte bölgeye giden ilk kişi oldu. Şengal halkının neredeyse tamamını tanıyordu. Halk üzerinde büyük moral yarattı.
  • O, gerçek bir derviş, bu mücadelenin adeta bir neferiydi. Yalnızca Êzîdîler arasında değil, parti içinde de böyle bir konuma sahipti. Partinin en üst düzey yetkilileri bile ona “Mam Zeki yoldaş” diye hitap ederdi. Bu hitap, kendisine duyulan sevgi ve saygının açık göstergesiydi. 
  • 15 Ağustos sabahı, yani şehit düştüğü gün beni aramıştı. Koço köyünde bir anmaya gideceğini söyledi. Her zamanki gibi telefonu kapatırken “Kendine iyi bak, dikkatli ol” diye tembihledim. O da Şengallilerin sık kullandığı “Ya Xwedê” sözünü söyleyerek kapattı. Bu, son konuşmamız oldu.

ERKAN GÜLBAHÇE

Mam Zeki (İsmail Özden), Êzîdî toplumunun Kürdistan’daki ulusal mücadeleye katılımında belirleyici bir isimdi. Mam Zeki, yoldaşı Veli Roj’un deyimiyle, “Hem düşünce hem de pratik açısından bir halk önderiydi”. Avrupa’ya geldiğinde PKK ile tanışır ve yaşamını yitirene kadar bu bağı sürdürür. Avrupa’daki örgütlenme çalışmalarından Şengal’in savunmasına kadar birçok alanda aktif rol oynar. Özellikle Şengal’deki çalışmaları, DAİŞ saldırısı karşısındaki tutumu hem Êzîdî halkı hem de Kürt Özgürlük Hareketi açısından önemli bir dönüm noktasıdır. 

Veli Roj ile söyleşimizin ikinci bölümünde Mam Zeki’nin Şengal direnişindeki rolünü, şahadetinin etkisini konuştuk.

 

Veli Roj ve  Mam Zeki

 

Mam Zeki’yle ilk ne zaman ve nasıl tanıştınız? Kişiliği ve yoldaşlığına dair neler söylersiniz?

Heval Zeki’yi çocukluğumdan beri tanıyorum. Aynı köydendik. Beş kardeşin en küçüğüydü ama söylediklerine herkes kulak verirdi. Mücadeleye katılmadan önce bile köyde sevilen, saygı duyulan ve sözüne güvenilen biriydi. Benim ailemde de amcam babam dahil herkes ona saygı gösterirdi. “Zeki bir işin içindeyse, o iş temizdir, korkulacak bir şey yoktur” derlerdi.

Benim gözümde Heval Zeki, hem düşünce hem de pratik açısından bir halk önderiydi. Her zaman derim, “Bu çağın tapınağı varsa, O da Heval Zeki’dir.” Yıllarca Avrupa’da farklı ülkelerde birlikte çalıştık. Halkla ilişki kurmak için arabasıyla uzak köylere giderdik. Sürekli “Daha iyisini nasıl yapabiliriz?” diye düşünürdü. Samimiydik. Onu kızdırırdım, yere bakıp gülerek karşılık verirdi. En çok tartıştığım ama en çok güvendiğim kişiydi. Tartışmalarımızın tek amacı birbirimizin eksiklerini olumlu yönde gidermekti.

 

 

Zeki arkadaş özel yaşamında büyük acılar yaşadı ama bunu hiçbir zaman arkadaşlarına yansıtmadı. Özellikle kadın arkadaşlara karşı son derece mütevazı, saygılı ve dürüsttü. Biri bana “Bana bir melek göster” dese, hiç tereddüt etmeden “Zeki’nin yüzüne bak” derim. Parti, partinin değerleri, şehitler, Önderlik, gerillalar O'nun için çok kutsaldı. Yanında kimse bu değerlere dil uzatamazdı.

Ben Önderliğin yanındayken o Avrupa’da görev yürütüyordu. Önderlik ondan övgüyle bahsederdi. Zeki, koruyucu bir arkadaştı; bir eksikliğim olduğunda beni incitmeden doğru yola yönlendirirdi. Bu babacan tavrını tüm arkadaşlarına karşı sergilerdi.

 

 

Êzîdî toplumu açısından Mam Zeki ne ifade ediyordu? O'nun mücadelesi toplum üzerinde nasıl bir rol oynadı?

Mam Zeki, 1971’de Almanya’ya giden ilk Êzîdîlerden biriydi. Sekiz çocuğu vardı; dört kız ve dört erkek. Kendi halinde, toplum içinde herhangi bir sorun yaşamayan biriydi. Dil biliyordu, mesleği vardı, işyeri sahibiydi. Bu nedenle mücadeleye katılması, Êzîdî toplumunda hem şaşkınlık hem de saygıyla karşılandı. Mam Zeki, sahip olduklarını mücadelenin önüne koymadı. Rahat yaşamı değil, zoru ve mücadeleyi seçti. O'nun bu bağlılığı pek çok Êzîdî için ilham verici oldu. Etkisiyle birçok genç mücadeleye katıldı, bazıları şehit düştü.

Êzîdî aileler ona büyük saygı gösterirdi. Gittiği hiçbir yerde reddedilmezdi. Kişiliği ve duruşu herkeste derin izler bırakırdı. Avrupa’nın neredeyse tüm ülkelerinde, Êzîdîlerin yaşadığı her yerde ondan söz edildiğini duydum. Hayattayken de, şimdi de gittiğimiz yerlerde ilk sorulan kişi O oluyor. Şehadetinden sonra Şengal’deki büyük kalabalık da bunun en açık göstergesiydi.

Êzîdî halkı genellikle yaşadığı topraklardan ayrıldığında bir daha dönmeyi düşünmez. Ancak Mam Zeki, bunun böyle olmaması gerektiğini savunan ve halka bunu anlatan biriydi. Geri dönmemeyi asla kabul etmedi. Mücadelesi, çocuklarının bir gün topraklarına dönmesi ve orada yeni bir yaşam kurması içindi. Tüm emeğini bu amaca adadı.

Mam Zeki yalnızca başkalarını değil, kendi ailesini de mücadeleye kattı. Oğlu, yeğenleri, kuzenleri ve pek çok akrabası bu yola dahil oldu. O'nunla yoldaşlık yapan, mücadelesinden etkilenen çok sayıda Êzîdî genç saflara katıldı. Êzîdî halkı O'nun şahsında hem Önderliği hem de onurlu bir mücadeleyi gördü.

 

 

Mam Zeki ile uzun yıllar Şengal’de birlikte çalıştınız. DAİŞ’in Şengal’e saldırısı ve kentin kurtarılma sürecinde Mam Zeki nasıl bir rol oynadı? 

Mam Zeki, uzun yıllar Êzîdî halkının örgütlenme çalışmalarının koordinasyonunda yer aldı. Etki alanı Ermenistan’dan Güney Kürdistan’a, Avrupa’dan Rojava’ya kadar uzanıyordu. Dört yıl boyunca Şengal merkezli örgütlenme faaliyetlerini birlikte yürüttük. Şengal, Êzîdî halkının merkeziydi. Her Êzîdî’nin orada mutlaka bir akrabası olurdu. Mam Zeki’nin de, benim de akrabalarımız vardı. Çalışmalarımızı, onları ziyaret ediyormuş gibi başlatır, asıl amaç olan örgütlenme faaliyetini yürütürdük.

Saddam dönemi ve sonrasında, bölgede örgütlenme yapan arkadaşlar deşifre olduklarında tutuklanır veya öldürülürdü. Bu yüzden halka doğrudan çalışma amacımızı söylemezdik. Sohbetlerde PKK’yi, Önderliği ve Kürdistan özgürlük mücadelesini anlatır, gönül verenlerle daha derin konuşur, mesafeli duranlara ise temkinli yaklaşırdık.

O dönemde bazıları, “Avrupa’da eviniz barkınız var, neden burada devrimcilik yapıyorsunuz? Biz buradan Avrupa’ya gitmek istiyoruz” diyerek tepki gösterirdi. Yine de insani olarak her yerde saygıyla karşılanıyorduk. Mam Zeki’nin hitabeti güçlüydü. Güzel Kürtçe konuşur, okurdu. Bu yeteneği Şengal halkı üzerinde derin bir etki bırakıyordu. Temsil gücü yüksekti, Irak Cumhurbaşkanı dahil birçok yetkiliyle görüştü ve her görüşmede olumlu izlenimler bıraktı. Düşüncelerine katılmayanlar bile O’na saygı gösterirdi.

Musul’da Şengal’de bir derneğimiz vardı. 2003’te buraya silahlı saldırı oldu ve ben iki ayağımdan yaralandım. Bir süre sonra Avrupa’ya dönmem uygun görüldü, ancak Mam Zeki ve diğer arkadaşlarla sürekli telefonla iletişim kurarak Şengal üzerine fikir alışverişinde bulunduk. 2001–2018 yılları arasında, ara ara başka alanlara gitse de Mam Zeki’nin esas çalışma bölgesi hep Şengal ve çevresiydi. DAİŞ saldırdığında genç arkadaşlarla birlikte bölgeye giden ilk kişi oldu. Şengal halkının neredeyse tamamını tanıyordu. Katliamın yaşandığı yerlerde herkesi tanıması, halk üzerinde büyük moral yarattı.

Çalışmalar sırasında unutamadığım bir anı var: Bir gazeteci, Şengalli bir anneye peşmerge ile gerilla arasındaki farkı sormuştu. Anne, “Peşmergeler bizim yemeğimizi yemiyordu. Ama gerillalar bizim çocuğumuzdu” demişti. Bu söz, halkın mücadeleye bakışını en iyi özetleyen cümleydi. 

 

 

Mam Zeki’nin şehadetini nasıl öğrendiniz? O an neler hissettiniz?

Şehadet gününe kadar Zeki arkadaşla irtibatımız hiç kopmadı. 15 Ağustos (2018) sabahı, yani şehit düştüğü gün, sabah saat 06.17’de beni aramıştı. O arama hala telefonumda kayıtlı, fotoğrafını çekip sakladım. Uyuduğum için açamadım. Bana, Mahsum Korkmaz, Atakan Mahir ve Başkan Apo’nun fotoğraflarını göndererek 15 Ağustos’umu kutlamıştı. İki saat sonra ben de onu arayıp kutladım. 1996’da Başkan beni sabah erkenden aramıştı; Mam Zeki de bunu hatırlatarak, “Bak, sadece Önderlik seni uykuda yakalamıyormuş, ben de seni yakaladım” diye espri yaptı. Programını sordum, Koço köyünde bir anmaya gideceğini söyledi. Her zamanki gibi telefonu kapatırken “Kendine iyi bak, dikkatli ol” diye tembihledim. O da Şengallilerin sık kullandığı “Ya Xwedê” sözünü söyleyerek kapattı. Bu, son konuşmamız oldu.

O gün Belçika’daydım. Liège’de Êzîdî Evi’nde toplantımız vardı. Telefonumu kapatmıştım. Toplantı bitince bir arkadaş, “Doğru mu” diye sordu. Ne olduğunu sorunca, “Zeki heval şehit düşmüş” dedi. İnanmadım. Telefonumu açtığımda 45 arama vardı. Mesajlar arasında yeğenimden gelen “Umarım Zeki amca için söylenenler doğru değildir” cümlesini gördüm. Derneğe gitmedim, doğrudan Şengal’deki bir akrabamı aradım. “Doğru mu” diye sordum, “Evet” cevabını aldım. Oradan hemen Almanya’nın Celle kentine geçtim. 15 Ağustos, her zaman coşkumuzun en yüksek olduğu gündü. Düşman, bu coşkuyu mateme çevirmek için Mam Zeki’yi 15 Ağustos’ta katletti. Türk devletinin SİHA saldırısı sonucu şehit düştü. 

 

 

Zeki heval şehit düştüğünde aylarca kendime gelemedim. Bazen ağladım, bazen yemek yiyemedim, bazen tek başıma bir odada düşündüm. Hala hatırladığımda çok etkileniyorum. O'nunla dört yıl boyunca Şengal’de birlikte çalıştık. Şengal’i ve halkını seviyorum, oraya bir kutsiyet atfediyorum. Ama Zeki arkadaş şehit düştükten sonra bir daha Şengal’e gitmedim. Orayı görmenin, hafızamdaki halini bozacağını düşündüm.

Bu mücadele şehitler sayesinde bu noktaya geldi. Onlara layık olmak için bir saniye bile geri çekilmedim. Mam Zeki de aynı şekilde düşündüğü için ona bağlılığımın bir gereği olarak bu mücadeleyi sonuna kadar sürdüreceğim.

 

 

Mam Zeki’nin şehadeti, Êzîdî halkı ve Kürt özgürlük mücadelesi açısından nasıl etki yarattı?

Mam Zeki’nin şehadeti hem Êzîdî halkı hem de Kürt özgürlük mücadelesi için büyük bir kayıptı. O, gerçek bir derviş, bu mücadelenin adeta bir neferiydi. Yalnızca Êzîdîler arasında değil, parti içinde de böyle bir konuma sahipti. Partinin en üst düzey yetkilileri bile ona “Zeki yoldaş” değil, “Mam Zeki yoldaş” diye hitap ederdi. “Mam” ifadesi hem amcalık hem de büyüklük ve saygı anlamı taşırdı. Bu hitap, kendisine duyulan sevgi ve saygının açık göstergesiydi. 

 

* * *

Şehit oğlu yoldaşlarıyla eşdeğerdi

 

Mam Zeki’nin oğlu Sipan da bu mücadelede şehit düşüyor. Bu haber geldiğinde Mam Zeki nasıl karşıladı, o süreçte nasıl bir duruş sergiledi?

Sipan (Qasim Özden), Celle’den PKK saflarına katılan ikinci kuşaktan ilk gerillalardandı. 1989’da katıldı, 1990’da Mahsum Korkmaz Akademisi’nde eğitim gördü ve ardından Kuzey Kürdistan’a geçti. 14 Nisan 1992’de Mêrdîn’de şehit düştü. Kasım, eşimle birlikte derneğimizin folklor ekibindeydi. Hem yoldaşımın oğluydu hem yoldaşımızdı hem de kendi çocuğumuz gibiydi. Almanya’da doğup büyümesine rağmen ülkeye büyük bir özlem duyar, mücadeleyi yakından takip ederdi. Atılgan, cesur ve tereddütsüz bağlı bir insandı. Annesi ve babasına haber vermeden ülkeye gitmişti. Annesi bu duruma doğal olarak biraz sitem ediyordu.

Kasım şehit düştüğünde ben ülkedeydim, Mam Zeki’yle aynı yerde değildim. Arkadaşların anlattığına göre haberi büyük bir soğukkanlılıkla karşılamış ve şehadetini diğer yoldaşlarınkiyle eşdeğer gördüğünü söylemiş. Elbette oğluydu, ciğeriydi ancak bunu hiçbir zaman mücadelenin önüne koymadı. Daha sonra defalarca konuştuk, oğlu da dahil olmak üzere tüm şehitler için aynı acıyı duyduğunu, mücadelenin doğasında kayıpların olduğunu bilerek hareket ettiğini anlattı.

Bazı aileler oğullarının şehadetini sosyal çevrelerinde öne çıkarabiliyor ama Mam Zeki bunu asla yapmadı. Hatta birçok kişi, O'nun oğlunun şehit düştüğünü bile bilmezdi. Duruşu her zaman mücadeleyi öne koyan, yoldaşlığı önceleyen bir duruştu.

 

* * *

En fazla emek veren arkadaşımızdı

Mam Zeki, Mam Beşîr, İsmet Tahsin Beg ve Veli Roj

2020 yılında kalp krizinden hayatını kaybeden Hesen Dûtar’la da tanışıyordunuz? Onu da kısaca anlatabilir misiniz?

Mam Beşîr (Hesen Dûtar), Êlih’in Qubîn ilçesindendi. Êzîdî toplumunun örgütlenmesinde öncüydü. Avrupa’daki çalışmalarının ardından 2014’te DAİŞ saldırıları sırasında Şengal’e geçti. Burada Êzîdî halkının savunma ve öz yönetim yapılarının oluşturulmasında aktif görev aldı. YBŞ, YJŞ ve Êzîdî Toplumu Koordinasyonu içinde halkın birliğini, kimliğini ve direniş ruhunu güçlendiren önemli çalışmalara imza attı. Mütevazı kişiliği, halkına bağlılığı ve örgüt disiplinine sadakatiyle tanınırdı. Êzîdî hareketine en büyük katkıyı sağlayan, en fazla emek veren arkadaşımızdı. Çok iyi bir örgütleyiciydi, girdiği her alanda kısa sürede halkı bir araya getirmeyi başarırdı.

14 Aralık 2020 sabahı, Şengal Dağı’nda bulunduğu sırada geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını yitirdi. Şehadeti, hem Êzîdî toplumu hem de Kürt halkı için büyük bir kayıp olarak görüldü. Ardında mücadele azmi, halk sevgisi ve güçlü bir toplumsal dayanışma mirası bıraktı.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.