Seraj Mahbouba ve Yadê Şemê’nin Öfkesi 

Zozan SİMA yazdı —

  • Şengal’de önceki gün YBŞ komutanlarından Şehit Beriwan’ın yoldaşı ve babası Hesen Seîd ve YBŞ savaşçısı Îsa Xwedêda’nın şahadetine yol açan yeni bir katliam gerçekleşti. 

Şengal’de önceki gün YBŞ komutanlarından Şehit Beriwan’ın yoldaşı ve babası Hesen Seîd ve YBŞ savaşçısı Îsa Xwedêda’nın şahadetine yol açan yeni bir katliam gerçekleşti. Türk devleti, DAİŞ’in başarısız olduğu Êzîdî katliamını tamamlama görevini üstlenirken Irak ve KDP’nin desteği, ABD ve uluslararası güçlerin de onayıyla Şengal’e saldırmaya devam ediyor. 

Parçalanmış arabanın ve cenazenin etrafında Êzîdî bir annenin öfkesi yansıdı kameralara. Hesap soruyordu katillerden, işbirlikçilerden. Etrafında onu teskin etmeye çalışanlar da payını alıyordu haklı öfkeden. Irak askerlerinin üzerine yürüyerek “Bunlar sizin planlarınızın, ihanetinizin eseri. Meleke Tawus hepinizi yok etsin” diyen Yadê Şemê’ydi o öfkeli kadın. Çünkü saldırı Hesen Seîd şahsında özyönetimi, özsavunması ve halk örgütlenmesi olan bir Şengal’i hedefliyordu. Mam Zeki’nin şahadet yıldönümünde ve Kazımi’nin bölgeyi ziyaret edişi esnasında yapılmış olması da tesadüf değildi. 

Katliam tehdidi altındaki başka bir coğrafyada da bir başka kadın hesap soruyordu katliamcılardan ve onlara göz yumanlardan. Kadın hakları aktivisti Seraj Mahbouba sıkılı yumrukları ile şöyle haykırdı dünyaya; “Tüm dünya, Afganistan’a, dünyanın bu bölgesine son 20 yıldır yaptıklarınız için kendinizden utanın. Taleplerimiz içinden sadece işlerine geldiği gibi kararlar veren dünyanın erk sahibi erkekleri. Bizim çok büyük emek verdiğimiz herşeyi yerle bir ettiler. Hepiniz iğrençsiniz!”

Afganistan ve Şengal’in kaderi ne kadar da birbirine benzer. Şengal’i savunmayıp kaçan KDP peşmergeleri ile Afganistan’ı savunmayan ordu da ABD’den aldığı silahları kullanmadan teslim etmişlerdi. Ve yine tecavüz, ölüm, her türlü baskı tehdidi altındaki kadınların durumu da benzer. Tıpkı Şengal’de olduğu gibi Afganistan’da Taliban’ın eline geçmemek için kadınların intihar ettiği, çatılardan atladığı haberleri geliyor. Bir zamanlar Dersim’de uçurumlardan atlayan kadınlar gibi. Timsah gözyaşları ile sürekli biçimde ‘kaygı ve endişe’ duyduğunu söyleyip seyirci kalan uluslararası güçler, kurumlar, devletler de aynı pozisyonda. Katliamlar gerçekleştikten sonra muhtemelen yeni mülteci kampları, rehabilitasyon merkezleri kurmak için insani yardımdan bahsedecekler. İşte bu yüzden o kadar benziyor birbirine Yade Şemê ile Seraj Mahbouba’nın öfkesi. Bu sahtekar düzene, kadınları kurban eden kirli ittifaka duyulan öfke. 

Afganistan’da son birkaç günde yaşananlar karşısında en cesurca çıkışlar kadınlardan geldi. Saldırıya karşı dünyaya çağrı yapan yönetmen Sahraa Karimi, belediye başkanı Zarifa Ghafari bunlardan birkaçıydı. Afganistan’da uzun zamandır yürütülen kadın özgürlük mücadelesi özellikle RAWA (Afganistan Devrimci Kadınlar Derneği) ve Peyam’a Zan (Kadınların Mesajı) dergisi bunda önemli bir role sahip. 1987 yılında öldürülen RAWA’nın kurucusu ve öncülerinden Meena Keshwar Kamal kadınların yaşadığı bu değişimi bir şiirinde ‘ben kadınım uyandım, ben artık eski ben değilim’ dizeleriyle ifade etmiştir.

Afganistan’da yaşananlarla birlikte DAİŞ türevi örgütlenmelerin güç kazanması güçlü bir olasılık. Ortadoğu’da devlet dışı örgütlenmiş, anti-emperyalist ve özsavunma gücüne sahip kadın örgütlenmelerinin geliştirilmesinin önemi daha fazla hissedilir durumda. Bölgedeki kadın özgürlük hareketlerinin de bu gündeme daha fazla odaklanmaları, ittifak, dayanışmalar geliştirmeleri karşı karşıya kalacağımız tehlikelere karşı hazırlıklı olması gerekiyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.