Şiir gibi yaşayana…

Forum Haberleri —

  • Kara gözlerinden hasretle öptüğüm güzel dost, sen şiir ruhluydun, şiir gibi yaşadın. Bu nedenle sana şiirler yazmak istedim. Şiir, yoldaşlığa en yakın yanımız biraz da…

ÇARÇEL ENGÎZEK

Nûjîn Artos’un(*) anısına…

Yazının sözle kardeş bir yanı var biliyorsun. Bu nedenle sana söze dönük bir şeyler yazmak geldi içimden…

Sözün yer bulduğu anlar vardır. Yüreklerle coşan, hiç sorusu olmayan, dizgisi olmayan sözler. Ne unutulan ne de gözlemlenen. Bilinmez kaç zamanı harmanlar kendi içerisinde böyle anlar. Zühre yıldızına takılı duran şafak gibi, göz göze gelen sevgilere benzer. Öyle anlar vardır ki, ateşinde ısınamadığın, gökyüzüne bırakılan yıldızlar gibi. Ütopyalarda adımladığın anlar. Gecelerde ortaya çıkar böyle kuytular. Her insan biraz da böyle sözlere çaresiz kardeş olur. Uyandığı zamanların terk edilmiş umutları değildir böyle demler. Biraz kendimiz biraz da hüzün olur böyle heceler…

Bir anlamı var her sözcüğün, budanmamış güller gibi. Görülecek günlerin ömür tüketmeyen baharları gibi. En içten sevginin, kalp atışlarına başını yaslamak gibi. Kapanan yaranın derin anlamı gibi. Böyle başlar insanın dostlarıyla dillendirdiği sözcükler.

Evet, böyle başlıyor yüreğimdeki her sözcük bu gece. Anlamı daha da büyüyor. Vedası olmayan ayrılıklar gibi hissettiriyor kendini. Böyle dolduruyor her sözcük cüssesini. Kendi gözlerinde yol bulan hatıralarla durmaz, kavşakları olmayan sonsuzluk deryasında dökülür anlamını bulana kadar.

Özleme yakındır sözcükler. ‘Hecelere, ses denen soyut tınıya, en yakın nedir’ diye sorsalardı, ‘özlem’ derdim. Evet, özlem duyuyorum bu gece. Belki de sımsıkı sarılabileceğim yüreğinle, ay karanlıkta kan ter içinde bir araya geliyorum. Mesafeler böyle sözcüklerle kapanıyor. Ve sonra bir ırmak gibi akıyorum… Ne zamandan beri böyle sözcüklerle can bulduğumu düşünmeye başlıyorum. Mevsimlerin kendilerini zamana bırakması gibi, bırakıyorum kendimi dostluk özlemine.

Bu gece böyle hissediyorum. Nereden başladığı bilinmeyen bir özlemle buluşuyorum. Özgürlük mekânlarının erdemli duygularında, sevdaların acısında yürüyorum, baharın tomurcuk açan dallarının altında. Sadece bir merhabalaşma ya da kucaklaşma tutardı sözcüklerin yanında kendini. Seslere tutunacak olan muhabbetlerin en güzeline yol alırdık.

Bir selamın, gülümseyişin hacmi ya da ağırlığı hesaplanabilir mi? Hiç beklemediğin bir anda karşına çıkan ve iki dudak arasında dökülen iki kelimenin yıllarca tükenmeyen dostluğuna ne demeli? İlk devrimciliğe başlandığında herkes hissetmiştir bu duyguyu. Kendine ideal olarak gördüğü devrimcinin ağzından dökülen her sözcüğün yürekte ve duyguda bıraktığı izi, her dönem aynı zamanın tadıyla hissetmez mi? Böyle genç kalır her zaman insan. Nihayetinde her sözcük biraz da biz değil miyiz? Biraz senin yansıman. Gözlerin sesli anlatımı gibi güzel yoldaşım. Tıpkı şairin şiirindeki gibi. Şiir de yüreğin sözle, yazıyla durulması değil mi? Sözlerle anlam bulan zamanların yüreklere açılan kapısı buradan geçer. Herkes fark etmese de, anı ve zamanı geldiğinde kendini ortaya koyar dostluklar.

Kara gözlü yoldaşım, her günü sizlerle birlikte düşlüyorum. Yaşama biraz daha farklı bakmaya başlıyor insan o zaman. “Şimdi olsaydı konuşacak ne çok şey olurdu” diyorum çoğu zaman. Bu duyguya her kapıldığımda yoldaşlığın sadece bir yol birlikteliği olmadığını, yoğrulmuş emeği, ayakta kalma direncini ifade ettiğini daha güçlü kavrıyorum.

Kara gözlerinden hasretle öptüğüm güzel dost, sen şiir ruhluydun, şiir gibi yaşadın. Bu nedenle sana şiirler yazmak istedim. Şiir, yoldaşlığa en yakın yanımız biraz da…

Martılar da göçermiş
Meğer mevsimi gelmeden göçermiş martılar
Sonsuzluk çemberinde söken güneşin şafağında
İncecik bir yalnızlık gibi sızar
Siner en derin yüreklere
Nedensiz değil hiçbir ölüm
Hiçbir ayrılığın vedasız olmadığı gibi
Anlamından kopmayan aşklar gibi 
Yolunu bekledik bu gece
Bilinmez bu gece kaç memleket geçtim
Uçurtması uçmayan çocuklar gibi
Biraz uysal, biraz üzgün, biraz da beklentili
İnce ve kırılgan bir gecede geziniyorum
Ansızın gelsen diyorum
Hani yoldaşlarınla buluşacak yolların tükenmezdi
Son kucaklaşmaların buluşmalara dönüştüğü bu akşam
Bir sunak sun bize
Tek dileğin bizler olalım
Bizlerin senden önce bir ayrılığa adımladığımız
Şafağın bitimine gölge düşürmediği bir fırtına olsun
Karanlıkta söylenecek bir şey kalmadı
Her şey yolculuklarda oldu, yolculuklarda sevdik
Bir ömrün bölünmüş parçasında bir tebessüm bırak
Bırak artık yoldaşların dokunsun
Her acının bir ilacı vardır derler
Sağ olan yarada kalan iz gibi 
belirli-belirsiz dile gelir
Anahtarı kaybolmuş her ufkun
Duaları söylenmemiş her inancın arı masumiyeti gibi
Özlüyorum bu gece
Kaç sözcük bu kadar telaşla koşar insana?
Dağların kendini korlara bırakması gibi
Her şey uçurumların yalnızlığında
Bu gece zaman yaşlıca
Yüreğim avuntularda
Yitik bir şeyler var bu gece
Sakla diyorum kalbime
Kendi bıçağın avucunda
Yürü ve hiç arkana bakmadan anılarına ulaşana kadar
Bu gece sakladığım bir tebessüm var can dost
Gece uzun biraz da yaralı…

* Nûjîn Artos (Pınar Bağlars), 26 Nisan 2017’de Dersim’de şehit düştü.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.