Silahlarla barış politikası!

Elif SONZAMANCI yazdı —

  • Almanya'da yeni hükümetin sürdürdüğü politika, eskinin temsilciliği niteliğinde. Haliyle savaş koşullarının zorlaştığı bir süreçte, Ukrayna’ya yönelik çabalar devam ederken, yine yanı başlarında devam eden bir başka savaşa sırtını dönüp, görmezden gelme politikası devam ediyor. 

Son dönemlerde Almanya’nın savaş politikaları en çok tartışılan konular arasında. Özellik Rusya Ukrayna savaşında sergilenen tutumlar Almanya’da ateşli tartışmaları körüklüyor.

Tartışmaların odak noktası ise Ukrayna’ya silah yardımı üzerine şekilleniyor. Almanya’nın prensipleri gereği Rusya’ya yönelik temkinli politikaları ve Ukrayna’ya silah yardımını geciktirmesi ABD başta olmak üzere bir çok ülke tarafından eleştiriliyordu. Bu noktada atılan adımlar ise Almanya’nın gelecekteki tercihlerini gözler önüne seriyor.

Geçtiğimiz günlerde Almanya’nın Ramstein kendinde ABD’nin savunma üssünde, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 40 ülke bir araya geldi ve Ukrayna’ya silah yardımı konusunda mutabakata varıldı. Ülkeler arasında NATO üyesi olmayan ülkeler de bulunuyordu.

Toplantı akabinde Almanya’dan da pratik bir adım geldi, uzun süredir hararetli tartışmalara neden olan ve Almanya’nın askeri politikalarında bir dönüm noktası olarak görülen askeri harcamaların karara bağlanmasının ardından, Ukrayna’ya ağır silah gönderme konusuna da nokta konuldu. Teklif Federal Meclis’te onaylandı, oylamada sadece Sol Parti ve AfD karşı oy kullandı.Verilen teklifte Rusya’ya eleştiriler yöneltildi ve Avrupa barış düzeninin kalıcı bir şekilde tahrip edilmeye çalışıldığı belirtildi.

Savaş gündemi çerçevesinde Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock NATO’nun yeniden yapılandırılması önerisini de sundu. Baerbock’a göre Rusya’nın olası bir saldırısında anında karşılık verme kabiliyeti geliştirilmeli.

Bu adımlarla birlikte görülüyorki, Avrupa’nın çözüm önerileri partner ülkelere milyarlarca askeri yardım üzerine şekilleniyor. Dolayısıyla aylarca, hatta yıllarca sürecek yıkıma neden olunacak, akabinde daha fazla savaş göçü de körüklenecek. Zira Avrupa’nın mülteci politikasında geldiği noktayı şu haber özetliyor: “Avrupa Birliği Sınır ve Sahil Güvenlik Ajansının Ege'de Yunanistan’ın düzensiz göçmenlere yönelik yapılan geri itme ve denizde terk etme vakalarına dahil olduğu ortaya çıktı.”

 Nitekim  Görülen manzara, Ukrayna’nın özgürlüğü talepleri temelinde savaş daha da yayılacak, uzatılacak.

***

Halkların kendi kaderini tayin hakkı uzun süre tartışılan ve üzerine kafa yorulan bir konu. Fakat konu Kürtler olduğunda ise mesele çetrefilleşiyor, tehdit meselesi haline geliyor.

Bu konuda yeni hükümetin sürdürdü politika, eskinin temsilciliği niteliğinde. Haliyle savaş koşullarının zorlaştığı bir süreçte, Ukrayna’ya yönelik çabalar devam ederken, yine yanı başlarında devam eden bir başka savaşa sırtını dönüp, görmezden gelme politikası devam ediyor. Nitekim mecliste yürütülen tartışmalar konuya bakış açısını net bir şekilde açıklıyor.

NATO için yeni strateji önerileri sunan Baerbock Türkiye’nin Metina, Zap ve Avaşin’e düzenlediği saldırılarla ilgili gelen bir soruyu Türkiye’nin kendini savunma hakkı çerçevesinde yanıt veriyor, harekatın neden yapıldığına bakmak gerektiğini belirtiyor ve sivillerin zarar gördüğüne dair ellerinde somut bir belge olmadığını ifade ediyor.

Öyle ya zaten uzun bir süredir sessiz sedasız devam eden bir savaş gündemi var. Bu haksız hukuksuz savaş, Avrupanın gündeminde olmadığı için, Türkiye’nin Kürtlere karşı sürdürdüğü zalimce saldırılarda ne kadar sivil öldüğü, saldırılarda coğrafyanın ne kadar zarar gördüğü, insanların ne kadar zarar gördüğü kimsenin umurunda değil. Dolayısıyla bir kez daha şunu soralım: Özgürlükler ve kendi kaderini tayin hakkı sadece güçlü ülkelerin belirlediği kıstaslarla, belli uluslara mı tanınıyor?

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.