Sömürge hukuku uygulanıyor

  •  Türk iktidarının HDP şahsında Kürt siyasetini tasfiye etmek için açtığı ‘Kobanê Davası’nın 2. duruşması bugün görülüyor. Rehin tutulan siyasetçilerden Sebahat Tuncel, Kürt halkının tüm insani ve hukuki haklarından yoksun bırakılmak istendiğini söyledi.
  •  Tuncel, ”Türkiye’yi yönetenler Kürt halkını ‘yurttaşlıktan’ çıkarmış durumda. Bunun bir yansıması da mahkemeler. Mesele Kürtler olunca hukuku tanımayacaklarını söylüyorlar. Aslında bizlere karşı hem sömürge hukuku hem de erkek-devlet yargısı devrede” dedi.

 

 

Kobanê Davası’nda tutuklu yargılanan siyasetçiler, dünyada övünç kaynağı olarak görülen direnişin, Türkiye’de dava konusu olduğuna dikkat çekerek, “Kobanê’de olduğu gibi bugün de direniş ve dayanışma kazanacaktır” dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eşbaşkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu 28’i tutuklu 108 kişinin yargılandığı Kobanê Davası’nın 2. duruşması, bugün Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek. Sincan Cezaevi Kampüsü’nde yapılacak olan yargılamada 108 kişi hakkında “ülkenin birliği ve bütünlüğünü bozma” ve “öldürmeye teşebbüs” iddiaları gerekçe gösterilerek binlerce yıl hapis cezası isteniyor. 

26 Nisan’da görülen ilk duruşmanın ardından Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’ne sevk edilen Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eşbaşkanı Sebahat Tuncel, Sincan Cezaevi’nde tutulan eski Milletvekili Ayla Akat Ata ve HDP eski Parti Sözcüsü Günay Kubilay, duruşmaya dair Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Zemo Ağgöz’ün sorularını yanıtladı.  

Cumhur İttifakı’nın direktifiyle

 Siyasetçi Sebahat Tuncel, “AKP-MHP faşist iktidarının intikam davası” olarak nitelendirdiği dava ile Kürt siyasetinin baskı altına alınmak ve demokratik siyaset alanının ortadan kaldırılmak istendiğine dikkat çekti. Tuncel, “Kobanê halkının ve kadınlarının direnişi ile birlikte Türkiye’nin açıktan desteklediği DAİŞ çetesinin yenilmesinin, Erdoğan’ın Osmanlı planının da işlenemez hale getirilmesinin intikamı alınmak isteniyor. Dolayısıyla Kobanê dosyası herhangi bir dosya değil, Cumhur İttifakı’nın istem ve direktifleriyle açılan bir dosyadır” dedi.

Mahkemenin tutumu da göstergesi

Mahkemenin ilk duruşmadaki tavrı ile davanın açılış amacının ortaya çıktığına işaret eden Tuncel, duruşmada adil, bağımsız ve şeffaf bir yaklaşımın olmadığını kaydetti. Tuncel, ”Mahkeme Başkanı, devletin gücünü arkasına almış, siyaseten Erdoğan-Bahçeli’nin izlediği faşizan yol ve yöntemleri pratiğe geçirdi. ‘Başlangıç sonucu belirler’ diye bir söz var. Mahkemenin böyle bir başlangıç yapmasıyla amacın adil bir yargılama yapmak olmadığı net olarak görüldü” şeklinde konuştu. Kürt siyasetçilerinin yıllardır benzer yargılamalarla karşı karşıya kaldığını anımsatan Tuncel, ”Yıllardır bu duruma karşı mücadele ediyoruz, direniyoruz, direneceğiz. Bu mücadele kişisel bir mücadele değil. Demokratik, özgür, eşit, adil ve barışçıl bir hukuk sisteminin gelişmesi Türkiye halklarının geleceğini de belirleyecektir” dedi.

Kürtleri yurttaşlıktan çıkardılar

 ”Bizlere karşı düşman hukuku uygulanmaktadır” diyen Tuncel, söz konusu Kürtler olduğu zaman yasaların uygulanmadığını ifade etti. Tuncel, şunları söyledi: ”Kürt halkı yurttaşlıktan çıkarılmak isteniyor. Bu tüm insani ve hukuki haklarından yoksun bırakılmak anlamına geliyor. Kayyum siyaseti de bu perspektifin sonucudur. Ülkeyi yönetenler Kürt halkını ‘yurttaşlıktan’ çıkarmış durumda. Bunun bir yansıması da mahkemeler. Mesele Kürtler olunca hukuku tanımayacaklarını söylüyorlar. Aslında bizlere karşı hem sömürge hukuku hem de erkek-devlet yargısı devrede.”

 Kadın çizgisi iktidarı korkutuyor

 2015 sonrası binlerce kadının iktidarın kadın düşmanı politikalardan nasibini aldığını söyleyen Tuncel, şöyle devam etti: ”HDP’nin kapatılma davasında siyaset yasağı istenenler arasında 280-260 kadının bulunması tesadüf değil. Kürt kadın hareketinin öncülük ettiği özgün kadın çizgisi iktidardakileri korkutmaktadır. Eşbaşkanlık, eşit temsil, kadınların özgün özerk örgütlenmesi, siyasetteki değişim gücü, erkek egemen kapitalist sistemin temsilcilerini korkutmaktadır. Son dönemlerde kadınların bin bir emekle elde ettiği tüm kazanımlar hedeftedir. İstanbul Sözleşmesi’nden tutalım kayyımların kadın kurumlarının kapatmasına kadar. Bu politika mahkeme salonlarına da yansımakta. Kürt düşmanı ve kadın düşmanı politikalar mahkemeler aracılığıyla hukuksal zemine oturtulmaktadır. Bu politikalara karşı yapılması gereken kendi emeğimize sahip çıkmak, demokratik, ekolojik kadın özgürlükçü paradigmamızı yaşamın her alanında savunduğumuz gibi mahkeme salonlarında da savunmaktır.”

 AKP, DAİŞ’in tarafındadır

 DAİŞ’e karşı çıkmanın 6 yıl sonra yargılama konusu yapıldığını kaydeden Tuncel, ”Kobanê halkı ve kadınların direnişiyle DAİŞ çetesinin yenilgiye uğratılması tüm dünya halklarına umut oldu. İnsanlık, halklar, inançlar, kadınlar ve dayanışma kazanmış, insanlık, halklar ve kadınların düşmanı çeteler kaybetmiştir. Türkiye, Kobanê dosyasıyla açıktan DAİŞ’i destekler durumdadır. 6 yıl sonra davayı açmaları, hatta bunu HDP’nin kapatılmasına zemin olarak sunmaları ,AKP’nin tarafını çok net göstermiştir. Tüm dünya halkları Kobanê halkına ve Kürt kadınlarına teşekkür edip 1 Kasım’ı Kobanê Günü ilan ederken, HDP’nin Kobanê halkıyla dayanışmasını ve DAİŞ’e karşı çıkması, AKP tarafından yargılama konusu yapıldı. Kobanê’de nasıl ki direniş kazandı, bugün de direniş ve dayanışma kazanacaktır” şeklinde konuştu.  İSTANBUL

 

Özel misyonla üretilen siyasi bir davadır

HDP’li Günay Kubilay ise, davanın ilk duruşmasında yaşananlara değinerek, ”Hukukun içi boş bir kavuğa dönüştürüldüğü, bağımsız ve tarafsız yargı olgusunun retorikten ibaret olduğu, hakikatin çıplak çarpıcı bir fotoğrafı gibiydi” dedi.

İlk duruşmada yaşananların sonraki süreç için ipucu olduğunu söyleyen Kubilay, telaşlı mahkeme heyetini ”acemi gemi kaptanlarına” benzetti. Savunmanın bütün taleplerinin reddedildiğini anımsatan Kubilay, bu durumun ”davanın arkasında itici rol oynayan siyasi iradenin beklentilerinin yön vereceğinin” göstergesi olduğunu kaydetti. Kubilay, ”Asgari hukuksal normlardan yoksun bir siyasi davada hakikatin alt üst edildiği olgularla kurguların yer değiştirdiği göz önüne alındığında sonuçları öngörebilmek için uzman olmak gerekmiyor” dedi. 

Kürt siyasetçilerin daha önce yargılandığı davaları hatırlatan Kubilay, Kürt sorununa yaklaşım ile paralel bir durumun bu davalarda da ortaya çıktığını dile getirdi. Kubilay, şunları kaydetti: ”Özellikle Kürt siyasetindeki etkili sembolik isimler ile toplu davaların özel mahkemelerce yürütüldüğüne ve özel hukuk uygulandığına tarih tanıktır. Kobanê Davası da özel mahkeme ve özel hukuk yönteminin tipik örneklerinden biri. Dava, 7 Haziran 2015 seçimleri sonrası AKP iktidarının Kürt sorununa yaklaşımının kökten değişikliğe uğraması ve çözüm sürecine son verilmesiyle birlikte siyasi rövanş amacıyla özel olarak üretilen ve özel misyonlar yüklenen siyasi bir davadır” diye kaydetti. 

Davanın merkezinde HDP’nin olduğuna işaret eden Kubilay, şöyle konuştu: “İlk duruşmada bu davanın da tarihteki örneklerine benzer bir biçimde özel hukuk uygulanarak yürütüleceğini ve sonuçlandırılacağını gösterdi. Nitekim AİHM Büyük Daire’nin 22 Aralık 2020 tarihli Kobanê Davası’nı kapsayan Demirtaş kararına ayak direyerek uygulamıyor olmaları bu tespiti doğrular niteliktedir. 21. yüzyıl Türkiye’sinde Kürt siyasetçilerin yargılandığı davalarda fiziksel bakımdan mekanların modernizasyonu dışında özünde bir değişiklik bulunmuyor. AKP iktidarının adalet saraylarında saray var ama adaleti mumla aramak gerekiyor.”

DAİŞ’e karşı dünya nezdinde övünç kaynağı olarak yerini alan tarihsel bir hakikatin Türkiye’de 6 yıl aradan sonra dava konusu olduğunu belirten Kubilay, şunları ekledi: “İktidarın her iki ortağı da iktidarın bekası ve saray rejiminin güvence altına alınmasını önceliyor. Dış dünyaya yansıyan Türkiye profili ise iktidarın ajandasındaki ikincil meseleler arasında yer alıyor. Güç dengelerini muhalefetin lehine değiştirebilecek bir potansiyel taşıyan HDP,  2015 genel seçimleri ve 2019 yerel seçimlerinde görüldüğü gibi hukuk dışı yollar ve gayri meşru yöntemlerle demokratik siyaset arenasında tasfiye edilmek ve güç dengelerini değiştirebilecek bir politik faktör olmaktan çıkarılmak isteniyor.”

 

Sözümüz de olacaktır

Kobanê Davası için özel bir mahkemenin yetkilendirildiğini kaydeden Ayla Akat Ata da bu durumun yargılama sürecini etkileyeceğini söyledi.

Dosyanın siyasi saiklerle açıldığını dile getiren Ata, ”Hakikatin açığa çıkmasına dair sözümüz de olacaktır” dedi. DAİŞ’in saldırılarına karşı başlayan eylemler sırasında yaşananların araştırılması için parti olarak üzerlerine düşeni yaptıklarını anımsatan Ata, davaya konu yapılan Kobanê direnişinin tarihe geçtiğini ve tüm dünya tarafından bu gerçeğin bilindiğini vurguladı. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.