Son linç kurbanı: Merve Dizdar

Toplum/Yaşam Haberleri —

Merve Dizdar

Merve Dizdar

  • Türkiye içinde ya da dışında, özellikle sinemacıların aldığı ödüller bir süredir iktidara dert oluyor. Gar Katliamındaki patlama bir bacağını kaybetmiş Nuray karakterini canlandıran Dizdar, en iyi kadın oyuncu ödülünü aldıktan sonra iktidar yanlılarının lincinden kurtulamadı.

BİLGE AKSU

Seçim gündeminin arasına kaynayan gelişmelerden biri de bu senenin Cannes Festivali oldu. Türkiye’de hemen her sene çeşitli tartışmaların ve dedikoduların odağında takip edilen festivalde, önceki senelerden aşina olduğumuz durumlar ve kişiler yine öne çıktı. Sosyal medyada bir şaka malzemesine dönen, filmlerin finalinden sonra alkışlanma dakikalarına kadar her şey yerli yerindeydi. Fakat bu defa biz pek oralı olamadık. Ülkenin seçim atmosferi her zamankinden uzun sürdü malum.

Johnny Depp’in geri dönüşü

Çok kısa bir genel özet geçelim. Festivalin ilk günlerinde en çok konuşulan şey, Johnny Depp’in geri dönüşüydü. Tartışmalı biçimde sürdürülen meşhur davası, birçok mecrada canlı yayınlanmış, eski eşi Amber Heard’le olan ilişkilerine dair sayısız bilgi üzerimize yığılmıştı. Tarafların zaman zaman duygusallaştığı, zaman zaman çirkinleştiği tam bir gösteriler bütününe dönüşen dava süreci, Depp’in ‘aklanmasıyla’ sona erse de tepkiler sona erecek gibi değildi. Politik bir noktada, kadının beyanının esas alınması kabulüne yekten bir karşı duruş manifestosu olarak görenler oldu bu süreci. Ve elbette Johnny Depp’in sinemaya ya da görünür olan herhangi bir alana geri dönmesini skandal olarak niteleyenler de… Festivalin başında ortaya çıkan tablo işte bütün bunları yeniden düşündürdü çoğumuza. Dakikalarca alkışlanan, duygulanan ve gözleri dolan Depp’in etrafında dönen tepkiler dinecek gibi durmuyor.

Ruben Östlund ve Michael Douglas

Yine festivalin ilk günlerinden akılda kalan bir başka unsur, Palme D’or Onur Ödülünü Michael Douglas’ın almasıydı. Festival komitesinin, “parlak kariyeri ve sinemayla olan ilişkisi” nedeniyle ödüle layık görüldüğünü belirttiği Douglas, yaklaşık 45 senedir bu festivalde kendini gösteren bir isim. 78 yaşındaki oyuncu, Temel İçgüdü ve Öldüren Cazibe gibi kült filmlerde aldığı rollerle bütün dünyada tanınmıştı.

Son dönemin başarılı ve ‘tuhaf’ yönetmenlerinden Ruben Östlund’un bu yılki jüride olduğunu da kişisel bir mutluluk payesiyle yazmadan geçemeyeceğim. Force Majeure, The Square gibi filmleriyle yavaş yavaş bir hayran kitlesi oluşturan İsveçli yönetmen, bu yıl Triangle of Sadness filmiyle karşımıza çıkmıştı.

Nuri Bilge Ceylan beklentisi

Ödüllere gelirsek, Türkiye’de bir kesimin beklentisi malumdu. Yavaş yavaş demirbaşlarından olduğu bu festivalde hem en iyi yönetmen hem de en iyi film ödülünü almış olan Nuri Bilge Ceylan’ın bu kez ne yapacağı merak konusuydu. Ahlat Ağacı’ndan sonra eli boş dönen yönetmen, bu kez de aynı kaderi yaşayacak gibiydi. Festivalin dinamiklerine hakim olan meraklı sinefiller kerameti kendinden menkul çıkarımlar yapsa da görünen tabloda NBC’ye herhangi bir ödül gelecek gibi durmuyordu. Neyse ki ödül, beklenmedik bir yerden geldi de hem hepimiz rahatladık, hem daha çok sevindik.

En iyi film kadın yönetmene

En iyi film ödülü bu yıl bir kadın yönetmene gitti. Festival tarihinde üçüncü kez gerçekleşiyordu bu. Fransız Justine Triet, Anatomy of a Fall adlı filmiyle ödüle uzandı. Filmin çeşitli izlenimlerine bakılırsa, ortalama bir polisiye kurgu olduğu söyleniyor. Ödüle şaşırıldığını belirtebiliriz yani. Fakat tarihte üçüncü kez gerçekleşmesi itibarıyla, festivalde kadın yönetmenlere ne kadar az ödül verildiğini konuşmak elzem sayılır.

Bir Auschwitz filmi

Festivalin ikinci büyük ödülü sayılan Jüri Büyük Ödülü, Jonathan Glazer’ın The Zone of Interest’ine verildi. Yıllar boyu anlatılan fakat her seferinde yepyeni bir etki bırakan Auschwitz’le ilgiliydi bu film. İzlenimlere bakılırsa, konuyu en çarpıcı ve etkileyici şekilde ele alan filmlerden biri olacağa benziyor. Gösterimini merakla bekliyoruz.

En iyi yönetmen ödülü Vietnamlı Tran Anh Hung’a, en iyi senaryo ödülü Monster filmiyle Yuji Sakamoto’ya gitti.

Win Wenders’in Perfect Days’inde oynayan Koji Yakusho en iyi erkek oyuncu seçildi. Kendisini Babel ya da Bir Geyşa’nın Anıları filmlerinden tanıyor olabilirsiniz.

En iyi kadın oyuncu

Ve elbette, bizi en çok ilgilendiren kısma geliyoruz. Bu yılın Nuri Bilge’sini Cannes’dan eli boş döndürmeyen de bir ödül oldu bu. Merve Dizdar, Kuru Otlar Üstüne’deki Nuray karakteriyle, en iyi kadın oyuncu ödülünü almayı başardı. 36 yaşındaki oyuncu, Türkiye’de yeni yeni tanınan ve hemen herkesin çok sevdiği, beğendiği bir oyuncu. Çanakkale’de oyunculuk bölümünü bitiren Dizdar, tiyatroyla başladığı kariyerine daha sonra TV yapımları ve sinema filmleriyle devam etti. Özellikle Masumlar Apartmanı dizisi ve Cem Yılmaz’ın Erşan Kuneri’siyle iyice popüler hale gelen bu genç oyuncu için, Cannes’da aldığı ödül çok çok önemli bir yerde duruyor. Yalnızca onun için değil, bizim için de öyle. Çünkü Türkiye’den bu ödüle ulaşan ilk kadın oyuncu kendisi.

Linç atmosferi

Tabii ki böylesi politik bir gündemde, normalde biraz olsun nefes aldıracak böyle büyük bir gelişme, yine coğrafyamızın kodlarını harekete geçirdi ve sağlı sollu atışmaları beraberinde getirdi. Filmde canlandırdığı karakterinin de etkisiyle, ödülü aldığı esnada politik bir konuşma yapan Dizdar, iktidar yanlıları tarafından hedef gösterilmekte gecikmedi. RTÜK başkan yardımcısından tutun da Sinan Akçıl gibi az ünlü erkeklere kadar birçok kişi, Dizdar’ın bu ödüle ülkesini satarak ulaştığını yazdı.

Türkiye içinde ya da dışında, özellikle sinemacıların aldığı ödüller bir süredir iktidara dert oluyor malum. Daha geçen yıl, Altın Portakal’daki ödül töreninin ne kadar konuşulduğunu hatırlıyoruz. Özcan ve Emin Alper’in birbirine de benzeyen filmleriyle aldıkları ödüllerden çok, yaptıkları konuşmalar gündem olmuştu. Bir tesadüf diyerek geçemeyeceğimiz şekilde, aynı zamanda o linç atmosferini konu etmiş olan filmlerin başarısı artık bu yönetmenlere yöneltilen çirkin ifadelerin gölgesinde kalacak gibi.

Merve Dizdar’ın ödül esnasında yaptığı konuşma, bir gece önceden, büyük bir heyecanla hazırlanmış. Tabii o esnada ödül garanti değil, yalnızca törene davet edilmişler. Zaten ödülün açıklandığı andaki tavırlarından da anlıyoruz ki, bu gelişme Dizdar için bile fazlaymış.

Bu ödülü Nuray ve…

Filmde canlandırdığı Nuray karakteri, Doğu Anadolu’nun sert bir coğrafyasında, başına gelenlerden sonra hayata tutunmaya çalışan bir öğretmen. 10 Ekim 2015 Ankara Gar Katliamındaki patlamadan sonra bir bacağını kaybetmiş Nuray. Mecburen ailesinin yanına dönmek zorunda kalmış. Coğrafyanın sertliğinin yanında, taşranın sertliğini de hisseden bu karakterle özdeşlik kurmakta hiç zorlanmadığını belirtiyor Dizdar. Türkiye’de bir kadın olmanın, bütün kimliklerden ve statülerden bağımsız, sürekli bir mücadele gerektirdiğini dile getiriyor. Dolayısıyla, konuşmada vurguladığı, karakter üzerine daha fazla çalışmasının gerekmemesi, yani onu kolaylıkla içselleştirebilmesi, esasen üzücü ve dikkat çekici bir durum onun için.

27 Mayıs Cumartesi akşamı Cannes’da boy gösteren Dizdar, ertesi sabah İstanbul’a dönüp oy kullanmaya gitmesiyle de birçok kişinin takdirini kazandı. Özellikle bu son seçimde, en büyük tehdidi üzerinde hisseden kadınların, gönüllü ya da bir partiye bağlı olarak en çok çalıştığı, en büyük mücadeleyi verdiği ve çoğuna göre bir varoluş referandumuna dönüşen o seçimlerde, ellerinde çiçekler ve etrafında alkışlarla yürüyen bir Merve Dizdar, çoğumuza gerçek bir umudu ve sevinci yaşattı.

Kendisinin güzel konuşmasını aşağıya bırakıyor ve başarılarının devamını diliyorum…

“Filmde canlandırdığım Nuray karakteri, inandığı şeyler ve varoluşu için mücadele veren ve bu uğurda bedeller ödemek zorunda bırakılmış bir kadın. Onu tanımak ve anlamak için uzun uzun çalışmak isterdim ama ne yazık ki yaşadığım coğrafyada bir kadın olmak, Nuray'ın ve Nurayların duygusunu doğduğum günden beri ezbere bilmeyi gerektiriyor.

Bu ödülü, Nuray ve onun gibi kadınların mücadelesine güç verebilmek için; kendisine layık görülenlere boyun eğmeyip eyleme geçen, bu uğurda her şeyi göze alan ve ne olursa olsun umut etmekten vazgeçmeyen tüm kız kardeşlerim ve Türkiye'de hak ettiği güzel günleri yaşamayı bekleyen tüm mücadeleci ruhlara armağan ediyorum."

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.