Sorun HDP Eşbaşkanı Pervin Buldan’ın konuşması mı?

Ferda ÇETİN yazdı —

  • HDP Eşbaşkanı Pervin Buldan’ın, “Çözüm sürecinde bize vadettiklerinizi yeri ve zamanı geldiğinde açıklayacağız” sözleri geçen haftanın gündemiydi.

 

Sağdan soldan birçok insan, “ne zaman açıklayacaksınız, neyi bekliyorsunuz?” diye Pervin Buldan’ı suçluyor, açıklama yapmasını istiyordu.

Politik duruşları, tutumları ve HDP’ye destekleri bakımından iyi niyetli olanları tenzih ederek denilebilir ki, suçlamalarda bulunanların ekseriyetinin amacı üzüm yemek değil, bağcıyı dövmektir.

“Çözüm süreci” diye sözü edilen, 2012 yılında başlayan 2015’te sona eren, Türk Devleti-PKK görüşmeleridir. HDP Eşbaşkanı Pervin Buldan bu süreçte, TC.Devleti, Kürt Halk Önderi Öcalan ve KCK Yönetimi arasındaki tartışmalara katılan ve aynı zamanda taraflar arasında irtibat sağlayan “resmi” heyette yer alıyordu. Kamuoyunun, “İmralı Heyeti” olarak tanımladığı bu heyet, büyük bir sorumluluk altında ve zor koşullarda görev yaptı. Bu görevini gizli saklı değil, kamuoyunun gözleri önünde gerçekleştirdi.

Fakat bugün Tayyip Erdoğan, Süleyman Soylu, AKP’li vekiller, savcılar, hakimler ve AKP medyası böyle bir süreç hiç yaşanmamış, bu olayları ilk kez duyuyormuş gibi yaparak HDP’ye saldırıyorlar.

Tayyip Erdoğan, Süleyman Soylu ve AKP milletvekilleri, içeride ve dışarıda kamuoyu oluşturmak; keyfilik ve zorbalıklarına meşruiyet kazandırmak için, ortak bir plan çerçevesinde ve aynı argümanları kullanarak hareket ediyorlar. HDP eski ve yeni eşbaşkanlarının, milletvekillerinin ve belediye eşbaşkanlarının, “örgüt üyesi" ve “örgüt destekçisi" olduklarını iddia etmektedirler. Pervin Buldan’ın da içinde bulunduğu HDP milletvekillerinin fezlekeleri beklemededir. Anayasal ve yasal hiçbir dayanağı olmayan bu fezlekeleri istedikleri zaman meclis onayından geçireceklerdir.

Süleyman Soylu, Garê hezimetinden sonra HDP’ye karşı bir intikam operasyonu başlattı. HDP’li seçilmişlerin, PKK yöneticilerinin emir ve talimatları ile hareket ettiklerini, Kandil’e ve Garê’ye ziyaretler gerçekleştirdiklerini, birlikte fotoğraf çektirdiklerini anlatarak savcı ve hakimleri göreve çağırdı. Daha evvel basında yayımlanan fotoğrafları yeni fotoğraflarmış gibi yeniden basına servis etti.

HDP Eşbaşkanı Pervin Buldan ve HDP yöneticileri devletin, TBMM’nin, Yüksek Mahkemelerin, Tayyip Erdoğan ve Süleyman Soylu’nun bilgisi dahilinde gerçekleşen bu ziyaretleri, bu görüşmeleri, bu fotoğrafları inkar ederek bu politikanın sürdürülmesini mi beklemeliydi?

Aslında görüşmeler süresince bilinmeyen, “çok önemli ve gizli kalmış" bilgiler söz konusu değildi. Çünkü bu görüşmeler AKP, F.Gülen ve Kürt medyasında ayrı ayrı ve değişik başlıklar ve haberler altında yayımlanıyor, televizyonlarda tartışılıyordu.

Pervin Buldan yaptığı açıklama ile bu saldırıları gerçekleştirenlere, “Ne yaptıysak, ne konuştuysak bilginiz dahilinde ve birlikte yaptık. Madem olan biteni fotoğraflarla ve gizli faaliyetlermiş gibi açıklıyorsunuz, o halde biz de konuştuklarımızın tümünü anlatacağız" mesajı verdi.

O dönem konuşulanların ve basına yansıyanların HDP tarafından yeniden gündemleştirilmesi, o süreci tümden inkâr eden, kendileri o süreçten habersizmiş rollerine bürünen AKP, Erdoğan ve S. Soylu bakımından hala ciddi bir tedirginlik yaratıyor. Seçim ve oy hesapları yapan ve sürekli oy kaybeden hükümet için en doğrusu bu konuyu kapatmaktı.

Öyle de yaptılar zaten. Soylu ve medyadaki ekibi, “Dilan Dirayet Taşdemir’in Garê ziyareti" yalanını ve HDP’lilerin KCK Yöneticileri ile fotoğrafları konusunu kapattı.

Devlet-PKK görüşmelerinin başladığı ilk günden itibaren Kürt Halk Önderi Öcalan, KCK Yönetimi ve HDP heyeti ısrarla görüşmelerin açık yürütülmesini; izleme heyeti ve hakem heyeti oluşturulmasını ve görüşmelere müdahil olunmasını talep ettiler. Bu talep Türk devleti/AKP hükümeti tarafından savsaklandı.

3 Ocak 2013 tarihinde İmralı’da yapılan görüşmede, Öcalan heyete, “İlkede silahlı mücadeleye son vermeye karşı değilim. Ama yerine ne koyacağız? Parlamento rol almayacaksa, yasal ve anayasal düzenlemeler yapılmayacaksa nasıl barış koşulları yaratılabilir?” diye soruyordu.

Kürt Halk Önderi Öcalan 18 Mart 2013 tarihli görüşmede yine bu konuya değinmektedir; “Şimdi bizim burada yaptığımız işin bir hukuka ihtiyacı var. Nedir o? Parlamento bir yasa çıkaracak ve bu yasadışılığa son verecek. Çünkü bizim yaptığımız işlerin hepsi yasadışıdır. MİT’in iki müsteşarını niye sorgulamak istediler? Çünkü yaptıkları iş yasadışıdır. Bu iş için öncelikle parlamentoda komisyonların kurulması gerekecek. Diğeri ise toplum adına akil insanlardan oluşacak bir komisyondur.”

2014 yılında yaptığı bir görüşmede bu ısrarını sürdürmüştür; “...bu görüşmeler için bir hakemlik heyeti gerekli, hatta zorunludur. PKK’yi de, devleti denetleyecek bir heyet. Dünyada da bu böyledir. Başından beri söyledik yapmadılar.”

Sorun HDP Eşbaşkanı Pervin Buldan’ın açıklaması değildir.

Devlet-PKK görüşmeleri, kamuoyu, TBMM, siyasi partiler, üniversiteler ve sivil toplum örgütlerinin bilgisi ve katılımı olmadan yürütüldüğü için diyalog ve görüşmeler kamuoyuna mal olmadı. Doğal olarak basındaki haber, açıklama ve yansımalar da kamuoyunu tatmin etmedi.

Fakat görüşmeler sürecinin parçası olması gerekenler de müdahil olmak için asgari bir çabanın sahibi olmadılar. Parlamentoda ve parlamento dışında gözlemci- hakem heyetleri oluşturulması için hiçbir faaliyet yürütmediler. Seyirci gibi, dışarıdan, olan biteni seyrettiler.

Sorunun büyüğü, herkesi sorumlu gören ama kendilerini tüm sorumluluk ve görevlerden muaf gören seyirci kalabalığında.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.