Sözleşme yürürlüktedir, etkin uygulatacağız!

Kadın Haberleri —

.

.

  • Evrensel haklar, kadın hakları, insan hakları; bunların “kültüre uygun olup olmaması”, yerli ve millisi diye bir şey söz konusu olamaz. Şimdi de Ankara Sözleşmesi diye bir şey uydurdular. Bundan hiçbir şey çıkmayacağını biliyoruz.

DUYGU EROL

Türkiye’nin ilk imzacısı olduğu İstanbul Sözleşmesi’nden Erdoğan’ın kararı ile çekilmesine dair tepkiler sürerken, AKP/MHP iktidarının uzun süreden beri sözleşmeyi hedef alarak, çekilmenin alt yapısını oluşturduğu biliniyor. Kadınları şiddetten korumaya yönelik uluslararası sistem olan İstanbul Sözleşmesi için Türkiye’deki AKP’nin öncülük ettiği gerici çevreler, sözleşmenin aile yapısına zarar verdiği ve içindeki bir maddede yer alan ‘toplumsal cinsiyet’ ifadesiyle “LGBT propagandası” olduğu iddiasını öne sürüyor.

Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu (KEFEK) üyesi ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili Filiz Kerestecioğlu, AKP cenahından sözleşme için getirilen yorumların alt temelini ve AKP Başkan Yardımcısı Fatma Betül Sayan Kaya’nın ‘İstanbul Sözleşmesi’nin yerine Ankara Sözleşmesi’nin karşılığının olup olmadığını  değerlendirdi. 

Sosyal medyada son günlerde ‘İstanbul Sözleşmesi kadına yönelik şiddeti azaltmadı, kültürümüze uygun değil, boşanmayı arttırıyor’ şeklinde yorumlar yapılıyor. Nasıl yorumluyorsunuz bu iddiaları?

Öncelikle şunu söylemek isterim, İstanbul Sözleşmesi hiçbir şekilde etkin uygulanmadı. Yani şiddet arttıysa şiddetin artış nedeni İstanbul Sözleşmesi’nin etkin uygulanmaması ve sürekli kaldırmak için bir bahane bulunmaya çalışılmasıdır. Bu kadar net. Tabii ki bunun nedeni de iktidarın kadınlara, çocuklara ve LGBTİ+’lara yönelik şiddeti önlemekteki yetersizliği, isteksizliği, yanlış politikalarıdır.

  •  Biz o “Kol kırılır, yen içinde kalır” diyen “kadının karnını sıpasız, sırtını sopasız bırakmamak gerek” diyen “gelenek görenekleri” çok gördük ve bunlara karşı omuz omuza mücadele ettik, etmeye de devam edeceğiz.

Ben Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu (KEFEK) üyesiyim. Daha önce de HDP olarak defalarca önerisini yaptığımız İstanbul Sözleşmesi’nin Etkin Uygulanması ve İzlenmesi Alt Komisyonu, 14 Kasım 2018’de KEFEK üyesi tüm vekillerin ortak kararı ile kuruldu. Bu komisyon, kanunlardaki eksikleri ve bunların uygulanmasında yaşanan sorunları, sosyal politikalardaki eksik ve yanlışları tespit ederek, çözüm önerileri geliştirmeyi amaçladı. Komisyon ilk toplantısını 28 Kasım 2018’de, son toplantısını ise 12 Şubat 2020’de gerçekleştirdi. Bir yılı aşkın bir süre boyunca, toplam 12 toplantı ve bir saha ziyareti yaptı. Komisyon toplantılarına katılan çok sayıda uzman oldu ve bunlar arasında doğrudan alandan gelen, birebir kadınlarla çalışan, kadınların yaşadıklarına tanık olan çok sayıda kişi vardı. Bu kişilerden biri bile Sözleşme kaldırılsın demedi! Aksine daha etkin uygulanması için alanda gördükleri sorunları aktardılar bize. Komisyon çalışmalarının bitmesi üzerinden bir yıldan fazla süre geçmesine rağmen raporu hala tamamlanmadı. Bugüne kadar rapor taslağı dahi elimize ulaşmadı. Dolayısıyla İstanbul Sözleşmesi’nin ne derece uygulandığını ortaya koymadan şiddeti azaltmadığı iddiaları temelsizdir.

İktidardakiler kendi bekaları için kadınların bekasını hiçe sayıyor. İstanbul Sözleşmesi aile yapısını bozuyor, boşanmaları arttırıyor diyorlar. İktidarın korunmasını talep ettiği aile, kadınların ve çocukların fiziksel, ekonomik psikolojik her türlü şiddeti gördüğü ve bunların aile içinde kalmasının tembihlendiği yapıdır. Biz o “Kol kırılır, yen içinde kalır” diyen “kadının karnını sıpasız sırtını sopasız bırakmamak gerek” diyen “gelenekleri görenekleri” çok gördük ve bunlara karşı omuz omuza mücadele ettik, etmeye de devam edeceğiz.

Sözleşme’nin meclis oylamasına sunulmadan bir kararname ile feshedilmesinin hukuki bir geçerliliği var mıdır?

Öncelikle fesih doğru bir kavram değil. Bu karışıklığın büyük olasılıkla Sözleşme’nin resmi çevirisinden kaynaklandığını sanıyorum. Orada fesih ifadesi geçiyor ancak bu bir uluslararası sözleşmedir, haliyle çok taraflıdır ve dolayısıyla Türkiye imzasını geri çekse dahi varlığını sürdürmektedir. Bu bakımdan Cumhurbaşkanı’nın yaptığı şeyin adı “fesih” değil, “çekilme”dir. Ancak ismini doğru tanımlamak bu kararın gayri hukuki olduğu gerçeğini değiştirmez.

Söz konusu çekilme kararının 9 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 3’üncü maddesi gereğince alındığı belirtiliyor. Ancak adı geçen kararnamenin kendisi Anayasa’ya aykırıdır. Anayasanın 104’üncü maddesinin 17’inci fıkrasına göre Cumhurbaşkanı, yürütmeye ilişkin konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarabilir. Uluslararası antlaşmaların onaylanması yürütmenin değil yasama organının yetkisi dahilindedir. Kaldı ki burada temel hak ve özgürlüklere ilişkin bir hukuki belgeden bahsediyoruz. Yurttaşlığın temeline ilişkin böylesi bir konuda idari kararlarla yol alınması kabul edilemez.

Cumhurbaşkanı’nın yetkide ve usulde paralellik ilkesine aykırı biçimde uluslararası antlaşmalardan çekilme yetkisinin olması yeni bir sorun değildir. Ancak Meclis’te çıkarılacak bir kanunla Cumhurbaşkanı’nın bu yetkisi yasama organının denetimi altına alınmalıdır. 

Geri çekilme kararı ardından AKP’li Fatma Betül Sayan tarafından ‘Ankara Sözleşmesi’ ortaya atıldı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Evrensel haklar, kadın hakları, insan hakları; bunların “kültüre uygun olup olmaması”, yerli ve millisi diye bir şey söz konusu olamaz. Şimdi de Ankara Sözleşmesi diye bir şey uydurdular ve bundan da hiçbir şey çıkmayacağını tabii ki biliyoruz. Aslında burada söz konusu olan kültür, gelenek vs. de değil. Sadece iktidarın bekası için muhafazakâr kesimlere, cemaatlere ve Saadet Partisi’ne göz kırpmak isteği, o kadar!

Son dönemde tüm dünyada kadınların baskılara, otoriterleşmeye, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine karşı mücadelesi yükseliyor ve kazanım elde ediyor. Kadınların kazanımlarına karşıt olarak muhafazakar ve otoriter rejimlerin baskılarını arttırdığını görüyoruz. Bulgaristan, Macaristan, Hırvatistan ve Polonya’da da muhafazakarların İstanbul Sözleşmesi eleştirilerine tanıklık etmiştik. Hatta Polonya’da geçtiğimiz yıl sözleşmeden çıkış gündeme geldi. Polonya hükümetinin açıklamalarına baktığımızda Türkiye’deki iktidarınkine benzer bir yaklaşım görüyoruz. Sözleşmedeki kadın-erkek eşitliği vurgusunun ve kadın haklarının korumasına yönelik önlemlerin geleneksel aile kavramına zarar verdiğini iddia ediyorlar.

Gelenek görenek adı altında kadınlar artık şiddete uğramayı, erkeklerle eşit iş karşısında eşit ücret almamayı, ikincil vatandaş olmayı dünyanın hiçbir yerinde kabul etmiyorlar. İstanbul Sözleşmesi’ne saldırarak kadınların eşitlik talebi bastırılamayacak.

Kadınlara neler söylemek istersiniz?

Biz kadınlar İstanbul Sözleşmesinin imzalanması için de 6284 sayılı kanunun çıkarılması için de yıllarca mücadele verdik. Şimdi de etkin biçimde uygulanmaları, yaşamaları ve yaşatmaları için mücadelemize devam ediyoruz. Haklarımızdan asla vazgeçmeyiz. İstanbul Sözleşmesi yürürlüktedir. Etkin uygulatacağız.

Muazzam bir yol haritasıdır

Sözleşmenin hikayesi nedir, kadınları nasıl koruyor, kadınlar için ne kadar önemli; HDP’li vekil Filiz Kerestecioğlu’nun cevabı şöyle: 

11 Mayıs 2011’de İstanbul’da imzaya açıldığı için “İstanbul Sözleşmesi” ismiyle anılan Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ni imzalayan ve onaylayan ilk ülke Türkiye oldu. Savcılığa başvurduğu halde şiddet gören bir kadını (Nahide Opuz) koruyamadığı için Türkiye’nin ayrımcılık yaptığına ilişkin AİHM kararının ardından bu konudaki kararlılığını göstermek için hükümet, Sözleşme’nin İstanbul’da imzalanması için ısrarcı olmuştu.

İstanbul Sözleşmesi şiddete karşı önleyici ve koruyucu mekanizmaların, evli olan veya olmayan, toplumsal cinsiyet, ırk, renk, dil, din, cinsel yönelim, siyasi veya başka tür görüş, ulusal veya sosyal köken, engellilik, göçmen veya mülteci statüsü veya başka bir statü gibi, herhangi bir temele dayalı olarak ayrımcılık yapılmaksızın herkes için uygulanmasını şart koşar.

İstanbul Sözleşmesi fiziksel ve psikolojik şiddet, ısrarlı takip, zorla evlendirme, kadın sünneti, tecavüz ve taciz dahil cinsel şiddet olmak üzere kadına yönelik şiddetin tüm türlerine karşı etkin mücadele öngörür. Her biri için ayrı tanım yaptığı gibi her biri için alınması gereken önlemleri de ayrı ayrı belirtir.

Sözleşmenin getirdiği yükümlülükler öncelikle devlete ve şiddet önleme mekanizmalarında görev yapan kamu personeline yöneliktir.

Sözleşmenin, şiddeti önleme konusundaki yaklaşımı olabildiğince kapsayıcıdır ve Şiddeti Önleme, Mağdurları Koruma, Suçluları Cezalandırma ve Şiddeti Önlemek İçin Politika Yapma basamaklarından oluşan dört ayaklı bütüncül bir yapısı vardır.

Şiddetin önlenmesi yalnızca vakalar özelinde faili önleme amacıyla alınan adli tedbirlerden oluşmaz. Toplumsal bir zihniyet dönüşümünün gerekliliği olan eğitim müfredatından cinsiyetçiliği temizleme hedefinden, medyanın bu konuda alacağı sorumluluklara kadar birçok alanda etkin ve bütüncül politika üretilmesi de getirdiği yükümlülükler arasındadır.

Sözleşme aynı zamanda sığınaklardan danışma merkezlerine, Alo şiddet hattından cinsel şiddet kriz merkezlerine birçok kurumsal yapı/mekanizma tanımlar ve şiddete maruz kalan kadınlara bu mekanizmalarda nasıl hizmetler sunulması gerektiğini ve bunların nasıl bir yaklaşımla sunulacağının çerçevesini çizer.
Yine kadına yönelik şiddet türlerinin suç olarak tanımlanması, orantılı şekilde cezalandırılması ve yargı mekanizmasının hak temelli, kadından yana bir bakışla hizmet sunması gibi başlıklarla kadınların adalete erişimini sağlayacak düzenlemeleri tanımlar.

Kısacası, İstanbul Sözleşmesi kadınlara yönelik her türlü şiddetin önlenmesi, kadınların her türlü şiddetten korunması, kadınlara yönelik şiddetin faillerin kovuşturulması, yargılanması ve cezalandırılması için titizlikle hazırlanmış bir metin. Bu sözleşme erkek şiddetine son vermek için muazzam bir yol haritası sunuyor. Şiddete karşı sistematik bir mücadelenin nasıl adım adım örüleceğini anlatıyor. Aynı zamanda 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun etkin uygulanıp uygulanmadığını denetliyor. Şimdiye kadar oluşturulan en kapsamlı, sorunu farklı boyutlarıyla değerlendiren ve bütünlüklü bir çözüm önerisi sunan bir metin olduğu için önemli ve vazgeçilemez.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.