Tahammül sınırlarını aştı

Adalet Nöbeti

Adalet Nöbeti

  • Diyarbakır 1 Nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevi'nde açlık grevinde olan tutsaklar, “Bizler için bu ağır tecrit ve mutlak izolasyon, tahammül sınırlarını çoktan aşmıştır" dedi. 
  • MED TUHAD-FED Eşbaşkanı Canpolat, bağlı bütün derneklerde adalet nöbetlerinin başlayacağını söyledi. Çukurova TUAY-DER Eşbaşkanı Altuntaş da dışarıdaki sessizliği eleştirdi.

Türk cezaevlerindeki PKK ve PAJK’lı tutsakların, “Abdullah Öcalan’a Özgürlük, Kürt Sorununa Çözüm” kampanyası kapsamında 27 Kasım'da başlattığı dönüşümlü açlık grevi eylemi 11. gününde. Amed, Adana ve Mersin'de Tutuklu Aileleri ile Yardımlaşma Derneği (TUAY-DER) öncülüğünde 4 Aralık'ta başlatılan Adalet Nöbeti eylemleri de yayılarak sürüyor. 

 

 

MED Tutuklu ve Hükümlü Aileleri ile Hukuki ve Dayanışma Dernekleri Federasyonu (MED TUHAD-FED) Eşbaşkanı Kerem Canpolat, tecrit politikalarında ısrar edilmesinin, savaşta ve hukuksuzlukta ısrar olduğunu belirterek, barışın sağlanmasının tecridin sonlandırılmasıyla mümkün olabileceğini söyledi. Tutsakların sesi olabilmek için Adalet Nöbeti başlattıklarını kaydeden Canpolat, federasyona bağlı bütün dernek binalarında benzer eylemlerin başlayacağını aktardı. 

Canpolat, eşitlik ve adalet isteyen tüm kesimlerin bu nöbetleri sahiplenmesi gerektiğini ifade etti. Ses çıkarılmaması halinde dönüşümsüz-süresiz eylemlere dönüşme ihtimalinin olduğu uyarısında bulunan Canpolat, "Biz bu halkın çocuklarının artık cezaevlerinden cenazelerinin çıkmasını istemiyoruz" dedi. 

 

 

Bu halkın kırmızı çizgisidir

Mersin Çukurova Tutuklu ve Hükümlü Aileleriyle ile Yardımlaşma Derneği (Çukurova TUAY-DER) Eşbaşkanı Ergin Altuntaş da cezaevlerinde daha önce de birçok kez açlık grevleri yapıldığını hatırlatarak, AKP-MHP iktidarının Öcalan üzerinde mutlak tecrit oluşturduğunu ve bunun zindanlar ile tüm ülkeye yayıldığını söyledi. Altuntaş, şunları dile getirdi: “Burada salt fiziki özgürlük değil, demokratik modernitenin halklar üzerinde kabul görüp yaşam bulmasının önüne geçmek isteyen faşist sisteme karşı tutsakların bir talebi var. ‘Sayın Öcalan bizim önderimiz, liderimiz, değer yargılarımızın ortak bileşkesidir. Üzerinde uygulanan tecridi kabul etmiyoruz. Taleplerimiz de bu yönde’ şeklindeydi. Bundan doğru aldıkları karar anlamlıydı.”

Sebep dışarıdaki sessizliğimiz

Cezaevlerinin birer direniş kalesi olduğunu belirten Altuntaş, tutsakların bedenlerinden başka bir direniş hattı olmadığını ifade etti. Altuntaş, “Zindanlarda başlatılan açlık grevlerinin en temel sebebi, dışarıdaki sessizliktir. Hepimiz dışarıdaki sessizliğin ortağıyız. Bir kez daha zindanlarda bir direniş süreci başladı” dedi.

Artık kabul edemeyiz

Cezaevlerindeki direnişe sahip çıkma çağrısında bulunan Altuntaş, şunları ekledi: “Adalet Nöbetlerimiz, zindan direnişlerinin tutumu çerçevesinde devam edecektir. Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kırılması için tüm kamuoyunu dayanışmaya çağırıyoruz. Sayın Abdullah Öcalan bu halkın kırmızı çizgisidir. Bu halk daha fazlasını kabul etmeyecektir. Gerektiği yerde bedeninin zindanlardaki yoldaşları gibi ölüme yatırmasını bilir.”

Tecridin kalkmasına bağlı

Tecridin kaldırılmasının diğer tüm cezaevlerine ve başta hasta tutsaklara yaklaşıma etki edeceğini dile getiren Canpolat, “150'ye yakın ağır hasta tutuklu var. Hasta tutuklularla ilgili girişimlerden bir türlü sonuç alınamıyor. Bu durum da başlı başına ailelere işkencedir. Tecrit kaldırılırsa tutsakların aileleriyle buluşma ve sağlıklı bir şekilde tedavi olma durumları olur" şeklinde konuştu. Tecridin kırılmasında ısrarcı olmalarının da çözümle bağlantılı olduğunu kaydeden Canpolat, şunları ekledi: “Kamuoyu ses verip, elimizi tutması lazım. Hep birlikte bu gidişata ‘dur’ demeliyiz. Kürt sorunun çözülmesinin ilk adımı İmralı'da tutulan Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin sonlandırılmasıdır."

Hiçbir fedakarlıktan kaçınmayacağız

Diyarbakır 1 Nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevi'nde açlık grevinde olan tutsaklar, eylemlerine dair mesaj gönderdi. Tutsaklar, Kürtlerin uzun yıllardır statü talep ettiğini ve bu talebin öncülüğünü yapan Abdullah Öcalan'ın "her günü idamdan beter" uygulamalara maruz kaldığını hatırlattı. Abdullah Öcalan'ın İmralı Adası’nda 25 yıldır tecrit koşulları altında rehin tutulduğu ve son üç yıldır bu tecridin daha da ağırlaştırıldığını anımsatan tutsaklar, “Üç yıldır herhangi bir haber kendisinden alınamamaktadır. Bugün itibarıyla tüm dürüst, yurtsever, demokrat, Kürt, Asurî, Türk, Fars, Ermeni, Laz halkları ve dostlarımız bilmeli ki bizler için bu ağır tecrit ve mutlak izolasyon tahammül sınırlarını çoktan aşmıştır. Kürt halkının, halk olmaktan kaynaklı hak ettiği statüsüne kavuşması, komşu halklarla eşit, özgür ve demokratik bir sistemde birlik ve beraberlik içinde yaşaması için mücadele ederken zindana düşmüş Kürt siyasi tutsaklar olarak 'Önder Apo’ya Özgürlük, Kürt Sorununa Çözüm' talebine hiçbir fedakarlıktan kaçınmayıp destek vereceğimizi açıklıyoruz" dedi. 

İmralı’ya sevk talebi

Sincan Kapalı Kadın Cezaevi’ndeki kadın tutsaklar, İmralı Abdullah Öcalan’ın durumunun öğrenilmesi için Adalet Bakanlığına başvuruda bulundu. Başvuru, 4 Aralık’ta Bursa/Gemlik merkezli meydana gelen depremin ardından yapıldı. Kobanê Kumpas Davası’nda tutuklu bulunan Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eşbaşkanı Sebahat Tuncel ve Tevgera Jinen Azad (TJA) aktivisti Ayla Akat Ata’nın da aralarında bulunduğu kadın tutsaklar, başvurularında durumunu merak ettiklerin Öcalan’ın ailesi ve avukatlarıyla görüştürülmesi talebinde bulundu. Kadın tutsakları ayrıca İmralı Yüksek Güvenlikli Cezaevi’ne sevk edilmelerini de talep etti. Sebahat Tuncel konuya dair avukatı aracılığıyla MA’ya gönderdiği mesajda, şunu da kaydetti: “Sayın Öcalan’ın aynı zamanda acil durumlar için tanınan telefon hakkını kullanmasının sağlanması için de talepte bulunduk.” AMED

 

*****

Acilen görüşme sağlanmalı

Gemlik’teki deprem sonrası Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a dair kaygılarının arttığını belirten HEDEP Milletvekilli Ömer Öcalan, “Acilen aile ve avukat görüşü yapılmalı" dedi. 

Bursa’nın Gemlik ilçesinde 4 Aralık’ta 5.1 şiddetinde deprem meydana geldi. Sonrasında gözler depremin merkez üssüne yakın bir noktada bulunan İmralı Adası'na çevrildi. Bazı uzmanlar da bu noktada uyarılarda bulundu. Asrın Hukuk Bürosu avukatları, adadaki cezaevinde tutulan ve kendisinden 33 aydır kendisinden haber alınamayan Abdullah Öcalan ile görüşmek için Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı ve İmralı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğüne "acil görüşme" başvurusu yaptı. İmralı’da tutulan Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım ve Veysi Aktaş için de savcılık ve cezaevi müdürlüğüne başvuruldu.

Aileye bilgi verilmedi

Abdullah Öcalan’ın yeğeni Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Riha Milletvekilli Ömer Öcalan, deprem sonrası endişelerinin arttığını söyledi. Depremde İmralı Adası’nın da etkilendiğini belirten Ömer Öcalan, “Sayın Abdullah Öcalan ile en son 33 ay önce telefonda çok kısa bir görüşme gerçekleştirildi. Bu 33 aylık süre zarfında bir çok gelişme yaşandı, kaygılarımız sürekli arttı. Son yaşanan deprem birçok ilde etkili olurken, İmralı Adası da depremin merkez üssüne çok yakın. Bu nedenle endişeliyiz. Biz de aile olarak Sayın Abdullah Öcalan ve İmralı Adasında bulunan tutuklular ile acilen görüşmek istiyoruz. Bu bizim hakkımız. Şimdiye kadar ne Adalet Bakanlığı ne de İçişleri Bakanlığı'ndan bize hiçbir bilgi verilmedi” dedi.

İmralı Adası'nın deprem fay hattı üzerinde olduğunu söyleyen Öcalan, şöyle devam etti: "Birçok deprem profesörü Marmara’da büyük bir depremin olabileceği uyarısında bulunuyor. 5.1 küçük bir deprem değil, 3 il bu depremden etkilendi. Bu nedenle acilen aile ve avukat görüşünün yapılması gerekiyor. İmralı Ada cezaevinde meydana gelecek herhangi olumsuz bir olaydan devlet ve Adalet Bakanlığı sorumludur. Kürtlerin hassasiyetini göz önünde bulundursunlar. Kürtlerin gözü İmralı Adası'nda. Bir an önce Sayın Abdullah Öcalan’ın aile ve avukatlarıyla görüştürülmesi gerekiyor. Görüşmelerin gerçekleşmesi için çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Biz de başvurumuzu gerçekleştireceğiz. Oradan gelecek bir haber hem halkımızın hem de ailelerin içini rahatlatacak."

 

*****

75 yaşındaki ağır hasta cezaevine konuldu

Ağır, kronik hastalıkları olan, haftada iki gün diyalize giren 75 yaşındaki Sakarya eski HDP İl başkanlarından Mehmet Bayram,30 Kasım'da cezaevine konuldu.

Avukatı Muhammed Işık’ın Evrensel’e verdiği bilgilere göre; Mehmet Bayram, 2017’de sosyal medya paylaşımları nedeniyle “örgüt propagandası”dan verilen ve istinaf mahkemesi tarafından onaylanan 3 yıl 9 ay hapis cezası, yeni yasal düzenlemeler sonrasında tahliye kararı ile birlikte Yargıtay tarafından bozulmuştu. Yapılan yeni yargılamada aynı cezanın tekrarı sonrasında temyiz edilen karar, Yargıtay tarafından onandı.

Cezanın infazı için Ferizli F Tipi Cezaevi’ne konulan Mehmet Bayram, cezaevi ring aracıyla haftada iki gün 35 km mesafedeki Sakarya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Diyaliz Servisi'ne götürülüyor. 2017-2019 yılında ailesinden uzakta, hiç bir yakınının olmadığı Manisa Akhisar Cezaevinde verilen cezanın iki yılı aşkın kısmını yatan ağır diyabet ve kalp hastası Mehmet Bayram, beslenmesinde zorunlu özel diyete ulaşamadığı için diyalize bağımlı böbrek yetmezliği hastası olmuştu.

Ailesinin yaşamsal sorunlarının devam ettiğini belirttiği Mehmet Bayram'in bu hafta içinde Cezaevi İnfaz Kurulu'nda "denetimli serbestlik" hakkı değerlendirilecek. Eşi ve çocukları 75 yaşında ve ağır hastalıkları nedeni ile yaşamından endişe ettikleri Mehmet Bayram'ın "Çok geç olmadan tahliyesini umutla beklediklerini" ifade ediyor. SAKARYA

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.