Tayyip yine takiye yapıyor
Hüseyin GEDİK yazdı —
- Erdoğan iktidarı, Rojava Kürtlerini ve Özerk Yönetimi bir kaşık suda boğmak için elinden geleni ardına koymuyor. HTŞ gibi selefi katilleri destekleyerek Kürtleri saf dışı bırakma çabalarını kardeşliğin neresine oturtacağız?
- Geldiğimiz aşamada çözüm sürecine dair somut adımlar atılmadan iktidara güven duymak mümkün değildir. Dolmabahçe mutabakatına çağrışım yapan bir hava hakimdir. Takiye yapmakta oldukça usta sayılan Tayyip yine takiye yapıyor.
- Bir an önce İmralı tecridinin kalkması ve eşit koşullarda bir müzakerenin yapılması gerekir. Komisyon bu sorunun en önemli tarafını dikkate almalı ve dinlemek için İmralı’ya gitmelidir. Kaldı ki Komisyon kurma fikri de patenti de İmralı’ya aittir.
- Her şeyi Komisyon’dan beklemek de yanılgılı bir yaklaşım olacaktır. Daha da açık izah edilirse Komisyon demek her şey demek değildir. Hiç kimse rehavete kapılmasın. Odaklanmamız gereken konu Komisyon’dan beklentiler ve sonrasıdır.
Barış, çözüm süreci, bin yıllık kardeşlik derken 5 Ağustos itibarıyla Meclis’te komisyon kuruldu ve ilk iki toplantısını da gerçekleştirmiş oldu. ‘Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’ adıyla anılacak komisyonun kurulması, önemli bir eşiğin aşılmış olduğu şeklinde anlamlandırıldı. Umarız bu böyledir.
Dere görünmeden paçaları sıvamama konusunda deneyimli ve politik bir kitle için henüz işin başındayız. PKK, kendisinden beklenilenin fazlasıyla yerine getirdiğine kuşku yok. PKK; dostların, temsil ettiği kitlenin kaygılarına, kuşkularına, iktidara olan güvensizliğine rağmen risk alarak adım attı. Fesih ve silah bırakma kararı konusundaki samimiyetiyle sürecin kapılarını ardına kadar açtı.
Buna mukabil iktidardan henüz tık yok demek yerinde bir tespittir. Karşılığı olmayan tumturaklı sözler, iyi niyet temennilerinin dışında henüz bir karşılık verilmiş değildir.
Türkiye’nin bugünkü tablosuna bakıldığında ‘Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’ adındaki bir çalışmayla bağdaşmayan birçok uygulamayı bir çırpıda sıralamak mümkündür.
Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi kavramlarıyla çelişik ne kadar uygulama varsa hepsi yürürlüktedir. O kadar çok terslik var ki hangi birisinden bahsedelim diye tercih yapmakta insan zorlanıyor.
Tek adam rejiminin hakim olduğu Türkiye’de en temel sorun olan Kürt sorununu çözmek için kurulan Komisyon’un isminden hareketle sorunlar gerçekten çözülür mü? Dayanışma sağlanır mı? Kardeşlik köprüleri kurulur mu? Demokrasi tesis edilir mi?
İmralı tecridi kalkmadı, hasta tutsaklar bırakılmadı, siyasi rehineler tahliye edilmedi, kadın katliamları durmadı, doğa talanı sonlanmadı, kayyumlar kaldırılmadı, keyfi uygulamalar, hukuksuzluklar, tutuklamalar, işkenceler, yolsuzluklar son bulmadı. Hiçbir konuda, olumlu diyeceğimiz en ufak bir emareye rastlamadık.
Kurulan Komisyon da yasayla kurulmamıştır. Tayyip’in işine gelmezse her an dağıtılmaya müsait bir zeminde kurulmuştur. Gerçi yasa ile kurulsa da sonuç pek değişmeyecektir. Çünkü, ‘Anayasa Mahkemesinin kararlarına uymuyorum, saygıda duymuyorum’ diyen bir zorba var.
Hiç kimsenin güvende olmadığı, hukuksuzluğun hakim olduğu Türkiye’de bu iktidara güven duymak saflıktır. Yürütmenin emrinde olan yargıdan adalet dilemek, derdini mübaşire anlatan ahmak davacı durumuna düşmektir.
Erdoğan iktidarı, Rojava Kürtlerini ve Özerk Yönetimi bir kaşık suda boğmak için elinden geleni ardına koymuyor. HTŞ gibi selefi katilleri destekleyerek Kürtleri saf dışı bırakma çabalarını kardeşliğin neresine oturtacağız? Kuzey Kürtleri’yle dayanışma, Rojava Kürtleri’yle düşmanlığın bir arada yürümeyeceğini bilmek için müneccim olmak mı gerekiyor? Erdoğan iktidarının samimiyetini test etmek için ‘Rojava’ya bakıp Erdoğan’ı görmek’ olacaktır.
Devlet Bahçeli’nin niyeti ve samimiyeti, Erdoğan’ın yeterince renk vermeyen halini sorgulayacak halimiz yok ama iktidar cephesinin icraatlarına bakınca ‘görünen köy kılavuz istemez’ demekten kendimizi alamıyoruz.
Geldiğimiz aşamada çözüm sürecine dair somut adımlar atılmadan iktidara güven duymak mümkün değildir. Dolmabahçe mutabakatına çağrışım yapan bir hava hakimdir. Takiye yapmakta oldukça usta sayılan Tayyip yine takiye yapıyor. Erdoğan, iktidarının ne kritik süreçlerinde takiye yapmaktan çekinmeyen, U dönüşleri yapmakta beis görmeyen bir lider olduğu herkesin malumudur.
Komisyon’un kurulması ebette önemlidir ve de önemsenmesi gerekiyor. Devasa yapısal sorun haline gelmiş Kürt sorununu çözmek için kimsenin elinde sihirli değnek yoktur. Her şeyi Komisyon’dan beklemek de yanılgılı bir yaklaşım olacaktır. Daha da açık izah edilirse Komisyon demek her şey demek değildir. Hiç kimse rehavete kapılmasın. Odaklanmamız gereken konu Komisyon’dan beklentiler ve sonrasıdır.
Bundan böyle ‘Evele gevele Kürt Mehmet’ nöbete dönemi kapanmıştır. Herkes eteğindeki taşları dökecek, Komisyon’dan nasıl bir çözüm çıkacak ve sonrası nasıl şekillenecek hep birlikte göreceğiz. PKK’nin kadro yapısı ne olacak (ki bu da önemli bir konudur) sorusundan ziyade, Kürt halkının beklentilerini karşılayacak bir yasal mevzuatın olup olmayacağıdır. Önce halkın temel sorunları çözüm bulması lazım.
Bundan böyle söyleme değil eyleme bakacağız. Bir an önce İmralı tecridinin kalkması ve eşit koşullarda bir müzakerenin yapılması gerekir. Komisyon bu sorunun en önemli tarafını dikkate almalı ve dinlemek için İmralı’ya gitmelidir. Kaldı ki Komisyon kurma fikri de patenti de İmralı’ya aittir. Çünkü iktidarın çözüm konusunda fikri hasıl olmadığı için düşünce de üretemiyor. Somut bir atım atılamıyor. Hal böyle olunca da Tayyip’in takiye yaptığını söylemeye devam edeceğiz.
Büyük emeklerle, olağanüstü çabalarla bu kerteye kadar getirilen, ilk kez geniş halk desteğinin ve siyasi partilerin ezici çoğunluğu tarafından kabul gören çözüm sürecinin parti çıkarlarına, bir takım siyasi saiklere kurban edilmemesi tek dileğimizdir.
