Theodoros Pangalos’un anlattıkları

Ferda ÇETİN yazdı —

  • Devlet görevlilerinin emekli olduktan sonra anılarını yazma geleneğine Yunanistan’ın eski Dışişleri Bakanı Theodoros Pangalos da katılmış. Kerkyra Yayınevi’nin basımını yaptığı, “Kardak/S-300/Öcalan” isimli, üç bölümden oluşan 112 sayfalık kitap aslında bir “krizler kitabı.”

 

Pangalos kitabında, Yunanistan hükümetinin, Kürt Halk Önderi Öcalan ile yaşadığı “krizin”, “çeşitli partilere mensup çok sayıda Yunan parlamenterin, Türkiye-Irak sınırında, Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı dağlık bir bölgede, Öcalan’ı ziyaret etmesi” ile başladığını belirtiyor. Bu ziyaretin ayrıntılarını Pangalos’a, Simitis hükümeti üyesi Elisavet Papazoi anlatmış. Kürt Halk Önderi Öcalan, Türkiye-Irak sınırındaki dağlık alanda hiç kalmadığına göre, Pangalos ya da Elisavet Papazoi, ikisinden biri doğru söylemiyor.

Pangalos, ziyaretleri sırasında Öcalan’ın, Yunan parlamenterleri Türkiye’ye karşı, “ikinci bir cephe” açarak, bir Yunan-Türk savaşı konusunda ikna ve teşvik ettiğini anlatmaktadır. Pangalos, Kürt Halk Önderi Öcalan’ın, 1993 yılından beri Türkiye ile sorunları siyasal müzakereler yolu ile çözme konusundaki açıklama ve girişimlerden bihaber olmayacağına göre, yaptığı spekülasyonların amacı ne olabilir?

Bir Yunan-Türk savaşına sebep olma ihtimalini düşünerek, Öcalan’ın Yunanistan’a gelmesine başından beri karşı çıktığını anlatan Pangalos; “Sadece bu da değil, aynı zamanda, Kürtler, Küçük Asya savaşında bizim azılı düşmanlarımız olduğu için de karşı çıktım” diye yazıyor.

Pangalos’un, “Küçük Asya Savaşı” dediği, 1922 yılında Yunan ordusunun Türk ordusuna yenildiği savaştır. Bu savaşta, Kürtlerin kendi adlarına, kendi komutalarında ve kendi askeri birlikleri ile Yunanistan’a karşı “azılı düşmanlık” yapacak ne güçleri ne de böyle bir konumları söz konusudur. Kaldı ki “Küçük Asya Savaşı”na ne kadar Kürt’ün zorla katılıp katılmadığı da meçhul. Tarihten günümüze, Kürtler bir “azılı düşmanlar listesi” tutsaydı eğer, mantık ve izan, Yunanistan’ın böyle bir listede yer almayacağını söyler. Asıl muamma, Yunanistan Dışişleri Bakanlığı yapmış bir şahsın, böyle bir yalana niçin ihtiyaç duyduğudur.

Bir önceki sayfada, Kürtleri “azılı düşmanı” ilan eden Pangalos, devamında, “Yunanistan’ı onların düşmanı olmadığına ikna etmek için Türkiye’de gözaltı, tutuklama baskısı altında kalarak Avrupa’ya kaçan Kürtlere, işkence ve kötü muamele gören genç Kürtlere, hastanelerde rehabilitasyon merkezleri kurarak yardımcı oldum” diyor.

Öcalan’ın arkadaşı, ‘solcu’ Antonis Naksakis’in askerde kendisine komutanlık yaptığını yazan Pangalos, Öcalan’ın Yunanistan’a geldiğini de ondan öğreniyor. “Ben dışişleri bakanıydım, Naksakis ise emekli Amiral. Naksakis, Yunan İstihbarat Örgütü’nün(EYP) Öcalan’ı havalanında kontrol etmeden ülkeye soktuğunu itiraf etti. Havalanından sonra Öcalan, Grek yazar Vasillis Rotas’ın dul eşi Rota’nın evine götürüldü” diyen Pangalos, Öcalan iade edilmediği taktirde, Yunanistan’ın da Suriye gibi, Türkiye’nin işgal tehlikesi ile karşı karşıya kalacağını anlatmış.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, Yunanistan’a gelişini, karşılaştığı muameleyi ve Pangalos’un tutumunu, ‘Kürt Sorunu ve Demokratik Ulus Çözümü: Kültürel Soykırım Kıskacında Kürtleri Savunmak’ kitabında detaylıca anlatmaktadır; “Hatırladığım kadarıyla bu sefer tam anlamıyla Olympos tanrılarının oyunlarına geldiğimi kendi kendime fısıldar oldum... Havaalanının VIP salonundan giriş yaptım. Dostum Naksakis’in kaynanasının evinde bir gece kalabildim. Kadına “Pangalos ne yapar?” diye sormuştum. “Seçimlerde kullanır” derken, çağın gerçeklerinden ne denli kopuk olduğunu anlatır gibiydi. Bana biraz da eski soylu ama çok güçsüz bırakılmış Yunan halk gerçeğini anımsattı. O geceden sonra bir nevi ölüm kampına doğru gidiş başladı. Tümüyle Hades devredeydi. Söylenen ve yapılan her şey sahteydi. Dürüst unsurların hepsi modernite canavarı karşısında çaresizdi.”

Yunanistan Başbakanı Kostas Simitis, Kürt Halk Önderi Öcalan’ın Yunanistan’dan çıkarılması için bakanlarından Aleko Papadopulos ile Filippos Petsalnikos ve EYP Başkanı General Stavrakakis’ten oluşan bir kriz grubu oluşturuyor. Kriz grubunun koordinatörlüğüne de Dışişleri Bakanı Theodoros Pangalos’u atıyor. Pangalos kriz grubunun başına atanması, aynı zamanda Öcalan’a yönelik komplonun hızlandırıldığı dönemdir.

Pangalos, basit yalanlarla kendi sorumluluğunu temize çıkarma gayretindedir; “İşadamı TH.A. şirketine ait özel bir uçağın Amsterdam Havalimanı'na inmesi planlandı. Ancak, Öcalan'ın Hollanda'daki ve yakın Alman şehirlerindeki tüm destekçileri çoktan haberdar edilmiş ve pankartlar, bayraklar ve silahlarıyla toplanmış, oradaki gidisini imkansızlaştırmıştı. Çünkü Hollanda hava sahasını kapatmıştı. Böylece uçak, bir kez daha yakıt ikmali yapıldıktan sonra Öcalan’ın geceyi geçireceği Korfu'ya geri döndü.”

Pangalos, Avrupa devletlerinin Öcalan’ı kabul etmeme konusundaki mutabakatını inkâr etmek için, “Öcalan’ı Amsterdam’da karşılamaya gelen silahlı destekçiler” yalanını uydurmuş. Böylece sorumlu Avrupa olmaktan çıkmış, silahla havaalanı basan(!) Kürtler olmuş!

Öcalan’a iltica verilmesi için Nelson Mandela’yı ikna ettiğini anlatan Pangalos, senaristlerin akıl edemeyeceği bir ‘aksilik’ten bahsediyor; “Öcalan'ı taşıyan özel uçak, Kenya'nın başkenti Nairobi'ye doğru yol alırken Mandela uçuş sırasında istifa etmiş ve bağımsızlık hareketinin bir başka lideri de Başkan olarak yemin etmişti.” Mandela’yı ikna eden Pangalos, Güney Afrika’nın yeni başkanını ikna edemeyince(!) Öcalan’ın, Yunanistan Nairobi Elçiliği’ne dönüşü zorunlu hale geliyor.

Pangalos yazdığı kitapta, 9 Ekim 1998 – 15 Şubat 1999 tarihleri arasında, Kürt Halk Önderi Öcalan’ın, Suriye-Yunanistan-Rusya-İtalya-Kenya sürecinde, yaşananları gerçeğine uygun bir şekilde anlatmamıştır. Aksine, uluslararası komployu, bu komploda ABD’nin, Avrupa’nın, Yunanistan’ın ve özel olarak kendi rolünü çarpıtarak ve bağlamından kopartarak anlatmıştır.

Kürt Halk Önderi Öcalan, kaçırılışı ve Türkiye’ye teslim edilişinde Yunanistan’ın rolünü “taşeronluk” olarak tanımlamıştı; “Batı’nın şımarık çocuğu ve uç noktası olarak Yunan siyaseti beni hep ilkesiz, sadece zarar veren bir pozisyonda görmek istemiştir. Tersine, ilişkimin kendilerine zarar vereceğini görür görmez ateşe atmaktan çekinmemiştir. Fakat son komplodaki rolü esas olarak dostluğu kullanan hain işbirlikçilik biçimindedir. Bizzat planlayan ve uygulayan değil, daha çok taşerondur.”

Pangalos da taşeronluğun kitabını yazmış.

 

NOT: Bu yazı yazıldığında Türkiye ve KDP’nin, Gare’deki gerillara yönelik saldırısı yeni başlamıştı.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.