TİP: Kürtlerin olmadığı seçim gayrimeşrudur

Dosya Haberleri —

DENIZ GULSEN

DENIZ GULSEN

  • TİP Merkez Komitesi Üyesi Gülşen: Ortada örgütlü bir halk gerçekliği var. Bu insanları bir HDP tabelası yan yana  getirmedi. Kürtler kendi özgürlükleri ve talepleri için zaten yıllardır mücadele ediyor. Hepsi bizim arkadaşımız,  dostumuzdur. Birlikte mücadele ediyoruz. Kapatma davası, o mücadeleye en ufak bir zarar verebilecek bir mesele değil.

MIHEME PORGEBOL

Gittikçe derinleşen bir yoksullaşma, faşizmin kurumsallaşması ve buna mukabil demokratik muhalefetin keskin bir devlet baskısına maruz kalması, kaybolan silahlar, mafya ilişkileri, sınır ötesi işgal ve ilhak operasyonları, kadın kimliğine yönelen saldırganlık, Kürt düşmanı tahkimat… 
Türkiye gündemini sıralarken andığımız ilk başlıklar bunlar…
Bu durum, Türkiye’deki demokratik muhalefetin de hem varlığını hem de “yokluğunu” tartışma ihtiyacı doğuruyor.
Demokratik muhalefet olan bitene ne diyor, nasıl mücadele yöntemleri öneriyor, çubuğu nereye bükmek gerektiğine inanıyor? Hangi eksikleri, hangi yanlışları tespit ediyor?
Demokratik muhalefetin çizgileri ya da ağırlık noktaları ile birbirinden ayrışan farklı öznelerine bu soruları yönelteceğimiz bir yazı dizisine başlıyoruz.
Kısa aralıklarla farklı muhalefet güçlerini konuk edip söylediklerine kulak vereceğiz.
Diziye dair görüş ve önerilerinizi “dosya@yeniozgurpolitika.org” mail adresine yapabilirsiniz.

 

AKP-MHP ortak iktidarının son zamanlarda artan saldırılarını değerlendiren ve bu saldırıları “devrimci muhalefet” çizgisinden gazetemize yorumlayan Türkiye İşçi Partisi (TİP) Merkez Komite Üyesi Deniz Gülşen, HDP ve Kürt halkına dönük saldırılara ilişkin, “Kürt halkı örgütlü bir halk. O yüzden HDP’nin kapatılamayacağını ve Kürt halkının durdurulamayacağını onlar da biliyor aslında. Daha önce de kapatma, tutsak düşürme, saldırma gibi şeyler binlerce defa uygulandı. HDP’nin kapatılması çabaları orada sadece bir giyotin olarak tutuluyor. Seçime daha yakın zamanda HDP’yi kapatmayı deneyebilirler ama sonuçta Kürt halkı bunun üstesinden defalarca geldiği gibi bu kez de gelecektir” ifadelerini kullandı.

 

Garê yenilgisinden bu yana

Uzun bir süredir Türkiye gündeminin saray rejimi tarafından belirlenmediğini ifade eden Gülşen, Türk ordusunun Garê’deki işgal saldırılarına dikkat çekti. Devletin Garê’de istediği başarıyı elde edemediğini vurgulayan Gülşen, “Garê’de kendi politikalarına birkaç ay yetecek kadar bir şoven hava yaratmaya çalıştılar ancak bu ters tepti” ifadelerini kullandı.

Garê yenilgisinden sonra iktidarın gündem belirleme yeteneğini tamamen kaybettiğini ve içeriden yarılmalar yaşadığını vurgulayan Gülşen, sözlerini şöyle sürdürdü: “Daha sonrasında Sedat Peker’in itiraflarıyla ortaya çıkan hırsızlık ve yolsuzluk meseleleri var. Özellikle son dönemde daha da yoğunlaşan işsizlik ve ekonomik daralma var. Saray rejimi bunları gündemden düşürmek ve bu konuların konuşulmasını bastırmak için de çok bildik kodlarına geri döndü. Bu yüzden de öncelikli olarak muhalif güçlerin ve devrimcilerin üzerine gidiyor. En temelde de tabii ki Kürt halkının üzerine gidiyor. HDP’ye saldırarak muhalefeti bölmeye çalışıyor. 7 Haziran’da uygulayıp kendince başarılı bulduğu politikayı sıkıştığı her dönemde yeniden uygulamaya çalışıyor. Faşist rejim, işte bu dönemde de benzer bir reflekse geri döndü.”

 

‘HDP’nin yanında durduk, duracağız’

Saray rejiminin saldırdığı bütün alanlarda dayanışma içerisinde olduklarını dayanışmaya devam edeceklerini belirten Gülşen, ekledi: ”Saldırılar kadın alanına dönükse partideki kadın arkadaşlarımız orada bulunuyor. Saldırılar HDP’ye dönük olduğunda her dönem olduğu gibi HDP’nin yanında topyekun durduk ve duracağız. Bunların hepsinin ötesinde iktidarın hiç durmadan saldırdığı emek alanı ve emekçi kesim var. Biz asıl olarak buranın örgütlendiği takdirde saray rejiminin yıkılabileceğine inanıyoruz. İktidarın geriletilmesi falan değil, bu saldırılara karşı savunma hattı kurmak da değil, saray rejimini topyekun yıkmak gerektiğini düşünüyoruz. Bunun için de emek cephesinin çok daha güçlü ve kuvvetli bir şekilde, üstyapısal saldırılara da göğüs gerecek bir donanımla derinleşmesi gerektiğini düşünüyoruz. Her alanda bütün devrimci bileşenlerin dayanışma içerisinde olması gerekiyor. Bizim baktığımız yerden asıl mesele emek meselesidir. Bu denli bir talanın sonucu olarak inanılmaz bir yoksullukla, geçineme problemiyle karşı karşıya kalan, intihar eden vatandaşlarımızın birliğini ve örgütlü gücünü yaratmaya çalışıyoruz.”

 

  • Garê yenilgisinden sonra iktidarın gündem belirleme yeteneğini  tamamen kaybettiğini ve içeriden yarılmalar yaşadığını vurgulayan Gülşen ekledi: “Garê'de kendi politikalarına birkaç ay yetecek kadar bir şoven hava yaratmaya çalıştılar ancak bu ters tepti.”

 

‘Erdoğan’ın inandırıcılığı kalmadı’

AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın artık inandırıcılığını yitirdiğini bu yüzden de kendi yapısı içerisinde de yarılmalar yaşandığını belirten Gülşen, Sedat Peker itiraflarının da bunun bir ispatı olduğunu vurguladı. “Gemi batıyor ve ilk olarak da fareler kaçıyor” diyen Gülşen, “Eğer Recep Tayyip Erdoğan inandırıcı olsaydı, Süleyman Soylu’ya en başından sahip çıkardı. Erdoğan, Sedat Peker’in ilk açıklamalarından sonra bir şeyler demek için yaklaşık üç hafta boyunca bekledi. İçeride çok ciddi gerginlikler olduğu açık” ifadelerini kullandı.

 

‘Soylu, AKP’yi tehdit etti’

Süleyman Soylu’nun çıktığı programlarda aslında bütün AKP’yi tehdit ettiğini de vurgulayan Türkiye İşçi Partisi Merkez Komite Üyesi Deniz Gülşen, şu değerlendirmelerde bulundu: ”Süleyman Soylu çıktığı programlarda AKP’yi tehdit etti. ‘Benim üzerime gelirseniz para sayma makinelerinden başlayarak anlatırım’ demiş oldu. Bunun gibi çok çeşitli tehditlerde bulundu. Aslında bu toplumun ilerici ve devrimci kesimlerine saldırarak konsolide olmaya çalıştılar ama tabii ki artık olmaz. Bir sürü şey patladı ellerinde. Pandemi sürecinin yönetilememesi, işsizlik ve yoksulluğun yanına bir de her durumda toplanan paraların nereye gittiği ortaya çıktı. Bu da iktidara dair bir inandırıcılık bırakmadı. Zaten evine ekmek götüremeyen insanın inanacak hiçbir şeyi yok. Toplumsal yapı bu boyuttayken şimdiyse göz göre göre ‘Bunlar daha iyi günleriniz’ diyerek HDP’ye saldırıyorlar. Ardından da bunun provokasyon olduğunu söylüyorlar. Bunların hiçbirinin inandırıcılığı yok. Sadece devrimci güçlere değil, İyi Parti’ye bile nefes aldırmamaya çalışıyor. MHP ile arasındaki ideolojik çizgi çok farklı olmayan İyi Parti’ye bile saldırıyor. Bunun tabii ki gerçeklikte bir karşılığı yok.”

 

‘Kürt halkı örgütlü bir halk’

HDP’ye dönük kapatma davalarına ilişkin sorularımızı da yanıtlayan Gülşen, “HDP’de bir halk kuvveti var. Güç parti olarak HDP’den gelmiyor, halktan geliyor. Kürt halkı örgütlü bir halk. O yüzden HDP’nin kapatılamayacağını ve Kürt halkının durdurulamayacağını onlar da biliyor aslında. Daha önce de kapatma, tutsak düşürme, saldırma gibi şeyler binlerce defa uygulandı. HDP’nin kapatılması çabaları orada sadece bir giyotin olarak tutuluyor. Seçime daha yakın zamanda HDP’yi kapatmayı deneyebilirler ama sonuçta Kürt halkı bunun üstesinden defalarca geldiği gibi bu kez de gelecektir” sözleriyle Kürt halkının tüm saldırılara karşı kararlı bir direniş içerisinde olduğunun altını çizdi.

 

‘Kürtlersiz seçim gayrimeşrudur’

HDP’ye dönük kapatma davasının seçim yatırımı olduğu iddialarına dönük olarak ise Gülşen, şu değerlendirmelerde bulundu: “Bunun bir seçim taktiği olduğu kısmı zaten seçim döneminde tartışılır ama bunun dışında ortada örgütlü bir halk gerçekliği var. Bu insanları bir HDP tabelası yan yana getirmedi. Kürtler kendi özgürlükleri ve talepleri için zaten yıllardır mücadele ediyor. Hepsi bizim arkadaşımız, dostumuzdur. Birlikte mücadele ediyoruz. Kapatma davası, o mücadeleye en ufak bir zarar verebilecek bir mesele değil. Bu durumda da ne gerekiyorsa ve elimizden ne geliyorsa bunların hepsini biz de yapacağız. Burjuva medyasında şimdiden ‘HDP kapatılırsa ne olur?’ üzerine şeyler konuşuluyor. Bunun hiçbir önemi yok. Kürt halkının girmediği, olmadığı bir seçim, milyonlarca seçmenin iradesinin olmadığı bir seçim, zaten gayrimeşrudur. Akıl dışı bir tehdittir bu.”

TİP Merkez Komite Üyesi Gülşen, aslında iktidarın güç kaybettiğini ve bunu toparlamak için arayışlarda olduğunu belirtti. Bu arayışın İyi Parti tabanından gelecek oylara yöneldiğini ekleyen Gülşen, “Biz güç kaybeden AKP-MHP rejiminin İyi Parti tabanına oynadığını düşünüyoruz. ‘Bakın, yıllardır yaptığımız iş’ diyerek Kürt halkını bastırmak ve sindirmek konusunda herkesten daha iyi olduklarını göstermeye çalışıyorlar. Açıkçası burada büyük bir irade oluşturabilirsek saldırıları püskürtebiliriz. Bence bu irade oluştu da. Newroz görüntüleri çok ciddi bir umuttu. O dönem de benzer saldırılar vardı. Son dönemde pandeminin biraz daha rahatlamasıyla muhalefet güçlerinin daha dik duruşu, hem HDP’nin kapatılmasını hem de daha birçok uydurma davanın sürmesini zorlaştıracaktır” dedi.

 

  • “İktidarın durmadan saldırdığı emek alanı ve emekçi kesim var. Buranın örgütlendiği takdirde saray rejiminin yıkılabileceğine inanıyoruz. İktidarın geriletilmesi değil, saldırılara karşı savunma hattı kurmak da değil, saray rejimini topyekun yıkmak gerektiğini düşünüyoruz.”

 

Birliği toplumsallaştırmak

Tüm bu anlatılanlar çerçevesinde ortak mücadeleye nasıl yaklaştıklarını sorduğumuz Deniz Gülşen, “Biz zaten her dönem dayanışma içerisinde oluruz. Zaten biz bize benziyor ve birbirimizi çok iyi biliyoruz. Ama ister alt alta, ister yan yana, ister çapraz yazalım, sol sosyalist cepheden baktığımızda bir kuvvetsizlik durumu olduğunu görüyoruz. Bu yüzden biz mevcut güçlerimizi yan yana getirerek direnebileceğimizi düşünmüyoruz. O yüzden sürekli büyüyen, kendini de geliştiren bir çalışmanın içerisindeyiz. Bütün diğer devrimci kuvvetler de çubuğu biraz bu tarafa doğru çevirmeli” diyerek tüm muhalif güçlerin önce kendi tabanlarına dönük çalışmalar yürütüp bu alanda büyümeyi merkeze alması gerektiğini söyledi.

“Solda son yıllarda biraz da güçsüzlükle alakalı olarak sürekli çeşitli birlikler ortaya çıktı. Hepsi kurulup kısa bir süre sonra dağıldı. Bu tutarsızlık yüzünden mücadele birliği artık gerçek dışı bir hal alıyor. Biz mevcut kuvvetlerimiz üzerinden bir savunma ya da saldırı stratejisi kurmuyoruz, kuramayız. Bizce bu doğru da değil” ifadelerini kullanan Gülşen, bu birliği toplumsal alanda yapmak gerektiğini belirtti.

Gülşen bu konudaki sözlerini şöyle sürdürdü: “LGBTİ+ eylemlerinde, kadın eylemlerinde, mahalle dayanışma alanlarında, emek alanında yan yana gelmemiz lazım ama sürekli o masalara boğulmamalıyız. Hepsi tanıdığımız dostumuz, yoldaşımız olan arkadaşlarla defalarca yaptık bu toplantıları. Biz gerektiğinde zaten bir saat içerisinde bütün Türkiye’de yan yana gelebilecek bir toplamız. Bunu ilerici ve devrimci kuvvetler açısından söylüyorum. Bu yüzden bugün özellikle emek alanında derinleşmek, burada daha da büyümek üzerine yoğunlaşmamız lazım. Solun bunu unutmaması gerekiyor. Genel birlik ve dayanışma çerçevesi dışında özellikle bunu söylemek istiyorum. Yoksa zaten çok benzer yerlerden gelmiş, benzer süreçlerden geçmiş, benzer fikirlerle dik duran yapılarız biz.”

Türkiye İşçi Partisi (TİP)

7 Kasım 2017 tarihinde kurulan Türkiye İşçi Partisi, kısa süre içerisinde Türkiye muhalefetinde adından söz ettirmeye, örgütlenip büyümeye başladı. 2018 genel seçimlerinde Halkların Demokratik Partisi (HDP) bünyesinde seçime katılan Erkan Baş, Barış Atay ve Ahmet Şık, seçimlerden sonra HDP’den ayrılıp meclis sıralarında Türkiye İşçi Partisi’ni temsil etmeye başladı. Geçtiğimiz haftalarda CHP Milletvekili Seda Kadıgil’in de katılmasıyla birlikte meclisteki koltuk sayısı 4’e çıkan Türkiye İşçi Partisi, kendi tanımını, “TİP, temel haklar ve özgürlükler için işçiler, işsizler, gençler, emekliler, kadınlar ve erkeklerin yürüttüğü mücadelenin tek yumruk haline gelmiş halidir. Kapitalizmin ezme, sömürme ve ayrımcı uygulamaları karşısında emekçi halkın eşitlik ve özgürlüğe dayalı iktidarını kuracak kolektif akıl, dayanışma ve organize eyleminin partisidir. TİP, kapitalist düzene son verip sosyalizmi kurmayı hedefler” ifadeleriyle yapıyor.

Türkiye İşçi Partisi’nin programında aynı zamanda “Saray rejimi halkın düşmanıdır” ifadesi dikkat çekerken Kürt halk gerçekliğine ise parti şu ifadelerle değiniyor: “TİP, Kürt sorununu, Osmanlı dönemindeki Kürt ayaklanmalarından bugüne ulusal mücadelelerin tarihselliği içinde ele almakla birlikte esas olarak sermaye egemenliğinin bir sonucu ve sınıf mücadelesinin bir başlığı olarak görür. Yoksul Kürt emekçilerine Türkiye işçi sınıfının önemli bir bölmesi olarak yaklaşır ve tarihsel çıkar ortaklığını öne çıkarır. Bununla birlikte, Kürt halkının eşit yurttaşlık mücadelesini destekler, anadilde eğitim ve anadilde yaşam hakkını benimser. Halklar arasında düşmanlığı körükleyen yönelimlerle mücadele eder, Türkiye’de ve bölgede yaşayan halklar arasında nefreti körükleyen yaklaşımlara karşı birlikte yaşamı ve kardeşliği savunur. Türkler ve Kürtler başta olmak üzere her kökenden yurttaşın özgürce ve kardeşlik içinde yaşayacağı bir ülkenin kurulması için mücadele eder.”

 

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.