Tören sorumluluk devriydi

Gülseren Yoleri

Gülseren Yoleri

  • Tören PKK tarafının barış iradesinde ne kadar ciddi, ısrarlı ve kararlı olduğunun işaretiydi.
  • Besê Hozat’ın öncülüğü bizi onore etti. Kadın iradesinin ve gücünün süreçte etkin olacağını gösterdi. 
  • Orada aslında bir sorumluluk devri oldu. Bundan sonrası demokratik alanın sorumluluğunda. 

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın çağrısı üzerine, 11 Temmuz’da Şikefta Casenê’de düzenlenen silahları imha törenini çok sayıda kurum temsilcisi takip etti. Törene katılanlar arasında yer alan İHD Eş Genel Başkan Yardımcısı Gülseren Yoleri Jinnews’ten Rozerin Gültekin’e konuştu. 

Törenin sürece ne kadar büyük bir ciddiyetle yaklaşıldığının göstergesi olduğunu vurgulayan Yoleri izlenimlerini şöyle aktardı: “PKK’li gerillaların özellikle alana gelişleri, alandaki kalışları ve bu arada yapılan açıklamalar, silah bırakma, bu silahların tutuşturulması ve ardından oradan ayrıldıkları süreç; hepsi neredeyse hiç hataya yer bırakmayacak şekilde büyük bir ciddiyetle ve profesyonellikle hazırlanmıştı. 

PKK ciddiyetini ortaya koydu

Ciddiyetten kastım şu: gelenlerin belli bir düzen içinde gelmesi, belirli bir düzen içinde dizilmeleri ve törenin bu düzen içinde akması. Sembolik olarak silahlar yakıldı, ama bunun ötesinde örgütün barış iradesini çok net bir biçimde dünyaya gösterdiği bir andı. Barış iradesinde ne kadar güçlü bir şekilde ısrar ettiklerinin ve kararlı olduklarının işaretiydi. Evlatları gerillada olan ya da yaşamını yitirmiş olan anneler de vardı aramızda. Herkesin çok büyük bir endişesi vardı doğal olarak. Yani ‘bu süreç nasıl ilerleyecek?’ sorusuna dair kaygılar vardı. PKK tarafı, ‘bu konuda çok ısrarlı ve kararlı’ cümlesini bize çok net bir şekilde kurdurttu. Belki de silahlı bir örgüt olarak en değerli şeyini ortaya koyarak bu tavrını göstermiş oldu. Silahlı mücadelenin, artık demokratik mücadeleye evrilmesi gerektiği iradesi ortaya konmuş oldu.”

 

Gerilla/ foto: Erkan Gülbahçe

 

Kadın öncülüğü onore etti

Gerilla grubuna KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat’ın öncülük etmesinin ayrı bir anlamı olduğunu vurgulayan Yoleri, “Kadın olarak, erkek egemen sisteme karşı duran bir figür olarak, hepimizi, kadınları çok onore etti. Hepimizi derinden etkiledi. Başta Besê Hozat yürüyordu ve açıklamayı yaptı. Bu, kadın iradesinin ve kadın gücünün bu süreçte oldukça etkin olacağını bize gösteren bir şeydi. Barışa dair umutlarımızı oldukça güçlendiren önemli bir göstergeydi” dedi.

İnsan hakları savunucuları olarak sürecin işleyişine, diğer süreçlerden daha farklı kıymet verdiklerini dile getiren Yoleri, devletin tatmin edici adımları atmadığına dair kaygıların olduğunu, ancak Hükümet’in söylemde geri adım da atmadığına işaret etti. Yoleri, “Toplumun önemli bir bölümü bu sürecin garantili bir şekilde ilerlemesini arzu ediyor. Devlet, süreci ‘terörsüz Türkiye’ olarak isimlendiriyor ama bu sürecin bir şekilde devam ettirileceğine dair politik bir tutumun da net olarak ortaya çıktığı bir dönemden söz ediyoruz. Cumhurbaşkanı'nın açıklaması devletin yükümlülüklerine de işaret eden bir konuşmaydı. Hem devletin hem de PKK’nin meseleye yaklaşımı açısından, diğer süreçlerden oldukça ayırıcı özelliklerden söz edebiliyoruz” dedi.

Komisyona dair kaygılar

Gülseren Yoleri, Meclis’te komisyon kurulmasının önemli olduğunu ancak esas olarak bu komisyonun nasıl bir çalışma yürüteceğinin önemli olduğunu vurgulayarak, “Eğer çalışma yöntemini, yetkilerini, yetki sınırlarını, görevlerini doğru tanımlamazsanız, kurulan komisyon çok da bir iş yapamayabilir. Komisyonun çalışma ilkelerini merak ediyoruz. Buradan ne bekleyeceğimizi de aslında biraz bu belirleyecek. Çünkü komisyon, nihayetinde yetkilendirildiği alanlarda ve yetkilendirildiği ölçüde çalışmalar yürütebilecek. Bu, komisyonun demokratikleşme sürecinde kritik bir rol oynayıp oynamayacağını da gösterecek. ‘Formal’ olarak bir komisyonun kurulması şart. Dünyadaki pek çok barış süreci ya da çatışma çözümü sürecinde, meclis bünyesinde resmi bir komisyon kurulması bir ön koşuldur” diye belirtti. 

Omuzlarımızdaki yük arttı

PKK’nin attığı adımlarla çatışmalı sürecin ortadan kalkmasının zemininin ortaya çıktığına dikkat çeken Gülseren Yoleri hem devlete hem topluma düşen görevleri şöyle özetledi: 

“Artık devletin daha cesaretle demokratikleşme ve barış yönünde adım atmasının koşulları ortaya çıkmış oldu. Bunu söylerken, devlet bunu kendiliğinden yapar demiyorum. Biz her kazanımı büyük bedeller ödeyerek kazandık. Bu yüzden de bu süreçte de oturup bekleyerek barışın bize gelmeyeceğini biliyoruz.

Töreni izleyen sivil toplum örgütü temsilcileri olarak, her silah bırakılışından sonra omuzlarımızdaki yükün daha da ağırlaştığını hissettik. PKK silahlı bir örgüt ve diyor ki: ‘Ben silahlı mücadeleyi sonlandırdım. Demokratik mücadele alanı açıldı.’ İşte bundan sonrası demokratik alanın sorumluluğunda. PKK’nin bugün demokratik alanda mücadele etmesinin koşulları yok. Çünkü bunun için bir hukuki düzenlemeye ihtiyaç var. İstesek de istemesek de, sorumlulukla yüklendiğimiz bir tarihi andan söz ediyoruz. Orada aslında bir sorumluluk devri oldu, bir anlamda.

Barışı örgütleyecek olan biziz

Süreç oldukça kritik. Savsaklanacak bir süreçte değiliz. Mesela o gün orada açıklama yapan 30 gerillanın hukuki durumları ne olacak? Birbirimize top atmadan bir şeyler yapmaya ihtiyacımız var. Bunun altını özenle çiziyorum; çünkü herkes birbirinden bir şey bekliyor, zaman zaman buna çok tanık olduk. Barış talebi, tüm toplumun ortak ihtiyacı ve talebidir. Hepimizin esas mücadele alanlarından biri olarak kabul edilmesi ve hızlı bir şekilde bu alanda örgütlenilmesine ihtiyacımız var.” HABER MERKEZİ

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.