Torunumun torunu da unutmayacak

Taybet Ana'nın kızı Halime Akın ve eşi Halit İnan (66)

Taybet Ana'nın kızı Halime Akın ve eşi Halit İnan (66)

  • Sokağa çıkma yasağında sokak ortasında katledilmesinin ardından cenazesi 7 gün sokakta, 22 gün morgda bekletilen  Taybet Ana’nın kızı ve eşi, hem Türk devlet terörünü hem de direnen Kürt’ün iradesini bir kez daha hatırlattı:
  • “Bu vahşet unutulmaz. Torunumun torunu da bunu unutmayacak. 38 sivili şehrin içinde katlettiler. Kürtler mücadelesine devam ediyor ve edecek. İğneyle kuyu kazar gibi olacak ama olacak. Kürt halkının çocukları kendi iradeleriyle kazanacak.”
  • “Şimdi annem ve kardeşim yan yana uyuyor. Kimse yargılanmadı. Kimse tutuklanmadı. Bu zulmün hesabı sorulmadı. Ölene kadar annemi unutmayacağız. Davasına sahip çıkacağız. Annem hala aramızda yaşıyor. O, artık Kürtlerin Taybet Ana’sı.”

Tarih sayfalarına devletin kara bir lekesi daha eklendi, takvim yaprakları 19 Aralık 2015’i gösterdiğinde. Yer, Şirnex’in (Şırnak) Silopiya (Silopi) ilçesine bağlı Nuh Mahallesi, 58. Cadde… Hafızalara “Taybet Ana” olarak kazınan Taybet İnan’ın katledilmesine, bir fotoğrafa tanıklık etti tüm dünya. Türk devlet güçleri tarafından sokak ortasında katledilmesinin ardından cenazesi 7 gün sokakta bekletilen 57 yaşındaki Taybet İnan’ın öyküsü, 14 Aralık 2015’te ilan edilen ve 2 Mart 2016’ya kadar süren sokağa çıkma yasağının da özeti.

Zulme karşı halk direnişi

Fotoğraf karesinden bile direngen ve mücadeleci bir kadın olduğu görülen Taybet Ana’nın yaşamı da duruşu gibi mücadeleyle geçti. Devlet zulmüne karşı halk direnişinin emsali olan Taybet Ana, doğup büyüdüğü yurdunu terk etmeyerek devlet şiddetine duruşuyla meydan okuyanlardandı. Acı ama mücadele yüklü yaşamı Taybet Ana’yı sonsuzlaştırırken geride bıraktığı mirası ardılları tarafından sürdürülüyor.

 

 

İki çocuğunu mayınla aldılar

Türk devletinin Kurdistan’da yürüttüğü savaş politikalarının sonucunda 1993’te Taybet’in henüz üç yaşında olan oğlu Botan ile 10 yaşındaki kızı Esmer, 5 kuzen ve arkadaşlarıyla oyun oynamak istedikleri sırada mayına basarak yaşamını yitirdi. 7 çocuğun bedenlerinden kopan etlerini elleriyle ayıklayarak çocukları toprakla buluşturdu Taybet Ana. Heybeti, dik duruşu o zamandan açığa çıkan Taybet Ana, Kurdistan yurtseverliğinin önemli öncülerinden oldu ve mücadelesi katlandı.

Annesinden sonra kızı da

Kızı Hezni İnan da Taybet Ana’nın ardından sokağa çıkma yasağı sırasında Cizîr’in Cudi Mahallesi’nde bulunan bir evin bodrumunda yakılarak katledilenler arasındaydı. Hezni’ye ait yakılmış ve parçalanmış kıyafetleri ise katledişinden 8 yıl sonra 7 Eylül’de üç ayrı zarfta ailesine teslim edildi. Üç zarftan Hezni’ye ait yakılmış ve parçalanmış kazak, pantolon ve hırkası çıktı.

Akrabası da katledildi

Komşusunun evinden 19 Aralık günü saat 19.00 sıralarında evine döndüğü sırada ateşlerin hedefi olan Taybet Ana, sokağın ortasında yere yığıldı. Bir süre sonra inleme sesini duyan eşinin kardeşi Yusuf İnan, henüz yaralı olan Taybet Ana’yı kurtarmak istedi. Daha evinden sokağa adım atamadan kapısının önünde vuruldu. Bir gün sonra ise yaşamını yitirdi. Ardından eşi Halit İnan, Taybet Ana’nın yardımına koşmak istedi. O da henüz sokağa adım atamadan Taybet Ana’ya tutunması için ip uzatmak isterken elinden vuruldu. Eşi Halit’in kendisini kurtarmaya çalıştığını gören Taybet Ana, sokak ortasında yaşam savaşı verdiği sırada, “Ben gittim sen gitme. Çocuklarımıza bakacak birileri olsun” diyerek eşini geri çevirdi.

7 gün 7 gece sokak ortasında

Ailesinin tüm girişimleri sonuçsuz kalan Taybet Ana, ambulansın zamanında gelmemesi sonucunda beyin kanaması ve kan kaybından yaşamını yitirdi. Cenazesi, 7 gün 7 gece boyunca sokak ortasında kalan Taybet Ana, bu fotoğraf karesiyle sokağa çıkma yasağında yaşanan Türk devlet terörünü özetleyerek, tarih sayfalarında yer aldı.

Üzerinden 10 kurşun çıktı

Katliamın PKK tarafından yapıldığını öne süren iktidarın iddialarını, keskin nişancı tarafından ateş açıldığını somutlayan otopsi raporu çürüttü. 25 Aralık 2015 tarihli otopsi raporuna göre; Taybet Ana’ya 10 adet ateşli silah mermi çekirdeği veya parçasının isabet ettiği belirtildi. Ölüm nedeni ise çoklu ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmasına bağlı beyin kanaması olarak kayda geçti.  

Hukuk da sokaklarda öldü

Yasak boyunca işlenen tüm katliamlar gibi Taybet Ana cinayeti de sonuçsuz kaldı. Ne yargılanan oldu ne de hesap veren. Taybet Ana ve Yusuf İnan’ın katledilmesinin ardından İçişleri Bakanlığına karşı açılan davada savunma sunan bakanlık, yaşananların “Taybet İnan ve yakınlarının hayatlarını korumaya yönelik kaçınılmaz tedbirlerin sonucu olduğu” iddiasında bulundu. Mardin İdare Mahkemesi’nde açılan dava da reddedilirken, Taybet Ana için “PKK sempatizanı olduğu”nu öne sürerek, şunları iddia etti: “Taybet İnan isimli şahsın otopsisi esnasında üzerinden Abdullah Öcalan'a ait fotoğrafın bulunduğu bilekliğin çıktığının belirtildiği görüldüğünden; PKK sempatizanı olduğuna ilişkin bulgulara rastlanılan davacılar yakınının sokağa çıkma yasağının bulunduğu süreçte ve yoğun çatışmaların yaşandığı, barikatların ve hendeklerin bulunduğu, barikatlar ve hendekler başında silahlı terör örgütü mensuplarının bulunduğu bir caddede akşam saat yedi sıralarında dışarıda bulunması sırasında vurularak öldürülmesi dolayısıyla uğranıldığı ileri sürülen zararlardan, kusurlu veya kusursuz sorumluluk kapsamında davalı idarenin sorumlu tutulabilmesi mümkün olmadığından davanın reddine…”

Katledilişinin üzerinden 8 yıl geçen Taybet Ana’nın kızı Halime Akın, yıl dönümünde JINNEWS’ten Öznur Değer’e konuştu.

 

 

Yurtsever bir Kürt kadındı

Taybet Ana’yı yurtsever bir Kürt kadın olarak tanımlayan kızı Halime, “Öyle bir kadındı ki daraldığında bile göstermezdi. Evinden misafir eksilmezdi. Cömertti. Komşularına, çevresine karşı çok duyarlıydı. Kadın erkek eşitsizliğini kabul etmez, kadını ve erkeği eşit görürdü” dedi. Annesinin yaşamı boyunca çok zorluk yaşadığını kaydeden Halime Akın, oğlu ve eşinin cezaevine girdiğini, üç çocuğunun ise yaşamını yitirdiğini hatırlattı. Sokağa çıkma yasaklarının başladığı süreçte annesinin, “Zenginler çocuklarını da alıp burayı terk edecek ama fakirler perişan olacak. Toprağımı terk edeceğime ölürüm daha iyi” dediğini aktaran Akın, katledildiği gün saat 07.00’de kendisine geldiğini söyledi.

Son nefesinde Hezni

Akın, şöyle devam etti: “Annemi en son o zaman gördüm. Benim evimin sokağı dardı. Eve gittiğinde ‘Bana bir şey olursa sakın gelme. Bu sokaklar dar ve sen de vurulursun. Senin çocukların var ve bakacak kimse yok. Ben ölürsem kendini üzerime atma’ dedi. Annem sabah 07.00’de bunu söyledi. Akşam 19.00’da katledildi. Benim evimden çıktıktan sonra komşusuna gitmiş. Sokağa çıktığı gibi vurulmuş. Ayağından vurulup yere düşmüş. Kurtarmaya giden amcam daha kapıdayken vuruluyor. Yere düşünce yengem onu eve götürüyor. Babam tutunması için ip göndereceği sırada eli birazcık dışarı doğru çıkıyor ve elinden vuruluyor. Babamın gitmesini biz engelledik. Annem son nefesinde Cizîr bodrumunda katledilen kız kardeşim Hezni’nin adını sayıklamış.”

Annem ölmedi, uyuyor…

Annesinin yaralandığını duyduğunda dışarıda yoğun bir çatışma sesi olduğunu ifade eden Halime Akın, mermiler arasında bir şekilde annesinin evine kadar gittiğini belirterek, şunları paylaştı: “Eve vardığımda babamın elleri sarılıydı, amcam yaralıydı ve yer kanlar içindeydi. Annemi sorduğumda sokakta yattığını söylediler. Ben de hemen elime beyaz bir bezi sopaya sararak dışarı çıkmak istedim. Her girişimimde mermi beyaz beze isabet etti. En son beyaz beze üç mermi isabet etti. Annemi gördükten sonra dünyam karardı. Annemin ölmüş olabileceğini düşünmedim. Bana son söyledikleri aklıma geldi ama annem uyuyordu benim için. Öldüğüne inanmıyordum. İçimden ‘Annem ölmedi, uyuyor’ diyordum. Sonra beyaz beze mermi isabet ettikten sonra geri çekildim. Benim yüzümden anneme sıkmalarından korktum.”

22 gün de morgda bekletildi

Cenazesinin 7 gün sokakta beklediğini ve ambulansın sokağa girmesine izin verilmediğini hatırlatan Halime Akın, 7 günün ardından Şırnak Devlet Hastanesi’ne götürüldüğünü ve 22 gün de orada bekletildiğini söyledi. Akın, sonrasında ise evlerine baskın düzenlendiğini ve askerlerin kendilerini ölüm ve tecavüzle tehdit ettiğini aktardı.

Mezarları yan yana

Annesinin ardından kardeşi Hezni’nin de Cizîr’de Cudi Mahallesi’ndeki bodrumda yakılarak katledildiğini belirten Akın, “Şimdi annem ve kardeşim yan yana uyuyor. Yaşadığımız sürece davalarının takipçisi olacağız. Hala da adalet yerini bulmuş değil. Kimse yargılanmadı. Kimse tutuklanmadı. Annem, amcam ve onca insan için adalet sağlanmadı. Annem sokak ortasında katledildi. Bu zulmün hesabı sorulmadı. Ölene kadar annemi unutmayacağız. Davasına sahip çıkacağız. Annem hala aramızda yaşıyor. Annem herkesin, her dönemin öyküsü. O artık Kürtlerin Taybet Ana’sı.”

 

 

Verdiğimiz adresi vurdular

Eşinin cansız bedeni 7 gün sokak ortasında kalan ve polis saldırısında yaralanan Halit İnan (66) da MA’dan Ömer Akın’a konuştu. “Kardeşim evinin önünde yaralı, eşim sokak ortasında, ben de duvar arkasında kalmıştım. Diğer çocuklarımı arayıp haber verdik” diyen İnan, daha sonra Emniyeti arayı durumu anlattıklarını, kalabalık bir aile olduğumuzu söylediklerini belirtti. İnan, sonrası şöyle anlattı: “Bize ‘Çıkın’ dediler. Nasıl çıkacağımızı sorduğumuz zaman ise bizden bulunduğumuz yeri istediler. Biz de dükkânımızın yerini söyledik. Dükkânın yerini söyledikten kısa bir süre sonra söylediğimiz noktaya saldırı oldu ve yerle bir ettiler. Tekrar aradım. Onlara, ‘Olduğumuz yerin bilgisini istiyorsunuz. Size söylediğimiz zaman da orayı vuruyorsunuz’ dedim. Onlar da, ‘Biz ne yapalım. Bize gelen bilgiyi askerlere aktarıyoruz. Dikkat edin, aile var diyoruz’ dedi.”

 

 

Sabah yeniden

“O gece sabaha kadar kardeşim ve Taybet yaralı bir şekilde bekledi” diyen İnan, “Sabah tekrar emniyeti aradık. Beyaz bayrakla çıkmamızı istedi. Büyük kızım, komşumuz ve iki yengem ellerinde beyaz bezle dışarı çıkmaya çalıştık. Kapıya yaklaştığımız sırada yine silahlarla tarandık. Geri döndük. Zaten kardeşim hayatını kaybetmişti. Onu bodruma koyduk. Taybet ve kardeşimin cenazeleri öylece orada kaldı. 7 gün boyunca kızımın evinde kaldık. Kadınlar, çocuklar ve yetişkin erkeklerle yaklaşık 30 kişi bir eve sığındık. Günde sadece bir öğün yemek yiyebiliyorduk. 8’inci gün askerler bizim olduğumuz yeri sardı. Çocukları ortaya, kadınları çocukların etrafına, biz erekleri de kadınların etrafında halka olacak şekilde topladılar. Bizlere küfür ettiler. Kimliklerimizi aldılar, ‘Burada kalın. Öğleden sonra sizi çıkartacağız. Eğer çıkarsanız, sizi alacağız, çıkmazsanız da sorumluluğunuz bizde değil’ dediler. Sonra bizi çıkardılar. Taybet ve Yusuf’un cenazesi 7 gün 7 gece öylece kalmıştı. Büyük bir vahşetti yaşandı” şeklinde konuştu.

Cenazeleri kaçırdılar

Polislerin cenazeyi alıp Şırnak Devlet Hastanesi’ne götürdüğünü söyleyen İnan, “Cenazelerimiz, 22 gün boyunca onların elinde kaldı. Sonra kaçırıp buraya getirdiler. Kimsesizler mezarlığına defnedeceklerdi. Bir tanıdığımız bizi aradı ve cenazelerimizin burada, Silopi Devlet Hastanesi’ne getirildiğini söyledi. Biz de hemen oraya gittik. Cenazelerimizi aldık ve onları yan yana defnettik” dedi. 

Bu vahşet unutulmaz

Sokağa çıkma yasağı sürecinde devlet tarafından büyük bir vahşetin yaşatıldığını kaydeden İnan, şunları söyledi: “Bu yaşatılan vahşet unutulmaz. Torunumun torunu da bunu unutmayacak. 38 sivili şehrin içinde katlettiler. Bu kadar vahşet yaşattılar ama Kürtlerin davası hala devam ediyor. Kürtler mücadelesine kaldığı yerden devam ediyor ve devam edecek. İğneyle kuyu kazar gibi olacak ama olacak. Kürt halkının çocukları kendi iradeleriyle kazanacak. Bütün Kürtler birliğini sağladığı zaman, kazanmak daha kolay olacaktır.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.