Türkiye/Suriye görüşmeleri! 

Cafer TAR yazdı —

  • Bakmayın siz Erdoğan’ın bu görüşmeleri normalleştirme çabalarına, aslında ne olduğunu sürecin bütün tarafları biliyor; Erdoğan rejimi sürecin kaybeden tarafıdır.
  • Erdoğan, Suriye yönetimi ile anlaşıp bir grup göçmeni geri göndermeyi kendisine seçimlerde oy kazandıracak bir şova dönüştürme çabası içerisine girmiş gözüküyor. 
  • Thomas Müntzer öncülüğünde gelişen hareketi, Paris Komünü’nü yok etmek için ortak bir ordu kurmuş ve birlikte saldırmışlardı. Günümüzde aynı şeyi Rojava’ya karşı Erdoğan gericiliği örgütlemeye çalışıyor. 

Geçen haftanın kuşkusuz en önemli gündemlerinden bir tanesi Rusya’da Türk Savunma Bakanı ve MİT başkanının Rus yetkililerin arabuluculuğunda Suriyeli muhatapları ile masaya oturması olmuştur.  

Bu birçok çevre bu gelişmeyi endişe ile karşılandı. Fakat Kürtler için böyle bir gelişme çok sürpriz değildi, ayrıca Kürtler çok önceden bunun olabileceğini ön görüp nispeten tedbirlerini de almışlardı. Ancak daha yakın zamana kadar Erdoğan Rejimine güvenip orada sadece Suriye Rejimine karşı değil, diğer halklara karşı da Erdoğan Rejimi ile birlikte suç işlemiş çevrelerde derin bir endişenin baş gösterdiğini görüyoruz. 

Çok da haksız sayılmazlar; çünkü Erdoğan herkesten önce bu çevreleri kurban olarak Esad’a teslim edecek. Uzun bir süre Türkiye bu çevreleri yönetime ortak etmek, yok eğer bu olmuyorsa Suriye’de bir bölgede kendi otonomilerini yaratma noktasında Esad yönetimini ikna etmeye çalıştı. Ancak gelinen noktada her iki yaklaşımın da karşılığının olmadığı anlaşılmıştır; bu çevreler artık bölgenin en lanetli kesimleridir ve bundan sonra kimse tarafından hoş karşılanmayacaklar. 

Erdoğan Rejimi uzun bir süre askeri güç kullanımı üzerinden kendini dayatarak bölgeyi düzenlemeye çalıştı. Fakat gelinen nokta düne kadar ağza alınmayacak suçlamalarla mahkûm etmeye çalıştığı Suriye Rejiminin temsilcileri ile Moskova’da masaya oturması Türkiye’nin sürecin başından itibaren sürdürdüğü siyasetin iflas ettiğinin de bir tür itirafı oldu. 

Bakmayın siz Erdoğan’ın bu görüşmeleri normalleştirme çabalarına, aslında ne olduğunu sürecin bütün tarafları biliyor; Erdoğan rejimi sürecin kaybeden tarafıdır. Türkiye’nin bir an önce ne pahasına olursa olsun Suriye Rejimi ile masaya oturmak istemesi bile masada kimin elinin güçlü olduğunu gösteren önemli bir parametredir.  

Gelinen nokta en önemli soru şu olmalıdır: “Erdoğan rejimi Esad yönetimi ile görüşmekte özellikle şimdi neden çok istekli?”  

Bu sorunun birden çok nedeni var; bunlardan ilki elbette Suriye’de askeri olarak var olmanın, orada birçok çeteci yapının finansmanının zaten kırılgan olan Türk ekonomisinde yarattığı bozulma. Öyle ki; Suriye sahasında etkin olmanın ekonomik ve sosyal maliyeti epey bir süredir getirisinin çok gerisinde kalmış durumda. 

Türkiye toplumunu bu maliyeti daha fazla katlanmaya ikna etmek rejim açısından artık mümkün değil; zaten ciddi ekonomik zorluklarla mücadele eden ortalama Türkiyeli bir seçmeni ayrıca Suriye’de işgalci olarak kalmanın yarattığı maliyete ikna etmek bu koşullarda mümkün olmaktan çıktı. 

Ayrıca Erdoğan Rejimi daha baştan itibaren özellikle Suriyeliler olmak üzere ülkeye gelen göçmenleri Batı ülkelerini tehdit aracı olarak kullanmak istedi; dolayısıyla bu insanlara, barınma, iş, sağlık, toplumun geri kalanı ile uyum gibi hayati konularda yardımcı olmak için hiçbir çaba sarf etmedi. 

Bu gayri insani tutum hem göçmenlerin hem de yerli halkın yaşamını zorlaştırdı; bütün bunlar da bir süre sonra her iki kesimi birbirine tepkili çevreler haline getirdi. Başlangıçta ülkeye gelen göçmenlere nispeten sempati ile bakan yerli halk şimdilerde aynı insanlara neredeyse kendi yaşamlarından çalan düşman muamelesi yapmaya başladı. 

Gelinen noktada neredeyse her bir seçmenin bile önemli hale geldiği koşullarda Erdoğan, Suriye yönetimi ile anlaşıp bir grup göçmeni geri göndermeyi kendisine seçimlerde oy kazandıracak bir şova dönüştürme çabası içerisine girmiş gözüküyor.  

Daha yakın bir zaman kadar Yeni Osmanlıcık ve halifelik hayli kuran Erdoğan; Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirliği’nin kapısında para dilenmeye gittiğinde bu iddialarının tamamından vaz geçtiğini de ilan etmiş oldu. Dolayısıyla Arap sokağında sıradan insanın Erdoğan için ne düşündüğünün bu noktada bir önemi kalmadı. 

Fakat Erdoğan’ı bu kadar ısrarla Suriye Rejimi ile görüşmeye zorlayan asıl neden Rojava’daki sistemin her geçen gün daha kalıcı hale gelmesi ve bölge halkları nezdinde yarattığı sempatidir.  

Sadece Erdoğan da değil bölge gericiliği Rojava sistemini kendileri açısından uzun vadede çok ciddi bir tehdit olarak görmekte ve bir an önce yok etmek istemektedirler. Kürt Halk Önder’inin öncülüğünde gelişen; bütün halkların ve inançların politik ve ekonomik sürece kendileri gibi katılımını esas alan Rojava sistemi her geçen gün daha fazla kalıcı hale geliyor. 

Tarihte de böyle olmuştu; dönemin bütün gerici güçleri bir araya gelmiş ve Thomas Müntzer öncülüğünde gelişen hareketi, Paris Komünü’nü yok etmek için ortak bir ordu kurmuş ve birlikte saldırmışlardı. Günümüzde aynı şeyi Rojava’ya karşı Erdoğan gericiliği örgütlemeye çalışıyor.  

Erdoğan bütün bölgesel gericiliği arkasına alarak Rojava’yı yok etmek istiyor! Öyleyse ilerici insanlığın görevi de bunun tam tersi olmalı ve topyekûn Rojava’yı savunmalıdır.  

Geldiğimiz noktada sorun Kürtler ve Erdoğan Rejimi olmaktan çıkmış; toplamda insanlığın özgürlük mücadelesinin geleceği sorunsalına dönüşmüştür.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.