Ortadoğu nereye gidiyor?
Cafer TAR yazdı —
- 7 Ekim‘de Hamas saldırısı ile başlayan süreç Ortadoğu‘da birçok dengeyi değiştirdi, bölge bir süreliğine sükûnete kavuşacak gibi görünüyor. 7 Ekim saldırısı sadece İsrail/Hamas ilişkilerini değil, aslına bakarsanız Ortadoğu‘daki bütün güç ilişkilerini değiştirdi.
ABD Başkanı Donald Trump‘ın Beyaz Saray‘da İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ile görüşmesi sonrasında açıkladığı 20 maddeden oluşan planın Hamas tarafından da kabul edilmesi sonrasında Gazze‘de bir yılı aşkın bir süredir devam eden vahşetin nihayet biteceğine dair umutlar arttı.
Özellikle Ortadoğu‘da etkili İngiltere, Fransa, İtalya ve Avrupa Konseyi Başkanı Antonio Costa, Trump‘ın önerisini desteklediklerini açıkladı. Hemen sonrasında Türkiye, Ürdün, Birleşik Arap Emirlikleri, Endonezya, Pakistan, Suudi Arabistan, Katar ve Mısır dışişleri bakanları ortak açıklama yaparak olası bir barış sürecini destekleyeceklerini deklere etmeleri ise hem İsrail hem de Hamas üzerindeki baskıyı oldukça artırdı.
7 Ekim‘de Hamas saldırısı ile başlayan süreç Ortadoğu‘da birçok dengeyi değiştirdi, bölge bir süreliğine sükûnete kavuşacak gibi görünüyor. 7 Ekim saldırısı sadece İsrail/Hamas ilişkilerini değil, aslına bakarsanız Ortadoğu‘daki bütün güç ilişkilerini değiştirdi.
Bana göre bu sadece bugünün konusu olarak kalmayacak, muhtemelen daha uzunca bir süre tarihçiler tarafından tartışılmaya devam edecek. Suriye‘de yaşanan iktidar değişikliği, İran‘ın Ortadoğu‘da geriletilmesi, Rusya‘nın bir ölçüde Doğu Akdeniz‘den çıkarılması, Türkiye‘nin stratejik özerklik siyasetinin neredeyse yok hükmünde bir noktada dengelenmesi ve daha bir dizi artçı gelişmenin 7 Ekim 2023 tarihinden sonra hızla ve art arda yaşanması muhakkak tartışılmaya değer.
Ben bugünden ön yargı ile konuşmak istemiyorum, fakat bana göre de bütün bu gelişmelerin Hamas‘ın 7 Ekim 2023 yılında İsrail‘e karşı başlattığı saldırı sonrasında yaşanması hayatın olağan akışına uygun değil.
Hamas‘ın saldırısı çok uzun bir süredir çözümsüz bırakılmış, zamanla kangrene dönüşmüş çatışmaların bir sonucu olarak patlak verdi. Eğer daha öncesinden taraflar sorunları büyütmek yerine bir biçimde çözmek için çaba harcasalardı ve yine uluslararası toplum aktif olarak çözüme katkı sunsaydı, on binlerce masum insan yaşamını yitirmezdi.
Gerçekten de çok sıkı korunan, Ortadoğu’nun en büyük istihbarat ve güvenlik devleti İsrail sınırlarının Hamas militanlarınca hala karanlıkta kalan yöntemlerle aşılması ve neredeyse tamamı sivil 1200 insanın Hamas tarafından öldürülmesi, muhtemelen İsrail‘in tarihi boyunca yaşadığı en büyük trajedilerden biri olmuştur.
İsrail devleti bunu bütün dünyada halk olarak Yahudilere ve devlet olarak İsrail’e yönelik bir varlık yokluk mücadelesi olarak tanımladı ve buradan aldığı sözde meşruiyet ile Gazze‘de yaşayan Filistinlilere bütün dünyanın gözü önünde korkunç acılar yaşattı.
Gazze katliamında Ortadoğu‘da yine tarih tekerrür etmiş, acı acıyla azaltılmaya, kanı kanla yıkanma arayışına girilmiştir. Gelinen noktada ne Hamas saldırılarında öldürülen yaklaşık 1200 İsrailli ne de Gazze‘de öldürülen on binlerce sivili geri getirmek mümkün değildir.
Hamas büyük bir hesap hatası yaptı. Ortadoğu böylesi hesap hatalarının bolca yaşandığı bir coğrafyadır. 16 Ekim 2024‘te İsrail ile girdiği bir çatışmada öldürülen Yahya Sinvar liderliğindeki Hamas yönetimi İran‘ın “Direniş Ekseni” bileşenlerinin İsrail‘e karşı bir savaşta tam güçle destek olacaklarını ve İsrail‘i Filistin topraklarından atabileceklerini düşünmüştü.
Fakat olaylar bunun tam tersi bir istikamette ilerledi. Hizbullah‘ın İsrail saldırıları sonucu yaşamını yitiren efsanevi lideri Hasan Nasrallah‘ın da dediği gibi Suriye gerçekten de direniş ekseninin en temel direğiydi ve İngiltere destekli bir planla yerle bir edildi. Suriye‘de iktidarın el değiştirmesi ile Hamas‘ın Lübnan‘da İran‘ın bütün Ortadoğu‘daki etkisi en aza indirildi.
İran başından itibaren kendisi savaşın doğrudan tarafı olmamak için çok yoğun çaba sarf etti; fakat İsrail‘in İran topraklarına yönelik doğrudan saldırıları İran‘ı İsrail‘le doğrudan çatışmak zorunda bıraktı. Sonuçta İran, İsrail‘e nihayet süpersonik füzelerle saldırmak zorunda kaldı ve günün sonunda ABD devreye girdi. Sonuçta İran‘ın nükleer alt yapısı tamamen ortadan kaldırılmasa bile büyük hasar aldı.
Gelinen noktada Hamas‘ın bütün siyasal ve askeri varlığı ağır darbe almış durumda. Fiilen Hamas Gazze‘den çıkarıldı, İsrail‘in Gazze‘yi nispeten terk etmesi veya saldırılarını sınırlandırması sonrasında bölge ABD Başkanı Donald Trump‘ın inisiyatifinde bir ekip tarafından yönetilecek.
Başta Türkiye olmak üzere birçok ülke yaşanan trajedide sanki kendilerinin hiçbir payı yokmuş gibi Trump‘ın Gazze planını desteklediklerini ilan ediyorlar. Halbuki kendileri Filistin halkını hazır olmadıkları bir direnişe teşvik ettiler ve sonrasında Filistinlileri yalnız bıraktılar. Filistinlileri desteklemek bir kaç fotoğraf göstererek ve bir kaç sözde insani yardım gemisi göndererek olmaz.
Çok büyük ihtimalle Türkiyeli bir çok inşaat firması Trump‘ın Gazze planından bir pay alabilmek için şimdiden sıraya girmiş durumdalar.
Kürtler doğru Önderliğin kıymetini bilmeliler; aklını ve vicdanını kimseye teslim etmeyen Kürt Halk Önderliği kendinden başka kimsesi olmayan Kürt halkının hem vatanını, hem onurunu hem de varlığını güvenceye almıştır. Filistin‘de yaşananlar Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan‘ın ne kadar haklı olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. Yeni sürece bu bilinçle sahip çıkmak gerekiyor.
