Nasıl birlikte yaşayabiliriz?

Cafer TAR yazdı —

  • Şimdi sorun, bütün taraflar için bir şiddet ve ayrılma sorunu olmaktan çıkıp “Hangi hukuki çerçevede ve nasıl bir demokratik ortamda hep birlikte yaşayabiliriz?” sorununa dönüştü.

Türkiye çok uzun bir süredir Komisyon'da yapılacak oylamaya kilitlenmişti. Aslında orada sadece Kürt Halk Önderi ile komisyon adına bir görüşmenin yapılıp yapılmayacağına değil, Türkiye’nin bundan sonraki on yıllarına da karar verilecekti. Gerçekten de öyle oldu; oylama ve hemen sonrasında kimlerin Kürt Halk Önderi ile yapılacak görüşmeye katılacağı üzerinden yürüyen tartışmalar, Türkiye’de bundan sonra nasıl bir iktidar bileşiminin ortaya çıkabileceğini biraz daha şekillendirmiş gibi gözüküyor.

CHP yönetimi uzun bir süre sonra Kürtlerle kurduğu pozitif ilişkiyi yeniden negatife çevirme yüreksizliğini göstermiş oldu. Her defasında Kürtleri hayal kırıklığına uğratma basiretsizliğini gösteren CHP’nin bahaneleri aklı selim hiç kimseyi tatmin etmiyor. CHP yönetimi tabanın isteklerinin aksine içeride örgütlü Ergenekoncuların etkisi altında kalmış gibi gözüküyor.

Bir çok insan daha ilk baştan itibaren sürece çok haklı olarak ihtiyatlı yaklaştı. Bu, bir çok olumsuz tecrübe sonucu ortaya çıkmış bir iyimser olamama halidir. Kürtlerin atalarından devraldığı devlete güvenememe deneyiminin güdülediği bir tutumdur. Belki bu kez Kürt Halk Önderi'nin yoğun çabaları ve katkıları sonucu olumluya evrilir.

Daha en baştan ifade etmekte fayda var; TBMM’de Kürt sorununun çözümünü gündemine alan bir komisyonun kurulması kendi başına önemli bir gelişmedir fakat bütün bunlardan daha önemlisi, PKK’nin Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın tarihi çağrısına uyması, kendini feshetmesi ve Türkiye’ye karşı silahlı mücadeleye son verdiğini açıklamasıdır. Kürt Özgürlük Hareketi'nin ortaya koyduğu bu irade, bütün bölgesel paradigmayı değiştirecek nitelikte bir gelişmedir. Kürt Özgürlük Hareketi, bölge demokrasisine ve barışına katkı sunma iradesini bir grup gerillanın silahlarını yakması ve sonrasında Zap alanını boşaltarak daha üst bir noktaya taşıdı.

Bundan sonrası için

Şimdi sorun, bütün taraflar için bir şiddet ve ayrılma sorunu olmaktan çıkıp bundan sonra “Hangi hukuki çerçevede ve nasıl bir demokratik ortamda hep birlikte yaşayabiliriz?” sorununa dönüştü. İşte bunun birinci elden en etkili muhattabı Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’dır. Türkiye’de insanlar, cumhuriyetin kuruluşundan bu yana demokratikleşmeden bahsettiler fakat bu çaba, her defasında kadük kaldı; çünkü en yoğun ikinci nüfusa sahip olan Kürtleri her defasında görmezlikten gelmekte ısrar etti. Yıllardır demokratikleşme iddiasında olan Türkiye’de emek/sermaye gerilimi had safhada, kadın cinayetleri günlük rutine dönüşmüş durumda, yoksulluk diz boyu, inanç sorunları olduğu yerde duruyor. İşin daha da kötüsü bu ülkede yaşayan insanların önemli bir bölümü yukarıda zikrettiğimiz her hangi bir sorunun bir vade sonra çözülebileceğine inanmıyor.

Kürtlerin kapısı çalındı

Nüfusun neredeyse yarısını oluşturan bir kitlenin ulusal demokratik haklarını görmezlikten gelerek işleyen bir demokrasi inşa edemez. Bugüne kadar Kürtlerle en amansız mücadeleyi veren çevrelerin hem ideolojik hem de fiziki merkezi olan MHP’nin Kürt Halk Önderi ile doğrudan temas istemesi tarihsel önemdedir, bu gelişmeyi çok ciddiye almak gerekir. Türk devletinin tarihsel aklı bu noktada devreye girdi ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli üzerinden yeniden Kürtlerin kapısını çaldı.

Sahiden de Kürtler olmadan Türkiye, yeniden Ortadoğu denkleminin bir tarafında yer alamaz. Türkiye, para ve menfaat karşılığı bir araya getirilmiş ÖSO çeteleri veya HTŞ ve HAMAS gibi Körfez sermayesi ve İngitere gibi devletlerle doğrudan bağları olan siyasal İslamcı yapılarla Ortadoğu'da etkili olamaz; bunun olanağı yok. Çok zorlama bir yorumla belki bir süre bu yapılarla iyi ilişkileri olur fakat bu ilişkiler, hiçbir zaman stratejik bir karakter kazanmaz. Halbuki Türkiye’nin Ortadoğu’da yeniden Kürtlere sadece taktik nedenlerle değil, stratejik nedenlerle ihtiyacı var.

Ayrıca sadece uluslararası ilişkilerde değil; içeride de sistem tamamen felç olmuş durumda. AKP-MHP iktidarı yönetmekte zorlanıyor. Ekonomi, yargı, yürütme, tamamen işlemez hale gelmiş durumda. Çokca abartmalarına rağmen Mehmet Şimşek, ekonomideki kötü gidişi durduramadı, Türkiye’de yargı bağımsızlığına kimse inanmıyor ve yerel yönetimler tamamen çökmüş durumda; muhalefetin elindeki önemli belediyelerin neredeyse tamamı kayyumlar tarafından yönetiliyor.

Güven veren Önderlik

Hem Türkiye hem de Ortadoğu’nun tamamında sözüne güvenilir, bütün taraflara güven veren bir tek politik önderlik var; o da Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’dır. Ayrıca belirtmeliyim bu iddia bana değil Prof. Dr. Norman Peach’e aittir. Kendisi bana Kürt Halk Önderi’nin küresel önemini bu sözlerle izah etmişti. 10 yıl sonra tarih, Norman Peach’i haklı çıkardı; gerçekten de devlet şimdi onunla aynı noktaya geliyor. Meclis'te kurulan Komisyon asıl bundan sonra gerçek kimliğine kavuşacak ve işlevsel hale gelecektir. On yıllar boyunca muazzam bir emek ve çaba ile Kürtleri Ortadoğu’nun en gelişmiş halklarından biri haline getiren Kürt Halk Önderi bundan sonra eğer büyük bir kırılma yaşanmazsa Kürtlerin özgürlüğüne, Türkiye’nin demokrasisine ve Ortadoğu barışına büyük katkılar sunacaktır. Bize düşen bu misyonunda yardımcı olmaktır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.