Komplo ve büyük barış

Cafer TAR yazdı —

  • Önderliği hakkında dünyanın bütün muktedirleri tarafından ölüm emri verilmiş bir halk, sonraki yıllarda Önderliğinin derin öngörüsü sayesinde yeniden bütün görkemi ile tarih sahnesine çıkmıştır.

9 Ekim Komplosu Ortadoğu tarihinin en önemli gelişmelerinden bir olarak tarihte yerini alacak. Gerçekten de o yıllarda Saddam Hüseyin‘in bir gün yakalanıp İdam edileceği, Kaddafi‘nin kendi halkı tarafından öldürüleceği, Esad ailesinin Suriye‘den kaçmak zorunda kalacağı kimsenin aklına gelmezdi.

Bunların hepsi oldu. Kürt Halk Önderi 9 Ekim’de Suriye‘den ayrıldığında Türkiye‘yi yönetenler bunu kendileri adına büyük bir başarı olarak kamuoyuna duyurmuşlardı. Komplo muhakkak Kürt tarihinin en büyük trajedilerinden birisi olarak Kürt halkının ortak belleğinde yerini almıştır.

Buradan bakılınca gerçekten de Özgülük Hareketi’nin ve Kürt halkının, Kürt Halk Önderi’nin derin öngörüsü sayesinde tabiri caizse adeta kıl kadar ince Sırat köprüsünden geçtiğini görüyoruz. Önderliği hakkında dünyanın bütün muktedirleri tarafından ölüm emri verilmiş bir halk, sonraki yıllarda Önderliğinin derin öngörüsü sayesinde yeniden bütün görkemi ile tarih sahnesine çıkmıştır.

Kendisi de yıllar önce yaptığı bir açıklamada Komplo’nun boşa çıkarıldığını ilan etmişti. Kürt Halk Önderi, Komplo değerlendirmesi yaparken "bu Komplo’nun bir yas tutma günü değil, ders çıkarma günü“ olması gerektiğinin altını çizmişti.

Bir halkın toplumsal yaşamının gelişimini böylesi dramlardan nasıl çıkıldığı belirliyor. Yıllardır insanlar bir Almanya mucizesinden bahsediyorsa, bunun nedeni Almanya halkının İkinci Dünya Savaşı’ndan ve Hitler faşizmi yıllarında yaşananlardan ders çıkarabilme olgunluğunu gösterebilmesi olmuştur.

İşte burada da bir Kürt mucizesi gerçekleşti, Komplo’yu gerçekleştirenler Kürt Halk Önderi’nin imhasını ve sonrasında Kürt katliamı ile sonuçlanacak bir kaos ortamını gerçekleştirmeyi umuyorlardı. Kürt Halk Önderi’nin bütün zorluklara rağmen inatla yaşama tutunması, en zor koşullarda bile fiziki varlığı cezaevinde, ağır tecrit altındayken inatla aklını ve vicdanını sürekli büyütmesi Komplo’yu boşa çıkaran en önemli faktördür.

Türkiye‘de siyaset kurumu gerçek anlamda hiç bir zaman sorun çözücü bir güç olarak toplumsal rölünü oynamamıştır. Sürekli siyaset dışı olması gereken kurumlar devreye girmiş ve toplumsal sorunları halka rağmen ve halkın aleyhine çözmeye çalışmıştır.

Ne zaman bir sorun toplumun gündemine gelmiş ve kamu vicdanı çözümü istemeye başlamışsa orada karanlık bir güç devreye girmiş ve komplolarla süreci tersine çevirmiştir. Sivas katliamı böyle bir şeydir, Kıbrıs‘ta bayrak komplosu da böyle değerlendirilmelidir. Yakın zamanın en büyük trajedilerinden Suruç ve Ankara Gar katliamı da Türk devlet geleneğinin karanlık olaylarından biri olarak tarihte yerini almıştır. Türk egemenlerinin sağı solu hiç fark etmiyor; baş edemedikleri sorunları komplo ve katliamlarla çözmeye çalışıyorlar.

Kürt Halk Önderi’nin yürüttüğü güçlü politik/ideolojik mücadele sadece 9 Ekim Komplosu’nu değil, bu anlayışı bir bütün olarak boşa çıkarmıştır. Kürt Halk Önderi’nin yürüttüğü güçlü ideolojik mücadele ve ortaya koyduğu sağduyu Kürt halkının her alanda inanılmaz sıçrama yapmasına neden olmuştur. Yine Türk halkının önemli bir çoğunluğu da düzen merkezli komploları artık daha güçlü sorguluyor.

Uzunca bir süre geniş bir çevre Kürt sorununun çözümsüzlüğünden beslenmeye çalıştı, fakat Kürt Halk Önderi’nin ortaya koyduğu güçlü duruş ve örgütünün ona verdiği karşılık sonrasında artık bunun olanağı kalmamıştır. Kimse artık geçmişi tekrar edebilme lüksüne sahip değil; işte tam da bu nedenle düne kadar Kürtlere ve Önderliği’ne her türlü kötülüğü yapan Devlet Bahçeli çözüm için en fazla çaba sarf eden politik figürlerden biri hale gelmiştir.

Çünkü sadece Ortadoğu, Türkiye değişmemiştir, hepsinden daha önemlisi Kürtler değişmiştir. Kürtler artık istisnasız Ortadoğu‘nun en gelişmiş halklarından biridir. Gerilerinde güçlü bir ideolojik duruş ve onu tamamlayan örgütleri olan bir halktır. Kimse artık bu gerçekliği görmemezlik edemez.

Türkiye‘de iktidar değişim için çok istekli gözükmüyor; ama devlet aklı yolun sonuna gelindiğini ve gidecek yer kalmadığını biliyor. Bu noktada yine ön açıcı politik özne olarak Kürt Halk Önderi öne çıkmaktadır. Ortaya koyduğu politik/ideolojik önermelerle sadece Kürt/Türk ilişkilerindeki kör düğümü çözmüyor; aynı zamanda yıllardır vesayet altına alınmış siyaset kurumunu da özgürleştiriyor, kendi ayakları üzerinde durmasının önünü açıyor.

Çünkü Kürt Halk Önderi sorunu hiç bir zaman dar anlamda milliyetçi bir perspektifle ele almadı. Her zaman sorunu özellikle demokratikleşme ve barışın toplumsallaştırılması biçiminde ele alarak en geniş toplum kesimlerini sorunun öznesi haline getirmeye çalıştı.

Kürt sorunu muhakkak sadece Türkiye‘de yaşanmıyor, sorunun sınır aşan bir boyutu var. Fakat sorunu modern anlamda tarif eden ve ona öncülük eden insan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ve Kürt halkının politik örgütlenmesinin ana gövdesini Türkiye Kürtleri oluşturuyor. Bundan dolayı sorunun nihai olarak çözüme kavuşturulacağı yer Türkiye‘dir.

Kürtlerin yoğun çabaları ve fedakarlıkları sonucu yeniden konuşulur hale gelen "Büyük Barış“ bir kez daha akamete uğrarsa bütün bölge ve özellikle Türkiye bundan büyük zarar görür. Tam da bundan dolayı özellikle devlet tarafı bu konuda çok dikkatli ve ciddi olmalıdır.

Meclis Komisyonu hiç vakit kaybetmeden Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile görüşmeli ve süreci ilerletecek somut adımlar atmalıdır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.