Unutmanın siyaseti ve belgesel komünü üzerine
Forum Haberleri —

Tara Belgesel Komünü
- Kürdistan’da belgesel, sadece görsel bir ifade biçimi değil, toplumsal bir direniş aracıdır. Hafızanın unutulmaya terk edildiği, yok sayıldığı her boşluk belgesel aracılığıyla doldurulmakta, tanıklıklarla can bulmaktadır.
SİNAN CUDİ
“Hafıza bir savaş alanıdır.”
Toplumlar yalnızca yaşadıklarıyla değil, hatırladıklarıyla da şekillenir. Hafıza, sadece geçmişin birikimi değil, bugünün politik tercihlerinin ve yarının tahayyülünün de belirleyicisidir. Ancak bu hafıza, her zaman doğal yollarla oluşmaz; iktidarın eliyle biçimlendirilir, kurgulanır ya da bastırılır. Bu nedenle kolektif hafıza, yalnızca bir hatırlama biçimi değil, aynı zamanda bir mücadele alanıdır.
Kolektif hafıza, bir toplumun geçmişe dair ortak algısıdır. Ancak bu ortaklık, çoğu zaman eşitlikçi bir temelde kurulmaz. Resmi tarih, devletin meşruiyetini korumak adına hafızayı düzenler; neyin hatırlanacağını, neyin unutulacağını belirler. Bu nedenle hafıza, tıpkı dil gibi, iktidar ilişkilerinin içinden konuşur. Pierre Nora’nın ifadesiyle, “hafıza ile tarih arasındaki savaş bir halkın ruhunda yürütülür.” Devlet, tarih yazar; halk ise hafızayı taşır. Bu çelişki, toplumsal çatışmaların görünmeyen damarlarını oluşturur.
Unutmak bir boşluk değil, aktif bir siyasal eylemdir. Zira toplumsal hafızanın şekillenmesi, bugünün iktidar ilişkileriyle sıkı sıkıya bağlantılıdır. Unutmanın siyaseti, geçmişi sessizliğe gömerek bugünü meşrulaştırır. Devlet, resmi tarih aracılığıyla geçmişi kendi lehine inşa eder. Bu süreçte bazı olaylar öne çıkarılırken, bazıları sistemli şekilde bastırılır. Türkiye’de 1915 Ermeni Soykırımı’nın “tehcir” olarak sunulması, Dersim 1938’in “isyan” söylemiyle bastırılması, 1990’lardaki faili meçhullerin devletin hafıza alanından silinmesi, hep aynı mekanizmanın ürünüdür.
Failin kimliği saklanır, mağdurun adı unutturulur.
Hafızasızlaştırma mekân üzerinde de uygulanır. Cizre, Sur ve Nusaybin gibi şehirlerde yaşanan yıkım sadece fiziki değil; hafızaya yönelik bir saldırıdır. Yıkılan mahallelerin yerine numaralandırılmış sokaklar, betonlaştırılmış yapılar yapılır, geçmişle bağ koparılır. Mezar taşlarındaki Kürtçe yazılar tahrip edilir, köy adları Türkçeleştirilir. Devletin suskunluğu, inkârı ve tahrifi bu suçu kalıcı kılmaya çalışır.
Unutmanın kurumsal boyutu ise arşivlerin kapatılması, hakikat komisyonlarının engellenmesiyle pekişir. Türkiye’de Roboskî katliamı dahil birçok olayın üzeri “devlet sırrı” kisvesiyle örtülürken, halktan adalet beklentisi istikrarlı biçimde bastırılır. Unutmanın siyaseti sadece geçmişi değil, geleceği de rehin alır. Çünkü hakikatin tanınmadığı yerde adalet olmaz; adaletin olmadığı yerde ise barış inşa edilemez.
Ancak hafıza yalnızca bastırılan bir şey değildir, aynı zamanda diriltilen, yaşatılan ve savunulan bir alandır. Ağıtlar, anlatılar, kişisel günlükler, şiirler, belgeseller, hafızayı yeniden kurmanın yollarıdır. Cumartesi Anneleri’nin her hafta taşıdığı fotoğraflar bir hafıza meydanıdır. Arjantin’de Madres de Plaza de Mayo’nun susturulamayan yürüyüşleri, kayıpların kolektif belleğini dünya vicdanına yazmıştır. Sanat, burada yalnızca estetik değil, etik bir direniştir.
Geçmişle yüzleşmek, sadece hatırlamak değil, aynı zamanda tanımak, anlamak ve onarmaktır. Güney Afrika’nın apartheid sonrası deneyimlediği Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu, cezalandırmadan çok tanıklık ve yüzleşme süreciydi. Almanya, Yahudi Soykırımı ile özür, eğitim ve tazminat politikaları üzerinden yüzleşti. Ama Türkiye, Suriye, Irak gibi coğrafyalarda bu yüzleşme hâlâ bir talep olarak varlığını sürdürüyor.
Kürt halkı, kolektif hafızası en çok bastırılmış, yok sayılmış halklardan biridir. Yasaklanan diller, yakılan köyler, mezarsız ölüler…
Bu hafıza bastırılmak istendikçe daha da derinleşti. Kürdistan’da bastırılan bu hafıza, devrimci bir özneleşme sürecine dönüşüyor. Kürdistan, sadece bir coğrafya değil, hafızanın özgürleştiği bir laboratuvardır.
Bu bağlamda, hafızayı yalnızca bireysel hatırlamanın ötesine taşıyan, onu toplumsal bir inşa ve direniş biçimi olarak örgütleyen örneklerden biri de Şehit Gulistan Tara Belgesel Komünü’nün kuruluşudur. Komün, Kürdistan devriminde kişiliği ve emeğiyle fark yaratan devrimci kadın öncülerden biri olan Gulistan Tara’nın şahsında, toplumsal direnişin kolektif belleğini yaşatmayı amaçlıyor.
Gulistan Tara’nın hikâyesi, sadece bir bireyin kahramanlığı değil, aynı zamanda Kürt kadınının tarih sahnesine özgürlük öznesi olarak dönüşünün sembolüdür. O’nun ismiyle kurulan belgesel komünü, anlatı üretimini merkezileşmiş bir bilgi aktarımından çıkararak halkın kendi kendini anlatmasını teşvik eden bir toplumsal medya biçimi olarak şekillenmiştir.
Kürt Dirilişi adlı belgesel, bu komünün ilk kolektif üretimi olarak, sadece bir belgesel değil, bir hafıza eylemidir. Bu yapım, Kürt halkının yüzyılları aşan direniş tarihini devlet dışı bir anlatıyla yeniden kurar. Belgesel, arşiv görüntülerinden, mücadele tanıklıklarına, folklorik ezgilerden savaş günlüklerine kadar çok katmanlı bir bellek alanı oluşturur. Her sahnesi, resmi tarihin inkârına karşı halkın kendi tarihini yazma çabasıdır.
Komün üyeleri, yalnızca teknik becerilerle değil, politik bilinçle “halkın kendi sesini” bulmasını amaçlamıştır. “Kim anlatıyor?” sorusu, bu bağlamda belgeselciliğin en politik sorusuna dönüşür.
Kürdistan’da belgesel, sadece görsel bir ifade biçimi değil, toplumsal bir direniş aracıdır. Hafızanın unutulmaya terk edildiği, yok sayıldığı her boşluk belgesel aracılığıyla doldurulmakta, tanıklıklarla can bulmaktadır. Şehit Gulistan Tara Komünü, bu anlamda hem bir hafıza kurumu hem bir akademidir. Her yeni yapım, geçmişin yankılarını bugüne taşır, bugünün direnişini geleceğe miras bırakır.
Belgeselcilik burada bir meslek değil, toplumsal sorumluluk, tarihsel onarım ve siyasal özneleşmenin aracı haline gelir. Komün üyeleri için anlatmak, bir direniş biçimidir. Çünkü hafıza, devletsiz bir halk için en büyük kurucu kaynaktır. Sesi kısılmaya çalışılsa da, geniş kitlelere yayılması sözde hukuki gerekçelerle engellense de komün, tarihi yazma işini bu sorumlulukla yerine getirmeye devam ediyor.