Yeni enternasyonali oluşturmak

Dosya Haberleri —

Enternasyonalizm / foto:Freepik

Enternasyonalizm / foto:Freepik

  • Hiçbir dönemde iktidar ve devlet sistemi şimdiki kadar doğa ve toplum düşmanı, kadın düşmanı hale gelmemiştir. Bu bakımdan da toplumun özgür yaşamından öte geleceği tehlikededir. Toplumsal varoluşun mekanı olarak doğanın varlığı tehlikededir. Küresel hegemonik kapitalist sistem, böyle bir tehlike sistemidir.
  • Kürdistan ile Ortadoğu, Ortadoğu ile dünya böyle bir iç içerik taşımaktadır. Bu bakımdan Önder Apo’nun demokratik toplumcu modernitesinin teorik, programsal, eylemsel varlığının ve etkisinin bölgeye ve dünyaya çok güçlü bir biçimde yayılmasını, etkileyici güç haline gelmesini sağlamaktadır.
  • Enternasyonal çalışmalarımızın iki boyutu daha çok somutluk kazanıyor. Bir tanesi, Demokratik Modernite çizgisini dünyaya yayacak, küresel düzeyde örgütlenmesini geliştirecek bir enternasyonal çalışma. Diğeri ise, sol-sosyalist, demokratik, özgürlükçü tüm akımlarla dayanışmayı oluşturma temelindeki bir enternasyonal çalışmayı iç içe, fakat birbirini zorlamayan, birbiri içinde kaybolmayan, birbirini besleyen bir yaklaşım içinde olmak.

SİNAN ŞAHİN

Önder Apo, "Barış ve Demokratik Toplum Süreci"nin en temel görevlerinden biri olarak Komünal Enternasyonal’in bir ihtiyaç olduğunu belirtti.

Önder Apo’nun, Komünal Enternasyonal’e dair belirttikleri doğru anlaşılmaya ve bu temelde görevler belirlenip yerine getirilmeye çalışılıyor. Belli ki, önümüzdeki sürecin en önemli gelişmelerinden biri yeni enternasyonal çalışmaları olacak.

Kuşkusuz sosyalist hareketin yerel olduğu kadar enternasyonal gelişme boyutu da söz konusudur. Hiçbir zaman yerele sıkışıp kalmamıştır. Benzer bir biçimde yerelden kopuk bir evrensellik çerçevesinde de hareket etmemiştir. Dolayısıyla sosyalist harekette yerel ve enternasyonal gelişme her zaman birlikte ve iç içe yaşanmıştır. Özellikle aristokrasi ile ittifak kuran burjuvaziye karşı Avrupa’da yaşanan 1830 ve 1848 devrimleri düşünsel, eylemsel ve örgütsel planda sosyalist harekette önemli bir gelişmeye yol açmıştır. Başta Fransa olmak üzere Avrupa’da önemli bir toplumsal hareketlenme ortaya çıkmıştır. İşte bu toplumsal devrim hareketine doğru yön vermek ve onları dayanışmalı bir örgütsel yapıya kavuşturmak amacıyla Marks ve Engels Komünist Manifesto’yu hazırlayıp yayınlamışlardır.

Komünist Manifesto

Komünist Manifesto, dönemin ihtiyaçlarına büyük bir cevap oluşturmuştur. Özellikle yaşanan tartışmalara hem yön vermiş hem de güçlü bir derinlik kazandırmıştır. Sosyalist düşünce içerisindeki arayış ve tartışma daha da yoğunlaşıp derinleşerek sürmüştür. Bu düşünsel gelişme 1864’te Birinci Enternasyonal’in toplanmasıyla sonuçlanmıştır. İlk defa gerçekleşen bu Birinci Enternasyonal, Komünist Liga (Komünistler Ligi) adıyla sosyalist harekete bir örgütsel yapı da kazandırmıştır. Hem Komünist Manifesto’nun ilanı ve bu temeldeki yaşanan tartışma düzeyi hem de Birinci Enternasyonal’in toplanıp Komünist Liga’nın oluşturulması genel sosyalist harekette büyük bir sıçramaya yol açmıştır. Diğer yandan, ciddi bir işçi ve emekçi direnişi olarak gelişen 1871 Paris Komünü çok önemli bir tecrübe birikimi ortaya çıkarmıştır. Paris Komünü deneyiminin tartışılması sosyalist harekette düşünsel, örgütsel ve pratik gelişmede daha güçlü bir ilerlemeye, sıçramaya yol açmış, giderek ulusal düzeyde partilerin kurulmasına yol açmıştır. “Sosyal Demokrat İşçi Partileri” genel adıyla birçok Avrupa ülkesinde sosyalist düşüncenin örgütlü ve eylemli hale gelmesi yaşanmıştır.

 

 

Dünya devrimi hedefinin planlanması önemlidir

Diğer yandan, hareketteki bu düşünsel ve pratik gelişme kendi içinde farklılaşmalara, ayrışmaya, gruplaşmalara da yol açmıştır. Özellikle Marks ve Engels öncülüğündeki hareket ile Bakunin öncülüğündeki anarşist hareketin ayrışması çok daha belirginlik kazanıp, giderek anarşistlerin Komünist Liga’dan çıkartılmasına kadar süreç ilerlemiştir.

Paris Komünü deneyiminin pratik-örgütsel olarak da sosyalist harekete kattığı dinamizm daha sonraki süreçte giderek evrimsel gelişme denen çalışma yöntemlerine yerini bırakmıştır. 1830 ve 1848 devrimleri ardından 1871 Paris Komünü deneyimi ihtilalci sosyalizmi daha çok öncelerken, sonraki süreçte sistemin içte yaşadıklarından dolayı işçi hareketlerinde daha çok eğitim, örgütlenme, demokratik siyasi mücadeleyi öne çıkarma biçiminde evrimci yöntemler denen yöntemlerle süren bir gelişme dönemi yaşanmıştır.

Tabii kapitalist sistemin giderek tümden hakimiyet sağlayıp dünya egemenliğini kendi içinde yeniden paylaşmak üzere iç çelişki ve çatışmaların derinleşmesine paralel yaşadığı militaristleşme süreci 19. yüzyılın ortalarında Avrupa koşullarında şekillenmiş olan sosyalist hareketin enternasyonal ilişki düzeyinin -ki önemli bir dağılma, zayıflama, gevşeme de yaşanmıştır- yeniden ele alınmasını gerekli kılmıştır. Özellikle yaşanan yoğun militaristleşme ve belirginleşen dünya savaşı ihtimali işçi sınıfı hareketi açısından da sosyalist güçlerin böyle bir olasılığa göre kendilerini hazırlıklı kılmalarını gerektirmiştir. Bunun sonucunda 1889’da İkinci Enternasyonal toplantısı gerçekleştirilmiştir.

Bu noktada şunu da altını çizerek belirtmek gerekir: Sosyalist hareket hep yereli gözetme temelinde enternasyonal olarak gelişmiştir. Bu sürekli bir Dünya Devrimi’nin planlanması ve hedeflenmesi anlamına geliyor. Yerel düzeylerde yürütülen mücadeleler her zaman Dünya Devrimi anlayışı ve stratejisine bağlı olarak yürütülmeye çalışılmıştır.

Yerelden dünyaya

Nitekim Rusya’da gerçekleşen Ekim Devrimi de kendisini Dünya Proleter Devrimi’nin bir parçası olarak değerlendirip özellikle Almanya’da gerçekleşecek yeni bir devrimle, devrimin tüm Avrupa’yı, dolayısıyla dünyayı içine alarak bir Dünya Devrimi haline geleceğinin arayışı ve beklentisi içinde olmuştur. Fakat bu beklenti gerçekleşmeyince, devrim Almanya’da yenilip ezilince, beklenen Avrupa Devrimi yaşanmayınca Ekim Devrimi’ni gerçekleştiren Rusya, tek ülkede sosyalizmin inşası anlayışı ve programı temelinde yeni bir sürece yönelmiştir. Ekim Devrimi’nin ortaya çıkarttığı yeni Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği sistemine dayalı olarak gerçekleşmemiş olan Dünya Devrimi’ni değişik alanlarda hazırlayarak gerçekleştirmek amacıyla Üçüncü Enternasyonal’in toplanmasına gidilmiştir. Sovyetler Birliği’nin ev sahipliğinde, Lenin öncülüğünde gerçekleştirilen Üçüncü Enternasyonal, Komintern adıyla Dünya Devrimi’ni yürütmeyi ve gerçekleştirmeyi hedefleyen bir Uluslararası Dayanışma örgütlenmesine yol açmış, sosyalist hareket bu temelde tarihin en önemli atılımlarından birisini yapmıştır. Fakat bilindiği gibi bu süreç İkinci Dünya Savaşı’yla yeni bir çatışmalı savaş durumuna kendini götürmüş, Sovyetler Birliği, Komintern’i yürütemez hale gelmiş, Üçüncü Enternasyonal de bu savaş içerisinde dağılmıştır.

İkinci Dünya Savaşı’nda elde edilen zaferin ardından gelişmeler biraz daha farklı yaşanmıştır.

Geçen süreç içerisinde, günümüzde de hala varlığını sürdürmeye çalışan Sosyal Demokrat Parti’lerin oluşturduğu “Sosyalist Enternasyonal” adlı bir dayanışma da vardır. Yine benzer eğilimlerin özellikle ABD merkezli olarak geliştirmeye çalıştıkları “İlerici Enternasyonal” adıyla örgütlenme çabaları söz konusudur. Bazı hareketler kendi yapılanmalarını küresel düzeyde enternasyonalist bir örgütlenmeye kavuşturmaya çalışmışlarsa da etkili hale gelememişlerdir.

 

 

Yeni bir enternasyonal

Sovyetler Birliği’nin çözülüşü üzerinden 35 yılın geçtiği günümüz koşullarında yeni enternasyonal ihtiyacı her zamankinden daha fazla ortaya çıkmış durumdadır. Kuşkusuz ismini verdiğimiz sosyalist ya da sosyal demokrat enternasyonal, ilerici enternasyonal gibi örgütlenmeler bir toplumcu hareket örgütlenmeleri değildir. Orta sınıfın da üzerinde, burjuvazinin bazı kesimlerini temsil eden, daha çok tekelcilikten aşırı zarar gören orta kesimlerini temsil eden akımların örgütlenmeleridir. Dolayısıyla toplumsal hareketin kendi çıkarları doğrultusunda küresel düzeyde her bakımdan dayanışmalarını yaratacak bir ilişki, ittifak ve örgütlenmeye kesinlikle ihtiyaç vardır.

Avcı kastik sistem

Diğer yandan kapitalist sistemin krizi, kaosu daha çok derinleşmiş, çöküş emareleri çok daha belirgin ve etkin hale gelmiştir. Özellikle endüstriyalizmin gelişimi, ekolojik sorunu çok daha belirgin kılmıştır. Doğaya düşman bir devletçi-iktidarcı sistem kapitalist ulus-devlet faşizmi temelinde dünyaya hakim hale gelmiştir. Bir yanda doğayı bir yanda başta kadın üzerindeki egemenliği daha da katmerleştirmeyi ifade eden toplum üzerindeki baskı, sömürü ve saldırılar çok daha ileri düzeyde gelişmiştir. Adına “iktidar ve devlet sistemi” denen, Önder Apo’nun son tanımlamalarıyla erkek kulübü olan “Avcı Kastik Sistem’e” dayalı gelişen kapitalist modernite sistemi, günümüzde tanrı krallar çağının çok daha ilerisinde bir doğa ve toplum düşmanlığı haline kendini getirmiştir. Azami kâr hırsı doğayı yok etmeyi göze alacak düzeyde bir doğa düşmanlığına ve saldırısına yol açmıştır.

Yine toplum üzerindeki baskı ve sömürü düzeyi kadın köleliğini tüm toplumun köleliği biçiminde en ileri bir derinleşme noktasına götürmüş, bir toplum kırım düzeyine vardırmıştır. Doğa kırımı ve toplum kırım, günümüzde kapitalist modernite sisteminin temel duruşu, karakteri haline gelmiştir. Hiçbir dönemde iktidar ve devlet sistemi şimdiki kadar doğa ve toplum düşmanı, kadın düşmanı hale gelmemiştir. Bu bakımdan da toplumun özgür yaşamından öte geleceği tehlikededir. Toplumsal varoluşun mekanı olarak doğanın varlığı tehlikededir. Küresel hegemonik kapitalist sistem, böyle bir tehlike sistemidir.

Öte yandan toplum kırımın başlangıcını, öncülüğünü yaptıkları kadın üzerindeki saldırı karşısında “Jin Jiyan Azadî” sloganıyla kadın özgürlük arayışı devrimsel karakter kazanarak küresel düzeyde 21. yüzyılın en devrimci, özgürlükçü sosyalist akımı olarak gelişme göstermektedir. Bütün erkek-egemen zihniyet ve sistemin saldırılarına karşı, erkek-egemen bilinç ve devlet ittifakının saldırılarına karşı büyük bir dirençle Kadın Özgürlük Devrimi gelişme göstermektedir.

 

 

Kürdistan devrimi, Ortadoğu devrimidir

Ahlaki ve politik toplumun yok edilmesini öngören toplum kırım karşısında ahlak ve politikadan oluşan toplumsal hakikat, büyük bir var olma direnişi içerisindedir. Bütün bunlar en belirgin biçimiyle, düşünsel, örgütsel ve eylemsel yapısını günümüz Kürdistan’ında kazanmıştır. Bütün bu alanlardaki özgürlükçü, devrimci, demokratik gelişmeleri doğru değerlendiren, onlara zafer ufkunu gösteren, Önder Apo’nun demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü paradigması Kürdistan’da her türlü sömürgeci-soykırımcı saldırıyı kıran, boşa çıkartan bir kadın özgürlükçü demokratik toplum hareketinin varoluşunu ortaya çıkartmıştır. Bütün saldırılara karşı bu hareket PKK örgütlülüğü altında büyük bir ideolojik, siyasi, askeri direnç göstermiş, Rojava Özgürlük Devrimi pratiğinde olduğu gibi kendisini toplumsal zeminde hayata geçirme düzeyine ulaştırmıştır. Kürdistan Özgürlük Devrimi, Ortadoğu’nun demokratik devrimi demektir. Kapitalist modernite sisteminin de Ortadoğu’nun işgaliyle küresel-hegemonik yapı kazandığı dikkate alınırsa, “Demokratik Ortadoğu” demek, Dünya Demokrasi Hareketi’nin zafer kazanması demektir. Kürdistan ile Ortadoğu, Ortadoğu ile dünya böyle bir iç içerik taşımaktadır. Bu bakımdan Önder Apo’nun demokratik toplumcu modernitesinin teorik, programsal, eylemsel varlığının ve etkisinin bölgeye ve dünyaya çok güçlü bir biçimde yayılmasını, etkileyici güç haline gelmesini sağlamaktadır. Somut-pratik çalışma yapmadan da Kürdistan’da yürütülen mücadele doğrudan bölgeyi ve dünyayı her düzeyde etkilemektedir. Dünyanın değişik alanlardaki sistem karşıtı duruşlar ve arayışların Önder Apo’nun Demokratik Modernite kuramında paradigmatik, felsefik ve ideolojik bütünlük kazanması, bir teorik bütünlüğe ulaşması, bunun da kadınlar ve gençler öncülüğünde Kürdistan’da bir özgürlük devrimi olarak her türlü saldırı karşısında direnerek gelişme göstermesi, kapitalist modernite sisteminin yarattığı imha tehlikesi karşısında insanlığın varoluş ve özgür yaşama, demokratik bir yaşama kavuşma umudu, inancı ve iradesi haline gelmektedir.

Yeni enternasyonal ihtiyacını, kapitalist modernitenin yarattığı tehdit, yine reel sosyalizmin etkileri aşılarak yeni düşünsel arayışların ortaya çıkmasıyla birlikte en fazla da Kürdistan’da demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü bir paradigmayla gelişen büyük özgürlük mücadelesinin varlığı temel bir ihtiyaç haline getirmektedir. Bu durum hem çalışmaların, mücadelenin küresel düzeyde yayılmasını, enternasyonalist bir yapı kazanmasını gerektirmekte hem de Kürt sorununun özgürlükçü çözümü için böyle bir enternasyonal mücadele ve dayanışmayı gerekli görmektedir.

İşte Yeni Enternasyonal ihtiyacı, Kürdistan Devrimi’nin bir Bölge ve Dünya Devrimi haline gelmesi, onu hedeflemesi, onu gerekli görmesi biçiminde kendini ortaya koymaktadır. Önder Apo’nun "Barış ve Demokratik Toplum Süreci"nin temel bir görevi olarak Birinci Komünal Enternasyonal’in toplanmasını öngörmesi, temel güncel görevlerden biri olarak programlaması tamamen buradan kaynaklanmaktadır. Burada şu soru gündeme gelmektedir: Peki, Komünal Enternasyonal nasıl olacaktır? Bu soruya cevap ararken, bir yandan demokratik modernite paradigmasının genel özelliklerine bakmak, onun toplumsal ekoloji, kadın özgürlüğü, politik-ahlaki toplum hedeflerini iyi değerlendirmek, anlamak, diğer yandan ise geçmişin derslerinin komünal çizgide doğru bir analizinin, eleştiri-özeleştirisinin yapılıp çıkartılması temelinde belirlenmesi gerekiyor.

 

 

Kadın özgürlük devrimi

Fakat enternasyonal çalışmalarımızın iki boyutu daha çok somutluk kazanıyor. İlişki- ittifak anlamındaki genel duruşla birlikte bunları kaybetmemek lazım. Bir tanesi, Demokratik Modernite çizgisini dünyaya yayacak, gençlere, kadınlara, işçi ve emekçilere ulaştıracak, küresel düzeyde örgütlenmesini geliştirecek bir enternasyonal çalışma. Diğeri ise, sol-sosyalist, demokratik, özgürlükçü tüm akımlarla Komünal Enternasyonal dayanışmayı oluşturma temelindeki bir enternasyonal çalışmayı iç içe, fakat birbirini zorlamayan, birbiri içinde kaybolmayan, birbirini besleyen bir yaklaşımla da geliştirmemiz gerekiyor. Bunları genel hareket olarak yaptığımız gibi, tabii diğer bütün çalışmalar da küresel boyut kazanmış durumda. Özellikle kadın özgürlük devriminin küresel bir boyutu var. Gittikçe daha fazla da bu durum öne çıkıyor, gelişiyor. Toplumsal ekolojik hareketinin küresel boyutu başattır.

Önder Apo’nun sloganıyla sonuçlandırabiliriz: Ulus Devlet Sosyalizmi Yenilgiye, Demokratik Toplum Sosyalizmi Zafere Götürür!

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.