Yerli tohumlar Pertek’te hayat buluyor
Toplum/Yaşam Haberleri —
- Dêrsim’de son yıllarda doğal-ekolojik tarıma ilgi giderek artıyor. Dêrsim’e geri dönenlerin de en gözde ilgi alanını oluşturuyor. Fakat gelip deneyenlerin çoğu ya yarıda bırakıyor ya da hobi temelinde küçük uğraşlarla sınırlıyor bu alanı. Çünkü ekolojik tarımın maliyetleri yüksek ve verimi düşük.
Dêrsim’de son yıllarda doğal-ekolojik tarıma ilgi giderek artıyor. Dêrsim’e geri dönenlerin de en gözde ilgi alanını oluşturuyor. Fakat gelip deneyenlerin çoğu ya yarıda bırakıyor ya da hobi temelinde küçük uğraşlarla sınırlıyor bu alanı. Çünkü ekolojik tarımın maliyetleri yüksek ve verimi düşük. Bu nedenle bireysel düzeyde başlayıp sürdürenlerin sayısı çok az. Ancak belediyelerin, kooperatiflerin ve sivil girişimlerin çabaları daha uzun soluklu olabiliyor.
Yerli tohumlar yok oluyor
Ekolojik tarım alanındaki en ciddi sorun yerli atalık tohumların temininde yaşanıyor. Dêrsim’de 93-94 sürecindeki zorunlu göçlerle neredeyse biten tarımsal faaliyetlerin bir sonucu olarak yerli tohumlar yok olmaya yüz tuttu. Son yıllarda tekrar canlanan tarımsal faaliyetler ise sağdan soldan temin edilen kaynağı ve toprakla uyumu belirsiz hibrit tohumlara dayanıyor. Az sayıdaki üreticide kalan yerli tohumlar da günden güne yok oluyor çünkü verimi düşük olduğu, desteklenmediği ve fiyat rekabeti yapamadığı için üreticiler daha fazla gelir elde edebilmek için hem verimi daha yüksek olan hem de daha hızlı yetişen modern hibrit tohumları tercih ediyorlar.
Bir örnek vermek gerekirse, Ovacık’ta yerli çalı tohumu ile üretim yapan çiftçilerin çoğu, tüm bu sebeplerden dolayı pazar ile rekabet edemedikleri için Konya tohumuna geçtiler ve yerli tohum neredeyse yok oldu.
Anka Dêrsim girişimi
Pirha’dan Eyüp Hanoğlu ile Cihan Berk’in haberine göre sadece az sayıdaki üretici ve girişim yerli tohumları çoğaltmakta ve bununla üretim yapmakta ısrar ediyor. Bunlardan biri de ekolojik tarım alanında 7 yıldır faaliyet yürüten Anka Dêrsim girişimi. Girişim, geleneksel üretim kültürünü modern tarıma entegre ederek özellikle yerli atalık buğday tohumlarını çoğaltıp çiftçilere dağıtarak, fenni gübre kullanılmamış tarlalarda ekolojik üretim yapılmasını teşvik ediyor.
Anka Dêrsim üreticilerinden çiftçi Bilal Üzgün Pertek’in Beydamı (Balişer) köyünde yaşıyor. Üzgün, “Birkaç yıldan beri doğal, ekolojik tarımla uğraşıyorum. İmkanlarımız kısıtlı olduğu için zor şartlarda üretim yapabiliyoruz. Buğday ektiğim zaman, yıllarca kullanılmayan, kimyasal gübrenin, ilacın girmediği tarlaları kullanıyorum” diyor.
Tohum yenilensin diye…
Bu işe karar verdikleri zaman ilk önce yerli atalık tohumlar ile başladıklarını belirten Üzgün, atalık tohumlarla ilgili şu bilgileri verdi: “Bizim burada ekilen aşure dediğimiz bir buğday türü vardı. Diğer buğday türlerine göre az ürün veriyor ama kalite olarak çok güzel. Bir de ‘bare’ dediğimiz baharda ekilen yazlık yerli tohumlar vardı. Bu tohumları 30-40 yıl ambarında saklayan insanlar vardı. Bunları buldum, aldım, selektöre verdim. Birinci yıl ektim, sırf tohum tazelensin diye. Biçme zamanı gittiğimde biçerdöverci ‘Abi bunu niye biçiyorsun, zaten bunda bir şey yok’ dedi. Ben sadece tohumu yenilensin, tazelensin diye biçiyorum. Yoksa verdiğim emeği, yaptığım masrafı karşıladığından değil. Bu şekilde tohumları bulup, çoğaltıp üretim yapıyoruz ama pazarını bulamayınca bunu sürdürebilme şansımız yok.
Bu yıl iki yüz dönüm civarında aşure ve bare buğdayı ektim. 85 dönümden 5 ton ürün çıktı. Dönümüne 25 kilo atmıştım. Gübre ya da herhangi bir ilaç kullanmadık. Ne ektikse ve tanrı bize ne verdiyse onu kabul ediyoruz.”
Sürdürebilir miyiz bilmiyoruz
Üzgün, eskiden buğdayın yanısıra nohut da ektiklerini ama yüksek rakımlı yerlerde domuzdan dolayı şu an nohut ekmediklerini söylüyor.
Yaptıkları ekolojik üretimi sürdürme konusunda ise Üzgün, şunları not düştü. “Bu işi bundan sonra yürütebilir miyim bilemiyorum. Bu yıl ki ürünümü satarsam seneye tekrar ekmeyi düşünürüm, yoksa yapamam. Pazarlarken zorlanıyoruz. Maliyetler yüksek olduğu için ucuza satamıyoruz ama insanların da alım gücü yok. Bu tür zorluklarımız var.” DÊRSIM