Yüreğimin Güncesi

Kadın Haberleri —

Ruken Bingöl (Sevcan Algünerhan)

Ruken Bingöl (Sevcan Algünerhan)

  • Ömürünü Kürdistan Özgürlük Mücadelesine adayan Rûken Bingöl’ün (Sevcan Algünerhan) mücadelesinden kesitler içeren güncesi 'Yüreğimin Güncesi' adıyla Meyman yayınlarından çıktı.

Ömrünün 17 yılını Kürdistan Özgürlük Mücadelesi’ne adayan gerilla komutanı Rûken Bingöl’ün (Sevcan Algünerhan) mücadele hayatından kesitleri not düştüğü güncesi çıktı. Newaya Jin gazetesi tarafından derlenerek yayına hazırlanan ‘Yüreğimin Güncesi’, Meyman Yayınevi tarafından basıldı. Kapak çizimi Şehrîban Peri tarafından yapılan ve 176 sayfadan oluşan kitapta 15 de şiir yer almakta.  

‘Halkım için yaşayacağım’

Rûken Bingöl, halkı için özgürlük yoluna koyulduğunda büyük direnişin kıvılcımları tüm Kürdistan coğrafyasını artık alevlendirmişti. Mezopotamya’nın dağ başlarında boydan boya ateşgahlar kurulmuş ve tüm ateşgahlarda onlarca nöbetçi…

‘Hayatı kendim için değil, halkım için yaşayacağım’ kararlaşmasını yaşadığında, zamanın ibresi 1994 yılını gösteriyordu. Ve büyük yolculuğa çıkılmıştı. Ülkesinden çok uzaklarda, ülkesini kalbinde taşıyanlardandı Rûken. Bunda ailesinin katkısı büyüktü. İçinde filizlenen büyük yurtseverliği ailesi aşılamıştı O’na. 1994-1999 yıllarında Türkiye ve Avrupa mücadelesini büyük özveriyle yürütürken günlüğüne özlemini yaşadığı ülkesi ve dağlarını şöyle nakşetmişti:

Bir kez daha vurulup dağlara
bir kez daha haykıracağız özgürlüğü
bir kez daha intikam naraları atacak, 
dağlara umut ekeceğiz
güneş ışınlarıyla filizlenecek tohumlarımız
namlunun ucunda yaşatacağız direnişi
ser verip sır vermeyeceğiz kahpe düşmana
intikam yeminimiz olacak şehitlerimiz,
kanlarımızla ekeceğiz geleceğimizi Kürdistan’a…

Rûken bu şiiri 1998 yılının Ekim ayında günlüğüne not düşmüştü. Ailesi, bu tarihten bir yıl sonra gözbebekleri Ruken’i özgürlük dağlarına kutlama ve halaylarla uğurlamıştı. 

‘Dünya bir yana, Rûken bir yana’

Karşılıklı gururu anlatan bir veda konuşması yaparken Xalê Yusuf (Yusuf Algünerhan) kızını son kez gördüğünü belki de hissetmişti, kim bilir? Bir ömürde söylenecek sözleri damıtmış ve şu konuşmayı yapmıştı: 

“Çok mutluyum. Vermiş olduğum emek boşa gitmedi. Ağlamakla, sızlamakla olmaz. Herkes bu şekilde yapmalı, kabullenmeli. Bunu biz istemedik, düşman istedi ve zorunlu kıldı. Evlat acısını herkes bilir. Dünyayı bir yana koysam, Rûken’i bir yana, benim için Rûken ağır basar. Fakat mücadele ve Kürdistan açısından bugün vicdan azabı duymuyorum. Çok rahatım. Duygularım zevk ve güç veriyor.”

Toz pembe değil mücadele!

Rûken dağlara ulaştığında ruhunun her zerresinde bu sözleri hissetti. Erkekler tarafından sarılmış bu kötülük dünyasında babasının o sözleri söylemesinin kaynağının ne kadar güçlü olduğunu gördü. Rêber Abdullah Öcalan’ın Kürt erkeğinde yarattığı değişimi, toplumu ileri taşıyan fikirlerini, dağlarda buluştuğu binlerce yoldaşının verdiği kavgayla nasıl da çoğaldığına şahitlik etti. Hepsini tek tek not düştü günlüğüne.

Günlüğünde toz pembe bir hayat yok Rûken’in. Büyük kavgalar, yoldaşlarını kaybetmenin acısı, başarı sonrası kucaklaşmanın ruhta yarattığı hazzı, ayrılıkları, özlemleri ve zorlukları da yazdı Rûken. 


Kimi zaman dağları bir aynaya benzetti: “Bu dağlarda en çok tartıştığımız konulardan biri cins bilinci. ‘Nasıl yaşamalı?’ sorusunun cevabı bunda saklı. Toplumsal cinsiyetçiliği irdeledikçe erkek egemen sistemin derinliğini, acımasızlığı kadar kadını kandırarak, güçsüz bırakarak, sömürerek büyütmek istediğinin de farkına varıyoruz. Bu cendereden kurtulup gerilla saflarına katıldığımız için çok şanslıyız.” 

Ateşte sınananlar

Başarıyı sağlayabilme anahtarını bulmanın heyecanını ise şu sözlerle işledi günlüğüne: “Gerilla olarak yaşamımızın her yönüyle kapitalizme meydan okuyoruz. Pratikte böyle olsa da kapitalizme karşı en güçlü savaşımı ideolojik alanda verebiliriz. Başarımız buna bağlı!”

En çok şehitleri yazdı. Kendinden feragat eden, annelerinin güllerini… Kendini ateşlerle sınayanları… Düşmanının üzerine dirhem korku olmadan yürüyenleri…

Hiçbirini unutmadı, ‘unutmak ihanetti’ çünkü. Tek tek hatırlansınlar istedi. Kimini bir dörtlükte, kimini bir paragraf yazıda… Yüreği kaldıramayacak olsa da yoldaşlığın bir gereği olduğunu bilerek…

 

Bitmeyen zafer halayı…

En çok Zagroslar’da yürüdü Rûken, gece-gündüz demeden. En çok orada zorlandı. Tipi ve fırtınaları deldi o sarsılmaz iradesiyle. En büyük kavgalarını en yüksek zirvelerinde verdi dağların. Ama en büyük huzuru yine orada buldu. Ve en güzel orada sevdi Rûken…

Böyle yoğun duyguları yaşadığı sarp Zagros kayalarında bile filiz olarak yeşerebileceğini düşündü. O gün geldiğinde, büyük zaferin arefesinde yoldaşlarıyla kucaklaşmış, düşmanı bozguna uğratmış olmanın gururunu yaşadı. Sonrası artık ardıllarına bir destan olarak kalacaktı.

Öyle büyük kahkahalar atmışlar ki, ‘Geliyê Tiyarê’ denilen vadide hep birlikte, hala onların seslerinin yankıları duyulurmuş. Öyle büyük ve sarsılmaz bir çemberle halaya durmuşlar ki hala Çukurca semalarında bir hare gibi görülürmüş.

Bir rivayete göre ise adına ‘Bitmeyen zafer halayı’ denmiş…

 

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.