Yüzlerini hatırla - Hikayelerini hatırla

Kültür/Sanat Haberleri —

“Basın Özgürlüğü Anıtı” sergisi

“Basın Özgürlüğü Anıtı” sergisi

  • Almanya’nın başkenti Berlin’de dünyanın farklı ülkelerinde öldürülen ve zulüm gören gazetecilerin resimlerinin yer aldığı bir sergi açıldı. “Yüzlerini hatırla, hikayelerini hatırla” mottosuyla hazırlanan sergi için dünyanın her yerinden 70’den fazla sanatçı çalışıyor.

HAKAN TÜRKMEN/BERLİN

Wahrheitskämpfer (Hakikat Savaşçısı) Derneği, Almanya’nın başkenti Berlin’de “Basın Özgürlüğü Anıtı” adıyla dünyanın farklı ülkelerinde katledilen veya zulüm altında mesleğini yapmaya çalışan gazetecilerin portrelerine yer verdiği bir sergi düzenledi. Daha önce Den Haag, Katar ve Cenevre’de de açılan serginin Berlin’deki ayağı, bu konseptte açılan sergilerin 27’incisi oldu. Federal Basın Konferansı’nda 700 portreden 49’u 17 Nisan’dan 17 Mayıs’a kadar sergilendi. Serginin koordinatörleri Susanne Köhler ve sanatçı Gökhan Bozkuş’la “Basın Özgürlüğü Anıtı” sergisi ve dünyadaki basın özgürlüğünü konuştuk.

 

 

700 portre

Kendisi de sanatçı olan koordinatörlerden Susanne Köhler, stüdyolarında sanatçılarla düzenli olarak gerçekleştirdikleri buluşmalarda “Basın Özgürlüğü Anıtı” projelerinin ortaya çıktığını belirtti. Köhler, “Hepimiz sanat projesi için karşılıksız ama büyük bir şevkle çalışıyoruz. Şu anda dünyanın birçok yerinden 70 sanatçı projemiz üzerinde çalışıyor” dedi ve ekledi: “2015’ten beri dünyanın her yerinde öldürülen gazetecileri çiziyor ve portrelerini dünya çapında gösteriyoruz. 2017’den itibaren resimleri çevrimiçi sergide, hem Almanya’da hem de uluslararası alanda organize ettiğimiz gezici sergide gösteriyoruz. İlk 7 yılda 700’e yakın portre çizdik. Berlin sergimiz 3 yıl önce planlanmıştı ancak salgın nedeniyle ertelemek zorunda kalmıştık. 6 aylık hazırlığından ardından açabildik.”

 

Susanne Köhler - Gerhard Keller / Foto: Uwe Rafler

 

Gazeteciler özgürce haber yapamıyor

Basın özgürlüğü ihlallerinin 21. yüzyılda hala önemli bir sorun olduğunu söyleyen Köhler, gazetecilere yönelik baskının dünya çapında sert bir şekilde arttığını söyledi. Almanya’nın da ‘Sınır Tanımayan Gazeteciler basın özgürlüğü barometresi’nde üç sıra gerilediğini hatırlatan Köhler, “Almanya şu anda Litvanya, Jamaika ve Seyşeller gibi ülkelerin arkasında 16. sırada. Türkiye maalesef Rusya'nın bir sıra gerisinde 165. sırada yer alıyor. Basın özgürlüğü olmadan demokrasinin olamayacağına inanıyoruz. Gazeteciler artık özgürce haber yapamıyorsa, örneğin yolsuzluk ve gücün kötüye kullanılması konusunda, özellikle politikacılar tarafından engelleniyorsa, demokrasi gelişemez. Yolsuzluk ve gücün kötüye kullanılması örtbas edilebildiği sürece ne bir hukuk devleti olur ne de adalet. Siyasette, iş dünyasında, kültür veya din alanlarında güçlü olanı kontrol etmek için özgür bir basın gereklidir” dedi.

 

 

Beritan, Nedim

Türkiye ve Kurdistan’da özellikle Kürt basınına dönük ciddi bir baskı ve tehlikenin olduğunu söyleyen Köhler, “Bilgi olmadan kendi fikrinizi oluşturamazsınız, manipüle edilebilirsiniz ve belki de bunun farkında bile olmazsınız. Sergimizde Kuzey Kurdistan, Türkiye ve Doğu Kurdistan'dan çok sayıda basın çalışanının portrelerini sergiledik. Nispeten bilgilerine ulaşabildiğimiz Türkiye’den aralarında Beritan Canözer, Zehra Doğan, Nedim Türfent, Şerife Oruç, Özgür Amed, Aslı Erdoğan ve Ahmet Altan’ın da olduğu 89 portre çizdik. Arka plan bilgilerini toplayabildik. Çin ve Rusya’dan bilgi almak çok daha zordu. Rusya’dan 35 ve Çin’den 52 portre çizerek gazeteciler hakkında bilgiler toplayabildik. Amacımız dünya çapında basın özgürlüğüne yönelik tehdide dikkat çekmek” şeklinde konuşur.

 

 

Nagihan’ın portresi

Hakikat Savaşçıları derneği olarak sanat çalışmalarının 2015 yılında mizah dergisi Charlie Hebdo’ya dönük saldırıdan bu yana sürdüğünü anlatan Köhler, “Basın Özgürlüğü Anıtı”na her yıl ortalama 100 yeni portre eklendiğini ve aralarına daha fazla sanatçı ile metin yazarı katıldığını söyledi. Gazeteciler, karikatüristler, belgeselciler, eleştirel yazarlar katledildikçe veya hapse atıldıkça çalışmalarının devam edeceğine vurgu yapan Köhler, “Yüzlerini hatırla - Hikayelerini hatırla” sloganları etrafında basın çalışanlarının hikayelerin unutulmaması için çalıştıklarını ifade etti.

2022 yılında Süleymaniye’de katledilen Jineoloji Araştırma Merkezi üyesi gazeteci-yazar Nagihan Akarsel'in portresini de kendisinin çizdiğini vurgulayan Köhler, “Nagihan’ın katledilmesi  beni derinden etkiledi. Ancak çalışmaları ve düşünceleri öldürülemez. Nagihan’ın portresini çizmek ve hikayesini anlatmak benim için büyük bir onurdur” dedi.

 

Gökhan Bozkuş

 

Portreler hücredekilerin izdüşümüydü

Hakikat Savaşçıları derneğinin gönüllü sanatçılarından Gökhan Bozkuş ise “Basın Özgürlüğü Anıtı” projesine nasıl dahil olduğunu anlattı. Kars’tan Avrupa’ya sürgün geldiğini ve yaklaşık 6 yıldır Berlin’de yaşadığını ifade eden Bozkuş, “Sürgündeki ilk zamanlarda hislerime şiirlerin kifayet etmediğini anladığımda elime kara kalemi aldım. Portreler çizmeye başladım. Yola düşenlerin, hücredekilerin, ötekilerin izdüşümleriydi çizdiklerim” dedi.

Bozkuş, “Wahrheitskampfer derneğiyle tanışmam üzerine öteki denen etiketin bütün dünyada olduğunu düşününce bu proje çok daha bir anlam kazandı benim için. Tutuklu ya da öldürülmüş gazetecilerin portelerini özellikle gazeteci ve yazarları Berlin Federal Basın Konferansı salonunda buluşturduk. ‘Basın Özgürlüğü Anıtı’ sergisinde yer alan portreleri çizerken hissettiklerim aslında ben fark etmeden çizdiklerime de yansımış. Sergideki Ahmet Altan portesinin karşısında duran bir Alman kadın ‘Bu gözler bambaşka hüzünlü bakıyor, tanımayı çok isterdim’ dedi. ‘Portre Ahmet Altan'ın ama o gözlere hüznü koyan benim’ dedim. Buradaki özgürlüğü ya da hayatı elinden alınmış insanların hangisinin gözlerine bakarsanız o acıyı yakalayacaksınız” ifadeleriyle serginin kendisi için önemine değindi.

Asıl sürgünde olan adalet, özgürlüktür

Türkiye’deki mevcut rejimin boyunduruğu altında yüzlerce gazetecinin yaptığı haberlerden dolayı cezaevinde olduğunu ya da yargılandığını ekleyen Bozkuş, “Kürt basın çalışanlarına yönelik yapılan operasyonlarla birlikte gazeteciler mesleklerini yapamaz duruma geldi. Türkiye'de hiçbir şekilde özgürlükten bahsedemeyiz. Özgürlük kavramı hayatın tamamından alıkonunan bir kavram. Ben sürgündeyim evet, ama asıl sürgünde olan adalet, özgürlük, insan onurudur. İnsanlarımız topyekün buna hasret. Hem kişisel olarak hem de üyesi olduğum platformlarla beraber bu tür çalışmalara devam edeceğim. Hangi koşullarda olursa olsun sanatın dilini kullanarak becerebilirsem eğer resimlerimle, şiir ve bestelerimle ses olmaya benimle aynı düşünen arkadaşlarımla birlikte devam edeceğim” dedi.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.