Gandhi ile Öcalan: Zihin açan diyalog
Dosya Haberleri —

Gandhi/Öcalan
Gandi ile Öcalan’ı buluşturan önemli makalelere imza atan Hintli çevre aktivisti ve yazar Ashish Kothari ile konuştuk
- Kırk yılı aşkın bir süredir Gandhi’nin düşünceleri ve eylemleri beni büyülemiştir. Abdullah Öcalan’ı daha yakından tanımaya başladığımda ise onun yaklaşımının Gandhi’ninkiyle hem benzerlikler hem de farklılıklar taşıdığını fark ettim. En güçlü benzerlik, ideolojiyi pratiğe dökme ve pratiğin de ideolojiyi şekillendirmesine imkân verme çabasında yatıyordu.
- Kürdistan ve Hindistan’daki yaklaşımlarda birçok benzerlik ve ilginç farklılıklar var. Hem Gandhi hem Öcalan, hem de Kürt hareketi ile Hindistan’daki bazı özerk Adivasi hareketleri devletin hegemonyasına meydan okuyor. İkisi de yerel radikal demokrasilerin birleşmesinin, merkeziyetçilik olmadan ölçek oluşturabileceğini savunuyor.
- Silahların bırakılması radikal bir adım. Bu karar, merkezi olmayan iktidar, minimum hiyerarşi ve iç demokrasi ilkeleriyle uyumludur. Bu ilkeler, dünyanın dört bir yanındaki hareketlerin –özellikle de geleneksel olarak merkezileşmiş sol hareketlerin– öğrenebileceği önemli derslerdir.
ERKAN GÜLBAHÇE
Hintli çevre aktivisti ve yazar Ashish Kothari, ekoloji mücadelesinin yanısıra toplumsal alternatifler alanındaki üretkenliğiyle de tanınıyor. Global Tapestry of Alternatives (Küresel Alternatifler Dokuması) girişiminin kurucularından biri olarak yaptığı çalışmalarla uzun yıllardır dünyanın farklı yerlerinde devlet-dışı, ekolojik ve demokratik örgütlenmeleri birbirine bağlamaya çalışıyor.
Kothari’nin dikkat çekici çalışmalarından biri de, farklı dönem ve coğrafyalardan iki önemli figürü Mahatma Gandhi ile Abdullah Öcalan’ı hayali bir diyalogda buluşturması oldu. İlk kez 2023’te yayımlanan “Gandhi ile Öcalan’ın Diyaloğu”, ardından 2025’te yeni bir versiyonla “Gandhi, Abdullah Öcalan’ı Yeniden Ziyaret Ediyor!” isimleriyle iki makale yayınladı. Her iki diyalog da aynı tarihlerde gazetemizde de yer aldı. Bu yazılar, Gandhi’nin şiddetsizlik ve swaraj (özyeterlilik) anlayışıyla Öcalan’ın demokratik konfederalizm, ekolojik toplum ve kadın özgürlüğü perspektiflerini yan yana getirerek günümüz dünyasında radikal çözüm arayışlarına yeni bir bakış sunuyor.
Kothari, bu diyaloglarla yalnızca düşünsel bir egzersiz yapmıyor; aynı zamanda Hindistan ile Kürdistan arasında köprü kurabilecek ortaklıkları, halkların direniş deneyimlerini ve adalet arayışlarını görünür kılıyor. Bu yönüyle yazdıkları, hem siyasal hem etik hem de entelektüel açıdan önemli katkılar sunuyor.
Ashish Kothari’nin bu söyleşisi yalnızca Gandhi ve Öcalan’ı değil, farklı halkların mücadele hafızalarını da ortak bir tartışma zemininde buluşturuyor. Hayali diyalogları nasıl kurguladığını, hangi ihtiyaçlardan doğduğunu, aldığı tepkileri ve geleceğe dair beklentilerini konuştuk.
Gandhi ile Abdullah Öcalan arasında bir diyalog yazma fikri nasıl ortaya çıktı? Bu fikri oluştururken hangi düşünsel ya da toplumsal ihtiyaçtan yola çıktınız? Kurgusal bir buluşma fikrinin taşıdığı siyasal, etik ve entelektüel katkıları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kırk yılı aşkın bir süredir Gandhi’nin düşünceleri ve eylemleri beni büyülemiştir. Abdullah Öcalan’ı daha yakından tanımaya başladığımda ise onun yaklaşımının Gandhi’ninkiyle hem benzerlikler hem de farklılıklar taşıdığını fark ettim. En güçlü benzerlik, ideolojiyi pratiğe dökme ve pratiğin de ideolojiyi şekillendirmesine imkân verme çabasında yatıyordu. İkisi adeta birbirini tamamlıyor gibiydi. Algıladığım bir diğer yakınlık, devlete duyulan derin kuşku idi. Öte yandan, Kürt hareketinin silahlı bir direniş hareketi olması nedeniyle şiddet meselesi hem gerçek hem de algılanan farklılıklar bakımından dikkatimi çekti. Bir keresinde, bu iki kişi aynı dönemde yaşamış olsaydı ne kadar ilginç ve güçlü bir sohbet ortaya çıkardı diye düşündüm. İşte bu düşünce beni hayali bir diyalog fikrine götürdü. Amacım, günümüzün çok sorunlu dünyasından çıkış için radikal yollar üzerine yürütülen tartışmalara katkıda bulunmaktı. Özellikle de bu iki büyük düşünür ve uygulayıcının, sistematik dönüşümler için düşünce ve eylemde nasıl çığır açıcı katkılar sunabileceğini göstermek istedim. Elbette onların da zayıflıklarını (özellikle daha iyi tanıdığım Gandhi’nin) göz ardı etmeden.
Metinlerde tarihsel kaynaklar, doğrudan alıntılar ve hayali diyalog kurgusunu nasıl bir araya getirdiniz? Alıntı seçimi, temsil dengesi ve okuyucuyla kurulacak ilişki açısından bu yöntemi nasıl yorumluyorsunuz?
Fanteziyi sevsem de, tarihsel ve güncel gerçek unsurlara dayanan kurgunun böylesi dönüşümlere katkıda bulunmada büyük bir rolü olduğuna inanıyorum. Akademik yazılar kadar, hatta belki onlardan daha da fazla; çünkü halkın büyük çoğunluğu akademik metinleri okumuyor. Burada önemli olan, diyalog kurgusal olsa da Gandhi ve Öcalan’ın söylediklerine, yazdıklarına, savunduklarına olabildiğince sadık kalmaktır. Bu nedenle onların metinlerini, özellikle kendi kaleme aldıklarını derinlemesine inceledim. Ayrıca, onlarla çalışmış ya da onları yakından tanımış kişilerin sözlü anlatılarına da başvurdum. Böylece, hayali diyalog gerçeklikten kopmadan bir bağ kurabildim.
Gandhi ve Öcalan gibi farklı dönemlerden ve coğrafyalardan gelen iki figürü buluştururken, bu diyaloğu Hindistan ile Kürdistan halkları arasında düşünsel bir köprü kurma aracı olarak da kurguladınız mı? Bu tür karşılaşmaların halklar arası diyalog açısından taşıdığı sembolik değeri nasıl görüyorsunuz?
İki bölgenin halklarının, özellikle de adalet, çevre ve benzeri hareketlere katılanların birbirleriyle paylaşacak çok şeyleri olduğuna inanıyorum. Bunlar arasında köklü medeniyet tarihleri, ortak sömürgecilik deneyimleri, otoriterlik ve ataerkillikle mücadeleleri, uygunsuz “kalkınma” politikalarının yarattığı ekolojik yıkımlar, radikal düşünce ve eylem mirasları, kültürel ve ekolojik çeşitlilikleri yer almaktadır. Elbette yaklaşım ve ideolojilerde farklılıklar da vardır. Gandhi ve Öcalan arasında kurulan bir diyalog, bu bağlantıları görünür kılmanın ve sürekli iletişim ile işbirliğinin gerekliliğini vurgulamanın yollarından biridir.
Bu tür hayali karşılaşmalar sizin yazınsal üretiminizde yeni bir biçim mi? Gandhi–Öcalan diyaloglarına devam etmeyi ya da başka tarihsel figürler arasında benzer kurgusal buluşmalar üretmeyi düşünüyor musunuz?
Bu türden ilk denemem, Gandhi ile Hindistan’ın bugünkü başbakanı Narendra Modi arasında geçen bir diyalogdu. Orada Gandhi, Modi’ye kendi kendine yeterlilik adına yaptıklarının bu kavramın çarpıtılması olduğunu nazik ama kararlı bir dille anlatıyordu. Bu bana Gandhi- Öcalan diyalogları fikrini verdi. İleride başka şahsiyetler arasında da benzer diyaloglar yazmayı umuyorum.
Bu metinleri yazarken Kürt hareketi ya da Hindistan’daki alternatif toplumsal hareketlerle doğrudan temaslarınız oldu mu? Yazım süreci bireysel bir üretim miydi, yoksa kolektif fikir alışverişi ve katkılarla mı şekillendi?
Son birkaç yıldır, bireysel olarak ya da Global Tapestry of Alternatives aracılığıyla Kürt hareketinin üyeleriyle yoğun temaslarım oldu. Hindistan’daki hareketlerle ilişkilerim ise neredeyse yarım asırlıktır. Tüm bu etkileşimler yazım sürecini besledi. Ancak dil ve içerik tamamen bana aitti, diyalogları başkalarıyla birlikte oluşturmadım.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın fikirleri Hindistan’da ne ölçüde tanınıyor? Özellikle ekolojist çevrelerde, kırsal-toplumsal hareketlerde ya da akademik alanda bu düşüncelerin nasıl bir karşılık bulduğunu gözlemliyorsunuz?
Ne yazık ki Hindistan’da pek tanınmıyor. Siyaset bilimi, kalkınma ya da çatışma üzerine çalışan çoğu üniversitede Marx, Gandhi, Ambedkar gibi isimler yer alırken Öcalan veya Kürt hareketi üzerine neredeyse hiçbir şey yok. Ancak son birkaç yıldır bazı sivil toplum gruplarında, özellikle de kentsel alanlarda, bu boşluğun az da olsa doldurulmaya başlandığını gözlemliyorum. Resmi akademide ya da kırsal hareketlerde hâlâ ciddi bir karşılık bulmuş değil.
Demokratik konfederalizm, jineoloji, ekolojik toplum ve Gandhi’nin swaraj anlayışı arasında sizce nasıl bir teorik ve pratik ilişki kurulabilir? Bu kavramlar Hindistan’daki Adivasi, Dalit ya da kırsal hareketlerle buluşabilir mi ve özellikle kadın özgürlüğü bağlamında ortak bir düşünsel zemin oluşturabilir mi?
Kürdistan ve Hindistan’daki yaklaşımlarda birçok benzerlik ve ilginç farklılıklar var. Hem Gandhi hem Öcalan, hem de Kürt hareketi ile Hindistan’daki bazı özerk Adivasi hareketleri devletin hegemonyasına meydan okuyor. İkisi de yerel radikal demokrasilerin birleşmesinin, merkeziyetçilik olmadan ölçek oluşturabileceğini savunuyor. Kadınların ve çoklu cinsiyetlerin merkezi rolü her iki yaklaşımda da güçlü biçimde vurgulanıyor. Her ikisi toplum içindeki eşitsizliklerle mücadele ediyor. Farklılıklar da mevcut: Örneğin, birçok Hint hareketi, devletten özerklik yerine hâlâ politika değişiklikleri ve daha fazla demokratik alan talep ediyor. Bunun tarihsel ve güncel sebepleri var. Ayrıca, Hindistan’daki kast sistemi Kürdistan’da bulunmayan bir toplumsal farklılık olarak öne çıkıyor.
Kürt sorunu ve Abdullah Öcalan’ın düşünceleriyle kişisel olarak nasıl tanıştınız? Bu ilgiyi besleyen tarihsel, politik ya da kişisel sebepler nelerdi?
Kürt hareketiyle ilk temasım, on yıldan fazla bir süre önce İstanbul’da Boğaziçi Üniversitesi’nde düzenlenen bir atölye çalışmasında oldu. Hareket’in iki üyesiyle tanıştım ve yaptığımız tartışmalar ilgimi uyandırdı. 2019’da Portekiz’de, sürgünde yaşayan bir başka üyesiyle karşılaştım. Bu andan itibaren meslektaşlarımla birlikte hareketin üyelerini aradık ve onlara Hindistan ve dünya çapında seslerini duyurabilecekleri platformlar sunduk. Global Tapestry of Alternatives aracılığıyla bu bağ daha da güçlendi; üç Kürt grubu bu ağın resmi üyesi oldu. Aynı dönemde Öcalan ve diğer Kürt yazarların eserlerini okudum, Avrupa’da bir eğitim programına katıldım. Devlet karşıtlığı, anti-kapitalist yaklaşım ve düşüncelerinin derinliği beni çok etkiledi.
PKK’nin kendini feshetme kararı ve Öcalan’ın şiddet dışı bir direniş anlayışına yönelmesi, Gandhi’nin şiddetsizlik ilkesiyle nasıl örtüşüyor? Bu tür dönüşümlerin devrimci hareketler açısından yarattığı zorlukları ve potansiyel katkıları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu Gandhi’nin kesinlikle alkışlayacağı bir karar olurdu. Hareket’in uyum sağlama kapasitesini, bulunduğu noktada takılıp kalmama iradesini gösteriyor. Kürtlerin çatışmanın barışçıl çözümünü istediğini güçlü biçimde ifade ediyor. Silahların bırakılması radikal bir adım ve devrimci hareketlere şiddetsizliğin potansiyel gücü hakkında güçlü bir mesaj. Elbette, Türk hükümetinin aynı inanç ve kararlılıkla karşılık verip vermeyeceğini görmek gerekir. Ayrıca bu karar, merkezi olmayan iktidar, minimum hiyerarşi ve iç demokrasi ilkeleriyle uyumludur. Bu ilkeler, dünyanın dört bir yanındaki hareketlerin –özellikle de geleneksel olarak merkezileşmiş sol hareketlerin– öğrenebileceği önemli derslerdir.
Bu metinlerin başka dillere çevrilmesi, üniversitelerde, halk forumlarında ya da sosyal hareketler içinde tartışılması gibi bir hedefiniz var mı? Gandhi ve Öcalan’ın ortak fikirlerinin özellikle genç kuşaklar üzerindeki etkisi konusunda ne düşünüyorsunuz?
Bazı diyalogların İspanyolca, Kürtçe, Türkçe ve Hintçe çevirileri yapıldı. Hatta bazı üniversite derslerinde öğrencilere okutulmaya başlandı. Ben de binlerce kişilik e-posta listelerine gönderdim. Ancak çok daha geniş bir kitleye ulaşmasını istiyorum. Bu konuda her türlü fikre açığım. Öcalan’a ulaştırmanın bir yolu olursa bu da benim için çok değerli olur.
Kardeşinizle birlikte Öcalan’la görüşme talebinde bulunduğunuzu biliyoruz. Eğer bu görüşme bir gün gerçekleşirse, ona hangi düşünsel veya toplumsal soruları yöneltmek isterdiniz? Onunla nasıl bir diyalog geliştirmeyi, hangi başlıklar etrafında bir karşılaşma kurmayı hayal ediyorsunuz?
Onunla buluşmak benim için olağanüstü olurdu. Şiddet, devlet, radikal alternatif yönetimler, kapitalizmin körüklediği tüketim çılgınlığı ve çözülmesi zor görünen küresel krizler üzerine O’nunla bir diyalog yürütmek isterdim. Böyle bir görüşme için en az birkaç saate ihtiyaç olurdu.
*Daha önce yayınlanan makaleleri
https://www.ozgurpolitika.com/haberi-gandhi-ile-ocalanin-diyalogu-180825
https://www.ozgurpolitika.com/haberi-gandhi-ocalani-yeniden-ziyaret-ediyor-203304














