Afganistan üzerinde şekillenen yeni küresel denklem

Forum Haberleri —

foto: AFP/Afganistan

foto: AFP/Afganistan

  1. Son NATO toplantısından sonra ortaya çıkan gelişmeler, Türk devletinin, bu çete ordusunun komuta gücü olmak istediğini gösteriyor.

Nahide ERMİŞ*

Son NATO toplantısında ele alınan radikal cihadist unsurlara dair gizli ajanda ve Biden-Putin görüşmesinin reel politik denklemi küresel ölçekte yeni hamlelerin varlığına işaret ediyor… Bu bağlamda, kısa zaman içerisinde Afganistan’da Taliban öncülüğünde, birçok radikal İslami örgütün de pay sahibi olacağı bir hükümetin kurulması beklenirken, yazıyı hazırladığımız esnada, aralarında uluslararası devletler tarafından kırmızı bültenle aranan Taliban öncü kadrolarının olduğu geçici hükümet kurulduğu haber ajanslarından geçti bile.

Bu sadece bir başlangıç. Dolayısıyla Afganistan toprakları El-Kaide ve DAİŞ gibi çete örgütlerinin meşrulaştırılacağı topraklar olarak seçilmiş gibi duruyor. Bundan sonra, Afganistan topraklarının birçok taşeron ve çete örgütlerinin yuvalanacağı bir üs olması kaçınılmazdır.

Küresel aktörler Afganistan'da topladıkları birçok radikal cihadist yapının DNA’sıyla oynayarak, kendi çıkarları temelinde araçsallaştırmak istiyor. Bu açıdan Afganistan yeni küresel denklemde adeta bir laboratuvar görevi görüyor.

Hatta bir dönem sonra bu çeteci ve kökten dinci grupların Taliban’ı liberal görüp kontrolü ele geçirme kavga ve mücadelesine tanık olabiliriz. 

Aslında ilk çıkışındaki Taliban ile bugünkü Taliban çizgisi arasında bazı farklılıklar var.
Taliban örgütünün zaman içerisinde bazı değişimler yaşadığı bir gerçek. Ve zaten, Taliban iktidarı ele geçirdikten sonra, istesin ya da istemesin bütün suç örgütlerinin Afganistan'a yürümesi kaçınılmaz olacaktır.

Bu örgütler iktidarda pay sahibi olmayı isteyeceği gibi, iktidarın hareketlerini ve politikalarını da belirlemek isteyeceklerdir; örneğin Türkiye şu anda Taliban’la geliştireceği ilişkilerle, Taliban'ın dünya siyasetini belirlemede rol sahibi olmak istiyor.

Son NATO toplantısından sonra ortaya çıkan gelişmeler, Türk devletinin, bu çete ordusunun komuta gücü olmak istediğini gösteriyor.

Ancak, yarın Taliban'ı ekarte edip Taliban aracılığı ile güçlendireceği başka bazı örgütlerle yol almak isterse bu hiçte şaşırtıcı olmayacak…

ABD ve Ortadoğu…
Peki; ABD Ortadoğu’da ne yapmak istiyor? Ortadoğu politikaları çerçevesinde Afganistan’a nasıl bir rol biçiyor? Afganistan’ı bu çete örgütleri için bir üs olarak mı kullanacak? Yani yeni dönem stratejisinin merkezine Afganistan’ı mı oturttu? Bundan sonra ABD, Ortadoğu politikasında nasıl bir yol izleyebilir? gibi bir dizi soru var cevap bekleyen.

Öncelikle şu tespiti yapmakta fayda var: ABD Afganistan’dan çekilmekle Üçüncü Dünya Savaşı’ndaki pozisyonunda önemli bir değişiklik yaptı.

ABD Afganistan’ı, 2001 yılında El Kaide’nin Dünya Ticaret Merkezi ve İkiz Kule saldırılarından sonra fiili olarak işgal etmişti.
Aradan geçen 20 yıldan sonra anlaşmalı bir şekilde yönetimi Taliban’a devrederek, hızlı bir geri çekilmeyle dünyanın gündemine oturdu.

Ülkedeki askeri varlığını minimize eden ABD, ilişki ve çatışma zemini üzerinde Taliban rejimiyle yürüttüğü 20 yılı aşkın bir mücadelenin çıkar esası üzerine yapılan bir alışveriş ve uzlaşmanın olduğu görülüyor.

İşin özü; ABD ilkin Kapitalist Modernite ölçülerinde bir toplum ve yeni bir iktidar odağı yaratmaya çalıştı. Ancak evdeki hesap pazara uymadı.

Ne kendi ölçülerinde yeni bir toplumsal yapı inşa etti, ne de kendi çıkarlarını istediği bir şekilde temsil edebilecek toplumla bütünleşen bir iktidar odağı.

Dolayısıyla ABD’nin Afganistan’da çekilmesini 3. Dünya Savaşı’nda oynayacağı rolde bir değişikliğe gitmek olarak değerlendirmek gerekir.

ABD’nin yeni dönem savaş stratejisindeki en temel değişiklik, en başta Afganistan'da kendi askeri yerine Türk askerini ikame etmesidir.

Aslında Amerika, askeri olarak tamamen çekiliyor diyemeyiz. Örneğin son günlerde yoğun olarak tartıştığımız, Kabil havaalanının güvenliğinin Türk askerine, NATO toplantısı ile birlikte devredilmesi olayı, çok yönlü ele alınması gereken önemli bir konu.

Taliban ve Türkiye’nin çete ordusu
Birincisi Türkiye bir NATO ülkesidir. İkincisi ise Türk askeri başta Amerika ve NATO üyesi diğer batılı güçlerin sponsorluğunda işbirlikçi ve taşeron güç olarak bölgeye konumlandırılıyor…

Neden Türkiye sorusuna ise şöyle bir cevap verebiliriz. Türkiye'de, iş başında olan hükümet, zihniyet olarak Taliban ile uyuşan, diğer bütün Ortadoğu toplumları gibi ezik, güç ve otorite karşısında sonuna kadar itaatkâr, her ne kadar biçimsel olarak yaşamında Kapitalist Modernite'yi kopya etse de, son derece geleneksel Ortadoğu İslam kültür ve zihniyetine sahip bir ülkedir.

Türk rejiminin; tarih, kültür, dini değerler ve önemlisi de zihni kodları ile Taliban arasında bir farklılık yoktur.
Ve tabi Türkiye’nin jeopolitik ve jeo stratejik konumunu da unutmamak gerekir.

Ancak ABD Türkiye’nin Afganistan’da kalma konusunda kendi çıkarlarından daha çok Rusya, İran ve Çin’e yarayacağını düşünmüş olacak ki tekrardan ani bir kararla Türkiye’nin askerlerini geri çekmesini istedi.

Ancak Türkiye buna karşı Kabil Havaalanını kullanma konusunu gündeme getirerek, kendisine bağlı radikal İslami grupları orada konumlandırıp istediği zaman istediği şekilde karşıt güçler karşısında kullanma gibi stratejik planı için ısrar ediyor.

Bu durumda, her ne kadar ABD ile kurulan bu ilişkide Türkiye kullanılan taraf gibi görülse de, işin aslı bu ilişkinin karşılıklı çıkar esasına dayandığıdır.

Örneğin Türkiye, ABD ve NATO ülkelerinden aldığı destek ve güvenle, kendi komutasında şu an da yarı profesyonel bir çete ordusu kurma hazırlıklarına çoktan başlamış durumda.

Bu çetelerin savaşta olsa da olmasa da yüksek bir öldürme, dehşet salma kapasitesine sahip oldukları bilinmektedir. Yakın geçmişte bu çetelerin Libya ve Azerbaycan'da Türk devleti komutasında oynadıkları role tanık olduk.

Türkiye savaşta yalnız mı?
Özellikle, 2011 yılından bu yana Suriye’de, Rojava'yı işgal ve Kürt soykırım savaşında ÖSO adı altında bir araya topladığı bu çete güçlerini, bugün PKK ile savaş adı altında Güney Kürdistan bölgesinin işgal gücü olarak kullanmaktadır. İşte bu sebeple Afganistan'ı kendi çetelerini toplayıp eğitip, örgütleyeceği önemli bir yurt olarak görmektedir.

Kendi toprakları üzerinde Antep, Adıyaman ve Urfa gibi illerde dağınık şekilde tutmakta yaşadığı zorlukları giderme hesabı yapıyor.

Taliban’la bir an önce ilişki kurma hevesinin altında yatan sebeplerden bir tanesi de, kendisine altın tepside sunulan Afganistan topraklarına biran önce çetelerini yerleştirme arzusu var.

ABD’nin çekilme kararı Türk devletinin bu planını uygulama konusunda zorlar mı bilinmez ama alandaki gerçekliğe bakıldığında, Afganistan’ın tamamıyla çete gruplarına teslim edilmek istenme anlamını çıkartmak da mümkün.

Son NATO toplantısından sonra ortaya çıkan gelişmeler, Türk devletinin, bu çete ordusunun komuta gücü olmak istediğini gösteriyor.

Diğer bir nokta ise Türkiye, yeniden Batı ile hareket ediyor imajını kazanarak, hem Ortadoğu ülkeleri nezdinde bu batılı imaj ile büyük işler tutmaya aday olacak, hem de başta ABD olmak üzere yaptığı hizmetler karşılığında (göç meselesi gibi) alacağı dolar ve eurolar ile eriyen ekonomisine bir süre daha suni teneffüs imkanı elde etmiş olacak.

Bir önemli nokta daha var ki, bu da Türkiye açısından hayati önemdedir: Bölgede kısa, orta ve uzun vadede Rusya ve İran’a karşı pozisyonunu güçlendirmek Türkiye’nin en temel hedefidir.

Bir yandan ABD sonrası, Ortadoğu’da kendi komutasında Afganistan'da bir araya toplayacağı çeteleri eğitip örgütleyerek, dünyanın en tehlikeli militarist gücüyle İran ve Rusya’yı daraltacak, diğer yandan da bu ülkelerin kendisini dikkate almasını sağlayacak, pazarlık kapasitesi kazanacak…

Peki Türkiye bu işte yalnız mı olacak? Elbette ki hayır; öyle görünüyor ki bu işin sponsorluğunu Katar’a, savaşçılığını oluşturduğu uluslararası çetelere verecek. Kendisi ise kumanda gücü olarak rol alacak gibi görünüyor.

Ve tabi her zaman olduğu gibi Türkiye, Ortadoğu’da batı ve ABD jandarmalığını yapma noktasında en büyük pazarlığını Kürt karşıtlığı ve Kürt düşmanlığı politikalarına destek noktasında yapmış ve yapmaya devam edecektir.

Ortadoğu’nun önemi aşılmış değil
Son 5 aydır hiç aralıksız özgürlük gerillasının sürdürdüğü direnişi kırmak için, işgalci Türk ordusunun denemediği silah bombalamadığı dağ- taş kalmadı. Ancak buna rağmen bir batılı devletten ses çıkmadı.

Bunun en büyük sebebi, son NATO toplantısında Türkiye’ye misak-ı milli sınırlarını genişletme noktasında verilen tavizdir. Türkiye buradan çıkan destekle Mavi Vatan ve neo Osmanlıcılık gibi yayılmacı politikalarına meşruluk kazandırmak istiyor.

Sonuç olarak, ABD açısından Ortadoğu’nun önemi asla aşılmış değil. ABD 21. yüzyılın karakterine uygun, yeni bir oyun denemesi yapıyor. Oyunun senaryosu tamamen farklı, ancak oyunun başarısı için oyuncunun performansı daha da önemli.

Oyuna can veren, oyunu güzelleştiren oyuncuların performanslarıdır. Bunun için oyuncuları sahnede görmek önemlidir. Yönetmenin bir süreliğine arka koltuğa geçip sahneyi oyuncuları bırakması lazım. Derecelendirme oyundan sonra gelecek.
ABD, bu oyunda istediği sonucu elde ederse, işte o zaman Çin ve Rusya’ya karşı yeni bir hamleye girişebilir.

* HDP Hewlêr temsilcisi

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.