Bir toprakları, mezarları olsun

Kadın Haberleri —

Ayten Gülcü ve Dilber Kaplan

Ayten Gülcü ve Dilber Kaplan

  • YJA Star gerilları Leyla Gülcü, Şekirnaz Kaplan ve Emine Kaplan, 4 Ağustos’ta Bağok’ta şehit düştü. Leyla ve Emine’nin anneleri çocuklarının, “Bir toprakları, bir mezarları olsun” diye 4 ay boyunca cenazelerini almak için mücadele etti.

Mêrdîn’in Nisêbîn (Nusaybin) ilçesinde bulunan Bagok Dağı’nda 4 Ağustos'ta gerçekleştirilen bombardımanda şehit düşen YJA Star gerillaları Leyla Gülcü (Dicle Eylem), Şekirnaz Kaplan (Gulbahar Mercan) ve Emine Kaplan’ın (Eylem Munzur) cenazeleri 143 günün ardından 24 Kasım’da ailelerine teslim edildi. Ailelerin aylar süren mücadelesi sonucunda aldığı cenazeler Mêrdîn Kamor Asri Mezarlığı’nın Kimsesizler Mezarlığı alanından çıkarılarak memleketleri Amed, Bedlîs Xîzan (Hizan) ve Êlih’te (Batman) defnedildi.

Çocuklarının şehit düştüklerini gördükleri rüyayla öğrenen Leyla Gülcü’nün annesi Ayten Gülcü ile Emine Kaplan’ın annesi Dilber Kaplan yaşadıkları süreci, Jinnews’ten Öznur Değer’e anlattı. 

3 cenazeyi yan yana koymuşlardı 

 Ayten Gülcü, şehadet haberini öğrenmeden önce gördüğü rüyasında kızına bir şey olduğunu hissediyor. Rüyasında 3 kadının cenazesinin yan yana olduğunu görüyor ve birkaç gün sonra 16 Ağustos akşamı jandarmanın telefonuyla cenaze teşhisi için Mêrdîn’e çağrılıyor.

17 Ağustos’ta Amed’den Mêrdîn’e geldiklerini aktaran Gülcü, süreci şöyle anlatıyor: “Cenazemizi almak için savcılığa dilekçe verdik. Savcılık da cenazemizi alabileceğimizi söyledi. Cenazemizi alacağımız sırada ise onlara bir telefon geldi ve bize ‘Savcı aradı Nusaybin’de verdiğimiz cenazede bir yanlışlık oldu, o nedenle DNA testi vermeniz gerektiğini söyledi’ dedi. Bunun üzerine DNA testi verip Amed’e geri geldik.”

 

Şehit Leyla Gülcü'nün (Dicle Eylem) annesi  Ayten Gülcü 

 

Aileye 3 kez cenaze işkencesi

Aile, DNA sonucunun çıkmaması üzerine ikince defa yani 7 Eylül’de  Amed’den Mêrdîn’e yola çıkıyor. Parmak izi çıkmasına rağmen bu süreçte oyalanıyor ve 3 hafta sonra gelmeleri söyleniyor. 

Gülcü, 3’üncü kez Mêrdîn’e gelişlerini ve ardından yaşanan süreci anlattı: “Savcıya neden DNA sonuçlarımızın hala çıkmadığını sorduğumuzda bize, ‘Hastane DNA’nızı ATK’ye geç göndermiş. DNA’nız yeni gittiği için hala sonuç çıkmamış’ dedi. 3 hafta önce DNA verdiğimiz halde neden bu kadar geç gönderildiğini sorduk. O da ‘Gidin biz sizi çağırdığımızda gelin’ dedi. Biz de bu şekilde olmayacağını gitmeyeceğimizi söyledik.

 Savcı-ATK kol kola

3 hafta yine bekletildik. En son artık daha fazla dayanamayacağımızı anladık ve cenazemizi alamazsak adliye önünde oturma eylemine başlamaya karar verdik. Zaten Adli Tıp’la sürekli iletişimdeydik. Her gün arıyorduk. ATK, bize savcıdan dosyanın hızlandırılmasına yönelik dilekçe talep etmemizi, bu şekilde dosyayı bitirip göndereceklerini söyledi. Bunun üzerine bir kez daha Mêrdîn’e gelerek savcıdan dosyanın hızlandırılması için ATK’ye dilekçe sunmasını istedik. Savcı talebi kabul edip dilekçe yazdı. Ancak dosyamız hazır olmasına rağmen yine aylar sonra cenazemiz verildi.”

2 günlük iş aylarca ertelendi

“Amaçları bize acı vermekti. 2 günlük işti yapacakları ama bizi aylarca oyaladılar. Biz de pes etmedik” diyen Gülcü, şöyle devam etti: “4 defa Mêrdîn’e gidip geldik. Mezarlığı ziyaret ediyorduk. Sık sık onları arıyorduk. Artık numaramızı öğrendikleri için bazen telefonlarımızı açmıyorlardı. En son 22 Kasım’da yine ATK’yi aradığımızda sonucun çıktığını savcılığın bizi arayacağını söyledi. Savcılık da 23 Kasım’da arayıp 24 Kasım’da burada olun dedi. Bunun üzerine gelip cenazemizi aldık. Mücadelemizden vazgeçmedik ama bu sondu. Eğer vermeselerdi cenazemizi alana kadar buradan gitmeyecektik. Oturma eylemi yapacaktık. Başvurmadığımız yer çalmadığımız kapı kalmadı. İHD’ye başvurduk. Tüm kurumlara başvurduk.”

 Onlara borçluyuz 

Çocuklarına borçlu olduklarının altını çizen Gülcü, Kurdistan halkına cenazelere sahip çıkma çağrısı yaptı.

Allah hakkımızı ‘Müslümanım’ diyenlere bırakmasın. Bunlar Müslüman değiller. Müslüman bir insan bunları yapmaz. Cenazeyi kimsesizler mezarlığına gömmez. Çocuklarımızı kimyasallarla katlediyorlar. Başka yerde çocukları öldürüyorlar ama Filistin’e ses çıkarıyorlar. Bu nasıl bir ikiyüzlülüktür. Önce bu vahşeti durdursunlar. Kimsenin çocuğu ölmesin. Allah hakkımızı bırakmasın. Kurumlarımız da sahip çıksın. 6-7 yıldır cenazelerini alamayan aileler var, cenazelerine sahip çıksınlar. Bir toprakları, bir mezarları olsun. Çocuklarınızı sahipsiz bırakmayın.”

 

Şehit Şekirnaz Kaplan (Gulbahar Mercan)
ve Emine Kaplan’ın (Eylem Munzur) annesi Dilber Kaplan

 

‘Küllerimizi bile vermek istemediler’

Dilber Kaplan da kızını şehit düşmeden önce rüyasında görüyor. Cenazeyi alabilmek için 4 ay boyunca Êlih’ten Mêrdîn’e gidip geliyor. 

“Küllerimizi bile bize vermek istemediler. Bize acı çektirmek istiyorlar. Kemiklerimizi bile vermek istemiyorlar. Çocuklarımızla gurur duyuyoruz. Onların yolu şeref yolu. Kızımla gurur duyuyorum. Defalarca buraya gelerek cenazelerimizin bize verilmesini istedik. Mezar taşları bile tahrip edilmişti. Kendilerine Müslüman diyorlar. Müslümanlık bu mudur? Kızımı tanıdığımı onu teşhis edebileceğimi söyledim. Ancak onu kimsesizler mezarlığına gömdüler. Benim kızım kimsesiz değil. Canımızda tek damla kanımız kalana kadar onun yolunun takipçisi olacağız.”

Ayten Gülcü ile birlikte kimsesizler mezarlığına giderek mezarlarını bulmaya çalıştıklarını dile getiren Kaplan, “Mezarları aramızda paylaşmaya başladık artık. Mezarı başına gidip onunla konuşuyordum. Kimi anneler yıllardır çocuklarının cenazesini arıyor. Çocuklarımızın cenazesini bize vermiyorlar. Sağ olduğum müddetçe onun yolunun takipçisi olacağım. Onunla başım dik. Hayatınızda görmediğiniz insanları kimyasallarla öldürüyorsunuz” diye belirtti. MÊRDÎN 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.