Bozdağ duyurdu, ATK’dan ses yok

• Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın, demans teşhisi konulan Aysel Tuğluk’un durumunun da 16 Eylül'de yeniden değerlendirileceğini açıklamasının üzerinden neredeyse bir hafta geçmesine rağmen ne özel olarak Aysel Tuğluk’un ne de hasta tutsakların durumunda gelişme var.

MİHEME PORGEBOL/İSTANBUL

Bakan Bozdağ’ın açıklamalarının ardından 16 Eylül Cuma günü Adli Tıp Kurumu’nda tekrar muayene olan Aysel Tuğluk’un durumunda herhangi bir gelişme olmadığını söyleyen avukat Serdar Çelebi, bu muayenede Aysel Tuğluk’a yeni bir demans ilacı verildiğini kaydetti. En son 19 Eylül'de Tuğluk’u görmeye gittiğini belirten Av. Çelebi, “Henüz bize ulaşmış bir uzman değerlendirmesi yok. Biz de bu değerlendirme raporunu bekliyoruz” dedi.

Artık her rapor şaibelidir

Avukat Çelebi, 15 Eylül'de Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle görevden alınan ATK hekimleri Emre Çırakoğlu, Ayhan Köksal ve Özlem Saniye İçmeli’nin Aysel Tuğluk hakkındaki raporların altında da imzaları bulunduğunu hatırlattı. Av. Çelebi şunları söyledi: “Hekimlerin görevden alınma gerekçeleri hakkında bilgimiz yok. Hekimler Aysel Tuğluk’a ilişkin raporlardan dolayı mı yoksa başka bir sebepten mi görevden alındı, terfi mi ettirildiler, yoksa başka bir göreve mi getirildiler, bilmiyoruz. Eğer bu hekimler görevden alınmışsa sadece Aysel Tuğluk için hazırladıkları raporlar değil, imza attıkları her rapor şaibeli bir hale geliyor. Mutlaka bir sıkıntı var ki bu hekimler görevden alındı. Hangi sebepten görevden alınırlarsa alınsınlar hazırladıkları tüm raporlar kuşkulu hale geliyor. Dolayısıyla şu an sonucunu beklediğimiz rapordan çıkacak olan sonuç, bu hekimlerin hazırladığı diğer raporlara ilişkin de fikir vermiş olacak.” 

ATK raporları bilimsel değil

Raporun ne zaman çıkacağına dair bilgilendirilmediklerini belirten Av. Çelebi, “Adli Tıp Kurumu’nun verdiği raporları uzmanlara da inceletiyoruz. Aysel Tuğluk için verilen raporlara yaptığımız itirazlarda, bağımsız bilim insanlarınca hazırlanan alternatif raporları dayanak olarak sunuyoruz. Bağımsız bilim insanları, bu raporların bilimsel olmadığını söylüyor. Bu da gösteriyor ki hasta mahpuslarla ilgili raporlar hastanın gerçek durumunu göz önünde bulundurmaktan ziyade başka saiklerle hazırlanıyor. Bu raporlar, insanları cezaevinde tutmaya dair bir ön kabulle hazırlanıyor" dedi.

Uzmanlığa bile gerek yok

Kamuoyunun yakından takip ettiği hasta tutsak Mehmet Emin Özkan’ın durumuna işaret eden Av. Çelebi, şöyle izah etti: "Özkan’ın durumunu tüm kamuoyu biliyor. O insanın cezaevinde herhangi birinden destek almadan iki saat bile kalması imkân dahilinde değil. Tek başına yemek yiyemiyor, tedavi olması için gerekli olan ilaçlarını bile alamıyor, yürüyemiyor, giyinemiyor, yıkanamıyor. Ama Adli Tıp Kurumu bu insanın tek başına cezaevinde kalabileceğine dair rapor veriyor. Kimse bizi o raporların Mehmet Emin Özkan’ın gerçek durumunu yansıttığına inandıramaz. Bunun için doktor olmaya gerek yok. Adli Tıp Kurumu, raporda telefona çıkması veya aile görüşüne çıkmasına dayanarak Mehmet Emin Özkan’ın hareket kabiliyetinin olduğuna kanaat getiriyor. Bilimsellikten uzak, içerideki doktorun tespitlerine aykırı bir rapor hazırlayarak cezaevinde kalabileceğini öne sürüyor. O yüzden bu raporlar, tıp kurallarına uygun olmayan, mahpusların cezaevinde çıkmamasına odaklanan devlet politikaları çerçevesinde hazırlanıyor. Bunu söylemek için bu alanda uzman olmak gerekmiyor.” 

Hukukla açıklanamayacak uygulamalar

Cezaevi şartları ve ceza infazlarının, insan onuruna aykırı olamayacağının altını çizen Av. Çelebi, şunları ekledi: “Konu ve bağlam ne olursa olsun cezaevindeki kişinin infazı insani koşullarda olmak zorundadır. İnsan onuruyla bağdaşmak zorundadır. Türkiye’de ise hasta mahpuslara uygulanan muamele, ring araçları, hastaneye giderkenki kelepçeli muayene gibi uygulamalar, iç hukuka ve uluslararası hukuka kesinlikle aykırıdır. Meselenin insani boyutunu bir kenara bıraksak bile bu muameleler taraf olunan uluslararası sözleşmelere aykırıdır. Hukukla açıklanabilecek durumlar değil.”