Bu süreç, miraslarıdır

Hüseyin Barış

Hüseyin Barış

  • Diyarbakır Cezaevi'nde baskılara karşı bedenini ateşe veren Dörtler ile birlikte kalan 78'liler Girişimi Üyesi Hüseyin Barış, "Bugün yaşadığımız süreç, Dörtler'in bize bıraktığı mirastır" dedi. 

12 Eylül Askeri Darbesi'nde işkence merkezine dönüştürülen Diyarbakır 5 No'lu Askeri Cezaevi'nde, baskılara karşı bedenlerini ateşe veren Dörtler'in eyleminin üzerinden 43 yıl geçti. Dörtler olarak bilinen Ferhat Kurtay, Eşref Anyık, Mahmut Zengin ve Necmi Öner'in 17 Mayıs 1982'deki eylemi sırasında aynı cezaevinde tutulan 78'liler Derneği Üyesi Hüseyin Barış, MA'ya konuştu. Dörtler'in yan koğuşunda kaldığını belirten Barış, Ferhat Kurtay'ı cezaevine girmeden önce Mêrdîn'den tanıdığını söyledi.  No'lu Cezaevi'ne Temmuz 1981'de götürüldüğünü aktaran Barış, "O zaman arkadaşlar benden önce 1979'da yakalanmışlardı. O yüzden onlar 33, biz ise 34 numaralı koğuşta kalıyorduk. Aramızda bir koridor vardı, kapılarımız arasında iki metre vardı. Aynı yerde değildik ama yan yanaydık" dedi. 

Yoğun vahşet dönemi

Dörtler'in eylemlerinin cezaevindeki vahşetin en yoğun olduğu dönemde yapıldığını belirten Barış, şunları söyledi: "Dörtler'in eyleminden önce Mazlum Doğan 35 numaralı koğuşta 4. kattaki 9 numaralı hücrede hayatını kaybetti. 21 Mart Newroz Bayramı'nı canıyla kutladı. Ondan sonra arkadaşlar zaten önceden beraber çalışmıştı, birbirlerini tanıyorlardı. Dörtler, Mazlum Doğan'ın eylemine bir cevap olmak için 33 numaralı koğuşta karar almışlar ve eylem yaptılar." 

 

 

 

Sloganlar yükseldi

Barış, Dörtler'in bedenlerini ateşe verdiği geceyi şöyle anlattı: "Bir patlama ve bağırış sesleri geldi. Kimse cezaevinde böyle bir patlama olacağını tahmin bile edemiyordu. Bizim camlarımız, kapılarımız sallandı. Yağlı boya kokusu bizim oraya kadar geldi. Ondan sonra slogan sesleri geldi. Kalabalık oluştu, 3-4 dakika sonra gardiyanlar geldi bize 'Geri çekilin' dedi ve içeri girdiler. Aradan 45 dakika geçtikten sonra Esat Oktay gelmişti. Askerlerin sesi geldi, cezaevi yönetimine haber vermişler. Bizden 12 kişiyi, temizlik için istediler. Biz de aramızda temizlik birimi oluşturmuştuk. Onlara 'Olayın olduğu yere kadar ne görürseniz bize söyleyin' dedik. 15-20 dakika sonra arkadaşlar döndüler, olayı anlattılar. Dörtler'in isimlerini koridorda masanın üstünde görmüşler, bize isimlerini söylediler. Biz de anladık ki büyük bir eylem gerçekleşmiş."

İkinci günde onların koğuşundan Cizreli bir arkadaşlarının kendi yanlarına geldiğini belirten Barış, şunları ifade etti: "Ne olduğunu bize anlattı. Biz de dinleyince eylemin amacını anladık. 5 No'lu Cezaevi'nde yaklaşık 4-5 bin insan, her gün sabahlara kadar işkence görüyordu. Sabah akşam işkence sesleri geliyordu. Durmadan marşlar açıyorlardı, insanları lağım çukuruna atıyorlardı. Bir yerden bir yere giderken sürekli esas duruşta gidilmeye zorluyorlardı. Bu vahşetleri Esat Oktay Yıldıran yapıyordu. İnsanlık bitmişti, bu baskılar, bu eyleme neden oldu. Büyük bedel verildi. Zaten ancak böyle bir eylem bizi başarıya götürürdü. Yoksa bu vahşet devam ederdi." 

Direniş başardı

Dörtler'in eyleminden sonra Mehmet Hayri Durmuş, Kemal Pir, Ali Çiçek, Akif Yılmaz'ın 14 Temmuz ölüm orucunda şehit düştüklerini hatırlatan Barış, şöyle devam etti: "O arkadaşlar da büyük bir direniş gösterdi. Bunlar cezaevi yönetiminin değişmesine sebep oldu. Şartlar iyileşti. Bunlar büyük bir direnişle gerçekleşti. Cezaevi bu direnişlerin sonucunda büyük bir değişime sebep oldu. Bu direniş siyasi olmayan tüm tutuklulara da etki etti. O insanlar ortaya çıkan iradeyi görüp tanıdı. Bugün de yine bu politikalarda ısrar edip sonuç alınamıyorsa o zamanki direnişin sonucudur."

Onurlu barış için

Başlayan sürecin tek taraflı kalmaması için o günlerden ders alınması gerektiğini söyleyen Barış, şunları ekledi: "Hak kabul edilmeli. Düşmanlık beslenirse büyür. Yaşanan süreç Dörtler'in bize bıraktığı mirastır. Devlet onurlu barış için ne gerekiyorsa yapmalı, böyle yaklaşmalı." 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.