Cezaevleri mezarlıklara döndü

Dosya Haberleri —

Hasta tutsaklar için yapılan eylem

Hasta tutsaklar için yapılan eylem

  • Hasta tutsak Hamdullah Aydemir'in cezası bittiği halde aldığı hücre cezaları gerekçe gösterilerek infazının ertelendiğini söyleyen Mehmet Aydemir, “Kardeşimin sağlık koşulları gittikçe kötüye gidiyor. Cezaevi koşullarında yaşamını sürdüremez duruma geldi” dedi.
  • Konjenital Adrenal Hiperplazi hastası olan Besra Yalçın’ın ablası, kardeşinin haksız yere tutuklandığını söyleyerek, sağlık durumuna dikkat çekti. Yalçın’ın avukatı Ceyda Gedik ise polis ve savcılığın tek bir video kaydına dayanarak cezalandırma talep ettiğini belirtti.
  • İHD Merkezi Hapishaneler Komisyonu Eşsözcüsü Nuray Çevirmen, "Elbette gerek infaz sistem gerek adalet sistemi siyaseten şekilleniyor. Tamamını da iktidarın politikaları belirliyor. O nedenle ATK kararları siyasetten bağımsız düşünülemez” dedi.

ERDOĞAN ALAYAMUT

İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) verilerine göre, 590’ı ağır toplam 1.564 mahpus, hastalıkları nedeniyle yaşam mücadelesi veriyor. Yasalar, ağır hasta mahpusların tahliye edilmesini öngörse de, infaz erteleme mekanizmaları keyfi şekilde işletiliyor, tedaviye erişim engelleniyor ve birçok mahpus ölüm riskiyle karşı karşıya bırakılıyor.

MHP Genel Başkan Yardımcısı Fethi Yıldız, 5 Ocak’ta yaptığı açıklamada, “Hapis cezasının infazı, mahkûmun hayatını tehlikeye sokuyorsa, iyileşinceye kadar infazın geri bırakılması tartışma konusu olmamalıdır” diyerek, hasta mahpusların cezalarının ertelenmesi gerektiğine dikkat çekti. Ancak herhangi somut bir adım atılmadı. İnsan hakları örgütleri, mevcut uygulamaların hastaların tahliye edilmesini zorlaştırdığını ve birçok mahpusun ölüm riskiyle karşı karşıya olduğunu belirtiyor.

9 yıldır cezaevinde tutulan ve kanserle mücadele eden Hamdullah Aydemir ve tedaviye erişimi engellenen Konjenital Adrenal Hiperplazi hastası Besra Yalçın da tahliyesi engellenen hasta tutsaklar arasında. Aydemir, defalarca ameliyat geçirmesine rağmen uygun sağlık koşulları sağlanmadan cezaevinde tutulmaya devam edilirken, Yalçın ise kendisi için hayati öneme sahip ilaçları alamıyor ve hastane sevklerinde keyfi engellemelerle karşılaşıyor. Mahpus yakınları, insan hakları örgütleri ve hukukçular acil tahliye çağrısında bulunuyor.

 

 

9 yıldır ölümün kıyısında bekliyor

40 yaşındaki Hamdullah Aydemir, 22 Şubat 2015 tarihinde Van’da gözaltına alındı. Gözaltında 3 gün kaldıktan sonra çıkarıldığı mahkemece “örgüt üyesi olmak” iddiasıyla tutuklandı. Aynı yıl içinde isteği dışında Samsun/Bafra T Tipi Hapishanesi’ne sürgün edildi. 2020’de Bafra Hapishanesi’nden Diyarbakır 1 Nolu T Tipi Cezaevi’ne sevki sırasında Elazığ Cezaevi’nde darp edilen Aydemir’in kaburgaları kırıldı. Diyarbakır Cezaevi’nde ise idrar yolu rahatsızlıkları için defalarca doktor talep etmesine rağmen tedavi edilmedi.

Hastalığının ilerlemesi sonucu 2023’te Elazığ Fırat Üniversitesi Hastanesi’nde mesane tümörü nedeniyle kapalı ameliyat olan Aydemir’in tedavisi yarım kaldı. Ardından, Kırşehir Hapishanesi’ne sürgün edilen Aydemir, Haziran 2023’te Kayseri Erciyes Üniversitesi Hastanesi’nde bir ameliyat daha geçirip yeniden hapishaneye gönderildi.

Sağlık durumu kötüye gidiyor

Kırşehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin, Aydemir hakkında hazırladığı raporda; “Hapishane koşullarında ameliyat ve bakımı mümkün değil” denilse de serbest bırakılmayan Aydemir’e ilaçları dahi verilmezken düzenli doktor kontrollerine de götürülmedi. 2024’ün Ağustos ayında kamuoyu baskısıyla tedavisi yeniden başlatılan Aydemir, 27 Aralık’ta Ankara Etlik Şehir Hastanesi’ne kaldırıldı ve 8 Ocak’ta mesane ve çevresindeki organların alındığı büyük bir ameliyat geçirdi. Bir süre yoğun bakım ünitesinde kalan Aydemir, 21 Ocak’ta taburcu edilerek Ankara Sincan 1 Nolu Yüksek Güvenlikli Hapishanesi’ne gönderildi.

Kardeşinin cezası bittiği halde aldığı hücre cezaları gerekçe gösterilerek infazının ertelendiğini söyleyen Mehmet Aydemir, “Kardeşimin sağlık koşulları gittikçe kötüye gidiyor. Cezaevi koşullarında yaşamını sürdüremez duruma geldi” ifadelerini kullandı. Kardeşiyle en son geçen hafta perşembe günü görüştüğünü ifade eden Mehmet Aydemir, kardeşinin durumunun iyi olmadığını söyledi. Hamdullah Aydemir’in cezaevinde sağlıklı beslenemediğini belirten kardeşi, hastalığına uygun yemeklerin verilmediğini dile getirdi.

 

 

Kanunlar kişiden kişiye değişiyor

İktidar her fırsatta yargı bağımsızlığından ve Türkiye’nin bir hukuk devleti olduğundan bahsetse de yasaların herkes için eşit olmadığını söyleyen Mehmet Aydemir, adaletin işlemesi gerektiğini vurguladı. Kürt sorununun çözümüne dair tartışmalar ne zaman başlarsa, hasta mahpusların da gündeme geldiğini hatırlatan Aydemir, sözlerine şöyle devam etti: “Tabii ki barış ve kardeşliğin sağlanması kadar güzel bir şey yok. Ancak hasta tutsakların durumunun çözülmesi için yüz yıldır kangrenleşmiş olan Kürt sorunun çözümünü beklemeye gerek yok. Çözüm ya da barış süreçleri olmasa bile hasta tutsakların cezaevinde tutulmaması gerekiyor. Devlet mevcut kanunları ve yasaları uygulasa cezaevinde bir tane hasta mahpus kalmaz. Kardeşim cezasını bitirdi ancak hastalıklarına rağmen serbest bırakılmıyor. Böyle bir adalet olmaz.”

 

 

Devletin testine yazık

Konjenital Adrenal Hiperplazi hastası olan 30 yaşındaki Besra Yalçın ise 2022 yılının Mayıs ayından bu yana hapiste tutuluyor. Yalçın’ın gerekli tedavi ve kontrollerinin devam ettirilmemesi nedeniyle, hastalığı yaşamını tehdit ediyor. Hastane sevklerinde doktorların ırkçı yaklaşımlarına maruz kalan Yalçın en son götürüldüğü hastanede “Devletin testine yazık” denilerek gerekli testleri yapılmadan cezaevine geri gönderildi. Besra Yalçın, İstanbul Gaziosmanpaşa’da bulunan ve AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan'ın kurucusu ve Yüksek İstişare Kurulu üyesi olduğu Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) binasına el yapımı patlayıcıyla saldırı düzenlediği iddiasıyla tutuklandı. Yapılan yargılama sonucunda Yalçın’a "Örgüt üyesi olmak", "Örgüt faaliyeti çerçevesinde tehlikeli madde bulundurmak" ve "Kamu malına zarar vermek" iddialarından toplam 20 yıl 10 ay hapis cezası verildi.

 

 

6 gün sonra gözaltına alındı  

Ablası Ruken Yalçın, kardeşinin haksız yere tutuklandığını söyleyerek, sağlık durumuna dikkat çekti. Olayın olduğu saatlerde Besra Yalçın’ın ablasının evinde olduğuna dair tanıklarının olduğunu söyleyen abla Yalçın, “Kardeşim herhangi bir olaya karışmadı. Olay olduktan 6 gün sonra gözaltına alındı. Böyle bir olaya karışmışsa neden 6 gün geçtikten sonra gözaltına alındı. Sorularımızın hiçbiri cevaplanmadı” dedi.

Tek bir video ile ceza verildi

Olayın tüm yönleriyle araştırılmadığını söyleyen Yalçın’ın avukatı Ceyda Gedik ise polis ve savcılığın tek bir video kaydına dayanarak cezalandırma talep ettiğini belirtti. Gedik, şöyle devam etti: “Söz konusu video kaydında çarşaflı bir kadın görünüyor. Bu kadın, TÜGVA’ya kadar MOBESE kameralarından takip ediliyor. Ancak kayıtta görünen kadının müvekkilim olduğuna dair bir emare yok. Müvekkilimin olay sırasında nerede olduğu araştırılmadı. Telefon sinyallerine bakılmadı. Dinlenmesini istediğimiz tanıklarımız dinlenmedi. Tüm beyanlarımız geçiştirildi ve taleplerimiz reddedildi. Sonuç olarak mahkeme müvekkilime 20 yıl hapis cezası verdi.”

 

 

Keyfi baskınlar

Avukat Gedik, müvekkili Besra Yalçın’ın tutuklandığı günden bu yana ciddi hak ihlallerine maruz kaldığını belirterek ekledi: “Uzun süre hücrede tek başına kalan Yalçın, koğuşa geçebilmek için defalarca dilekçe verdi ancak talepleri dikkate alınmadı. Bir yıl önce yanına bir mahpus verilerek iki kişilik hücreye alındı. Tek başına kaldığı süreçte sağlık sorunları nedeniyle büyük zorluklar yaşadı”

Son dönemde gardiyanların keyfi uygulamalarına maruz kaldığını vurgulayan Gedik, “Yaptığımız son görüşmede, sürekli arama bahanesiyle baskınlar yapıldığını ve her seferinde kişisel eşyalarına el konulduğunu anlattı. Kalem, defter, mektup kâğıdı gibi temel ihtiyaçları dahi alınıyor. Tepki gösterdiğinde ise ‘Senin buna ihtiyacın yok’ denilerek tersleniyor” dedi.

Tepki gösterdi, işkenceye uğradı

Gedik, Yalçın’ın iki hafta önce hastane dönüşünde bir mahpusa işkence edildiğine tanık olduğunu ve buna tepki gösterdiği için kendisinin de gardiyanlar tarafından darbedildiğini söyledi. “Saçı çekildi, hakaret edildi” diyen Gedik, olayla ilgili suç duyurusunda bulunmalarına rağmen herhangi bir işlem yapılmadığını aktardı. Yalçın’ın sağlık durumunun kötüleştiğini belirten Gedik, “Hastaneye sevk sırasında askerler tarafından kötü muamele görüyor, kelepçeli muayeneye zorlanıyor. Doktorlar, mahpus-hasta mahremiyetini ihlal ederek askerlerin odada kalmasını talep ediyor. Bu durumda müvekkilim bu şekilde bir tedaviyi kabul etmiyor. İsimlerini tespit ettiğimiz doktorlar hakkında yaptığımız suç duyuruları var ama oralardan bir sonuç çıkmıyor. Doktorların mahpuslara yaklaşımından kaynaklı Türk Tabipler Birliği’ne (TTB) doktoru şikayet edeceğiz ” dedi.

Avukat Gedik, müvekkilinin tedavisi için hukuki girişimlerde bulunacaklarını belirterek, tam teşekküllü bir hastaneden rapor alıp Adli Tıp Kurumu’na başvuracaklarını ve infaz erteleme ya da tahliye için mücadele edeceklerini ifade etti.

 

 

Muayene edilmiyor

Besra Yalçın’ın sağlık durumunun ciddi olduğunu vurgulayan görüşçüsü Sena Şat, cezaevi ve hastane süreçlerinde ciddi hak ihlalleri yaşandığını belirtti. Yalçın’ın hastalığı nedeniyle düzenli tedaviye ihtiyacı olduğunu ancak ilaçlarının verilmediğini aktaran Şat, “Uzun uğraşlar sonunda hastaneye sevk ediliyor ama muayenesi gerektiği gibi yapılmıyor. Regl dönemlerinin takip edilmesi ve buna göre kan alması gerekiyor ancak bunların hiçbiri dikkate alınmıyor. Hangi ilaçların kendisine iyi geldiğini deneme-yanılma yöntemiyle kendi tespit etmek zorunda kalıyor. Doktora, yazdığı ilaçların kendisine kötü geldiğini söylemesine rağmen ‘İster kullan istersen kullanma’ yanıtını alıyor” dedi.

Şat, Yalçın’ın ağrılarının dayanılmaz hâle geldiğini, yürümekte ve ayakta durmakta zorlandığını belirterek, “Son görüşüne gittiğimde yürümekte zorlandığını gördüm. Görüşe gelirken duvara tutunarak geldi. Hastaneye götürüldüğünde her seferinde farklı doktorlar muayene ediyor, bu da hastalığının takibini zorlaştırıyor” ifadelerini kullandı.

Devletin testine yazık!

Yalçın’ın tedavisinin ihmal edildiğini belirten Şat, hormon seviyesinin ölçülmesi gerektiği söylenmesine rağmen bir doktorun “Gerek yok, devletin testine yazık” diyerek doğum kontrol hapı reçete ettiğini aktardı. “Tedavi edilmezse ilerleyen dönemde böbrek yetmezliği başta olmak üzere birçok sağlık sorunu yaşama riski var” diyen Şat, doktorların ihmalleri nedeniyle TTB’ye şikâyette bulunacaklarını söyledi.

 

***

İGK tahliyeleri engelliyor

İHD Merkezi Hapishaneler Komisyonu Eşsözcüsü Nuray Çevirmen, hasta mahpuslar sorununun çok katmanlı hale geldiğine işaret etti. Türkiye’de hapishane rejiminin tüm yönleri ile tartışmaya açılması gerektiğine dikkat çeken Çevirmen, “Yüz binlerce insan cezaevlerinde; her gün biri giriyor, çıkıyor. Muazzam bir nüfus bu rejimin çarkları arasında” dedi.

Türkiye’de her yıl yeni hapishanelerin açıldığını kaydeden Çevirmen, Y Tipi, S Tipi ve Yüksek Güvenlikli Cezaevlerinin yaşam ve sağlık hakkı ihlallerini de beraberinde getirdiğinin altını çizdi. Cezaevlerinde işkence, kötü muamele, sağlık hakkı ihlalleri, kalabalık koğuşlar, sosyal hakların engellenmesi gibi ihlallerin sayılmayacak boyuta geldiğini ifade eden Çevirmen, mahpusların tahliyelerinin İdare ve Gözlem Kurulları (İGK) kararlarıyla engellenmesinin mevcut hak ihlallerinin başında geldiğini söyledi.

ATK kararları etik dışı

Sağlık hakkına erişimin önündeki engellere de değinen Çevirmen, mahpusların hastalıkları nedeniyle tahliye edilmelerinin neredeyse imkansız hale getirildiğini dile getirdi. Çevirmen, “Oysa yasal düzenlemeler ve genelgeler gerektiği gibi uygulansa ağır hasta mahpusların tahliye edilmeleri mümkün. Ancak pek çok engel var ve bunların en büyüğü Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) tıp etiğine aykırı kararları. Özellikle siyasi mahpuslar bağlamında ideolojik saiklerle karar veriyor. Ayrıca gerekli olan tetkikler yapılmadan ve tüm hastalıklar bir bütün olarak değerlendirilmeden karar verildiğinde rapor eksik kalıyor” şeklinde konuştu.

İktidardan bağımsız değil

Hasta mahpusların yaşadığı sorunların tamamının mevcut siyasetin sonucu olduğunu sözlerine ekleyen Çevirmen, şöyle devam etti: “Elbette gerek infaz sistem gerek adalet sistemi siyaseten şekilleniyor. Bugün bağımsız bir yargıdan söz edemiyorsak, bağımsız ve insancıl bir infaz sisteminden de söz edemeyiz. Tamamını da iktidarın politikaları belirliyor. O nedenle ATK kararları siyasetten bağımsız düşünülemez.” 

11 ayda 709 mahpus

Çevirmen ellerindeki verilere göre son 3 yılda 96 hasta mahpusun yaşamını yitirdiğini belirterek şunları ekledi: “Ancak bizler yaşamını yitiren mahpuslar hakkında çok az bir bilgiye sahibiz. Somutlaştırmak gerekirse, 2024 yılı ilk 11 ayında hapishanelerde 709 mahpusun yaşamını yitirdiği Bakanlık tarafından bir soru önergesi üzerine açıklandı. 11 ay içinde 709 mahpusun yaşamını yitirmesi bir katliamdır. Ölüm sebepleri açıklanmasa da büyük kısmının intihar ve hastalıklardan kaynaklandığı biliniyor.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.