Çiçek’in ablası: Cunta dönemini geçti

  •  Türk cezaevlerinde Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik ağırlaştırılmıştecrit ve artan baskılara karşı devam eden açlık grevi 134. gününe girdi.
  •  14 Temmuz direnişinin öncülerinden Ali Çiçek’in ablası, AKP-MHP iktidarının Kenan Evren’den beter olduğunu belirterek, ”Cunta dönemini geçtiler” dedi.

 

 

Ölüm orucu direnişçisi Ali Çiçek’in ablası Ayşe Çiçek, açlık grevindekilerin taleplerinin kabul edilmesini isteyerek, ”Canlarını ortaya koyuyorlar. Kimse boşuna bedenini ölüme yatırmaz” dedi.

İmralı’da tutulan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması ve cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine karşı başlatılan süresiz dönüşümlü açlık grevi 134. gününde. Açlık grevleri, Kürtlerin mücadele tarihinde her dönem önemli bir yer tuttu. Kürt özgürlük mücadelesinde ilk açlık grevi 1981 yılında Diyarbakır Cezaevi’nde gerçekleştirildi. Baskıların tırmandırılması ardından  PKK’nin öncü kadroları Kemal Pir, Mehmet Hayri Durmuş, Akif Yılmaz ve Ali Çiçek, 14 Temmuz 1982’de ölüm orucuna girdi. O dönem Esat Oktay Yıldıran öncülüğünde yürütülen insanlık dışı muamele ve işkencelere karşı büyük bir direniş olarak tarihe geçti. 

 Ölüm orucunun 65’inci gününde şehit düşen Ali Çiçek’in ablası Ayşe Çiçek Mezopotamya Ajansı’ndan Barış Polat’a konuşarak, Türk cezaevlerinde o günden bugüne değişmeyen baskılara dikkat çekti. 

PKK’nin Kızıl Yıldız’ı

Urfa’nın Hilvan ilçesinin Kabahaydar köyünde 1961 yılında dünyaya gelen kardeşi Ali Çiçek’in henüz 16 yaşındayken PKK ile tanıştığını, çalışmalarını sürdürürken Urfa’da tutuklanarak Adana Cezaevi’ne konulduğunu, tahliye olduktan sonra da mücadelesini sürdürdüğünü söyledi. İkinci kez tutuklanan kardeşinin bu kez Diyarbakır Cezaevi’ne konulduğunu belirten Çiçek, Ali Çiçek’in yaşanan işkencelere karşı direngen tutumuyla tanındığını ve arkadaşları arasında ”Kızıl Yıldız” olarak isimlendirildiğini dile getirdi. 

 İşkenceden ayakta duramıyordu

 Kardeşini görmek için gittiği Diyarbakır Cezaevi’nde “sıra gelmedi” denilerek 3 gün bekletildiğini söyleyen abla Çiçek, o dönem koşullarını şöyle anlattı: “Cezaevinde büyük bir zulüm vardı. Oradakilere her gün işkence ediliyorlardı. Ali’yi görüş yerine getirdiler. Üzerinde bir ceket vardı. Durumu hiç iyi değildi. İşkence edildiği çok belliydi. Ayakları üzerinde zar zor durabiliyordu. Birbirimize sadece ‘Nasılsın, iyi misin’ diye sorabiliyorduk. Ancak bunları konuşabiliyorduk. Fazla konuşmamıza izin verilmiyordu. Zaten cezaevinde sürekli köpek sesleri geliyordu. Sürekli bir gürültü vardı. Birbirimizi anlayamıyorduk.” 

Şehadetinden sonra öğrendik

Annesinin kardeşiyle görüşmesinin engellendiğini de aktaran Çiçek, ölüm orucu dönemine dair ise şunları söyledi: “Annem sürekli ‘Onu göremiyoruz. Zorluk çıkarılıyor. Görüşmemize izin verilmiyor’ derdi. Son gidişlerinde artık hiç göremedi. Ali’nin ölüm orucunda olduğunu annem bilmiyordu. Kimse bir şey söylemiyordu. Ailemden fazla kimse olmadığı için görüşe giden de olmuyordu. Annem ölüm orucu döneminde 3 kez gitti cezaevine, ama görüşemedi. Şehit düştükten sonra ölüm orucuna girdiğini öğrenebildik. O zamana kadar Ali’nin ölüm orucunda olduğunu bilmiyorduk. Ölüm orucunun 65’inci gününde yaşamını yitirdi. Ölüm orucunda ilk olarak Kemal Pir yaşamını yitiriyor. Kemal’in o zaman gözleri görmemeye başlıyor. Saatini çıkarıp Ali’ye veriyor. Diyor ki ‘Benim gözüm görmüyor. Sen bak saate en azından saatin kaç olduğunu öğrenelim’ diyor. Ali şehit düştükten sonra o saati Kemal’in ailesine gönderiyorlar.”

Irkçılar mezarına saldırdı

Kardeşinin şehadet haberini aldıkları gün için “Allah kimsenin başına getirmesin. Çok zordu” diye anlatmaya başlayan Çiçek, şöyle devam etti: “Adana’ya annemin yanına geldim. Onunda yanında kimse kalmamıştı. Pamuk tarlasında çalışıyorduk. Yaşamını yitirdiği haberi bana geldi. Tarladan eve doğru 5 - 6 kilometre hiç durmadan koştum. Eve yetiştiğimde evin önünde askerler vardı. Askerleri taşlamaya başladım. Dönüp anneme ‘Anne görüyor musun cunta hükümeti bize ne yaptı’ dedim. Bize cenazeyi alıp almayacağımız soruldu. ‘Sabah erkenden cenazemizi alacağız’ dedik. Annem ‘sabah gideriz’ dedi. Ben ‘ille de bu gece gideceksiniz’ dedim. Gidip bakkaldan borç aldık. Annem, amcamın oğlu ve eşim o gece yola çıktılar. Onlarla gitmeme izin vermediler. Cenazeyi Osmaniye’nin Kadirli ilçesine getirdik. Irkçılar Ali’yi burada defnetmemize izin vermiyorlardı. Uzun süre sonra burada defnettik. Sürekli mezar taşını kırıyorlardı. Baktık olmadı onunda vasiyeti vardı, sonunda Diyarbakır’ın Yeniköy Mezarlığı‘na götürüp defnettik. O zamanlar ilaç almadan yatamıyordum. Delirmiş gibiydim. Yerimde duramıyordum. Yaşadığım süre boyunca Kardeşimi unutmayacağım.”  

Evren’den daha beterler

Türk cezaevlerinde zulmün hala devam ettiğine işaret eden abla Çiçek, artık ölümlerin olmasını istemediğini belirterek şöyle konuştu: “Bu dönem cunta döneminden daha da kötü. Bunlar Kenan Evren’den daha beter oldular. Şimdi tutukluların ailelerine de eziyet ediliyor. Bir insan fikrini söyleyince tutuklanıp cezaevine konuluyor. Açlık grevinde kimsenin şehit düşmesini istemiyorum. Çok ağır bir şey. Talepleri karşılansın. Neden karşılanmasın? Canlarını ortaya koyuyorlar. Onlara yazık değil mi? Kimse boşuna bedenini ölüme yatırmaz.”  ADANA

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.