Çözüm umudunu yeşertmiyor

Eren Keskin
- İHD Eşbaşkanı Eren Keskin, 10. Yargı Paketi'nin çözüme dair umutları yeşertecek hiçbir yanı olmadığını söyledi.
MA'ya konuşan Keskin, Türkiye'nin taraf olduğu sözleşmelere işaret ederek, "Türkiye bu sözleşmeleri kendi anayasasının üstünde kabul etmiş. İfade ve örgütlenme özgürlüğü, kişilik hakları garanti altına alınmıştır. Türkiye bir hukuk devleti olmadığı için bu sözleşmeleri ihlal ediyor. Kendi attığı imzaya uygun davranmıyor. Anayasa Mahkemesi (AYM) kararlarını uygulamıyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarını uygulamıyor" dedi.
Eşitsizlik büyüktür
Eren Keskin, Kürt sorunu ve demokratikleşmeye dair devam eden süreçte toplumun kimi beklentilerinin olduğunu; halen bin 412 hasta tutsağın bulunduğunu hatırlatarak, "230 mahpus kendi işini göremeyecek durumda. Bu nedenle hasta tutsakların serbest bırakılmasıyla ilgili bir düzenleme, İnfaz Yasası’nda bir değişiklik bekleniyordu. Bunlar kısa vadede beklenenler. Türkiye’nin infaz sistemi son derece çifte standartlı ve ayrımcı. Büyük bir infaz eşitsizliği var. Bunların giderilmesi gerekiyor" diye konuştu.
Hem geri hem de şaşırtıcı
Eren Keskin, yeni yargı paketinin beklentileri karşılamadığı, aksine "geri ve şaşırtıcı" olduğunu söyledi. Eren Keskin, "Bir süreçten söz ediliyor, ‘silah bıraktım’ diyen bir taraf var ve buna karşı bir adım bekleniyor. Böyle bir yasa taslağının çıkması şaşırttı. Şu anda hasta mahpusun cezaevine kalıp kalamayacağının Adli Tıp Kurumu raporuyla belgelenmesi isteniyor. Yeni tasarıda bu rapor yasal hale getiriliyor. Oysa Adli Tıp bir resmi bilirkişi kurumudur. AİHM’in kararları var. Hem işkence olaylarında hem hasta mahpusların durumlarının belgelenmesinde bağımsız hekim raporlarının önemine vurgu yapılıyor. Bize göre hastaneler, hekim kurumları, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) gibi kurumların da delil olarak kabul edilmesi gerekiyor. Hasta mahpuslar için yasal düzenlemeye de gerek yok. Adli Tıp Kurumu üzerindeki siyasal baskı kalkar ve tıp etiğine uygun karar verirse birçok hasta mahpus zaten cezaevinden çıkar" şeklinde konuştu.
Kurullar yerinde duruyor
ATK’nin yanı sıra İdare ve Gözlem Kurulları’nın “toplumsal açıdan tehlike oluşturur” yönündeki raporlarının da tahliyeler önünde engel olduğunu kaydeden Eren Keskin, bu durumun “düşman hukuku” olduğunu söyledi. Eren Keskin, "Getirilen yasa tasarısında da bu yerini koruyor. Bunun dışında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alanlar bu değişikliklerden yararlanamayacaklar. Bu da anayasanın eşitlik ilkesine aykırı. Hangi nedenle yargılanırsanız yargılanın, aldığınız ceza ne olursa olsun eğer hastaysanız bir ayrım yapılamaz. Bu da tasarıdaki son derece ayrımcı bir yaklaşım” dedi.
Toplumu daha da korkutma
Toplumu daha da korkutmaya dönük yönlerine de işaret eden Keskin, şunları söyledi: "Bir basın açıklamasına katıldınız. 'Toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununa muhalefet' iddiasıyla yargılandınız ve 2 ila 3 ay arasında bir ceza aldınız. Normalde bu cezanın toplumda bilinen tabiriyle yatarı yok, cezaevine girmiyorsunuz. Ama bu tasarıya göre siz 1 ay ceza alsanız en az 5 gün cezaevine gireceksiniz. İnsanlara 'sokağa çıkma, basın açıklamalarına katılma, hapse gireceksiniz’ deniliyor. Bu ifade ve örgütlenme özgürlüğü önünde çok büyük bir engel olarak duruyor."
Olması gerekenler
"Bu yasanın çözüme ilişkin barış umutlarını yeşertecek hiçbir yanı yok" diyen Eren Keskin, şöyle devam etti: "Olması gereken; infazda eşitliğin sağlanması, Terörle Mücadele Yasası’nın kaldırılması, ifade ve örgütlenme özgürlüğü önündeki engellerin kaldırılması, özel yargılama usullerinin kaldırılması, özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasıdır. Bunlar bizim her zamanki taleplerimizdir. Ama bu değişikliklerin bir anda olmayacağını biliyoruz. Ama en azından bu değişikliklere giden yolda umut veren bir değişiklik bekliyorduk. Böyle bir durum söz konusu olmadı."